T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2021/1-95
K. 2022/257
T. 12.4.2022

OLASI KASTLA ÖLDÜRME SUÇU ( Uzmanlık Raporuna Göre Ölenin Montundaki Deliğin Etrafındaki Artıklarının Dağılım Yoğunluğuna Göre Atışın Uzak Atış Mesafeden Yapılmış Olduğunun Belirtildiği Suçta Kullanılan Tabancanın Ele Geçirilemediği Tanıklar ile Katılanın Beyanlarında Sanığın Silahını Kurcalarken Tabancasının Ateş Alması ile Ölenin Yere Düştüğünü İfade Ettikleri Olay Sırasında Ateş Almayan Kurusıkı Silahını Kurcaladığını Savunan Sanığın Suçlamaları Kabul Etmediği - Sanığın Dikkatsizlik ve Özen Eksikliği ile Maktülün Ölümüne Bilinçli Taksirle Neden Olduğunun Kabulü Gerektiği )

BİLİNÇLİ TAKSİR ( Sanığın Çevredekilerin Yaralanabileceğini ve Ölebileceğini Öngörmesine Rağmen Hareketini Sürdürüp Sonucu Kabullenerek Tabancasının Tetiğine Bilinçli Olarak Basıp Ateşlediğine İlişkin Her Türlü Kuşkudan Uzak Tespit Yapılamadığı - Sanığın Kalabalık İnsan Yoğunluğunun Bulunduğu Yerde Kurcaladığı Silahının Ateş Alması Durumunda Çevredekilerin Yaralanabileceğini ve Ölebileceğini Öngörmesine Rağmen Silah Tamiri İşine Girişerek Dikkatsizlik ve Özen Eksikliği Sonucu Öngördüğü Ölüm Neticesini İstemeksizin Maktülün Ölümüne Bilinçli Taksirle Neden Olduğu )

DİKKATSİZLİK VE ÖZEN EKSİKLİĞİ ( Sanığın Silahının Ateş Almaması Üzerine Tabancasını Yerel Paralel Konumda iken Kurcalamaya Başladığı Tabancasının Sürgüsünü Çekmeye Çalıştığı - Suçta Kullanılan Tabancanın Ele Geçirilemediği Tanıklar ile Katılanın Beyanlarında Sanığın Silahını Kurcalarken Tabancasının Ateş Alması ile Ölenin Yere Düştüğünü İfade Ettikleri Olay Sırasında Ateş Almayan Kurusıkı Silahını Kurcaladığını Savunan Sanığın Suçlamaları Kabul Etmediği/Sanığın Dikkatsizlik ve Özen Eksikliği ile Maktülün Ölümüne Bilinçli Taksirle Neden Olduğunun Kabulü Gerektiği )

5237/m.21,22

ÖZET : Dava, olası kasıtla öldürme suçuna ilişkindir.

Sanığın da yanında getirdiği tabanca ile ateş açmaya çalıştığı, silahının ateş almaması üzerine, sanığın tabancasını yerel paralel konumda iken kurcalamaya başladığı, tabancasının sürgüsünü çekmeye çalıştığı, bu sırada ateş alan silahtan çıkan mermi çekirdeğinin horon oynayanları oturduğu yerden izleyen ve sanığa birkaç metre mesafede bulunan 1953 doğumlu maktülün sol kürek kemiği bölgesine isabet ettiği, uzmanlık raporuna göre ölenin montundaki deliğin etrafındaki artıklarının dağılım yoğunluğuna göre atışın, kısa namlulu silahlar için 30-45 cm'den daha uzak bir mesafeden yapılan atış anlamına gelen uzak atış mesafesinden yapılmış olduğunun belirtildiği, suçta kullanılan tabancanın ele geçirilemediği, tanıklar ile katılanın beyanlarında sanığın silahını kurcalarken tabancasının ateş alması ile ölenin yere düştüğünü ifade ettikleri, olay sırasında ateş almayan kurusıkı silahını kurcaladığını savunan sanığın suçlamaları kabul etmediği anlaşılan olayda; sanığın, bulunduğu yer itibarıyla tabancanın ateş aldığında çevredekilerin yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen hareketini sürdürmek suretiyle sonucu kabullenerek tabancasının tetiğine bilinçli olarak basıp ateşlediğine ilişkin her türlü kuşkudan uzak bir belirleme yapılamayışı karşısında, sanığın düğün yeri gibi kalabalık insan yoğunluğunun bulunduğu yerde kurcaladığı silahının ateş alması durumunda çevredekilerin yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen, uzmanı olmadığı silah tamiri işine girişmek suretiyle dikkatsizlik ve özen eksikliği sonucu öngördüğü ölüm neticesini istemeksizin maktülün ölümüne bilinçli taksirle neden olduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, bozma nedenine, bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçu için Kanun'da öngörülen ceza miktarına ve tutukluluk süresine göre sanığın tahliyesine, başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değil ise derhâl salıverilmesi için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına karar verilmelidir.

DAVA : Olası kasıtla öldürme suçundan sanık M. O.'nın TCK'nın 81/2, 21/2, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 16 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05.07.2018 tarihli ve 137-148 Sayılı resen istinafa tabi olan hükme yönelik olarak sanık müdafisi tarafından da istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 03.10.2018 tarih ve 3157-2292 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bu kararın da sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.10.2019 tarih, 2687-4326 sayı ve oy çokluğuyla;

“...Tabancanın tutukluk yapması üzerine sanığın silahın sürgüsü ile oynadığı sırada patladığı, ateş etme iradesi bulunmadığı, bu sebepten sanık hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması gerektiği hâlde, yazılı şekilde olası kasıtla ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiş;

Daire Üyesi İ. İ.; “...Sanığın kalabalık olan düğün ortamında herhangi birisinin ölebileceğini veya yaralanabileceğini öngörmesine rağmen silahını ateşlemeye çalışıp neticede de ateşleyerek sebebiyet verdiği ölüm olayında olası kasıtla hareket ettiği,” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

5271 Sayılı CMK'nın 304/1-a maddesi uyarınca dosyanın gönderildiği Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi ise 05.02.2020 tarih ve 12-31 sayı ile;

“...Sanığın düğün merasiminde silahını ateşlemek için çıkardığı, havaya doğru ateş etmeye çalıştığı, silahın tutukluk yapması üzerine silahı paralel tutarak kurcaladığı sırada silah ateş alarak bu silahtan çıkan kurşunun maktule isabet ederek onun ölümüne sebep olduğu, sanığın kalabalık insan topluluğunun olduğu düğün mahallinde silahının tutukluk yapması üzerine merminin çıkarılması esnasında patlayabilecek merminin kalabalık olan düğün yerindekilere isabet ederek yaralanmalarına veya ölmelerine neden olabileceğini öngörmesine rağmen silahı kurcalayarak tutukluğunu gidermeye yönelik ateş etmedeki ısrarlı hareketinin eylemin muhtemel sonuçlarını kabullendiğini gösterdiği, dolayısıyla sanığın ateş etme iradesi olmadığından bahsedilemeyeceği, bu nedenlerle sanığın olası kasıtla hareket ettiği kanaati hasıl olduğu,” gerekçesiyle bozmaya direnerek ilk hüküm gibi sanığın olası kasıtla öldürme suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.05.2020 tarihli ve 43746 Sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile dosya 6763 Sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.01.2021 tarih, 3072-350 sayı ve oy çokluğuyla direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

KARAR : Sanık hakkında 6136 Sayılı Kanun'a aykırılık suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık hakkında olası kasıtla öldürme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire çoğunluğu ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

25.08.2017 tarihli olay yeri inceleme raporunda; 22.08.2017 tarihinde saat 23.30 sıralarında Şehit H. Mahallesi, Hoca A. Yesevi Caddesinde, bahçede yapılan düğün sırasında bir kişinin ateşli silahla vurularak öldüğünün bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiği, olay yerinde yapılan incelemede, düğün alanının iki binanın arasındaki yola cephesi olan ve iki katlı bir binanın hemen arkasında yer alan boş bir alan olduğu, yerlerin kilit taşlarla kaplı olduğu, düğünün gerçekleştirildiği alanda herhangi bir kan izinin bulunamadığı, alanda çok sayıda av tüfeği kartuşu, mermi kovanı ve kurusıkı kovan olduğu, olay yerinden 35 adet av tüfeği kartuşu, 20 adet 9x19 mm çapında boş kovan ile 82 adet ses fişeği kovanının toplanarak muhafaza altına alındığının belirtildiği,

Erzurum Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 06.09.2017 tarihli raporda sanık M. O.'ndan alınan svap örneklerinde atış artığına rastlanılmadığının, düğün sahibi H. İ. E.'e ait svaplarda atış artığına rastlandığının belirtildiği, ölen N. Ç.'ya ait montun arka kürek kemiği bölgesinde mevcut bir adet delik etrafında atış artıkları tespit edildiği, atış artıklarının dağılım yoğunluğuna göre atışın uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu kanaatine varıldığı,

07.09.2017 tarihli raporda; olay yerinde bulunan 20 adet 9x19 mm çapındaki silah mermisinin (7-7-3-3) şeklinde 4 farklı silahtan, 35 adet av fişeği kartuşunun (25-10) şeklinde iki ayrı namludan, 82 adet ses fişeğinden mukayeseye elverişli 81 adedinin ise (43-24-9-2-2-1) şeklinde 6 ayrı silahtan atılmış olduklarının bildirildiği;

08.09.2017 tarihli raporda; sanığın oğlu tarafından teslim edildiği belirtilen 806 numaralı 9 mm çapında ses ve gaz fişeği ile aynı çaptaki özel nitelikli ateşli silah fişeklerini atabilen, sürgüsün sol yüzeyinde “Pandora Mod. 92” ibareleri bulunan yarı otomatik tabancanın ateşleme sisteminde görev alan mekanik aksamının sağlam ve işler durumda olduğu, mevcut hâliyle bilinen ateşli silah fişeklerini istimale elverişli olmadığı, her ne kadar namlusu bilinen ateşli silah fişeklerini istimal etmeye elverişli olmasa da, namlusunda ses fişeklerinin ön kısmına bilye, saçma tanesi, kurşun küre yerleştirilerek oluşturulmuş özel şekil ve nitelikteki ateşli silah fişeklerini atabilecek boşluk bulunduğu, bu silahın 07.09.2019 tarihli rapordaki bulgularla herhangi bir irtibatının bulunmadığı ifadelerine yer verildiği,

10.10.2017 tarihli raporda; maktulün vücudundan çıkarılan 9 mm çapında Parabellum tipi mermi çekirdeğinin gaz ayırıcısı çıkarılmış ses fişekleri atabilen tabancalar ile bu nedenle sanığın oğlu tarafından teslim edildiği belirtilen 806 numaralı 9 mm çapında ses ve gaz fişeği ile aynı çaptaki özel nitelikli ateşli silah fişeklerini atabilen sürgüsün sol yüzeyinde “Pandora Mod. 92” ibareleri bulunan yarı otomatik tabanca ile atılmasının teknik olarak mümkün olmadığı tespitlerine yer verildiği,

