Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan sanık M.. Ş..'in 5237 sayılı TCK’nun 125/1-3a, 125/4, 43/2 ve 62. maddeleri gereğince bir yıl iki ay onyedi gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Kırıkhan Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.01.2010 gün ve 220-36 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 16.01.2014 gün ve 25400-1014 sayı ile;

“Sanığın, babasının emniyet müdürlüğünde ifadesi alındığı sırada kendisinin dışarıda beklemesini isteyen mağdur polis memurlarına söylediği ‘sinkaf ederim, böyle düzeni de, yeri de’ şeklindeki sözlerin mağdurları hedef almayıp onların onur, şeref ve saygınlıklarına yönelik bir saldırı niteliğinde olmadığı gözetilmeden, mahkûmiyet kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.03.2014 gün ve 186291 sayı ile;

"Sanığın babası A....5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa aykırı davranmak suçundan dolayı ifadesinin alındığı sırada, olay yerine gelen sanığın, emniyet binasının giriş kısmında güvenliği sağlamakla görevli nöbetçi müşteki polis memuru E.. K..’e her hangi bir şey söylemeden içeri girmek istemesi ve müştekinin 'dur' ihtarı çekmesine rağmen sanığın, durmaması üzerine sonrasında olay yerine gelen diğer müşteki polis memuru ile birlikte aralarında sözlü tartışma çıktığı, tartışma sırasında olay yerine sanığın amcası tanık A.. Ş..’in gelerek sanığı götürmeye çalışırken, sanığın görevini yapmakta olan müşteki polis memurlarının ikisine birden umuma açık emniyetin bahçesinde alenen 'sinkaf ederim, böyle yeri, düzeni' şeklinde sözlerle hakaret etmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, sanığın, emniyette ifadesi alınan babasını görmek istediği ancak görevli memurlar tarafında bu isteğinin kabul edilmemesi üzerine duyduğu kızgınlık ve tepki sonucunda görevli memur E.. ve M..'ya yönelik sarf ettiği sözlerin onların şahsına yönelik olmasa da yaptıkları hizmet ve taşıdıkları sıfat nedeniyle işlendiği, sanığın o anda emniyet binasına giremediği söz konusu düzenin o anda görevli polis memurlarınca sağlandığı, emniyet binasına girişine ait genel asayişin sağlanması görevinin, görevli polis memurları E.. K.. ve M.. Ö..'ya ait olduğu ve sanığın bu kişilerce tartıştığı ve onların eylemleri sonucunda babası ile görüşme olanağını elde edemediği, bu duruma duyduğu kızgınlık ile görevlilere karşı sinkaflı sözlerle, 'sinkaf ederim, böyle yeri, düzeni' diyerek hakaret suçunu işlediği, görevlilerin şahsına yönelik değil ise de, yaptıkları hizmet sağladıkları düzen ve aşayişe yönelik olduğu ve onur şeref ve saygınlığı rencide edici nitelikte olduğu" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

5271 sayılı CMK'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 06.11.2014 gün ve 13212-32116 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının tespitine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanığın babasının bir soruşturma nedeniyle emniyet müdürlüğünde ifadesinin alındığı esnada emniyet binasının giriş kısmında güvenliği sağlamakla görevli müşteki polis memuruna herhangi bir şey söylemeden içeriye girmek istediği, müştekinin "dur" ihtarında bulunmasına rağmen durmak istememesi üzerine aralarında sözlü tartışma çıktığı, diğer müşteki polis memuru M.. Ö..'nın da tartışmaya müdahil olarak sanığa, babasının ifadesinin alındığını, dışarıda beklemesi gerektiğini söylediği, olay yerine gelen sanığın amcası tanık A.. Ş..’in sanığı olay yerinden uzaklaştırmak istediği esnasında, sanığın şikayetçi polis memurlarına “sinkaf ederim böyle yeri, düzeni” şeklinde sözler sarf ettiği, 

Görev listesine göre müşteki E.... olay günü ve saatinde karakol çevre koruma görevinde bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.

