Olaylar 

Orman İşletme Şefliğinde görevli memurlarca, denetim esnasında başvurucunun orman alanına fıstık ağacı ektiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunulmuştur. Cumhuriyet Başsavcılığının cezalandırılması talebine karşılık, sanık fıstık ağaçlarını diktiği taşınmazın daha önce kendisine tesciline karar verildiğini beyan ederek beraatını talep etmiş, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmesini de kabul etmiştir.

Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bilirkişiler ile birlikte mahallinde keşif yapılmış, teknik bilirkişi raporunda suça konu yerin orman vasıflı taşınmaz içinde kaldığı bildirmiştir. Mahkeme, başvurucunun kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde işgal ve faydalanma suçunu işlediği gerekçesiyle cezalandırılmasına ve HAGB'ye karar vermiştir. Mahkeme ayrıca suça konu alanda bulunan fıstık ağaçlarının müsadere edilmesine hükmetmiştir.

Müsadere kararı yönünden temyiz talebinde bulunan başvurucu, kararın temyiz incelemesinde olduğu gerekçesiyle müsadere işlemine ilişkin infazın durdurulmasını talep etmiş, Mahkeme bu talebi reddetmiştir. Başvurucunun temyiz talebini inceleyen Yargıtay, HAGB kararlarına karşı itiraz yolunun açık olduğu, kararın temyizinin ise mümkün bulunmadığı gerekçesiyle dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesi için Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar vermiştir.

Müsadere kararının infazı çerçevesinde Orman İşletme Şefliğince düzenlenen tutanak ile müsadere kararı okunarak evrakın başvurucuya tebliğ edildiği ancak başvurucunun imzadan imtina ettiği belirtilmiştir.

İddialar 

Başvurucu; ceza kovuşturması sonunda ağaçların müsaderesine ilişkin kararın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştirilmesiyle birlikte infazı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi müsadere hususunda daha önce verdiği kararda, ormanların zarar görmesine veya yok edilmesine yol açan bütün eylem ve işlemleri önlemek için müsadere tedbirinin uygulanmasının kamu yararına dayalı meşru bir amaç içerdiğini kabul etmiştir.

Somut olayda ilk derece mahkemesince, HAGB kararıyla birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karar olduğu kabul edilmektedir. Yargıtay da müsadere tedbirinin hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmadığını belirtmektedir. Bu durumda ancak hükmün açıklanması veya denetim süresi sonunda davanın düşmesine karar verildiği hallerde müsadere kararına karşı kanun yoluna başvurulabilecektir. Müsaderenin, HAGB kararı verilmesi durumunda hangi aşamada infaz edileceğine ilişkin olarak ise açık bir kanun hükmünün bulunmadığı görülmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, HAGB kararı verilmiş olması nedeniyle hükmün henüz hukuken varlık kazanmaması ve beş yıllık denetim süresince hak kayıplarına neden olunmaması amacıyla müsadereye konu eşyanın denetim süresi içinde ve gerektiğinde belirlenecek şartlar dâhilinde yediemin sıfatıyla sanığa teslimine karar verilip verilemeyeceği hususunun ayrıca yerel mahkemelerce değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Somut olayda ise ilk derece mahkemesince yargılamanın nihai olarak sona ermesi beklenmeden HAGB kararının kesinleşmesi ile birlikte infazı için Orman İşletme Şefliğine yazı yazılmış, Orman İşletme Şefliği de kararın infazı hususunu başvurucuya tebliğ etmiştir. Bu durumda esas hüküm ile birlikte askıda bir karar olduğu hâlde müsadere tedbirinin, yargılamanın nihai olarak sona ermesi beklenmeden HAGB kararının kesinleşmesiyle birlikte infazına girişildiği anlaşılmaktadır.

Anayasa Mahkemesi müdahalenin mülk sahibine aşırı bir külfete yol açmaması için mülkün kullanımının geçici olarak da olsa sahibine bırakılması veya bunun mümkün olmadığı durumlarda tazminat ödenmesi gibi mülk sahibinin zararını giderici yolların mevcut olup olmadığını tespit etmek durumundadır. Somut olayda böyle bir mekanizmanın varlığı da tespit edilememiştir.

Sonuç olarak mülkiyet hakkına müsadere yoluyla yapılan müdahalenin, keyfiliği veya hukuka aykırılığı ileri sürülebilecek bir yol olarak öngörülen temyiz yoluna başvuru imkânının askıya alınarak HAGB kararı ile birlikte infazına girişilmesinin başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği kanaatine varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden 

Müsadere tedbirine ilişkin somut başvuruda ihlalin ilgili kanun hükmündeki belirsizlikten kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda müsadere kararının süreç kesinleştiğinde infazı yeterli bir giderim oluşturacaktır.

Diğer taraftan HAGB kararı verildiği takdirde el konulan eşya yönünden nasıl bir karar verileceği ve müsadere tedbirinin nasıl uygulanacağı konusunda bir belirsizlik bulunduğu anlaşılmaktadır.

Mülkiyet hakkının ihlaline yol açan söz konusu belirsizliğin nasıl giderileceği, HAGB kararı verildiği takdirde el konulan eşya ile ilgili olarak 5237 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (1) ve (4) numaralı fıkraları kapsamında olup olmadığına göre nasıl bir karar verileceği, yine HAGB kararının verildiği hâllerde el koyma tedbirinin devamı veya sona erdirilmesi ya da müsadere kararına karşı nasıl ve ne şekilde kanun yoluna başvurulacağı, müsadere tedbirinin ne zaman uygulanacağı, bir an önce uygulanmasının zorunlu olduğu durumlarda tazminat dâhil çeşitli mekanizmalar öngörülmek suretiyle mülk sahibinin haklarının nasıl korunacağı gibi hususları belirlemek ise yasama organının takdirindedir.

Anayasa Mahkemesi bütün bu hususların değerlendirilmesi için kararın bir örneğinin yasama organına bildirilmesine karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