15.12.2017 tarihli otopsi raporunda; maktulün sırt solda, skapula üzerinde 1 adet ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası olduğu, çıkış yarası olmadığı, mermi çekirdeğinin vücut içerisinde soldan sağa, arkadan öne ve hafif aşağıdan yukarı seyirle sol ve sağ göğüs boşluklarını katederek her iki akciğeri yaraladığı, sol 5 ve 6, sağ 3, 4 ve 5. kaburgaları kırdığı, sağ omuz bölgesi yumuşak dokuda kaldığı, meydana getirdiği yaralanmanın öldürücü nitelikte olduğu, ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası cilt-cilt altında makroskopik olarak atış artığı saptanmadığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Erzurum Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü uzmanlık raporunda; N. Ç.'ya ait montun arka sol kürek kemiği bölgesinde mevcut bir adet delik etrafında atış artıkları tespit edildiği, atış artıklarının dağılım yoğunluğuna göre atışın "uzak atış" mesafesinden yapılmış olduğu kanaatine varıldığı, şahsın ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kaburga kırıklarıyla birlikte iç organ yaralanması ile iç kanama sonucu meydana gelmiş olduğunun ifade edildiği,

29.08.2017 tarihli Kolluk araştırmasına ilişkin tutanakta; “22.08.2017 tarihinde saat 21.40 sıralarında idaremiz Şehit H. Mahallesi'nde meydana gelen olaya ilgili olarak, Tekke Mahallesi, Hükümet Caddesi No: 4 Sayılı adreste bulunan Ötüken Av Bayisi adlı iş yerine gidilerek, iş yeri sahibi F.Y. ile yapılan görüşmede, şahsa bu zamana kadar faturasız silah satışı yapıp yapmadığı, M.O.'na daha önceden faturalı veya faturasız hiç silah satıp satmadığı, ayrıca iş yerinde Pandora marka silah satıp satmadığı sorulmuş, F. Y., 20 yıldır Ötüken Av Bayisi adlı iş yerini işlettiği ve bu zamana kadar faturasız hiçbir şekilde silah satmadığını, M.O. isimli şahsa faturalı-faturasız hiçbir silah satmadığını, av bayisinde bu zamana kadar hiç Pandora marka kurusıkı silah satmadığını biz görevlilere beyan etmiş, konu ile ilgili olarak F.Y.'nin rızası ile Ötüken Av Bayisi isimli iş yerinde bulunan 2000 yılından günümüze kadar olan geçmişe dönük satışı yapılan silahların faturaları incelenmiş, M. O. adına düzenlenmiş herhangi bir fatura olmadığı, ayrıca Pandora marka silah satışının yapılmadığı incelenen faturalardan tarafımızca tespit edilmiştir.” ibaresine yer verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan Ö.Ç. Cumhuriyet Başsavcılığında; “N. Ç. benim öz babam olur. Olay günü olan 22.08.2017 tarihinde Hacı İ. E.isimli şahsın düğününe davetli olmam nedeniyle düğünün yapıldığı Hacı İ. E.'ün evinin yanında kalan boş alana yalnız başıma gittim. Alana ulaştığımda babam N. Ç.'nın düğünde oynuyor olduğunu gördüm. Saat kaç sularında düğün alanına ulaştığımı bilmiyorum, ancak babamın vurulma anından yaklaşık 10 dakika kadar önce alana ulaşmıştım. Düğün alanında sırtım Hacı İ. E.'ün evinin ahırına dönük olacak şekilde bir sandalyede oturdum. Yüzüm oynayanların bulunduğu düğün alanındaki piste bakıyordu, babam horon oynadıktan sonra yaşlılar oturmak için masalara dağıldı, onların yerine gençler horon oynamaya başladı. Ben o sırada gençlere izlemeye başlamıştım. Babam N. Ç.'nın nereye oturduğuna dikkat etmemiştim. Şu anda tekrar düşündüğümde nerede oturduğunu görmediğimi hatırlıyorum. Babamların oynadığı yaşlı oyunu bittikten 3 dakika kadar sonra bir el silah sesi duydum, silah sesinin geldiği yöne başımı çevirdiğimde M. O.'nın elinde bir adet silah olduğunu ve silahı havaya kaldırmış namlusu havaya bakar vaziyette elinde tuttuğunu gördüm. Elindeki silahı H. E.'ün evinin duvarına doğru çevirerek sürgüsü ile oynamaya başladı, tahminimce silahı tutukluk yapmıştı, onunla uğraşıyordu. Tam o esnada babamı sandalyeden düşmüş vaziyette yerde otururken gördüm. Ben babamı o hâlde görünce artık bir daha M.O.'na bakmak aklıma gelmedi ve o andan sonra M.O.'nın ne yaptığını bilmiyorum. Ben M. O.'nı elinde silahla gördüğüm anda sırtı H. E.'ün evine dönük vaziyetteydi, ancak Hacı İ. E.'ün evine doğru hafif meyil etmişti. Yani sağ omuz arkası H. E.'ün evinin duvarına doğru bakar vaziyette ayaktaydı. Ben hemen babamın düştüğü yere giderek sırtından kucakladım. Zaten düştüğü yerde sırtı bana doğru dönük oturur vaziyetteydi. Ben yanına ulaştığımda ayağa kalkmaya çalışıyordu. Ben kendisini kucaklayarak başını ve sırtını göğsüme dayadım, o esnada etrafımızda bir kalabalık oluşmaya başladı, kalabalıktan kim olduğunu bilmediğim birisi ‘Vuruldu, vuruldu mu?' gibi bir söz söyledi, ben de bunun üzerine elim ile babamın göğsünü, kollarını, bacaklarını kontrol ettim ve babama ‘Baba vuruldun mu?' diye sordum o da gözlerini bana çevirerek ‘Bilmiyorum.' dedi, elim ile yaptığım kontrol de herhangi bir kanamaya rastlayamadım.”,

İstinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihinde Hacı İ. E.'ün düğününe katılmıştım, bu sırada kalabalık içinde havaya ateş edenler vardı, bir ara sanık M.'ı elinde silahla gördüm, M.'ı gördüğümde silahının namlusu havaya bakar vaziyette idi, sonrasında ise silahın sürgüsü ile oynamaya başlamıştı, tahminimce silah tutukluk yapmıştı, ancak ben babamın yere yığıldığını görünce bir daha sanığa doğru bakamadım, babam ile sanık yakın konumlarda oturmaktaydı, bu yüzden ben sanığın silahından çıkan mermi ile babamın vurulduğunu düşündüm, zira babamın vurulduğu anda tek bir el atış sesi geldi, bu ses de sanığın bulunduğu konumdan geldi, sanık ile babam arasında en fazla 2 metre mesafe vardı, benim bilgim bundan ibaret, sanıktan şikâyetçi ve davacıyım, kamu davasına katılmak istiyorum.”

Tanık H. İ. E.istinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihindeki düğün benim oğlumun düğünüydü, ev sahibiydim, düğünde çeşitli defalar silah atışları yapılıyordu, ben ise her silah atıldığında bu silah sesinin geldiği yere gidip orada bulunanları ateş etmemeleri için uyarıyordum, bir ara yine bir silah sesi duyunca o alana yönelip susturmak istedim, bu sırada arkamın dönük olduğu bir konumdan silah sesi geldi, sonrasında davul zurna sesi kesildi, arkamı döndüğümde maktul N.'in yere çöktüğünü gördüm, önce düğünde bulunan herkes kendisinin kalp krizi geçirdiğini düşündü, kendisini hastaneye götürdük, burada durum anlaşıldı, ben sanık M.'ın düğün sırasında ateş ettiğini görmedim, maktulün de ne şekilde vurulduğunu arkam dönük olduğundan göremedim.”,

Tanık H.P. Cumhuriyet Başsavcılığında 17.11.2017 tarihinde; “Fatih Sultan M. Çok Programlı Anadolu Lisesi 10. sınıfta okuyorum. Ben düğünün tarihini tam olarak hatırlayamıyorum ancak düğün gecesi yaşananları detaylı olarak hatırlıyorum, düğün bizimde ikamet ettiğimiz mahallenin muhtarı olan Hacı İ. E.'ün oğlunun düğünüydü ve düğün kutlamaları H. İ. E.'ün evinin yanında kalan üstü açık parke taşı döşeli alanda yapılmaktaydı, ben düğüne amcam K. P. ile katıldım, düğün esnasında M.O. ve N. Ç. isimli şahısları gördüm, ikisi de benim uzaktan akrabalarım olurlar, M. O. babamın babasının dayısının oğlu olur, N. Ç.ise babaannemin kardeşinin kocası olur, düğünün devamı esnasında ben yüzüm H. E.'ün evine bakacak şekilde bir masada oturmaktaydım, M.O. isimli şahsı tam karşımda sırtı H. E.'ün evine dönük hâlde elinde bir tabancayla oynarken gördüm, elinde gördüğüm tabanca siyah beyaz çift renkliydi, şarjörün girdiği kabza kısmı siyah, namlunun ve sürgünün bulunduğu kısım boylu boyunca beyaza çalan açık bir renkti, anladığım kadarıyla tabancası tutukluk yapmış hâldeydi çünkü M.O.sürekli elindeki tabancanın sürgüsünü çekmeye çalışıyordu, bu esnada tabanca havaya doğru meyilli bir şekilde patladı, tam olarak hangi yöne merminin gitmiş olduğunu bilemiyorum ancak M. O.'nın yüzü ve göğsü N. Ç.'nın oturduğu yere dönüktü, N. Ç. ise oturduğu yerde sandalyesini çevirmiş ve düğün alanındaki oynayanları izlemekteydi, M. O. bulunduğu yer N. Ç.'nın oturduğu yere yaklaşık 1,5 metre mesafede bulunmaktaydı ve M.'ın yüzünün baktığı istikamet N. Ç.'nın sol sırt kısmını görmekteydi, M. O.'nın elindeki silahın patlamasından yaklaşık 10-15 saniye sonra N. Ç.'nın yere düşmüş olduğunu gördüm, ben M.O.'nın silahının ateş aldığını hatırlıyorum ancak 1 defa mı 2 defa mı ateş aldığını tam olarak hatırlayamıyorum, o esnada başka tabancayla ateş eden şahıslar da vardı, diğer silahla ateş eden şahısları tanımıyorum, gerçek silahla ateş edip etmediklerini bilemiyorum, M. O.'nın ateş alan silahının gerçek olup olmadığını tam olarak bilemiyorum, N. Ç. yere düştükten sonra, yerdeyken ilk müdahale eden oğlu Ö. Ç.idi, daha sonra diğer oğlu M. Ç. da babasının yanına geldi, ben M.O.'nın Ö.Ç.'ya düştüğü yerde yardım amacıyla müdahale ettiğini görmedim, Ö.Ç.'nın müdahale ettiğini net olarak hatırlıyorum, M. O.da Ö.gibi N. Ç.'ya müdahale edip yerden kaldırsaydı hatırlardım, ben N. Ç.yere düştükten sonraki süreçte M.O.'nın ne yaptığını bilmiyorum, kendisini bir daha gördüğümü hatırlamıyorum, olay yaşandıktan sonra herkes N. Ç.'nın kalp krizi geçirdiğine ilişkin konuşuyordu, olay yaşandıktan 10 dakika sonra ben de düğün alanını terk ederek N. Ç.'nın kaldırıldığı Şiran Devlet Hastanesine gittim, daha sonra N. Ç.'nın Kelkit'e giderken yolda vefat ettiğini duydum.”