Müşteki E.. K..; emniyet müdürlüğünde çevre koruma görevi yaptığı esnada sanığın doğrudan bina içerisine girmek istediğini, sanığa 2-3 defa durmasını söylediğini ancak durmadığını, önüne geçerek neden içeri girmek istediğini sorduğunu “babam” diyerek kekelediğini, “ne babası” deyince, “kaç tane babam var ki” cevap verdiğini, bu sırada diğer görevli polis memuru müşteki M.. Ö..’nın da yanlarına geldiğini, sanığa babasının ifade verdiğini, dışarıda beklemesini söylediğini, sanığın buna rağmen içeri doğru yürümeye devam ettiğini, kendisini tutup giremeyeceğini söyleyince de, “sinkaf ederim böyle yeri de, düzeni de” dediğini, 

Müşteki M.. Ö..; sanığın emniyet müdürlüğü önünde görevli polis memuru E.. K.. ile tartıştığını görünce yanlarına gittiğini, sanığın babasının emniyet müdürlüğü binası içinde olduğunu ve içeriye girmek istediğini belirttiği, sanığa babasının ifade verdiğini, dışarıda beklemesini söylediğini, sanığın kendisini dinlemeyip içeriye doğru yürümeye devam ettiğini, kolundan tutup giremezsin deyince “sinkaf ederim böyle yeri de düzeni de” diye küfrettiğini,

Sanığın amcası olan tanık A.. Ş..; olay günü kendisinin abisi, sanığın ise babası olan Ahmet Şahin’in emniyet müdürlüğünde ifade verdiği için yolda arabada beklediğini, bu sırada sanık ile polis memurlarının tartışma seslerini duyduğunu, emniyet müdürlüğü bahçesine gittiğini, sanığı alıp dışarıya çıkardığı bu sırada sanığın “sinkaf ederim” dediğini,

Belirtmişlerdir.

Sanık ise; babasının emniyet müdürlüğünde olduğunu öğrenince durumunu sormak için binaya girmek istediğini, bu sırada yağmur yağdığından dışarıda kimsenin olmadığını, binaya doğru yönelince, nöbet kulübesindeki polis memurunun nereye gittiğini sorduğunu, babasını görmek istediğini söylediğini, polis memuru “ne babası” deyince “bir tane babam var onu göreceğim” diye cevap verdiğini, bunun üzerine polis memurunun “biz eşekbaşı mıyız, niye bize sormadan giriyorsun” dediğini, tartışırlarken amcası A.. Ş..'in gelerek kendisine vurup dışarıya götürmek istediğini, bu sırada diğer polis memurunun da olay yerine geldiğini, sadece amcasına hitaben “böyle iş mi olur, böyle düzen mi olur” dediğini küfretmediğini savunmuştur.

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Hakaret” başlıklı 125. maddesinin ilk üç fıkrası;

“1- Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılması için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.

2- Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. 

3- Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, 

b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz...” şeklinde düzenlenmiştir. 

Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK'ndan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir. (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s.430) 

5237 sayılı TCK'nun "Soruşturma ve kovuşturma koşulu" başlıklı 131. maddesinin birinci fıkrasında ise; “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır” hükmüne yer verilmiştir. 

Buna göre, TCK'nun 125. maddesinin birinci fıkrasında hakaret suçunun temel şekli, üçüncü fıkrasında ise nitelikli halleri düzenlenmiş, aynı kanunun 131/1. maddesinde kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret dışında kalan hakaret suçlarının şikâyete tâbi olduğu açıkça ifade edilmiştir. 

Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerektirmektedir. 

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın olay günü, karakola girmek için müşteki polis memurları ile emniyet müdürlüğü bahçesinde tartıştığı sırada sarf ettiği “sinkaf ederim böyle yeri, düzeni” şeklindeki sözlerin doğrudan şikayetçileri hedef almayıp içeri alınmaması nedeniyle duyduğu kızgınlığa bağlı mevcut uygulamaya yönelik ifadeler olduğu, şikayetçilerin şahıslarına onur, şeref ve saygınlığa yönelik bir saldırı niteliğinde bulunmadığı gözetildiğinde sanığın üzerine atılı hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.

Bu itibarla; yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ilişkin Özel Daire kararı isabetli olduğundan, itirazın reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı; "Olay günü sanık ile müştekiler arasında karakola izinsiz ve kontrolsüz girme meselesi yüzünden ciddi bir tartışma yaşandığı, sanığın bu tartışma nedeniyle görevli müştekileri hedef alarak onur, şeref ve saygınlıklarına yönelik bir saldırı niteliğinde şüphe bulunmayan 'sinkaf ederim böyle yeri, düzeni' şeklinde müştekileri hedef alacak biçimde küfür ve hakaret içerikli sözler sarf etmek suretiyle üzerine atılı hakaret suçunu işlediğinin sabit olduğu düşüncesiyle, 
Çoğunluk görüşüne katılmayan on dört Genel Kurul Üyesi de benzer düşüncelerle; İtirazın kabulü gerektiği yönünde karşıoy kullanmışlardır.

SONUÇ:
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.05.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
 
kararara.com