Olaylar

Maliye uzmanlarınca bir üniversitede yapılan denetimde banka hesaplarında bazı usulsüz işlemler görülmesi üzerine inceleme başlatılmış ve üniversitede defterdarlık uzmanı olarak görev yapan kişinin bazı zimmet eylemlerinde bulunduğu iddia edilmiştir.

Olayların geçtiği tarihte söz konusu üniversitede döner sermaye işletme müdürü olarak görev yapan başvurucu hakkında da zimmet eylemlerini bilmesine ve denetimle görevli olmasına rağmen eyleme kasten göz yumduğu iddiasıyla Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) kamu davası açılmıştır.

Başvurucu, olayla ilgili olarak Sayıştay tarafından yapılan inceleme sonucunda dava konusu usulsüz işlemlerde sorumluluğunun bulunmadığına karar verildiğini belirterek buna ilişkin Sayıştay kararını dosyaya sunmuştur.

Mahkemece yapılan yargılamada zimmet suçunun işlenmesine imkân sağladığı sonucuna varılan başvurucu 2 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir. İstinaf kanun yoluna giden başvurucu, Sayıştay kararına ilişkin değerlendirme yapılmadığını belirtmiş ancak anılan karar Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile kesinleşmiştir.

İddialar

Başvurucu, dava konusu işlemlerde sorumluluğunun bulunmadığına dair Sayıştay kararının mahkemelerce tartışılmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı amaçlayan gerekçeli karar hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkı kapsamında güvence altına alınmıştır.

Somut olayda mahkûmiyet kararından önce Sayıştay başvurucunun dava konusu usulsüz işlemlerde sorumluluğunun bulunmadığına ilişkin karar vermiş ancak Mahkeme, başvurucunun görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösterdiği gerekçesiyle mahkûmiyet hükmü kurmuştur.

Sayıştay, yargılamasında başvurucunun malî sorumluluğunun bulunmadığını tespit ederken işletme müdürlerinin saymanlık müdürleri üzerinde denetim ve kontrol yetkisi bulunmadığı sonucuna ulaşmış ancak Mahkeme aksi yönde bir karar vermiştir. Sayıştay kararı bilgisine sunulmasına rağmen Mahkeme neden aksi sonuca ulaştığını gerekçelendirmemiştir.

Denetim görevinin ihmali suçunun işlenip işlenmediğinin tespitinde işletme müdürlerinin (başvurucunun) saymanlık müdürlüğü üzerinde denetim ve kontrol görevinin bulunup bulunmadığı hususu incelenmelidir. Başvurucunun ayrı ve açık yanıt verilmesini gerektiren saymanlık müdürlüğü üzerinde bu yönde bir yetkisinin bulunmadığı iddiası Mahkemece karşılanmamıştır.

Anayasa'da güvenceye bağlanan tüm temel hak ve özgürlüklerin yorumunda gözetilmesi gereken temel bir ilke olarak düzenlenen hukuk devleti ilkesi, yargı organlarının aynı maddi veya hukuki olgularla ilgili olarak çelişkili kararlar vermekten mümkün olduğunca kaçınmasını gerekli kılar. Aynı maddi veya hukuki vakıalarla ilgili olarak farklı kararlar verilmesi hukuk devleti ilkesini zedeleyebileceği gibi kişilerin hukuka olan inancını da zayıflatabilir.

Mahkeme kararının gerekçesinde başvurucunun denetim yetkisinin kapsamı ve içeriği yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır. Ayrıca, başvurucunun Sayıştay kararına açıkça atıfta bulunan istinaf nedeni de hiçbir gerekçe gösterilmeksizin reddedilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 13/2/2020 Tarihli ve 2017/38342 Başvuru Numaralı Kararı için TIKLAYINIZ