04.01.2018 tarihinde; “Ben daha önce bu konu ile ilgili olarak ifade vermiştim, O ifade eklemek istediğim hususlar vardır. Ben daha önceki ifademde ilk defa ifade verecek olmamdan dolayı ve ailemin kızabileceğini düşündüğümden dolayı rahat şekilde ifade verememiştim, ancak şimdi kendi rızamla gelerek tekrar ifade vermek istiyorum, ben düğünde bulunduğum esnada, daha önceden de söylediğim gibi N. Ç. ve M. O.'nın bulunduğu yere tam karşıda kalan masalardan birinde oturmaktaydım. M.O.'nın elindeki tabanca ile bir şeyler yapmaya çalışması benim dikkatimi çekmişti. Anladığım kadarıyla tabancası tutukluk yapmıştı ve hafif yere doğru meyilli tutarak sürekli sürgüsünü çekmekteydi, bu esnada da gövdesi ve yüzü N. Ç.'nın oturduğu yere dönüktü, silah daha önceki ifademde de belirttiğim gibi kabzası siyah, sürgü kısmı beyaz-metalik renkte olan bir silahtı, M.O.elindeki tabancanın sürgüsü ile oynamaya devam ettiği esnada silah birden ateş aldı, ben daha önceki ifademde havaya doğru meyilli ateş etti demiş isem de, doğrusu M.O.'nın eli bacaklarının hizasında olabilecek şekilde aşağıda tabancanın namlusu ise hafif yukarı bakacak açıdaydı. Silahın namlusunun doğrultulduğu güzergâhta N. Ç. ve arkadaşları oturmaktaydı, ancak ben N. Ç.'nın isabet aldığını görmedim, silah patladıktan 5-10 saniye sonra kalabalık N. Ç.'nın başına toplanınca ben N. Ç.'ya bir şey olduğunu fark ettim. Ben her ne kadar daha önceki ifademde M.O.'nın silahının ateş aldığı sırada başkaları da ateş ediyordu demiş isem de tekrar düşündüğümde o esnada ateş eden başka kimsenin olmadığını anımsadım, çünkü o esnada bir tek M.O.'nın silahının patlama sesi benim dikkatimi çekmişti, ancak yakın bir zaman öncesine kadar silahla ateş eden birçok şahıs vardı, neredeyse düğüne katılanların yarısı ateş etmekteydi, M.O.'nın silahı ateş almadan önce en son 2-3 dakika önce başkaları ateş etmişti, ondan sonra ateş eden olmamıştı, M.O.'nın silahı ateş aldıktan sonra zaten kalabalık N. Ç.'nın başına toplandı ve o vakitten sonra da ateş eden kimse olmadı, şahitlik ettiğim olayın aslı bu şekildedir, bunun dışındaki hususlar daha önceki vermiş olduğum ifademde doğru olarak anlatılmıştır.”,

14.05.2018 tarihinde istinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihinde iddianameye konu düğün alanındaydım, sanık Mikdat ve maktul N.'i düğün alanında gördüm, sanık M. benim bulunduğum alana yakın bir konumda sırtı H. E.'ün evine dönük vaziyette ayakta ve elinde bir silahla oynar vaziyetteydi, silahın sürgüsünü çekmeye çalışıyordu, bu sırada silahın namlusunun hangi yöne baktığını hatırlayamıyorum, ancak sanık M.'ın yüz ve göğüs pozisyonu itibarı ile maktul N.'i karşı konumda görecek durumda olduğunu hatırlıyorum, maktul N. ise arkası sanığa dönük şekilde sandalyede oturmaktaydı, her ikisi arasında bir buçuk iki metre mesafe vardı, sanık M.'ın silahı patladıktan yaklaşık 5 dakika sonra maktul yere devrildi, bu olaylar sırasında olay yerinde silahla ateş eden başkaca şahıslar da vardı.”,

25.06.2018'de; “Ben bu hususta daha önce beyanda bulunmuştum, ancak ben daha önceki beyanlarımı şu an huzurunuzda anlatacaklarım ile çelişmeyen yönlerini tekrar ederim, olay tarihinde ben düğün alanındaydım, müteveffa N. ve sanık M.'ı net olarak görebilecek bir konumdaydım, sanık Mikdat benim gördüğüm anda ayakta ve elindeki silahla oynar pozisyondaydı, müteveffa N. ise onun tam karşısında arkası dönük bir pozisyondaydı, masada oturuyordu, ben sanığı gördüğümde, anladığım kadarıyla tutukluk yapan silahı ile ve sürgüsü ile oynamaktaydı, tabancasının sürgüsü ile oynarken silah birden ateş aldı, 5-10 saniye içerisinde silahın namlusunu baktığı yönde bulunan N.'in yere düştüğünü gördüm, ancak onun isabet aldığını net olarak görmedim, takiben orada bulunanlar N.'in başına toplandılar. Olay anında sanığın elindeki silahın namlusu yere paralel şekilde olmasa da yerden yaklaşık 70 derecelik açı ile yukarı bakıyordu, silahın kabza ve namlu rengini hatırlamıyorum, unuttuğum bir şey yoktur, dilekçemde öyle yazmış olabilirim, dilekçemi vicdanen rahatsız olduğum için verdim, bana herhangi bir baskı veya yönlendirme yapılmadı.”,

Tanık E. B. Cumhuriyet Başsavcılığında; “Olay tarihi olan 22.08.2017 tarihinde H. R.E.'ün düğününe katılmak üzere Şehit H. Mahallesi'ne gittim. Düğünde yaklaşık 15 dakika kadar horon teptikten sonra horonu bırakırken M. O. isimli şahsın silahına mermi sürdüğünü gördüm. Silahına mermi sürerken namlunun konumu yere paralel bir vaziyetteydi. M. O.silaha mermi sürer sürmez silah patladı, şahsın tetiğe dokunup dokunmadığını görmedim. N. Ç.'nın yere yığılması üzerine M.O.isimli şahıs yanımıza gelerek ‘Ben vurmadım, kalp krizi geçirdi.' diyerek hızlı bir şekilde olay yerinden uzaklaştı.”,

İstinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihinde düğüne ben de katılmıştım, 15 dakika kadar horon oynadık, horonu bırakırken N. Ç.'nın yere düştüğünü gördüm, o esnada N. ile arasında 2-3 metre mesafe olan M.O.'nın silahı havaya doğrulmuş şekilde gördüm, hepimiz N.'in yanına gittik, sanık bu sırada yanımıza gelerek ‘Ben vurmadım kalp krizi geçirdi.' şeklinde söylemde bulundu, sonrasında olay yerine ambulans geldi. Ben her ne kadar soruşturma aşamasındaki beyanımda horonu bitirdiğimde sanık M.'ın silahına mermi sürdüğünü gördüğümü, bu sırada namlunun yere paralel vaziyette bulunduğunu, silaha mermi sürer sürmez silahın patladığını gördüğümü belirtmiş isem de, bu beyanlar gerçeği yansıtmamaktadır, benim şu an huzurunuzda anlattıklarım gerçek olanlardır.”

Tanık Y. Ç. Kollukta; “22.08.2017 tarihinde akşam 19.30 sularında aile dostumuz olan H. E. isimli şahsın düğününe gittim. Düğün H. E. isimli arkadaşımın babası olan H. İ. E.'ün düzenlediği düğündü. Düğün Hoca A. Yesevi Caddesi'nin üzerindeki boş alanda yapıldı. Düğün alanında yaklaşık 100-150 kişi vardı. Ben düğüne saat 21.00 sıralarında yalnız geldim, düğün yerine geldiğimde amcam olan N. Ç., M.O., İ.O.ve isimlerini hatırlamadığım birkaç kişi daha halay çekiyorlardı. O esnada yemek masasına oturarak çerez ve içecek ikram edildi, bunlardan yedim. Düğün alanında herhangi bir silah atılmıyordu ancak ikametin ahırlara doğru olan kısmında karanlık alanda birkaç el silah sesleri duydum, kimlerin attığını görmedim. Yaklaşık 5 dakika sonra N. Ç.'nın oyunu bitti. Amcam dinlenmek için alanın yanında bulunan H. E.ün ikametinin köşesine yakın yere sırtı duvara yan dönük vaziyette yaklaşık duvarla arasında 50-60 cm mesafe vardı ve plastik sandalyeye oturarak düğünü izlemeye devam ediyordu, bizler o esnada oyun oynuyorduk, Ö.Ç. bizim tam karşımızda, bizim oyunumuzu izliyordu. Yaklaşık 5 dakika oynadıktan sonra Ö.Ç.'nın babasına doğru koştuğunu gördüm, koştuğu yere baktığımda amcamın sandalyeden yere düştüğünü, sırtüstü dirseklerinin üzerinde kalkma pozisyonunda kalkmaya çalıştığını ve kalkamadığını gördüm, bu esnada amcamın oğlu Ö. Ç. diz çökerek kucağına doğru çekti göğsünü falan açtı. O esnada çevreye baktığımda amcamın 1 metre çapraz arkasında M. O. isimli şahsın elinde tabancayla ve namlusu amcama dönük olarak ‘Tutukluk yaptı.' diye seslenerek elinde bulunan silahla sürgüyü çekmeye çalışıyordu ve geri geri panikleyerek gitti. Amcam N. Ç. ile M. O.ile arasında herhangi bir kimse veya şahıs yoktu. M. O. isimli şahsın elinde üst tarafı siyah boz tarzı yıpranmış gerçek, kurusıkı olmayan bir silah vardı. Havanın karanlık olmasından ve ışıkların yansımasından dolayı bu silahı görsem tanıyamam. Amcam düştüğü esnada yakınımızda herhangi bir silah atılmıyordu sadece bir el silah sesi geldi, ancak uzaktan karanlık alana doğru ses fişeği atılıyordu. Olayın ardından daha sonra ambulans arandı, ambulans geç kalınca kendi imkânlarımızla hastaneye götürdük. Hastanede müdahale edilirken sağlık personeli ile elbiselerini çıkarırken vurulduğunu gördük ve Kelkit Devlet Hastanesi'ne sevk edildi.” ,

İstinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihinde düğüne ben de katıldım, bir ara ben ve arkadaşlarım halay oynarken amcam N.'in yere yığıldığını görünce hemen ona doğru koştum, o esnada etrafa baktığımda en fazla 3-4 metre uzaklıkta sanık Mikdat'ı gördüm, elinde tabanca vardı ve namlusu o an itibarı ile amcama dönüktü, kendi kendine ‘Tutukluk yaptı.' diye ses veriyordu ve silahın sürgüsünü çekmeye çalışıyordu, panik hâlinde geri geri gitti, amcamın vurulduğu anda sadece bir el silah sesi geldi, sonrasında ambulans çağırdık ve amcamı hastaneye götürdük.”,

Tanık F. A. Cumhuriyet Başsavcılığında; “22.08.2017 tarihinde saat 21.15 sularında yakın arkadaşım olan H.E.'ün düğün öncesi yapılan erkek kınasına katılmak için Hoca A. Yesevi Caddesi üzerinde bulunan Hacı İ. E.'ün evine gittim, kutlamalar evin önündeki boş alanda yapılmaktaydı, ben düğün yerine ilk gittiğimde dayım N. Ç.horon oynamaktaydı, düğün sahiplerini tebrik ettim, düğün yerinde olan arkadaşlarla merhabalaştım. Düğün alanında horon oynayan yaşlıların horonu bittikten sonra biz gençler horona kalktık, horon oynadığımız esnada N. dayımın oğlu olan Ö. Ç.'nın dayımın üzerine doğru koşarak yerde yatmakta olan dayım N. Ç.'yı kucakladığını gördüm, ben dayımın yere düşme anını ve tam olarak nerede oturduğunu ve düşme anını görmedim, dayımı yerde görünce ben de horondan çıkarak dayımın bulunduğu yere doğru gittim, dayım anladığım kadarıyla düğün sahibi olan H. İ. E.'ün evinin karşısındaki evin duvarına yakın mesafede ve sırtı dönük şekilde oturmaktaymış. Ben dayımın yanına vardığımda dayımın yere düştüğünü gören diğer davetliler de dayımın başına toplanmaya başladılar, bu esnada dayımın oğlu Ö. Ç.dayımın etrafından çekilmeleri için kalabalığa bağırdı ve dayımın gömleğinin düğmelerini açmaya başladı, anladığım kadarıyla Özkan o an için dayımın kalp rahatsızlığı geçirdiğini düşünmekteydi, kalabalıktan kim olduğunu bilmediğim bir kişi ‘Vuruldu mu?' diye bağırdı, ben bunu duymam üzerine etrafa baktım, o esnada M.O. isimli şahsın elinde bir tabancanın olduğunu ve namlusunun dayımın oturduğu yere doğru baktığını gördüm ve paniklemiş hâlde ‘Tabanca tutukluk yaptı ya.' şeklinde bir söz söylediğini duydum. M.O.dayımın düştüğü yere yaklaşık 1-1,5 metre uzaklıkta, dayımın sol arka çaprazında olacak şekilde sırtı duvara dönük ve ayakta durmaktaydı, M. O. bulunduğu yerden, dayımın bulunduğu yer arasında kurşunun isabet etmesini engelleyecek herhangi bir kalabalık yoktu, biz dayım vurulmuş olabilir mi diye kontrol ettik ancak herhangi bir yaralanma veya kan izini görmeyince tekrar kalp rahatsızlığı ihtimalini düşünmeye başladık, o esnada sağlık ocağında çalıştığını bildiğim E. E.isimli şahıs (kınası yapılan H. E.'ün kardeşi) dayıma müdahale etti ve dayımın üzerinin soyulmasına yardım etti, o esnada kalabalıktan bazı kişiler ambulans için 112'yi aramışlar, ancak boşta ambulans olmadığı söylemiş, bunun üzerine düğünde bulunan H. E.'ün aracına dayımı bindirerek hastaneye gönderdik, ben de annemi alarak arkalarından kendi aracımla Şiran Devlet Hastanesi'ne gittim, hastaneye ulaştığımızda dayımın silahla yaralandığını öğrendim, dayımın kısa bir süre içerisinde Kelkit Devlet Hastanesi'ne sevk ettiler, ben de dayımın peşinden Kelkit'e gittim, bu esnada düğün sahipleri de dahil olmak üzere orada bulunan bütün yakınlarımız dayımın durumunu öğrenmek için bizim yanımıza geldiler, gelemeyenler de dayımın çocuklarını aradılar ancak M.isimli şahıs vefat eden dayımın yakın aile dostu olmasına rağmen hastaneye gelmedi, ben hastanede bulunan akrabalarıma M. O.'nın gelip gelmediğini sorduğumda bana gelmediğini söylediler, ben dayımın yere yığıldığı anda M.O. gördüğümde şahıs panik yapmış bir hâldeydi, elindeki tabancanın sürgüsü boz, gri renkteydi, kabza kısmı ise koyu siyah renkteydi, ben bunları hatırladığım kadarıyla söylüyorum, tabancanın rengi ile ilgili hususta tam emin olamıyorum, o tarafa projektör ışığı vurduğu için tabancanın sürgüsü parlamış da olabilir. M.O.'nın silahını görürsem tespit edemem ama benim gördüğüm kadarıyla tabanca kibar-ince bir tabancaydı, çok büyük kalın bir tabanca değildi, ben M.O. isimli şahsın kendisine ait bir tabancası olup olmadığını bilmiyorum, bunun dışında düğünde gerçek tabanca ile ateş eden başka şahıslar var mıydı onu da bilmiyorum. Düğün yerinde kurusıkı tabanca ve av tüfeğinden atılan ses fişeği diye tabir ettiğimiz içerisinin bulgur ile dolu olan ve zararsız olarak bildiğim fişekler ateşlenmekteydi, bunun dışında çok sayıda havai fişek patlatıldı. ”,

İstinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihinde düğüne ben de katıldım, bir ara ben ve arkadaşlarım halay çekerken dayım N.'in yere yığıldığını görünce hemen ona doğru koştum, bu sırada benimle birlikte Y.ve oğulları Ö. ve M. de vardı, dayımın yanına gittiğim o esnada etrafa baktığımda en fazla 1-2 metre uzaklıkta sanık M.'ı gördüm, elinde tabanca vardı ve namlusu o an itibarı ile dayıma dönüktü, kendi kendine ‘Tutukluk yaptı.' diye konuşuyordu ve silahın sürgüsünü çekmeye çalışıyordu, panik hâlinde geri geri gitti, dayımın vurulduğu anda halay çektiğimizden silah sesi duyamadım, benim dikkatimi hepimiz dayımın başına toplanmışken sanığın arkadaşı olan dayım ile ilgilenmek yerine silahın tutukluk yapmasını gidermekle uğraşması çekmişti, sonrasında ambulans çağırdılar ve amcamı hastaneye götürdük.”,

Tanık İ. O. Kollukta; “Almanya'da yaşarım. İnşaat işleri ile geçimimi sağlarım. 22.08.2017 tarihinde saat 20.30 sıralarında Şehit H. Mahallesi, Şehit H. Küme Evleri'nde düğün sahibi H. İ. E.'ün ikametine gittim ve H. E.'ün evinin arkasında bulunan masaların bulunduğu yere geçtim. Kardeşim M. O.'ın, H. E.'ün ikamet duvarı arkasına gelecek şekilde, çitlerin bulunduğu tarafa yakın oturduğunu gördüm ve yanına gittim. Kardeşim M.'ın sol tarafına yani çitlere yakın olan yere oturdum aynı şekilde benim de sırtım duvara dönüktü. N. Ç. ise masanın en uç tarafında yola yakın yerde sandalyede sırtı duvara kısmen dönük oturuyordu. Ben kardeşim M. ile bir süre muhabbet ettikten sonra halay çekmek için iki evin arasında bulunan yola çıktık. M. halayın başına geçti, ben de onun yanına geçtim, N. Ç.da benim yanımda elimden tutarak halay çekiyordu. Halayın devamında köyden birileri vardı ancak kimin olduğunu hatırlayamıyorum. Yaklaşık yarım saat halay çektikten sonra halayı bitirdik. Kardeşim Mikdat ‘Silah atmak ister misin?' dedi, benim de hayır demem üzerine ‘Zaten bendeki de kurusıkı.' dedi. Daha sonra ben halaydan önce ilk oturduğum yerin karşı tarafında sandalyelerin dizildiği yere oturdum. Ancak kardeşim M.ile N. Ç. ben düğün yerine geldiğimde nerede oturuyorsa yine aynı yere geçti ve oturdu. Gençler halay çekmeye devam ediyordu ve herkes halay çekenleri seyrediyordu ve düğün yerinin çevresinde silah atanlar vardı ancak ben atan kişileri tanımıyorum görsem de tanıyamam. Daha sonra Kardeşim M.'ın elinde tam göremediğim tarif edemeyeceğim bir silahı duvara ve yol tarafına çapraz namlusu aşağı tarafta gördüm. Silah sürgüsünü çekmeye çalışıyordu o sırada silah patladı. Ben sol çaprazımda bulunan N. Ç.'nın bulunduğu yerde birden kalabalığın toplandığını gördüm. Kardeşim Mikdat da ben de kalabalığın içerisine N.'in yanına gittik. Ancak silahı nereye koyduğunu görmedim. Kardeşim Mikdat'a ‘Silah nerede?' dedim. O da bana bilmiyorum oralarda bir yere attım dedi. Oradakiler N.'i kontrol etti herhangi bir kan göremeyince kalp krizi olabileceğini söylediler. Daha sonra ambulans arandı ancak ambulansın geç gelmesi üzerine Hafız'a ait marka ve modelini hatırlamadığım bir araca bindirdiler. Ben de bir araç ile ambulansın peşinden gittim. Kardeşim Mikdat da birinin aracına binerek hastaneye geldi ancak kimin aracı olduğunu hatırlayamıyorum. Daha sonra N. Ç.Kelkit'e sevk edilince biz de düğün yerine geri döndük. Biz düğün yerine M. ile vardığımızda polisler düğün çevresine şerit çektirmişlerdi bu sebeple düğün yerine giremedik Mikdat bu sebeple silahı alamadı. Biz de Hacı İ. E.'ün evinin altında oturan yeğenim Meryem E.'ün evinde giderek M. ile ben kahve içtik, daha sonra M. ile ben benim aracımla M.'ın köydeki evine gittik.”,

