T.C.

Yargıtay

9. Hukuk Dairesi

2020/1848 E.  ,  2020/7866 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK

Davacı vekili tarafından verilen 03.06.2020 havale tarihli dilekçede, Dairemizin 13.02.2020 tarihli, 2016/13686 E. ve 2020/2140 K. sayılı bozma kararının maddi hataya dayalı olarak verildiği ileri sürülerek kararın ortadan kaldırılması ve hükmün onanmasına karar verilmesi talep olunmuştur.

Dairemizce fesih yetkisinin 4857 sayılı İş Kanununun 26. maddesinde öngörülen altı işgünlük hak düşürücü süre içinde kullanıp kullanmadığı hususunun açıklığa kavuşturulmadan karar verildiği gözden kaçırılarak bozma kararı verilmesinin maddi hataya dayandığı anlaşılmakla, Dairemiz bozma kararının ORTADAN KALDIRILMASINA karar verilmiştir.

Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının davalı işyerinde 27.03.2008-13.06.2014 tarihleri arasında kasap olarak çalıştığını, en son ücretinin net 1.550,00 TL. olduğunu, iş akdinin haksız nedenle feshedildiğini iddia ederek, kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla mesai alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili, davacının olumsuz davranışlarının sürekli hale geldiğini, en son 26.05.2014 tarihinde ustabaşı ve bölüm sorumlusuna “yavşak” diyerek hakarette bulunduğunu ve şefinin üzerine yürüdüğünü, davacının da bu hususu kabul ettiğini, iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.

Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davacının davalı şirket nezdinde 27/03/2008 -13/06/2014 tarihleri arasında 6 yıl 2 ay 17 gün çalıştığı, son giydirilmiş brüt ücretinin 2.438,11 TL. olduğu bilirkişinin hesapladığı kıdem, ihbar ve fazla mesai alacaklarının ödendiğinin ispat edilemediği, davacının bir işçi arkadaşına "yavşak" diyerek hakaret etmesi üzerine iş akdinin feshedildiği, fakat söylenen sözün sonuç olarak Türk lisanında "bit yavrusu" manasında olduğu, bu nedenle fesih gerektirecek ağırlıkta bir söz olmadığı, bir ihtar ve uyarı ile halledilecek bir mesele olduğundan fesihle cezalandırılmasının sözün ağırlığına uygun olmadığından feshin haksız olup tazminat gerektirdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Temyiz:

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-İş sözleşmesinin hak düşürücü süre içinde feshedilip feshedilmediği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.

İşçi veya işveren bakımından haklı fesih nedenlerinin ortaya çıkması halinde, iş sözleşmesinin diğer tarafının sözleşmeyi haklı nedenle fesih yetkisinin kullanılma süresi sınırsız değildir. Bu bakımdan 4857 İş Kanununun 26. maddesinde işverenin öğrendiği tarih ve olayın gerçekleştiği tarih başlangıç esas alınmak üzere iki ayrı süre öngörülmüştür. Bu süreler içinde fesih yoluna gitmeyen işçi ya da işverenin feshi, haklı bir feshin sonuçlarını doğurmaz. Bu süre, feshe neden olan olayın diğer tarafça öğretilmesinden itibaren altı işgünü ve herhalde fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren bir yıl olarak Kanunda belirlenmiştir.

Benzer bir düzenleme 1475 sayılı İş Kanununun 18. maddesinde de yer almışken, 4857 sayılı İş Kanununda, işçinin olayda maddi çıkar sağlamış olması halinde 1 yıllık sürenin işlemeyeceği öngörülmüştür. O halde, haklı feshe neden olan olayda işçinin maddi bir menfaati olmuşsa, olayın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin altı işgününe riayet etmek koşuluyla işverenin haklı fesih imkanı vardır.

Altı iş günlük süre işçi ya da işverenin haklı feshe neden olan olayı öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Olayı öğrenme günü sayılmaz ve takip eden iş günleri sayılarak altıncı günün bitiminde haklı fesih yetkisi sona erer.

İşverenin tüzel kişi olması durumunda altı işgünlük süre feshe yetkili merciin öğrendiği günden başlar. Bu konuda müfettiş soruşturması yapılması, olayın disiplin kurulunca görüşülmesi süreyi başlatmaz. Olayın feshe yetkili kişi ya da kurula intikal ettirildiği gün, altı iş günlük sürenin başlangıcını oluşturur.

Bir yıllık süre ise her durumda olayın gerçekleştiği günden başlar.

4857 sayılı İş Kanununun 26. maddesinde öngörülen altı işgünlük ve bir yıllık süreler ayrı ayrı hak düşürücü niteliktedir. Bir başka anlatımla fesih hakkının öğrenmeden itibaren altı iş günü ve olayın gerçekleşmesinden itibaren bir yıl içinde kullanılması şarttır. Sürelerden birinin dahi geçmiş olması haklı fesih imkanını ortadan kaldırır.

Hak düşürücü sürenin niteliğinden dolayı taraflar ileri sürmese dahi, hakim resen dikkate almak zorundadır.

Bu maddede belirtilen süreler geçtikten sonra bildirimsiz fesih hakkını kullanan taraf, haksız olarak sözleşmeyi bozmuş sayılacağından ihbar tazminatı ile şartları oluşmuşsa kıdem tazminatından sorumlu olur.
Somut uyuşmazlıkta; davacının davalı Şirkette beraber çalıştığı amiri Muharrem’e “yalancı” ve “yavşak” dediği, iş akdinin de bu sebeple feshedildiği sabittir.

İşverenin bir işçisinin diğer bir işçiye sataşma-hakaret niteliğindeki bu sözleri dolayısıyla yaptığı fesih haklıdır. Halk arasında ''yavşak'' tanımlamasının hakaret amacıyla kullanıldığı da açıktır.

Bu tespit bağlamında, Mahkemenin ''yavşak'' tanımlamasının salt sözlük anlamına dayanılarak hakaret olmadığı gerekçesi ile kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü hatalı olmakla birlikte öncelikle davalı işverenin fesih yetkisinin 4857 sayılı Kanun’un 26 ncı maddesi ile öngörülen 6 işgünlük hak düşürücü süre içinde kullanılıp kullanılmadığının açıklığa kavuşturulması gereklidir.

Dosya içeriğinden; feshin dayanağı olayın 26.05.2014 tarihinde gerçekleştiği, aynı günde davacının savunmasının alındığı ve burada feshe konu eylemleri kabul ettiği, buna karşın davalı işverence fesih ihtarnamesinin 13.06.2014 tarihinde gönderilip işten çıkışının da yine kayıtlarda 13.06.2014 tarihi olarak gösterildiği görülmekle fesih yetkisinin Kanun ile öngörülen 6 işgünlük hak düşürücü süre içinde kullanılmadığı izlenimi edinilmiştir.

Bu durumda Mahkemece yapılması gereken iş, feshe yetkili makamın öğrenme tarihinin araştırılması ve buna göre fesih yetkisinin kanunî süresi içinde kullanılıp kullanmadığının açıklığa kavuşturulması, sonucuna göre de süresi içinde kullanıldığı saptanıyorsa kıdem ve ihbar tazminatının reddine, aksi halin kabulünde ise salt fesih yetkisi süresi içinde kullanılmadığı gerekçesiyle kabulüne karar verilmesinden ibarettir.

Netice itibariyle; eksik araştırıma dayalı olarak yanılgılı değerlendirmeyle sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 15.09.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.