T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/2955
K. 2017/8684
T. 26.12.2017

• MANEVİ TAZMİNAT DAVASI (Davalının İfadelerinin Davacılara Matuf Olmadığı - İnternet Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırıdan Kaynaklanan Manevi Tazminat İstemine Dair Davanın Matufiyet Unsuru Gerçekleşmediğinden Reddine Karar Verilmesi Gerektiği)

• MATUFİYET ŞARTI (İçtihatlarda Adı Sanı Kimliği Belli Olmasa da Ona Yöneldiği Konusunda Kuşku Bırakmayacak Şekilde İthamlara Yönelimlere Yer Veren İfadeler Olarak Kabul Edildiği - İnternet Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırıdan Kaynaklanan Manevi Tazminat İstemine Dair Davanın Matufiyet Unsuru Gerçekleşmediğinden Reddi Gerektiği)

• KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI (Davalının Sosyal Paylaşım Ağı Hesabı Üzerinden Yazdığı İfadelerde Ortalama Bir Kişinin Davalının Sözlerini Gördüğü Anda Sözlerin Muhatabının Davacılar Olduğunu Anlayamayacağının Görüldüğü - Davalının İfadelerinin Davacılara Matuf Olmadığının Kabulü Gerektiği)

• SOSYAL MEDYA ARACILIĞIYLA HAKARET (Manevi Tazminat - Davalının Sosyal Paylaşım Ağı Hesabı Üzerinden Yazdığı İfadelerde Ortalama Bir Kişinin Davalının Sözlerini Gördüğü Anda Sözlerin Muhatabının Davacılar Olduğunu Anlayamayacağının Görüldüğü/Davanın Matufiyet Unsuru Gerçekleşmediğinden Reddi Gerektiği)
4721/m.24

ÖZET : Dava, internet yoluyla kişilik haklarının ihlali sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Özellikle kişilik haklarına saldırı sebebiyle tazminat istemini içeren davalarda söz konusu olan matufiyet şartı, açıkça kanunda yer almamakla birlikte, Yargıtay içtihatlarıyla hukukumuza girmiştir. Matufiyet şartı içtihatlarda adı, sanı, kimliği belli olmasa da ona yöneldiği konusunda kuşku bırakmayacak şekilde ithamlara, yönelimlere yer veren ifadeler olarak kabul edilmektedir. Somut olayda, davalının sosyal paylaşım ağı hesabı üzerinden yazdığı ifadelerde, ortalama bir kişinin davalının sözlerini gördüğü anda sözlerin muhatabının davacılar olduğunu anlayamayacağı görülmüştür. Bu durumda davalının ifadelerinin davacılara matuf olmadığının kabulü gerekir. O halde, internet yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine dair davanın, matufiyet unsuru gerçekleşmediğinden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

DAVA : Davacılar ... ve ... vekili tarafından, davalı ... aleyhine 14/04/2015 gününde verilen dilekçeyle internet yoluyla kişilik haklarının ihlali sebebiyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14/12/2015 tarihli kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, internet yoluyla kişilik haklarının ihlali sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, ... TV'de 08/01/2015 tarihinde yayınlanan, davacılardan ...'ın sunucu, diğer davacı ... ile dava dışı ...ve dava dışı ... ...'nun konuk olduğu “... ” isimli programın yayınlandığı esnada davalı tarafından sosyal paylaşım ağı olan ... aracılığıyla davacıların programda konuştukları konularla ilgili paylaşım yapıldığını, davalının paylaşımları sebebiyle davacıların kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek uğradığı manevi zararın giderilmesi isteminde bulunmuştur.

Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davalı hesabından yapılan "... TV adlı kanalda dört p... Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına hakaret ediyor" şeklindeki paylaşımın eleştiri sınırı ötesine geçtiği, bu sebeple davacıların kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Matufiyet kelime anlamı olarak, "yöneliklik, yönelmiş olmaklık" olarak tarif edilmektedir. Özellikle kişilik haklarına saldırı sebebiyle tazminat istemini içeren davalarda söz konusu olan matufiyet şartı, açıkça kanunda yer almamakla birlikte, Yargıtay içtihatlarıyla hukukumuza girmiştir. Matufiyet şartı içtihatlarda adı, sanı, kimliği belli olmasa da ona yöneldiği konusunda kuşku bırakmayacak şekilde ithamlara, yönelimlere yer veren ifadeler olarak kabul edilmektedir.