Tanık C.A. Kollukta; “M..O.isimli şahsı mahalleden komşumuz olması sebebiyle tanırım 22.08.2017 tarihinde saat 21.00 sıralarında C.E., O.S.ve A. P.ile birlikte iş yerim olan A. Un Fabrikası önünde oturmaktaydık. Hemen yolun karşı tarafında Hacı İ. E.'ün ikametinin bahçesinde düğün vardı. Ben ve yanımda bulunan arkadaşlarım düğüne katılmadık, düğün boyunca biz un fabrikası önünde oturduk. M.O.isimli şahıs motosikletiyle önümüzden geçerek düğün yerine gitti. Zaman zaman düğün yerinden havai fişek ve silah sesleri duyduk, düğün yerine uzak mesafede olduğumuz için kimlerin silah attığını göremedik. Bir süre sonra fabrika önünde sohbet ettiğimiz esnada M. O. motoruyla düğün yerinden bizim bulunmuş olduğumuz un fabrikasının önüne yanımıza geldi. M.doğrudan bana yöneldi, telaşlı ve panik bir şekilde belinde bulunan silahı çıkararak ‘Silahla 1 el ateş ettim, silah da tutukluk yaptı, N. abi de kriz geçirerek yere düşerek bayıldı' diyerek elinde bulunan silahı bana doğru uzatıp 'Şu silaha bir baksana tutukluk yaptı.' dedi. Ben de ‘Ben silaha falan bakmam, silah işinden de anlamam.' dedim. Bunun üzerine M.O. sürgüyü geri çekmeye çalışırken silahın haznesinden 1 adet mermi fırladı. M.yere düşen mermiyi hemen yerden aldı ve motosikletine binerek Şehit H. Mahallesi tarafına doğru gitti. Ben de bir süre sonra yolda kalabalık olması sebebiyle ne olduğuna bakmak için yola doğru gittim Kalabalık arasında N. Ç.'nın hastaneye kaldırıldığını, kriz geçirdiğini konuştuklarını duydum Tam bu esnada M.O.motoruyla gelerek yanımda durdu ve bana 'N. abiye ne oldu, haberin var mı, durumu nasıl diye sordu.' Ben de durumunun nasıl olduğunu bilmediğimi söyleyince, cebinden telefonunu çıkararak gözüm seçmiyor şu telefondan damadımı ve aynı zamanda Ş.112'de çalışan E.E.'ü arattı ve telefonu benden alarak N. abinin durumunun nasıl olduğunu sordu. Bu sırada M.O.ile E.E.kendi aralarında bir süre konuştular, fakat ben tam olarak ne konuştuklarını duyamadım. M.O. telefonu kapattıktan sonra ‘Necip abi vurulmuş, ben bir hastaneye gidip durumunu kontrol edeyim.' dedi ve yanımdan motosikletiyle ayrıldı. Bunun üzerine ben de tekrar un fabrikasının önüne arkadaşlarımın yanına döndüm. Olay yerine polis ekipleri geldikten sonra N. abinin öldüğünü öğrendim Ben M.O.'nın elinde bulunan tabancayı gördüm fakat tabancanın gerçek mi olduğunu tam anlayamadım, fakat silahın tutukluk yapmasından ve silahın haznesinin sıkışmasından gerçek silah olduğunu düşünüyorum. Silahın rengi tamamen siyahtı ve ve normal 9x19 mm çapındaki tabancalar boyutundaydı. Havanın karanlık olması ve hazneden çıkan mermi yere düşer düşmez M. O. mermiyi yerden aldığı için kurusıkı fişeği mi yoksa gerçek mermi fişek mi olduğunu göremedim.”,

İstinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihinde ben düğüne katılmadım, iş yerim olan A. Un Fabrikasının önünde C., Oğ. ve A. isimli arkadaşlarımla oturuyordum, bizim bulunduğumuz alanın karşı tarafından düğün vardı, ben sanık M.'ın motosikleti ile önümüzden geçip düğüne gittiğini gördüm, düğün alanından münferit silah sesleri de duydum, ancak kimlerin ateş ettiğini düğün alanı uzak olduğundan göremedik, takriben 21.30 sularında sanık M. motosikleti ile düğün yerinden bizim bulunduğumuz alana geldi, kendisi benim köylüm olur, bana yöneldi, telaşlı ve panikli bir ruh hâlindeydi, belinden silahı çıkardı ve ‘Silahla bir el ateş ettim, tutukluk yaptı, N. abi de kalp krizi geçirip yere düştü' şeklinde konuştu, silahı bana uzattı, bakmamı istedi, ben de silahlardan anlamadığımı ve silaha bakmayacağımı söyledim, takiben sanık Mikdat silahın sürgüsünü ileri geri yapınca hazneden bir adet kovan fırladı, M. yere düşen bu patlamamış mermiyi aldı ve motosikleti ile Şehit H. mahallesine doğru gitti, söylediklerim dışında başka hiç bir şey söylemedi, ben yola doğru yöneldim, kalabalıktan maktul N.'in hastaneye kaldırılmakta olduğunu duydum, biraz zaman geçince sanık M.motoru ile tekrar geldi ve yanımda durdu, bana telaşlı şekilde ‘Necip abiye ne olmuş, haberin var mı, durumu nasıl?' şeklinde sorular sordu, ben de durumu an itibarı ile bilmediğimi söyledim, cebinden telefonunu çıkardı, gözünün seçmediğini ve damadını aramamı istediğini söyledi, damadı Ebubekir ile yanımda bir telefon konuşması yaptı, ancak konuşmanın içeriğini tam olarak duyamadım, sadece maktul N.'in durumunu sorduğunu duydum, takiben sanık motosikleti ile yanımdan ayrıldı.”

Tanık M. P. istinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihinde Hacı İ. E.'ün düğününe saat 20.30 sularında katıldım, düğün yerinde H. E.'ün evinin arka tarafındaki masalardan birine oturdum, oturduğum masanın benim bulunduğum konumu itibari ile baş kısmında N. Ç. oturuyordu, aramızda 4 metre kadar mesafe vardı, bu sırada düğün alanında yakın bir konumdan tek el silah sesi duydum, silah sesinin geldiği yöne döndüğüm anda yaklaşık 3 metre mesafede N. ile benim çaprazımda bulunan sanık M.'ı gördüm, elinde silah vardı ve vücudunun ön yüzü bize arkasını dönmüş şekildeydi, o an itibari ile konumu buydu, silah sesini duymam ile N.'in yıkılması olayı takriben en fazla 10 saniyelik bir periyottur, N.'in yere düştüğünü görünce hemen yanına gittim, bu andan sonra sanığa bir daha bakmadığımdan ne yaptığını bilmiyorum, N. gelen ambulansla hastaneye kaldırıldı, ben olay yerinde bir daha sanığı görmedim.”,

Tanık S.Ç.istinabe olunan mahkemede; “Ben iddianamede yer alan düğüne katılmadım, dolayısı ile görgüye dayalı bilgim yoktur, vefat eden N. Ç. benim öz amcamdır, sanık ile ise herhangi bir akrabalığım yoktur, ben Ş.İlçe Özel İdare Müdürü olarak çalıştığımdan 06.09.2017 tarihinde Ş.A. köyüne bir taziye için gitmiştim, burada amcam N. Ç.'nın vefatı ve bu olay konuşulmaya başlandı, orada bulunan ve ilk defa orada tanıştığım S.G. isimli kişi kendisinin düğünde bulunduğunu ve amcam N.'in nasıl vurulduğunu net olarak gördüğünü ifade etti ve takiben olay sırasında sanık M.'ın amcam N.'in oturduğu sandalyenin çaprazında ayakta durmakta olduğunu, elindeki silahla havaya bir el ateş ettiğini, daha sonra silahın tutukluk yaptığını, takiben namlusunu aşağı doğru indirerek sürgüsünü çekmeye çalıştığı esnada tabancanın ateş alması sonucunda namlunun yönünde bulunan amcam N.'in vurulduğunu detaylı olarak anlattı, ben Sebahattin'in bu anlatımını açıkça duydum, ancak kendisi sonradan nasıl beyanda bulundu bilmiyorum.”,

Tanık S. G. Cumhuriyet Başsavcılığında; “N. Ç. isimli şahsı ablamın ziyaretine geldiğimde köyde görmüşlüğüm vardır. Kendisi ile herhangi bir arkadaşlığım yoktur. M.O. isimli şahsı tanırım bu şahıs da aynı köyde ikamet etmektedir. Bu şahısla da herhangi bir samimiyetim bulunmamaktadır. Ben köye bir yıl önce yeni ev yaptırdım, köye sadece yazları ailemle birlikte tatil amaçlı giderim. Olayın meydana geldiği gün ismini Gazi olarak bildiğim ve düğün sahibi olan Gazi, ailemle birlikte bizi ismini tam olarak hatırlamadığım oğlunun düğün merasimine bizi davet etti. Ailem ile birlikte düğün merasimi yapılan düğün alanına gittik. Düğünde çok silah atıldığı için ben ailemi fazla bekletmeden başlarına bir şey gelmesin diye eve gönderdim. Bir müddet orada kaldım bu sırada merasimin yapıldığı yerde N. Ç.ve M. O. ile birlikte oyun oynadıklarını da gördüm. Yaklaşık yarım saat sonra ben de ihtiyacımı karşılamak için eve gittim tekrar düğün merasimini yapıldığı yere döndüğümde, düğün yerinde bir kalabalık gördüm. Orada bulunan kişilere burada ne oldu diye sorduğumda N. Ç.'nın kalp krizi geçirdiğini buradan hastaneye kaldırıldığını, orada bulunan şahıslardan duydum. Yaklaşık bir saat sonra N. Ç.'nın silahla vurulmuş olduğunu çevredekilerden öğrendim. Bana sormuş olduğunuz konuyla ilgili N. Ç.'nın nasıl vurulduğu hakkında herhangi bir bilgim yoktur. N. Ç.'nın vefatı ile ilgili olarak hiçbir kimse ile bir görüşmem olmadı.”,

