Olaylar

Olay sırasında 13 yaşında olan başvurucu Diyarbakır'da düzenlenen kanuna aykırı gösteri yürüyüşüne müdahale eden güvenlik güçlerinin attığı göz yaşartıcı gaz fişeğinin yüzüne isabet etmesi sonucu yaralanmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili soruşturma başlatmış ve kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun bu karara yaptığı itiraz reddedilmiştir. Öte yandan başvurucu hakkında yasa dışı gösteriye katılarak terör örgütünün propagandasını yapma ve görevliye direnme suçlarından kamu davası açılmıştır. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun beraatine karar vermiştir.

Başvurucu, yaralanması ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuruda bulunmuştur. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi ile korunan işkence ve kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edildiğine ve tazminata hükmetmiştir. Başvurucu yaralanması nedeniyle uğradığı zararların tazmini için İçişleri Bakanlığına da başvuruda bulunmuştur. İçişleri Bakanlığının bu talebi reddetmesinin ardından İdare Mahkemesinde dava açmıştır. İdare Mahkemesi, başvurucunun kişisel kusuru ile yasa dışı olaylara katılarak yaralandığı böylece zarar ile idarenin eylemi arasındaki illiyet bağının kesildiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay yerel mahkemenin kararını onamıştır.

İddialar

Başvurucu, güvenlik güçlerince orantısız güç kullanımı sonucu gerçekleşen yaralanma olayı sebebiyle oluşan manevi zararın idarece karşılanmaması nedeniyle kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi    

Somut olayda kötü muamele yasağının ihlal edildiği ve başvurucuya tazminat ödenmesi gerektiği AİHM kararıyla önceden tespit edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun aynı olay nedeniyle açtığı tazminat davasına ilişkin şikâyetleri kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkı kapsamında incelenmiştir.

Etkili başvuru hakkı yönünden mağdur statüsünün ortadan kalkmasının ön şartı tazminat isteminin etkili bir biçimde incelenmesidir. Bu itibarla sadece ceza davası sürecinde ihlal tespiti yapıldığından ve başvurucuya bir şekilde tazminat da ödendiğinden hareketle başvurucunun mağdur statüsünün ortadan kalktığı sonucuna varılamaz. Tam yargı davasındaki incelemenin de etkili bir şekilde yapıldığının gösterilmesi gerekir.

Olayda İdare Mahkemesi AİHM'in vardığı sonucun aksine başvurucunun yaralanmasında devletin kusurunun olmadığı sonucuna varmıştır. AİHM'in ihlal kararıyla İdare Mahkemesinin tam yargı davasının reddi kararlarının gerekçe ve sonuçları arasında açık bir uyumsuzluk vardır. AİHM tarafından başvurucunun yaralanmasının kolluk görevlilerinin kusurlu eylemleri nedeniyle meydana geldiği kabul edilmiştir. İdare Mahkemesi ise AİHM'in ihlal kararını ve bu kararda yapılan tespitleri dikkate almaksızın başvurucunun yasa dışı gösteride yer almasının uğradığı zararların tazminine engel bir durum olduğunu kabul etmiştir.

Sözleşme'nin 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca AİHM tarafından verilen kesinleşmiş kararlar taraf devletler bakımından bağlayıcıdır. AİHM tarafından anayasal haklardan birinin ihlal edildiğine karar verilmesi hâlinde kişilere etkili başvuru hakkı tanınması konusundaki anayasal yükümlülük, ulusal makamların ihlal sonuçlarının giderimi için AİHM'in ihlal kararına uygun tedbir ve kararlar almalarını gerektirir.

Öte yandan başvurucunun yaralandığı toplumsal gösteri sırasındaki bazı eylemleri nedeniyle cezalandırılması talebiyle açılan kamu davası Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararı ile sonuçlanmıştır. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama sırasında olay yerinden elde edilen görüntü kayıtları üzerinde yapılan incelemede görüntülerdeki kişinin başvurucu olup olmadığı konusunda müspet veya menfi bir değerlendirmede bulunulamamıştır.

İdare Mahkemesinin başvurucunun toplumsal gösteriye katıldığı yönündeki tespitleri ile Ağır Ceza Mahkemesinin bu konuda kesin kanaat elde edilemediğine yönelik tespitleri birbirleriyle çelişmektedir. İdare Mahkemelerinin ceza yargılamasında ulaşılan sonuçlardan farklı bir sonuca ulaşmalarını engelleyen hukuki bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna karşılık Anayasa Mahkemesince -ceza muhakemesinde geçerli olan delilleri serbestçe toplama ve değerlendirme ilkeleri nedeniyle- kötü muamele vakalarında ceza soruşturmalarının maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından en etkili yöntem olduğu kabul edilmektedir.

İdare Mahkemesi önündeki bir davada aynı olaylara dayanan ceza yargılamasında elde edilen objektif ve somut delillerin değerlendirilmesi ve varılan sonuçların dikkate alınması etkili başvuru hakkının bir gereğidir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle, AİHM tarafından tespit edilen bir hak ihlali bulunan olayda, bu ihlal kararı ve ceza yargılamasında elde edilen delillerle açıkça çelişen şekilde, ihlal nedeniyle oluşan zararların tazmini talebinin reddedilmesi nedeniyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 5/11/2020 Tarihli ve 2015/12486 Başvuru Numaralı Kararı