Atanmasına engel olan güvenlik soruşturma bilgilerinin 'devlet sırrı' olduğu gerekçesiyle mahkemeye ve kendisine verilmediği için savunma yapamadığını öne süren K.Ş'nin başvurusu süre aşımı nedeniyle kabul edilmedi.

İstanbul'da Maliye Bakanlığı tarafından açılan Hazine Avukatlığı sınavına giren K.Ş, 2016 yılında yapılan yazılı ve sözlü sınavlardan başarılı şekilde geçti. K.Ş sınav sonuçlarının ardından İstanbul Muhakemat Müdürlüğü Hazine avukatlığı kadrosuna yerleştirildi.

Ancak güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonrası 2017'de Bakanlık Değerlendirme Komisyonu Başkanlığı, K.Ş'nin atamasının yapılmaması yönünde karar verdi. Bunun üzerine K.Ş, işlemin iptali için dava açtı.

Ankara 8. İdare Mahkemesi'nin davayı reddetmesi üzerine konu istinafa taşındı. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi de alt mahkemenin kararını 2018 yılında onadı.

Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapan K.Ş, atanmasına engel güvenlik soruşturmasına ilişkin bilgi ve belgelerin devlet sırrı niteliğinde olması nedeniyle kendisi ile paylaşılmadığını ve mahkemelere de sunulmadığını belirtti.

Başvurucu, "Bilgi ve belgelere karşı kendini savunamadığını ve söz konusu durumun savunma hakkının, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin, masumiyet karinesini ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini" ileri sürdü.

Başvuruyu görüşen mahkeme heyeti, şikayetçi K.Ş'nin nihai mahkeme kararını 25 Aralık 2018'de öğrendiğini ve Anayasa Mahkemesi'ne 8 Şubat 2019'da başvurduğunu belirtti. Nihai hükümden sonra 30 gün içinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması gerektiği belirtilen kararda bir üyenin karşı oyuyla dava kabul edilemez bulundu. Mahkeme masrafları da başvurucuya yüklendi.

---


TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

K.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/4752)

Karar Tarihi: 23/11/2021

BİRİNCİ BÖLÜM

KARAR

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler:

Hicabi DURSUN

Recai AKYEL

Selahaddin MENTEŞ

İrfan FİDAN

Raportör: Eren Can BENAKAY

Başvurucu: K.Ş.

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle Hazine avukatlığına atanmama işlemine karşı açılan davada işleme esas alınan bilgi ve belgelerin devlet sırrı olduğu gerekçesiyle mahkemeye sunulmaması ve sunulmayan bu bilgi ve belgelere göre karar verilmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 8/2/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, Maliye Bakanlığı tarafından açılan Hazine Avukatlığı Sınavı'nın 17/1/2016 tarihinde yazılısına girmiş ve başarılı olmuştur. Daha sonra 14/3/2016 tarihi ile 31/3/2016 tarihi arasında yapılan mülakat sınavından da başarılı olarak İstanbul Muhakemat Müdürlüğü Hazine avukatlığı kadrosuna yerleştirilmiştir.

8. Başvurucu hakkında 12/4/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği (Yönetmelik) uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Güvenlik soruşturması sonucunda elde edilen bilgilerin incelenmesi neticesinde Bakanlık Değerlendirme Komisyonu Başkanlığının 22/6/2017 tarihli kararıyla başvurucunun atanmaması gerektiği değerlendirilmiştir. Söz konusu karar gereği 30/6/2017 tarihli işlemle de başvurucunun ataması yapılmamıştır. Anılan işlem başvurucuya 6/7/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.

9. Başvurucu atanmamasına yönelik işlemin iptali istemiyle 28/8/2017 tarihinde dava açmıştır.

10. Ankara 8. İdare Mahkemesi 10/4/2018 tarihinde davayı reddetmiştir.

11. Başvurucu, karara karşı 31/7/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurmuştur.

12. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 12/12/2018 tarihinde istinaf talebini reddederek mahkeme kararını kesin olarak onamıştır.