Tanık S. T. Kollukta; “22.08.2017 tarihinde Şiran ilçesi, İne Mahallesi diye bilinen yerde akrabamız H.E.'ün düğününe gitmiştik. Düğün esnasında biz misafirlere yemek dağıtıyorduk. Yemek faslı bittikten sonra biz de diğer misafirler gibi oturduk oyun oynayanları izliyorduk. Oyun oynayanların içinde komşumuz N. Ç.da vardı. N. Ç. oynadıktan sonra oturdu. Bu esnada bir el silah sesi duydum. Silah sesinde sonra bir anda oyun oynayanlar ve diğer misafirler panik hâline kapıldı. Bazı misafirler korkuyla bağırmaya başladılar. Oyun oynan yere uzak olmamızdan dolayı ve havanın karanlık olmasından dolayı silahı kimin sıktığını görmedim. Daha sonra etrafımızda bulunan insanlara ne olduğunu sordum. Onlar da bana N. Ç.'nın kalp krizi geçirdiğini söylediler. Daha sonra orada bulunan insanlar N. Ç.'yı araca bindirerek hastahaneye götürdüler. Daha sonra orada bulunan kalabalıktan duyduğum kadarıyla N. abinin kalp krizi geçirmediğini vurulduğunu söylediler. Ben de bu olayı bu şekilde öğrendim. Biz N. abinin durumun öğrenmek için düğün yerinde beklemeye başladık ancak kısa bir süre sonra N. abinin öldüğünü öğrendim. Biz de gecenin geç olması nedeniyle eltim Z.T.'un evine dinlenmeye geçtik. Biz eltimle bir süre muhabbet ettikten sonra eltim Zehra uyudu. Ancak ben olaydan çok etkilendiğim için uyuyamadım. Kısa bir süre sonra T. O.bizim yanımıza geldi, eltim Zehra'nın eşi M. T.'un evde olup olmadığını sordu. Ben de M.'ün evde olmadığını söyledim. Ancak M. abi evin oturma odasında uyuyormuş ben kendisini görmedim. T.O.bunun üzerine evden ayrıldı. Yaklaşık bir saat sonra T. tekrar eve geldi, geldiğinde yanında 20-25 yaşlarında daha önceden tanımadığım bir erkek vardı. Bu şahıs bizimle hiç konuşmadı, sadece T.'ın yanında durdu. Tülay eve geldiğinde ‘M., M.!' diye birkaç kez bağırdı. Ben de hafif dalmıştım ancak bu sese uyandım. Bunun üzerine M. abi kalktı. T.M.abimden kurusıkı tabancısını istedi. Mevlüt abim Tülay'a kurusıkı tabancısını veremeyeceği olayın olduğu gecesi kendisinin bu kurusıkı tabancayla düğünde ateş ettiğini söyledi. Daha sonra T. M. abime ‘Kurusıkı tabancıyı ver de eşim M. O. da ateş etsin, sorarlarsa sen de düğün esnasında ben ateş ettirdim bu kurusıkı tabancayla dersin' dedi. Ancak T.'ın tüm ısrarlarına rağmen M. abim kurusıkı tabancısını vermedi. Bunun üzerine T.evden ayrıldı biz de uyuduk. Bu olaylar esnasında eltim Z.yuyordu. Sabah olduğunda ben kendisine akşam T.'ın gelerek M. abiden kurusıkı tabanca istediğini, M.abinin vermediğini söyledim. Sabah görevli polisler Mevlüt abinin evine gelerek arama yaptılar bu esnada evde bulunan M. abimi ve kendisine ait kurusıkı tabancıyı alarak evden ayrıldılar, ben bir iki gün daha orada kaldım sonra tekrardan düğün yapıldı. düğün bitince bizde evimize döndük.”,

Tanık A. K.Kollukta; “M. O.benim eniştem olur, eşi Y. O. da benim halam olur. 22.08.2017 tarihinde Hacı İ. E.'ün düğününe saat 21.30 sıralarında gittim. Öncelikle yemek yedik, yemekten sonra sigara içmek için yukarı ana yola çıktım. Düğün alanındaki davul zurna sesi bir anda durunca, bir anda kalabalık oldu, bunun üzerine ben de düğün alanına geldim. Kalabalığın ortasında N. Ç.yerde yatıyordu, kalabalık içerisindekiler önce kalp krizi geçirdiğini söylediler. Ardından N. Ç.'yı araca bindirip Şiran Devlet Hastanesi'ne götürdüler. Bu esnada M. O. olay yerinde yoktu ve çevrede M.'ı görmedim. Ben de ailemi eve bıraktım ve hastaneye gittim. Ben hastaneye gittiğimde herkes hastanenin önünde bekliyordu. Hastanede N. Ç.'nın vurulduğunu öğrendim. N. Ç.'yı Kelkit Devlet Hastanesi'ne sevk ettiler, Kelkit Devlet Hastanesinden eve geldikten sonra saat 02.30 civarında M.O.'nın yeğeni, E.O. beni arayarak ‘Kurusıkı silahın var mı?' diye sordu, ben de kendisine kurusıkı silahımın olmadığını söyledim. Mahalleden de daha ssonra M. O.'nın yeğeni E.O.'nın olayın olduğu gece S. T., Z.T., M. B.'den olayın olduğu gece kurusıkı silah istediğini duydum.”,

Tanık F. O. istinabe olunan Mahkemede; “Olay tarihinde ben düğüne katılmamıştım, ancak evimiz düğün alanını görecek şekilde komşu olduğundan gelen bağrış çağrış sesleri üzerine pencereden düğün alanına bakmaya başladım, N. Ç.'nın yerde olduğunu ve sonrasında gelen ambulansla hastaneye götürüldüğünü gördüm, takiben dışarı çıkarak bu alanda dolaşmaya başladım, henüz polisler gelmemişti, ben bu sırada N. Ç.'nın yere yığıldığı alana yakın bir konumda bir silah buldum, silahlara karşı merakım olduğundan ve silahı sahipsiz gördüğümden alarak eve getirdim ve bunu kimseye söylemedim, ertesi gün sabah kahvaltıda abimin C. O.'nın düğün yerinde kaybettiği silahı aradığını duyunca silahı öğlen saatlerinde C.'e teslim ettim, teslim ederken kendisinin silah arayıp aramadığını sordum, oda evet arıyorum dedi ve silahı aldı, ancak bu silahın kime ait olduğuna dair aramızda bir konuşma geçmedi, silah siyah renkliydi.”,

Şeklinde ifade vermişlerdir.

Sanık M. O.Kollukta; “İnşaat işleri ve hayvancılık yaparak geçimimi sağlarım. 22.08.2017 tarihinde saat 20.30 sıralarında eşim Y. O. ile birlikte Şehit H. Mahallesi, Şehit H. Küme Evleri Muhtarı Hacı İ. E.'ün ikametinde olan düğün eğlencesine gittim. Eşim bayanların bulunduğu yani ana yola yakın yerde kadınların arasına gitti. Ben de Hacı İ. E.'ün kardeşi H. E.'ün evinin arkasında bulunan masaların bulunduğu halay çekilen boş alana gittim. Daha sonra orada bulunan Hacı İ. E.ile tokalaşarak oğlunun düğünü için hayırlı olsun dileklerimi sunduktan sonra orta sıralarda bulunan masaya sırtım H. E.'ün evinin duvarına dönük şekilde oturdum ancak N. Ç.ben düğün alanına gittiğim zaman orada değildi. Orada bir süre oturduktan sonra küçük çocuk olan İkra, D. ve Melek isimli torunlarım yanıma geldiler ve oturduğum yerden torunlarımı sevdim. Daha sonra abim İ.O. düğün alanında yanıma geldi ve sol tarafımda bulunan ilk sandalyeye yani yanıma oturdu. Düğün sahiplerinin ikramlarından yedik ve çay içtik. Bu sırada N. Ç.da geldi ve yol taraftaki en uçtaki masanın yan tarafına yani masanın kısa olan tarafına oturdu ve sırtı yola dönüktü. Aramızda 4 -5 metre uzaklık vardı. Ben masada sol tarafımda kalan çitlerin bulunduğu tarafa daha yakındım. N. Ç. masadakilerle konuştuğu sırada yüzü bize dönüktü ancak halayı izlemek için ara sıra bize sırtını dönüyordu. Düğüne geldikten yaklaşık yarım saat sonra yani saat 21.00 sıralarında abim İ.O., N. .ile köyümüzün gençlerinden hatırlayamadığım yaklaşık 15 kişi ile birlikte halay çektik. Halayın başında ben, yanımda abim, İ.abimin yanında ise N. Ç., N. Ç.'nın yanında ise köyün gençleri halaya dahildi. Yaklaşık 20 dakika halay çektikten sonra herkes oyuna kalkmadan önce nerede oturduysa aynı şekilde yine oturduk. Bir süre sonra ben belimde bulunan yaklaşık 10 sene önce aldığım siyah renkli, markasını bilmediğim, faturasız, şarjör kapasitesi 10 adet kurusıkı fişeği alan sağ tarafımda belimde bulunan kurusıkı tabancamı çıkardım. Sağ elim ile havaya kaldırdım tetiğe bastım ancak ateş etmedi. Ben de ayakta sol tarafa dönerek yani N. E. arkamda kalacak vaziyette silahın namlusunu da duvara çevirerek namlusu aşağıda kalacak şekilde hazneye mermi vermeye çalıştım. Ancak tabanca tutukluluk yaptı hazneye mermi almadı. Ben bu şekilde silahı belimden çıkardıktan sonra ne havaya kaldırdığımda ne de tutukluluk yaptığı esnada silah hiç ateş almadı ve patlamadı. Bu sebeple silahımdan ne mermi ne de kovan yere düşmedi. Ben bu şekilde uğraşırken etrafta silah sesleri geliyordu ancak kimin silah attığını görmedim, bu sırada da N. abi yere düştü. Ben de kurusıkı silahımı belime koyarak N. Ç.'nın yanına gittim. Düğün yerinde bulunanlar da N. Ç.'nın başına toplanmıştı. Ben de diz çöktüm ve elimi N. Ç.'nın boyun kısmına atarak kaldırmak istedim. O esnada kurusıkı silahım belimden düşmüş olabilir. Daha sonra oradan birileri ambulansı aradı. N. Ç.'yı oğlu Ö.Ç.'nın kucağında ambulansın gelmesini bekledi. Daha sonra ambulans geldi ve düğün alanın olduğu yere girdi. Ambulansa N. Ç.'yı bindirdik. Yanında Ö.Ç. da refakatçi olarak bindi. Ambulans düğün yerinden ayrıldı. Birçok araba ambulansın peşinden gitti, ben de motosiklet ile tek başıma ambulansın peşinden gittim bu sırada belimde silahımın olmadığını fark ettim. Şiran Devlet Hastanesine vardık. Şiran Devlet Hastanesi'nde yaklaşık 15-20 dakika kaldıktan sonra Kelkit Devlet Hastanesi'ne N. Ç.sevk edildi. Ben de tekrar düğün yerine döndüm ve düğün alanında belimden düşen siyah renkli, markasını bilmediğim, faturasız, şarjör kapasitesi 10 adet kurusıkı fişeği alan kurusıkı tabancamı aradım ancak bulamadım. Orada bulunan isimlerini bilmediğim çocuklara kurusıkı silahımı sordum görmediklerini söylediler. Düğün sahibi orada olmadığı için kurusıkı silahımı düğün sahibine soramadım. Başka da kimseye sormadım. Ben silah aradığımda polisler yoktu. Daha sonra düğün sahibi ve dünürüm olan H. İ. E.'ün ikametinin alt katında oturan kızım M. E.'ün evine abim İ.O. ile birlikte girdik. Eşim Y. O. da kızımın evindeydi. Orada Kızım M. E.bize sütlü kahve hazırladı ve kahveleri içtikten sonra dışarı çıktım polisler düğün yerindeydi, ben de bana ait plakasını hatırlamadığım motosiklete tek başıma binerek evime gittim. Abim İ.O.ile eşim Y. O. da araba ile eve geldiler. Abim üst katta annemin yanında kaldı. Ben de eşim ile birlikte ikametimizde istirahate geçtik. Evde eşim ile benden başka kalan yoktu. 23.08.2017 tarihinde saat 07.30 sıralarında polis memurları ikametime gelerek arama kararlarını gösterdiler ve evimi aradılar. Arama bittikten sonra da polis karakoluna götürdüler. Ben kesinlikle N. Ç.'yı vurmadım. Düğün yerinde hiçbir şekilde silah ile ne havaya ne de etrafa silah atmadım. Düğün yerinde çok silah atıldı ama ben eğlendiğim için kimin silah attığına dikkat etmedim. Bu olaydan dolayı hiç bir suçum yoktur. Hiçbir şekilde suçlamaları kabul etmiyorum.”,