Matufiyet yargısal kararlarda yayın ile şeref ve haysiyetine veya özel yaşamına dolayısıyla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia eden yönünden varlığı aranan önemli bir koşul olarak tarif edilmiş, matufiyetin varlığını kabul için o yayında veya konuşmada, ya kişinin adından açıkça söz edilmesi ya da konumunun, sıfatının gösterilmesi veya bunlardan söz edilmese dahi yayın içeriğinden bu kişinin amaçlandığı, sözlerin ona yönelik olduğunun anlaşılması veya anlaşılabilir olması şartları aranmıştır.

Hukuka aykırı eylemde bulunan kişi mağdurun ismini açıkça belirtmemiş veya isnat ettiği fiili üstü kapalı bir biçimde geçiştirmişse, isnadın mahiyetinde ve mağdurun şahsına matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa, hem isim zikredilmiş, hem de hakaret vaki olmuş sayılır (Hukuk Genel Kurulu 16/09/2015 gün ve 2014/4-85 E 2015/1774 K- 07/07/2010 gün ve 2010/4-377 E 2010/365 K).

Bu ilke ve açıklamalar kapsamında; somut olayda, davalının sosyal paylaşım ağı ... hesabı üzerinden yazdığı ifadelerde, ortalama bir kişinin davalının sözlerini gördüğü anda sözlerin muhatabının davacılar olduğunu anlayamayacağı görülmüştür. Bu durumda davalının ifadelerinin davacılara matuf olmadığının kabulü gerekir.

O halde, internet yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine dair davanın, matufiyet unsuru gerçekleşmediğinden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarda açıklanan sebeplerle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 26.12.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

Dava, sosyal medya uygulamalarından olan ...dan davalının gönderdiği tweet adı verilen internet kısa mesajlarının, davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturduğu iddiasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesinin, davanın kısmen kabulüne dair kararı, Dairemizin değerli çoğunluğunca matufiyet unsurunun gerçekleşmediği, dolayısıyla davanın reddi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

Bilindiği üzere; matufiyet kelime anlamı olarak, “yöneliklik, yönelmiş olmak” olarak tarif edilmekte olup, kanunlarımızda olmayan matufiyet şartı, Yargıtay içtihatlarıyla hukukumuza girmiştir. Adı, sanı ve kimliği belli olmasa da ona yöneldiği konusunda kuşku bırakmıyacak şekilde ithamlara ve isnatlara yer veren ifadeler olarak kabul edilmektedir.

Hukuka aykırı eylemde bulunan kişi mağdurun ismini açıkça belirtmemiş veya isnat ettiği fiili üstü kapalı bir biçimde geçiştirmişse, isnadın mahiyetinden ve mağdurun şahsına yöneltildiğinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa, isim zikredilmemiş olsa dahi, hakaret vaki olmuş sayılır.(HGK 16/09/2/15 gün ve 2014/4-85 E. 2015/1774 K.- 07/07/2010 gün ve 2010/4-377 E. 2010/365 K.)

Kaldı ki somut olayımızda; davalı özellikle cevap dilekçesinde, ... TV'nin 08/01/2015 tarihli, davacılardan ...'ın hazırlayıp sunduğu diğer davacı ... ile dava dışı ...ve ... ...'nun konuk olarak katıldığı “... ” isimli programda, Cumhurbaşkanı ile ilgili hakaret ve iftira sayılabilecek yakıştırmada bulunmalarından dolayı tepkisini ve düşüncelerini sosyal medyada dile getirdiğini, paylaşımlarının ifade özgürlüğü kapsamında kalan eleştiri ve yorum şeklinde olduğunu, hakaret kastı taşımadığını ifade etmek suretiyle paylaşımlarının davacılara yönelik olduğunu kabul etmiştir.

Hal böyle olunca; matufiyet şartı gerçekleştiğinden sayın çoğunluğun bozma gerekçesine iştirak etmem mümkün olamamıştır. Tüm bu nedenlerle, işin esastan temyiz incelemesi yapılarak bir karar verilmesi gerektiği kanaatıyla karara katılmıyorum.26/12/2017

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.26/12/2017

kazanci.com.tr