T.C.
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
10. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2017/351
KARAR NO: 2017/302
KARAR TARİHİ: 05.04.2017

4721/m.219,222,225,229,230,231

ÖZET : Dava, katılma alacağına ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; dava konusu yapılan taşınmazın ve aracın tarafların her ikisinin katkılarıyla evlilik birliği içerisinde satın alındığı ancak tapu da davalı adına tescil edildiği, dosyaya davacı ve davalı tarafından sunulan delillerden özellikle davalının kendisine kalan mirasın da kullanılması neticesinde taşınmazın alındığı iddia edilmiş ise de davalının dilekçeler aşamasında bu yönde iddiası olmadığı, ön inceleme aşaması geçtikten sonra bilirkişi raporundan sonra bu iddiaları olduğu ve dosyaya bu yönde yeni delil sundukları anlaşılmakla dosyaya öninceleme aşamasından sonra özellikle de sonradan çıkan bir delil niteliğinde olmayan belgelerin değerlendirmeye alınamayacağı anlaşılmakla taşınmazın alımında davalının miras bedeli ile katkıda bulunduğu kabul edilmemiş ve davacının davasının yasal şartları oluşmakla davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun tebliğ edilmemiştir. Davalı vekili 16/04/2014 tarihinde vekaletname ibraz ederek dosya fotokopisinin tarafına verilmesini talep etmiştir. 12/06/2014 tarihinde ise cevap dilekçesi vermiş ve ekinde beyanlarda geçen sözleşmeleri ibraz etmiş, tapu kayıtlarına delil olarak dayanmıştır. Bu halde cevap dilekçesinin süresinde verildiğinin kabul edilmesinin gerekeceği, cevap dilekçesinin süresinde verilmediği kabul edilse dahi TMK'nın 230 ve 231. maddeleri uyarınca mahkemenin savunma doğrultusunda evin mirastan gelen para ile alındığı iddiasını araştırmasının yasal zorunluluk olduğu, buna göre davalı vekili tarafından dosyaya sunulan tapu kayıtları ve banka kayıtları celbedilerek dava konusu taşınmazın edinilmesinde davalının kişisel mallarından ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edildikten sonra davacı tarafın katılma alacağının belirlenmesinin gerekeceği, bu hali ile ilk derece mahkemesinin gerekçesinin yerinde olmadığı, hükmün esasına etki eden delillerin toplanmamış olduğu anlaşıldığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

DAVA : Mahalli mahkemece verilen karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olup, ön inceleme aşaması tamamlandıktan ve incelemenin duruşma yapılmadan karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşıldıktan sonra duruşmasız olarak yapılan inceleme neticesinde; gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili vermiş olduğu 23/01/2014 tarihli dava dilekçesiyle; tarafların 1997 yılında evlendiklerini, 26/12/2013 tarihinde tarafların boşanmalarına karar verildiğini, tarafların evliliği devam ederken alınarak davalı adına tescil edilmiş bir araba ve bir taşınmaz bulunduğunu, 2002 yılında sonra alınan malların edinilmiş mallar olduğunu, mal rejimi boşanma ile sonlandığında malın değerinin yarısı miktarında müvekkilinin katılma alacağı doğduğunu belirterek şimdilik 20.000 TL nin dava tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Dava dilekçesi davalıya 12/02/2014 tarihinde usulsüz olarak tebliğ edilmiştir.

12/06/2014 tarihinde davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde, boşanma kararının kesinleşmediğini, araç ve taşınmazın huzurdaki dava tarihinden önceki bir tarihte ihtiyaç nedeniyle satıldığını, dava tarihinde mal rejiminin tasfiyesine konu mal bulunmadığın, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, davacının haklı olduğu düşünülse dahi 1/2 oranındaki payın mal rejimine konu malların artık değerinin 1/2 oranında parasal değeri olduğunu, değer tespit edilirken malların sürüm değerinden borçların düşürülmesi gerektiğini, aracın TEB tüketici finansman A.Ş den kullanılan taşıt kredisi ile alındığını, boşanma dava tarihinde mal rejiminin sona erdiğinin kabulünün gerektiğini, ekte sundukları taşıt kredisi rehin sözleşmesi ve ödeme planında görüleceği üzere mal rejiminin sona erdiğinde araç üzerindeki kredi borcunun devam ettiğini, bu tarihten sonra 15.853,35 TL ödeme yapıldığını, kredi borcunun düşülmesi gerektiğini, dava konusu dairenin ise müvekkilinin babasından kalan miras payını satarak elde ettiği para ile davacının annesinden satın aldığını, daha doğrusu müvekkilinin TOKİ den taksitli olarak davacının annesinin adına kayıt ettirdiğini, bir süre taksitlerini ödediğini, daha sonra babasından kalan miras payı ile kalan taksitleri peşin ödeyerek borcu kapattığını ve daireyi de davacının annesinden geri alarak kendi adına tescil ettirdiğini, Temmuz 2009 tarihinde dairenin 94,378,00 TL bedelle satın alındığını, 20.000 TL nin peşin verildiğini, ekte sundukları TOKİ satış sözleşmesinden bu hususların rahatlıkla anlaşıldığını, Haziran 2012 tarihine kadar olan taksitlerin davacının annesi adına ödediğini, bu tarihte ise miras yoluyla elde ettiği parayı kullanarak kalan taksitleri peşin ödediğini, devir protokolünü de ekte sunduklarını, devir tarihi itibariyle kalan borcun 53.304,52 TL olup bu tutarın miras yoluyla intikal eden para ile ödendiğini, miras yoluyla elde edilen kazanımların edinilmiş mal kapsamı dışında olduğunu, ayrıca taşınmaz malın sicil kaydında TEDAŞ lehine irtifak hakkı ve TOKİ lehine imar şerhi bulunduğunu, taşınmaz üzerindeki mükellefiyet nedeniyle değerinin önemli ölçüde düştüğünü, faize tasfiye tarihinden itibaren hükmedilebileceğini belirterek boşanma kararının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. (cevap dilekçesi ekinde dilekçede bahsedilen ödeme planı devir protokolü, gayrimenkul satış sözleşmesi suretleri bulunmaktadır. )

Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; süresinden sonra verilen cevap dilekçesinin ve delil listesinin kabul edilemeyeceğini, boşanma davasının kabul edildiği tarihten bir hafta sonra aracın devredildiğini, aynı şekilde taşınmazın da devredildiğini, satışların gerçek olmadığını, muvazaalı olduğunu, boşanma davasının derdest olmasının huzurdaki davanın açılmasına engel olmadığını, davalının delil ve tanık listesi bildirmesine muvafakatlarının bulunmadığını belirtmiştir.

Davacı vekili 21/06/2016 tarihinde öncelikle 20.000 TL taleplerini davaya konu araç için 5.000 TL ev için 15.000 TL şeklinde ayrıştırdıklarını, araç yönünden katılma alacağı taleplerinin 9.573,32 TL ye, taşınmaz yönünden taleplerinin 145.000 TL ye artırdıklarını, dava tarihinden işleyecek faizleri ile birlikte ıslah talebinde bulunulmuştur.

Davalı vekili ıslah ile talep edilen miktara dava tarihinden itibaren faize hükmedilemeyeceğini, ıslah dilekçesine itiraz ettiklerini belirtmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; dava konusu yapılan taşınmazın ve aracın tarafların her ikisinin katkılarıyla evlilik birliği içerisinde satın alındığı ancak tapu da davalı adına tescil edildiği, dosyaya davacı ve davalı tarafından sunulan delillerden özellikle davalının kendisine kalan mirasın da kullanılması neticesinde taşınmazın alındığı iddia edilmiş ise de davalının dilekçeler aşamasında bu yönde iddiası olmadığı, ön inceleme aşaması geçtikten sonra bilirkişi raporundan sonra bu iddiaları olduğu ve dosyaya bu yönde yeni delil sundukları anlaşılmakla dosyaya öninceleme aşamasından sonra özellikle de sonradan çıkan bir delil niteliğinde olmayan belgelerin değerlendirmeye alınamayacağı anlaşılmakla taşınmazın alımında davalının miras bedeli ile katkıda bulunduğu kabul edilmemiş ve davacının davasının yasal şartları oluşmakla davanın kabulüne, 9.573,32 TL. ve 145.00,00 TL. olmak üzere toplam 154.573,32 TL.'nin karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Davalı vekili süresinde verdiği istinaf dilekçesiyle; cevap dilekçesinde taşınmazın miras payı ile satın alındığını belirttiklerini, bu hususun ispatı için de tapu kayıtları ve banka kayıtlarını mahkemeye sunduklarını, mahkemenin dilekçeler aşamasında bu yönde iddianın olmadığı kabulünün doğru olmadığını, mahkemenin de taşınmazın miras yoluyla kazanıldığının kabul ettiğini, bununla birlikte savunmanın genişletilmesi yasağı gerekçesiyle değerlendirilmeye almadığını, yerel mahkeme kararının hukuka uygun olmadığını, cevap dilekçesinde bu iddiayı dile getirdiklerini, iddialarının doğruluğunun tapu kayıtlarıyla ispatlanabileceğini belirttiklerini, bu hususu belirtmemiş olsalar bile HMK. 145 maddesine göre bu kadar önemli delilin hükme esas alınmamasının usule ve kanunlara aykırı olduğunu belirterek icranın geri bırakılması kararı verilmesini, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, dava konusu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı vekili istinaf dilekçesine karşı verdiği cevap dilekçesi ile; davalının evi miras yoluyla edindiği iddiasının soyut ve mesnetsiz olduğunu, bugüne kadar hiç bir belge sunulamadığını belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK m. 222).

Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun tebliğ edilmemiştir. Davalı vekili 16/04/2014 tarihinde vekaletname ibraz ederek dosya fotokopisinin tarafına verilmesini talep etmiştir. 12/06/2014 tarihinde ise cevap dilekçesi vermiş ve ekinde beyanlarda geçen sözleşmeleri ibraz etmiş, tapu kayıtlarına delil olarak dayanmıştır. Bu halde cevap dilekçesinin süresinde verildiğinin kabul edilmesinin gerekeceği, cevap dilekçesinin süresinde verilmediği kabul edilse dahi TMK'nın 230 ve 231. maddeleri uyarınca mahkemenin savunma doğrultusunda evin mirastan gelen para ile alındığı iddiasını araştırmasının yasal zorunluluk olduğu, buna göre davalı vekili tarafından dosyaya sunulan tapu kayıtları ve banka kayıtları celbedilerek dava konusu taşınmazın edinilmesinde davalının kişisel mallarından ödeme yapılıp yapılmadığının tespit edildikten sonra davacı tarafın katılma alacağının belirlenmesinin gerekeceği, bu hali ile ilk derece mahkemesinin gerekçesinin yerinde olmadığı, hükmün esasına etki eden delillerin toplanmamış olduğu anlaşıldığından HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, belirtilen eksikliğin giderilerek yeniden hüküm kurulması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.


SONUÇ : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

-Davalının istinaf talebinin KABULÜNE,

-HMK'nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, yukarıda belirtilen eksikliklerin giderilerek yeniden hüküm kurulması için dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE

-Yatırılan istinaf peşin harcının istek halinde yatıran tarafa İADESİNE,

-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine YER OLMADIĞINA,

Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kesin olarak, 05.04.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.