Olaylar 

Başvurucu ile birlikte bir kısım Kooperatif üyesi, Kooperatif yöneticilerinin zimmet, görevi kötüye kullanma ve Kooperatifler Kanunu’na muhalefet suçlarını işlediklerinden bahisle şikâyetçi olmuştur. Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık)  şüpheliler hakkında soruşturma yürütülmüş ve bu soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir. Bunun üzerine ilgili Kooperatif yöneticilerinin açtığı manevi tazminat davası sonucunda Asliye Hukuk Mahkemesince (Mahkeme) şikâyet dilekçesinde yer alan ve genel kurul toplantılarında dile getirilen bazı ifadeler nedeniyle içinde başvurucunun da bulunduğu davalı Kooperatif üyelerinin davacılara toplam 15.000 TL manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir. Başvurucuların istinaf talebi Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esastan reddedilmiştir.

İddialar 

Başvurucu, yazdığı dilekçede yer alan sözleri ve bazı beyanları nedeniyle tazminat ödemeye mahkûm edilmesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi 

Somut olayda başvurucu tarafından kullanılan ifadelerin veya yöneltilen suçlamaların muhatabına rahatsızlık veren saldırgan ifadeler olduğu kabul edilebilir. Başvuru konusu sözlerin Kooperatif üyesi olan başvurucu ve diğer davalıların 25 yıl gibi uzun bir süre geçmesine karşın Kooperatif amacının henüz gerçekleşmemiş olmasına yönelik kızgınlıklarının ve sorgulamalarının birer ifadesi olarak anlaşılması gerekir. Başvurucu, dilekçedeki sert sözleri somut bir isim belirtmeksizin genel olarak Kooperatif yöneticilerine yöneltmekte ve Kooperatifin başarısızlığı sebebiyle belirli kişileri değil yönetimi suçlamaktadır.

Kişilerin kamu makamlarına şikâyet dilekçesi vermesi, bu dilekçe sonucu şikâyet edilenlerin ceza almalarını şart olarak gerektirmez. Bu kapsamda şikâyet dilekçesi sonucu kamu davası açılmasının ya da mahkûmiyet kararı verilmesinin aranması, hak arama özgürlüğünü son derece daraltır. Bu hususun iddia ve savunma dokunulmazlığı ve ifade özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasında adil bir denge sağlanırken dikkatle gözönünde bulundurulması gerekir.

Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde derece mahkemelerinin somut olayın kendine özgü şartlarını gözönüne alarak başvurucunun şikâyetini sırf üçüncü kişilere zarar vermek amacıyla yapıp yapmadığını yeterince değerlendirmedikleri kanaatine ulaşılmıştır. Mahkemeler, başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacıların şeref ve itibarın korunması hakları arasında adil bir denge kuramamıştır.

Olaylara bir bütün olarak yaklaşıldığında başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale zorunlu bir ihtiyacı karşılamadığı için demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak kabul edilemez.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 21/4/2021 Tarihli ve 2017/38612 Başvuru Numaralı Kararı