13. Nihai karar başvurucuya 10/1/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 8/2/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

14. Anayasa Mahkemesinin 23/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

15. Başvurucu, atanmamasına yönelik tesis edilen işlemin gerekçesini oluşturan güvenlik soruşturmasına ilişkin bilgi ve belgelerin devlet sırrı niteliğinde olması nedeniyle kendisi ile paylaşılmadığı gibi mahkemelere de sunulmadığını belirtmiştir. Bu sebeple bilgi ve belgelere karşı kendini savunamadığını ve söz konusu durumun savunma hakkının, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin, masumiyet karinesini ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

16. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler ... "

17. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."

18. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32). Otuz günlük süreye ilişkin başlangıç tarihinin tespitinde kanun hükmü gereği öğrenme tarihi esas alınmalıdır.

19. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki istikrarın sağlanması hedeflenmektedir. Dolayısıyla anayasal bir hak arama yolu olan bireysel başvurunun yapılması için belli sürelerin öngörülmesi hukuki istikrar ilkesinin bir gereğidir ve bu süre -bireysel başvuru yapılmasını imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- bireysel başvuru hakkına aykırılık oluşturmaz.

20. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir (A. C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).

21. Bireysel başvuru süresinin işlemeye başlaması yönünden nihai kararın gerekçesinin tebliği, öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Başvurucunun nihai kararın gerekçesini dava dosyasını incelemek suretiyle öğrenmesi mümkündür. Bu doğrultuda dosyadan suret alınması gibi hâllerde başvurucunun gerekçeli kararı öğrendiği kabul edilebilir. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini öğrendiklerini beyan ettikleri tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).

22. Diğer yandan somut olayın koşullarında başvurucunun nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı için bu tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345, 10/6/2015, § 38).

23. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, henüz avukatına tebliğ edilmemiş olmakla birlikte nihai karar olan gerekçeli Yargıtay ilamının ilk derece mahkemesine ulaştığı, başvurucunun avukatının ise bireysel başvuru formunda bu karardan haberdar olduklarını belirttiği tarihten daha önce ilk derece mahkemesine söz konusu ilamın tebliğe çıkarılması için birden fazla talepte bulunduğunun anlaşıldığı bir bireysel başvuruda başvuru süresinin avukatın ilk yazılı talep tarihinden itibaren işlemeye başladığını kabul etmiştir. Anılan kararda Anayasa Mahkemesi, gerekçeli nihai karar ilk derece mahkemesine ulaştığından başvurucunun haberdar olduğu ve bu durumda UYAP Avukat Bilgi Sistemi'ni kullandığı görülen başvurucu vekilinin nihai karar sonucunu ve gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunduğu konusunda şüphe olmadığını ifade etmiştir (Suat Bircan [GK], B. No: 2014/16800, 1/12/2016, §§ 25-27).

24. UYAP, kullanıcıların kendilerini ilgilendiren bilgi ve belgelere ihtiyaç duymaları hâlinde hızlı ve kolay şekilde ulaşabilmelerini sağlamaktadır. Her türlü bilgi ve belge alışverişi de UYAP üzerinden elektronik ortamda ve anlık denebilecek kısa sürede gerçekleştirilebilmektedir (Hüseyin Aşkan, B. No: 2017/15649, 21/7/2020, § 26).

25. Yargı sisteminin parçası olarak avukatlar; sistemde vekâleti bulunan dava dosyalarını internet üzerinden UYAP'tan yararlanarak inceleyebilmekte, bu dosyalardan suret alabilmekte, elektronik imza ile sistemdeki dava dosyalarına evrak ekleyebilmekte, yeni dava dosyası açabilmekte ve harç ödeyebilmektedirler. Ayrıca nihai kararın gerekçesine erişmenin mümkün hâle geldiği durumlarda başvurucu avukatları bu sistemi kullanmak suretiyle nihai kararın gerekçesini kesin olarak öğrenme imkânını da elde etmektedirler (Hüseyin Aşkan, § 27).

