Olaylar

Başvurucunun kardeşi 24 haftalık hamile iken bir devlet hastanesinde kadın doğum doktoru tarafından kanuna aykırı gerçekleştirilen kürtaj işlemi sonrasında hayatını kaybetmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 2008 yılında doktorun 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Doktorun 2019 yılında vefatı üzerine mahkûmiyet ilamının ortadan kaldırılmasına hükmedilmiştir. Karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

Olayda hizmet kusuru bulunduğunu iddia ederek Sağlık Bakanlığından maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunan başvurucu talebinin reddedilmesi üzerine tam yargı davası açmıştır. İdare Mahkemesi davanın reddine karar vermiştir. Karar Danıştay tarafından onanmıştır.

İddialar

Başvurucu, kamu makamlarının gerekli kontrol ve denetim ödevini yerine getirmemesinden dolayı kanuna aykırı olarak tıbbi müdahale gerçekleştirilmesi sonucu ölüm olayı meydana gelmesi ve açılan tam yargı davasının hatalı değerlendirme ile reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvurucunun yakınının ölümüyle sonuçlanan kürtajın suç teşkil eden bir tıbbi müdahale olduğu Ağır Ceza Mahkemesince tespit edilmiştir.

Öncelikle belirtilmelidir ki hastane yönetiminin istihdam ettiği tüm sağlık personelinin seçimi, denetlenmesi ve hastanede gerçekleştirilen tedavi ve diğer işlemlerin organizasyonu konusunda yönetme ve denetleme görevi bulunmaktadır. Bu bağlamda başvurucunun iddialarına konu olan Devlet Hastanesi idaresinin olaydaki sorumluluğunun organizasyon kusuru çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

İdare Mahkemesinin tazminat talebini reddettiği kararında ameliyatın doktorun yıllık izinde olduğu, kamu hizmeti sunucusu olmadığı bir zamanda yapıldığı ve ameliyat için Hastane Başhekimliğine herhangi bir bilgi verilmediği, dolayısıyla cerrahi müdahaleden idarenin sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.

Ancak kamu görevlisi doktor izinli olduğu bir dönemde, hiçbir yetkiliye haber vermeden Devlet Hastanesinde, mesai gününde, hastane personeliyle birlikte cerrahi operasyon gerçekleştirmiş; ayrıca hastanede görevli ve cerrahi operasyondan haberdar olan diğer personel de hastane yetkiliklerini durumdan haberdar etmemiştir.

Bu şartlar altında Devlet Hastanesi idaresinin sağlık personelinin suç teşkil edecek davranışlardan kaçınmasına yönelik hastanedeki denetim ve kontrol görevini gereken şekilde yerine getirmemesi, yönetim boşluğuna neden olması dolayısıyla olayın gerçekleştiği Devlet Hastanesinde bir organizasyon kusuru bulunduğu açıktır.

Somut olayda kamu makamları yaşamı koruma yönündeki pozitif yükümlülüğü yerine getirmemiştir. Bu durumda İdare Mahkemesi tarafından hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle tazminat talebinin reddine karar verilmesi de yaşam hakkının korunmasına ilişkin ilkelerle bağdaşmamıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 15/12/2020 Tarihli ve 2017/17652 Başvuru Numaralı Kararı