26. Tüm bu işlemler yapılırken bilgi ve belgelerin son hâli, değişmez ve güvenli bir şekilde veri tabanında saklanmakta ve belgeler üzerinde yapılan işlemler UYAP evrak işlem kütüğünde kayıt altına alınmaktadır. Evrak işlem kütüğü, evrak üzerinde yapılan işlemleri (doküman oluşturma, düzenleme, imzalama, açma, okuma ve yazdırma gibi) kayıt altına almaktadır. Kayıt altına alınan evrak üzerindeki işlemleri yapan şahsın adı soyadı, sıfatı, birimi, yapılan işlemin niteliği, tarih ve saati sistemde saklanmaktadır (Hüseyin Aşkan, § 28).

27. Yargılama sürecinde nihai karar olan Bölge İdare Mahkemesi ilamına ilişkin olarak UYAP evrak işlem kütüğü üzerinde yapılan incelemede ilgili kararın başvurucu tarafından 25/12/2018 günü saat 17.59’da açılarak okunduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla bu işlemi yapan ilgililerden işlem sırasında nihai kararın sonucunu öğrenmeleri beklenir. Böyle bir durumda işlem yapılırken nihai kararın sonucunun öğrenildiği kabul edileceğinden bireysel başvuru süresinin bu tarihten itibaren başlatılması gerekir.

28. Somut olayda; Bölge İdare Mahkemesi ilamının başvurucu tarafından UYAP üzerinden okunduğu, bu kapsamda 25/12/2018 tarihinde bireysel başvuruya ilişkin nihai karardan haberdar olunduğunun ve bu doğrultuda bireysel başvuru süresinin 25/12/2018 tarihinden itibaren işlemeye başladığının kabul edilmesi gerekir. Nitekim ilgili usul kuralları uyarınca sürenin münhasıran tebliğden itibaren işlemeye başlayacağının kabul edildiği uygulamaların aksine bireysel başvuru yolunda başvuru süresi, ihlalin öğrenilmesi esasına bağlanmıştır (benzer yönde kararlar için bkz. Mehmet Özcan, B. No: 2019/6266, 15/1/2020, § 27).

29. Sonuç olarak bireysel başvuru konusu yargılama sürecine ilişkin nihai karardan 25/12/2018 tarihinde haberdar olduğu anlaşılan başvurucunun otuz günlük bireysel başvuru süresinden sonra, 8/2/2019 tarihinde gerçekleştirdiği bireysel başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 23/11/2021 tarihinde karar verildi.

Başkan Üye Üye

Hasan Tahsin GÖKCAN Hicabi DURSUN Recai AKYEL

Üye Üye

Selahaddin MENTEŞ İrfan FİDAN

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Anayasa Mahkemesi 1. Bölüm 2019/4752 esas sayılı dosyada çoğunluk başvurucunun silahların eşitliği çelişmeli yargılama masumiyet karinesi ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. Aşağıda açıkladığım sebeplerle kabul edilebilirlik yönünden bu karara katılmadım.

2. Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında ayrıntılı olarak özetlenmiştir.

3. Başvurucu güvenlik soruşturmasını olumsuz sonuçlanması nedeniyle idari işlemin iptali nedeniyle kamu davası açılmıştır. Ankara 8. İdare Mahkemesi 10/04/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Ret kararı Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin 1. İdari Dava Dairesinin 12/12/2018 tarihinde istinaf talebini reddetmesiyle kesinleşmiştir.

4. Anayasa Mahkemesi Raportörlüğünce Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) yapılan incelemede başvurucunun 25/12/2018 tarihinde kararı okuduğu tespit edilmiştir.

5. Sayın çoğunluk otuz günlük başvuru süresini bu tarih itibariyle başlatarak süre aşımı nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir.

6. 6216 sayılı kanunun 47. Maddesinde “bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazeret nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar mazeretin kalktığı tarihten itibaren on beş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler…” Mahkeme iç tüzüğünün 64. Maddesinde de “Bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde yapılması gerekir.”

7. Yukarıda özetlenen her iki hükümden de anlaşılacağı üzere bireysel başvurunun ön şartlarından biri otuz günlük süredir. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekmektedir. Sayın çoğunlukla ayrı düşülen husus sürenin başlangıç tarihi ve her iki hükmün yorumlanmasına ilişkindir.

8. Tebligat bütün hukuk sistemlerinde önemlidir. Doğurduğu hukuki sonuçlar itibariyle de birçok kanunda düzenlenmiştir. Esasen usul kanunlarında düzenlenmiştir. Mahkeme iç tüzüğü ve mahkemenin kuruluş kanunundaki hükümde bütüncül yorum gereği tebligat hükmünün genel ilkeleri usul kanunundaki düzenlemeler çerçevesinde yorumlanmalı ve uygulanmalıdır.

9. Tebligat, tebligata yetkili organın; hukuki işlemlerden muhatabı haberdar etmek için o işlemin muhatabına belli usuller çerçevesinde bildirim yapılmasıdır. Tebligatın asıl amacı hukuki işlemden etkilenecek kimseye bu durumun bildirilmesidir. Tebligata çoğu zaman hukuki sonuçlar bağlandığı için bu bildirim basit bir bildirim değildir. Bildirimin yürürlükteki düzenlemelere uygun olarak yapılması ve bu bildirimin yapıldığının belgelendirilmesi gerekmektedir. Tebligatın muhatap açısından sonuç doğurması hukuk düzeni açısından sonuç doğurabilmesi için hem bilgilendirme hem de belgelendirilme amacı güdülür. Tebligat yargısal bir faaliyete ilişkin olabileceği gibi idari ve mali de olabilir. Tebligat hukuki dinlenilme hakkı adil yargılanma hakları açısından doğrudan ilişkili olduğu için tebligatın usulüne uygun olarak yapılması önemlidir. Tebligatın usulüne uygun yapılmamış olması anayasada korunmuş temel hakların ihlali anlamına da gelebilecektir. Bir kimse söz konusu işlemden uygun şekilde bilgilendirilmezse bu bilgilendirilmeye bağlı olarak kanunun bağladığı sonuçlar da gerçekleşmeyecektir. Tebligat ile ilgili düzenlemelerin açık, anlaşılır, yerine getirilebilir, belgelenebilir nitelikte olması gerekmektedir.

10. Tebligatın temel amaçlarından birisi hakkında yargısal işlem tesis edilen şahsın işlemden ve sonucundan usulüne uygun bir şekilde haberdar edilmesidir. Bu durum her şeyden önce adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Tebligat adli, idari ve hukuki işlemlerin yetkili organlarca kanunun öngördüğü esaslar dahilinde yazı, ilan veya elektronik olarak muhataba bildirilmesi, bu bildirimin belgelendirilmesi işlemi olarak da tanımlanabilir. Müessese bu haliyle hukuki güvenlik ilkesine de hizmet etmektedir. Hukuki güvenlik ilkesi öngörülebilirlik unsuru açısından kişilerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duymasını devletin de bu güven duygusunu olumsuz etkileyen yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Bireylerin hangi somut eylem ve olguya hangi hukuki sonucun bağlandığını bilebilmesi bu bağlamda önem arz eder. Demokratik ülkelerde hukukun üstünlüğünü görünüm biçimlerinden birisi olarak kabul edilen hukuki belirlilik ve kesinliğin tesisi mahkeme kararlarına karşı gerçekleştirilecek bireysel başvuru sürecinde sürelerin başlangıcı noktasında farklı uygulamalarında önüne geçilmesini gerektirir. Medeni yargıda sürelerin taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hallerde tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı hukuk muhakemeleri kanununda açıkça düzenlenmiştir. Tebligat kanunu da usulüne uygun bir tebliğin varlığını süreler bakımından aramaktadır.

11. Hukuk sistemimiz de bazı hallerde öğrenmeden itibaren bu sürelerin başlayacağı düzenlenmiştir. Ancak bu durumlar genellikle ilgili işlemden muhatabın haberdar olmasını arızilik ve tesadüfilik içerdiği hallerdir. Bireysel başvuru açısından başvuru yolu öngörülen hallerde sürenin başlangıç anı açısından öğrenmeye ilişkin ayrıca bir düzenleme yer almamaktadır. 6216 sayılı kanunun 47. Maddesinde ifade edildiği üzere bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

12. Tebliğ öncesi uyap üzerinden karara ulaşma imkanı varlığı gerekçe gösterilerek burada yer alan kayıtlar çerçevesinde başvuru süresinin geçmiş sayılması kişilerin mahkemeye erişim hakkını orantısız bir şekilde sınırlamaktadır.

13. Bireysel başvuruda bulunmak isteyen bireyler sürenin tebligat ile başlayacağına ilişkin güven çerçevesinde mahkemenin bu uygulaması nedeniyle ayrıca mağduriyet yaşamaktadırlar. Uyaptan karara erişmek suretiyle sürenin başlayacağını kişinin bilebilmesi bireysel başvuruda bulunacak bir kişiden beklenemez. Mahkememizce sürenin başlaması için tebligata ilişkin genel esaslardan ayrınılarak öğrenme kavramına indirgemek yorum yoluyla sınırlandırma yapmak olur. Anayasa Mahkemesince öğrenme gibi, belgelendirilme imkanı olmayan şeffaf ve denetlenebilir niteliği olmayan arızi ve tesadüfi bir kavramın tercih edilmesi her bir dosya açısından da başka sorunlar yaratabilir. Bu nedenle sürenin başlangıcı için kullanılacak kriterin belgelendirilebilir bir kriter olması gerekir. Bu sebeple de sürenin başlangıcında hukuk sistemimizde kullanılan ve oturmuş tebligat sisteminin esas alınması sürenin de tebliğ ile başlaması gerekmektedir.

14. Anayasa Mahkemesince SEGBİS üzerinden alınan savunmalar mahkeme önüne geldiğinde şartları oluşmuşsa sistem üzerinden savunma yapılmasını adil yargılama hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkının ihlali olarak görmüştür. Mahkemenin çoğunluğu kararlarıyla UYAP ve SEGBİS sistemini duruşma salonunun bir parçası olarak görmemiştir. Bireysel başvuruya konu bu karar ve buna benzer kararlar ile UYAP sistemi üzerinden öğrenmeyi esas alması esasen UYAP sistemini duruşma salonunu bir parçası olarak gördüğü sonucunu da doğurabilecektir. Bu şekilde farklı yaklaşımlar mahkemenin bir sisteme bakışı açısından da çelişkiye neden olabilecektir.

15. Anayasa Mahkemesince UYAP evrak işlem kütüğü üzerinden resen inceleme yaptığını duyurduğu karar 21/07/2021 tarihli Hüseyin AŞKAN kararıdır. Mahkeme uygulamasını bu tarihten önceki başvurulara da teşmil etmektedir. Bu şekildeki bir uygulama öngörülebilirlik ve etkili başvuru hakkı ile bağdaşmamaktadır.

16. Anayasa Mahkemesince otuz günlük sürenin başlangıç tarihi olarak; hukuki güvenlik ilkesi, etkili başvuru hakkı kapsamında tebligat hukukunun bütüncül yorum yoluyla yorumlanarak belgelendirilebilen bir tebligat işlemi sonucu başlatması gerekmektedir.

17. Belirtilen nedenlerle başvurucunun hak ihlallerine ilişkin iddialarının kabul edilerek esastan görüşülmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun düşüncesine katılmadım.

Üye
Selahaddin MENTEŞ