Cumhuriyet Başsavcılığında; “Ben Şiran ilçesinde taş ustalığı yaparım bunun dışında yaz aylarında kendime ait tarlada çiftçilik yaparım. 22.08.2017 tarihinde akşam saat 20.00 sıralarında eşimi de yanıma alarak dünürüm olan Hacı İ. E.'ün evinin önünde yapılan düğün merasimine katılmaya gittim. Benim kızım Meryem, Hacı İ. E.'ün oğlu olan E.E. ile evlidir. Gittiğimiz düğünde Hacı İ. E.'ün oğlu olan H.E.'ün düğünüydü. Ben düğün alanına ulaştığımda torunlarımla karşılaştım onlarla birlikte vakit geçirdikten sonra düğün sahibi olan Hacı İ. E. beni düğün alanındaki bir yere götürerek oturttu. Benim oturma şeklim H. E.'ün evinin duvarına sırtım dönük, sol tarafımda tahta çitlerle çevrili bahçe olacak şekilde oturuyordum. N. Ç. benim oturduğum yerde yan yana dizilmiş masaların başında oturuyordu yani benim sağımda ve hafif çaprazımda kalıyordu. Aramızda yaklaşık 4-5 metre bulunmaktaydı. Ben N. Ç. ile çok yakın arkadaştık, ben kendisine ağabey derdim, biz kendisiyle bitişik binalarda otururuz. 30 senedir bu şekilde komşuyuz. Bizim çocuklarımızda birbirleri ile çok yakın arkadaştırlar. N. Ç.'yı çok severdim. Daha önceden hiçbir tartışmamız olmamıştı. N. Ç.'nın vefat ettiği günün sabahında da biz kendisiyle kahvehanede okey oynamıştık. İlişkilerimiz çok sıkıydı. Biz düğün sahipleri tarafından verilen ikramları yedik. Daha sonra düğündeki yaşlılar horon oynamaya kalktılar, halayın başında ben vardım, benim yanımda ağabeyim İ.O., onun yanında ise N. Ç.vardı, sonrasında ise diğer yaşlılar bulunmaktaydı. Bir müddet horon oynadıktan sonra herkes yine aynı yerine oturdu. Biz horon oynadığımız esnada tabanca ve tüfekle ateş ediliyordu. Ben tabanca ve tüfekleri kimlerin ateşlediğini bilmiyorum. Yüzlerini göremedim. Muhtar H. İ. E.ateş edenlerin yanına gidiyordu ve onları ateş etmemeleri yönünde uyarıyordu. Bizden sonra düğüne katılan gençler horon tepmeye başladı. Bu esnada ben düğüne yanımda getirdiğim kurusıkı tabancayla havaya ateş etmek istedim ancak kurusıkı tabanca uzun süredir kullanılmamasından kaynaklı olsa gerek ateş etmedi ve tutukluluk yaptı. Ben de sürgüsünü tekrar çekmeye uğraşırken N. ağabeyin yere düştüğünü gördüm. Ben o esnada ateş etmek için ayağa kalkmıştım ve N. abiyle aramızda 4-5 metre kadar mesafe vardı. N. ağabey o esnada sağına dönerek horonu seyrediyordu. Yani o esnada N. ağabey benim sağ ön çaprazımda kalıyordu ve arkası hafif bana dönüktü. Ben N. Ç.'nın vurulma anını görmedim, sadece düşüş anını gördüm, millet hemen üzerine doğru gelmeye başladı. Benim ateş etmeye çalıştığım esnada bulunduğum duvar dibinde benden başka ateş etmeye çalışan kimse yoktu. Benim oturduğum sırada yanında tabanca getirmiş olan kimseyi görmedim. Gerçek tabancayla veya kurusıkı tabancayla düğün esnasında ateş eden kimler vardı, onları da bilmiyorum. Ben N. Ç.'nın yere düştüğünü görünce hemen yanına yardım etmek amacıyla gittim. Dizlerimi yere koyup elimle N. Ç.'nın ensesinden tutarak başını havaya kaldırdım. Bu esnada oğlu Ö.Ç.yere oturarak babasını kucağına aldı. Kafasını göğsüne yasladı. Etraftakilerden su istedi, ben de o esnada hemen N. Ç. ve oğlu Ö.Ç.'nın yanında yere çömelmiş vaziyette bulunmaktaydım ve etrafta bulunan kalabalığa bağırarak uzaklaşmalarını istiyordum. Bir müddet sonra bir araç geri geri gelerek N. Ç.'nın bulunduğu yere yanaştı. Ben gelen aracı ambulans olarak hatırlıyorum ama ambulans mıydı değil miydi tam olarak hatırlamıyorum. Ben Ö. Ç. ve hatırlayamadığım kişiler N. Ç.'yı yerden kaldırarak araca yükledik. Bu sırada kalabalıktan bazı kişiler N. K.'nın kalp krizi geçirdiğini bağırıyorlardı. Ben de kalp krizi geçirdiğini düşünmüştüm çünkü üzerinde yaralanma olduğunu gösterir bir kan izi yoktu. Düğünde kimse N. Ç.'nın vurulduğunu düşünmedi. O şekilde bağıran, konuşan kimse olmadı. Ben araca binmedim, ben araca Özkan'ın bindiğini gördüm başka kimlerin bindiğini bilmiyorum. Ben o ara yaşanan panikten ve karmaşadan dolayı araca binemedim. Özkan zaten aracın şoförüne hemen hareket etmesi için bağırdı. Ben daha sonra kendime ait motosikletle Şiran Devlet Hastanesi'ne gittim. Hastaneye gittiğimde saat kaçtı tam olarak bilemiyorum, hastanenin içine acil kapısından girdim içeride K. P.isminde daha önceden tanıdığım hastanede güvenlik görevlisi olarak çalışan şahısa N. ağabeyin durumunu sordum bana Kelkit'e sevk edildiğini söyledi. Daha sonra damadım olan E.E.'ü de hastanede gördüm. E.E. de 112 acil serviste sağlık memuru olarak çalışmaktadır. Ona da durumunu sorduğumda bana N. Ç.'nın Kelkit'e sevk edileceğini söyledi. Ben hastanede N. Ç.'nın oğullarından M. Ç.'yı ve Ö.Ç.'yı gördüm, onlarda da beni gördü ama o anda kendileriyle konuşamadık. N. Ç. hastanede en fazla 10-15 dakika kaldıktan sonra ambulans ile Kelkit'e götürüldü. Ben N. Ç.'nın silahla yaralandığını damadım olan E. E.'ten öğrendim. O ana kadar kalp krizi geçirdiğini sanıyordum. N. Ç. ambulansla götürüldükten sonra ben tekrar peşinden gitmedim. Hastaneden çıkarıldığı saati saat akşam 22.00 olarak hatırlıyorum. Ben daha sonra Şiran Devlet Hastanesi'nden ayrılarak kızım M.E.'ün evine gittim. Orada ağabeyim İ.O.ve eşim Y. bulunmaktaydı. Onlarla birlikte N. Ç.'nın durumuyla ilgili konuştuk. Kızım Meryem'in evi zaten düğünün yapıldığı yerdeki evdi, yani muhtar Hacı İ. E.'ün evidir. Evin içi ve etrafı kalabalıktı, herkes N. Ç.'nın durumu ile ilgili konuşuyordu. Herkes nasıl vuruldu acaba, inşallah iyi olur şeklinde yorumlarda bulunuyordu. Hiç kimse nasıl vurulduğunu ve kim tarafından vurulduğunu bilmiyordu. Daha sonra kızım eşi olan E. E.'ü arayarak N. Ç.'nın durumunu sordu, N. Ç.'nın öldüğünü ve Trabzon'a gönderildiğini öğrendik. Ben bir müddet daha odada kaldıktan sonra eşimi alarak ikametime döndüm. Ben N. Ç.'nın oğullarını aramadım ancak kızımın evindeyken yanımda bulunan ağabeyim H. Ç.'yı ve M. Ç. K.'yı defalarca aradı ama onlara ulaşamadı. Benim üzerime kayıtlı tabancam yoktur. 1 adet üzerime kayıtlı av tüfeğim vardır. Ruhsatsız tabancam veya tüfeğim yoktur. Düğüne gerçek tabanca götürmedim. Düğünde bir başkasından tabancasını almadım. Zaten kimse kimseye tabancasını vermez. Düğünde ateşlemeye çalıştığım kurusıkı tabanca N. Ç.'yı düştüğü yerden kaldırmaya ve kendisine yardım etmeye çalışırken bir şekilde belimden düşmüş ben kurusıkı tabancamın üzerindeki ibareleri ve markasını hatırlamıyorum. Sadece tabancanın şarjörünün 10 adet kurusıkı mermisi aldığını hatırlıyorum. Tabancayı silaha meraklı olmasından dolayı oğluma 8-10 yıl kadar önce almıştım. Şiran ilçe merkezinde av bayisi olan F. Y. isimli şahıstan almıştım. O zamanlar kurusıkı tabanca için fatura veya başka bir belge verilmezdi. Bundan dolayı bende tabancının herhangi bir belgesi yoktur. Oğlum C. O.'ndan bu sabah öğrendiğim kadarıyla oğlum düğün yerinde düşürdüğüm tabancayı bulmuş. Şehit H. Mahallesi'ndeki bakkal dükkânına giderek kaybolan tabancayı getirene para vereceğini söylemiş bunun üzerine Şehit H. Mahallesi'nde ikamet eden ismini bilmediğim bir çocuk kurusıkı tabancayı oğluma götürmüş. Oğlum da ona bir miktar para vermiş. Oğlum tabancayı tanıdığı için aynı tabanca olduğunu söylüyor. Düğünde ben herhangi bir kamera kaydı yapmadım, yine telefonumla fotoğraf çekmedim. Kızım M. E. düğün anında kamera görüntüsü almış ve çektiği görüntüleri oğlum C. O.'ya göndermiş. Kızımın çektiği kamera kaydında benim halay çektiğim görüntülerim mevcuttur. Düğün esnasında birçok kişi telefonu ile görüntü çekmekteydi ancak bunlar kimlerdi şu anda hatırlayamıyorum. Düğünü kayda alması için düğün sahipleri tarafından kameraman tutulmamıştı. Ben düğün gecesini düşündüğümde şüpheli bulduğum herhangi bir durum yoktur. Daha önceden de söylediğim gibi ben yanımda gerçek tabanca götürmedim veya kimsenin tabancasını almadım. Gerçek tabanca, kurusıkı tabanca veya tüfek ile ateş edenleri görmedim, sadece seslerini duydum. Düğün alanında benim bulunduğum alanda dahil birçok mermi kovanı ve tüfek fişeği bulunmuş olabilir ancak ben düğüne saat 20.00-20.30 gibi gittiğimden dolayı kimlerin ateş etmiş olduğunu bilemiyorum. Ben kesinlikle yanlışlıkla da olsa N. Ç.'yı vurmadım. Kelkit'e gitmememin nedeni bizde gelenek olarak büyükler bu tür durumları takip ettiği için ve o an için motosikletimden başka Kelkit'e gideceğim bir araç bulunmadığı için ben Kelkit'e gitmemiştim. Ağabeylerim olan İ.O.ve M. O., N. Ç.'nın durumunu takip edebilmek için Kelkit'e gitmişlerdi ve ben kendileri ile telefonda konuştum. Üzerime atılı olan suçlamaları kabul etmiyorum. Suçsuzum.”,

Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; “Ben düğüne 8-8.30 civarlarında eşimle birlikte gittim. Gittiğimde bütün mahalleli düğündeydi. Düğün alanında silah, kurusıkı tabanca, havai fişek, tüfek atıldı ama benim abim yurt dışından geldiği için o sırada abimle sohbet ediyorduk. Atanlarla ilgilenmediğim için kimin silah attığını da çıkaramıyorum. Müteveffa N. Ç. ile kazadan 10-15 dakika önce pistte horon oynadık. Sonra yerimize oturduk. Benim oturduğum yer N. Ç.'nın karşısına isabet ediyordu. N. Ç.'nın vurulduğu sırt kısmı da piste dönüktü. Zaten benim oturduğum yerden N. abiyi sırtından vurma imkânım hayatın olağan akışı karşısında imkânsızdır. Düğünde alkollü değildim. Zaten ben alkolü bırakalı 2 sene oldu. Benim 27 yıl önce ruhsatlı bir tabancam vardı. Fakat o tabancayı o zamanlar sattım. Ondan sonra da hiç gerçek ruhsatlı veya hiç ruhsatsız silahım olmadı. Fakat kurusıkı tabancam 8-9 yıldır vardır. Bu düğün dünürümün olduğu için dünürümün düğününde de kurusıkı atmak istedim. Yanımda da olay mahalline götürdüm. Düğünde, kazadan hemen önce, havaya ateş etmek için çıkardığım daha hiç ateş almadan mermi kurusıkı tabancada sıkıştı, ben de mermi çekirdeğini çıkartmaya çalışırken N. abi yere yığıldı. Ben de tabancayla uğraşmayı bırakıp N. abinin başına geldim. Kaldırdım, su verdim. Yanında oğlu Ö. Ç. da vardı. Bir ara kalp krizi olduğundan şüphelendik. Sonra apar topar ambulansa benzeyen ama ambulans olmayan araçla hastaneye götürdü. İ. O. ve M. O. da hastaneye gitti. Ben de motosiklet ile Şiran Devlet Hastanesi'ne gittim. Hastanede görevli olan E.E. ve M. G.'a sordum. Onlar da ‘Kalp krizi değil, vurulmuş.' dediler. Tabi bu arada benim kurusıkı silahım da kaybolduğu için kurusıkı silahımı aramak üzere tekrar düğün alanına geldim. Bütün aramalarıma rağmen o gece bulamadım. Sonra düğün evine yani kızımın evine gittim. Sonra abilerim Kelkit'ten düğün evine geldiler. N. Ç.'nın vefat ettiğini söylediler. Sonra ben eve gittim kıyafetlerimi değiştirdim. Banyo etmedim. Zaten sular akmıyordu. Kurusıkı silahımı bugün sabah F. O. düğün alanında bulunan duvarın dibindeki tahtaların orada bulup oğluma vermiş. Oğlum eve götürdü ve bana haber verdi. Kurusıkı silahıma hâlen savcılık tarafınca el konulmamıştır. Hâlen evde durmaktadır. Ben kurusıkı silahla vurmamın imkânı olamaz. Kesinlikle ben vurmadım. Salıverilmemi istiyorum. Ayrıca F. A.'ın beyanlarına itibar edilmemesini talep ediyorum çünkü aramızda kız alıp verme meselesinden dolayı husumet vardır.”,

Mahkemede; “Ben suçlamaları kabul etmiyorum, benim dünürümün düğünü vardı, evden eşim ile birlikte geldik, eşim bayanların yanında kaldı, ben de düğün sahibine hayırlı olsun dedim, bir şeyler ikram ettiler, sonra N. abi yanıma geldi, oturdu, ona da bir şeyler ikram ettiler, abim de geldi oturdu, bir müddet sonra N. abi buraya oturmaya mı geldik abini de çağır oynayalım dedi, sonra N. abi oturdu, ben oynuyordum, daha sonra N. abinin yanına geldim, o ara kurusıkı silahımla ateş etmek istedim, silah ateş almadı, tekrar elimde havaya doğru tutarak bir iki defa hazneye mermi vermeye çalıştım, hazneye mermiyi almadı galiba ve ateş almadı, sonra arkamı döndüm masaya ve tetiği düşürdüm, silahı belime koyup masaya döndüğümde N. abi rahatsızlanmıştı, oğlu Özkan yanına gelmişti, kalp krizi geçirdiğini söyledi, daha sonra hastaneye götürdüler, N. abi ile karşı karşıya oturuyorduk, aramızdaki mesafe yaklaşık 1-2 metre vardı, evimde 26-27 senelik tüfek vardı, bir de kurusıkı tabanca vardı, ben silahla ateş etmeye çalışırken sağdan soldan silah sesleri geliyordu, düğün sahibi ben uyarayım diye söylemişti, hatta olay olmadan önce de polisler çok silah atılıyor diye düğün sahibini gelip ikaz ettiler, suçlamayı kabul etmiyorum, beraatimi istiyorum, Mahkeme aksi kanaatte ise hakkımda lehe olan hükümler uygulansın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilsin. Daha önce savcılıkta aramızda 4-5 metre olduğu yazılmış ise de aynı masada oturduğumuzdan dolayı aramızda 1-2 metre mesafe vardır, aramızda herhangi bir husumet de yoktu, kendisini de çok severdim, zaten kapı komşusuyuz, ben silahla ateş etmeye çalıştıktan sonra tutukluluk yaptı, sürgüsünü çekmeye uğraşırken N.'in yere düştüğünü gördüm, masada benim yan tarafımda olduğu için N. ile tam karşı karşıya değildik, benim çaprazımda sağımda kalıyordu, ön tarafı bana dönüktü, arkası meydana dönüktü, ben N.'in düşme anını gördüm, ben ateş etmeye çalıştığım esnada silah sesleri geliyordu, benden başka ateş eden de vardı, benim tam yanımda ateş eden yoktu, 3-4 metre mesafemde ateş eden vardı, ben yere düştüğünü görünce yardımına gittim, oğlu Özkan da babasını kucağına aldı, daha sonra ambulansa bindirildi, düğün sahibine ‘Necip abiden haber gelene kadar kimse daha içki etmesin, davul zurna çalınmasın, gelen habere göre hareket ederiz.' dedim ve hastaneye geçtim N.'in durumunu sordum, orada bana N. abinin arkasından mermi yediği ve Kelkit'e sevk edildiği söylendi, ben de hastaneye geçmek için abimi aradım, abimler gitmişti, çelişen kısımlar varsa şu andaki beyanım doğrudur. Olaydan sonra kurusıkı tabancamı da kaybettim F. O.kurusıkı tabancamı düğünden sonra bularak bana getirmiş. Ben suçsuzum, benim çoluğum çocuğum vardır, mağdur oldum, suçsuz yere tutuklu bulunmaktayım.”

Şeklinde savunmada bulunmuştur.

Tüm uygar hukuk düzenleri insan yaşamını en üstün değer kabul etmişlerdir. Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde gerek Anayasa'da mutlak, en üstün değer olarak algılanan insan hayatı, korunmasında sadece bireyin çıkarı olduğu için değil, aynı zamanda toplumun da menfaati olduğu için ceza himayesinin konusu yapılmıştır. Bu bağlamda, 5237 Sayılı TCK'nın “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Hayata Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünün 81. maddesinde “Kasten Öldürme” suçu;

"Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiştir.

Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından, "doğrudan kasıt", "olası kasıt", "taksir" ve "bilinçli taksir"e değinilerek, birbirlerinden ayırdedici ölçütlerin ortaya konulması gerekmektedir.

5237 Sayılı TCK'nın "Kast" başlıklı 21. maddesi;

"(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.

(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir" şeklinde düzenlenerek, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde doğrudan kasıt, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde de olası kasıt tanımlanmıştır.

Olası kastın tanımlandığı TCK'nın 21. maddesinin 2. fıkrasının gerekçesinde; “...Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır.

Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.

Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir.

Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiş ve olası kasta ilişkin örnek olaylar gösterilmiştir.

Buna göre, doğrudan kasıt; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kastla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kasıt söz konusu olacaktır.

Olası kasıt ile doğrudan kasıt arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasıttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilmelidir.

Olası kastı doğrudan kasıttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve "olursa olsun" düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kasıtta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.

5237 Sayılı TCK'nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde "kanunda tanımlanmış haksızlık" olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir.

5237 Sayılı TCK'nın 22/2. maddesinde taksir; "dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir" şeklinde tanımlanmıştır.

Taksirli suçlarda, gerek icrai, gerekse ihmali hareketin iradi olması ve meydana gelen neticenin öngörülebilir olması gerekmektedir. İradi bir davranış bulunmadığı takdirde taksirden bahsedilemeyeceği gibi, öngörülemeyecek bir sonucun gerçekleşmesi hâlinde de failin taksirli suçtan sorumluluğuna gidilemeyecektir.

Sonucun gerçekleşmesinde mağdurun taksirli davranışının da etkisinin olması hâlinde, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum, failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin niteliğini de değiştirmeyecektir. Türk Ceza Kanunu'nda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın tayininde dikkate alınabilecektir.

Türk Ceza Kanunu'nda taksir; "basit" ve "bilinçli" taksir olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuş, 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanmış, bu hâlde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.

Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırdedici ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir hâlinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır.

Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hâli, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hâli ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.

Türk Ceza Kanunu'nun 21. maddesinin ikinci fıkrasında; "kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi" şeklinde tanımlanıp başkaca ayırıcı unsura yer verilmeyen olası kast ile aynı Kanun'un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında; "kişinin, öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır" biçiminde tanımlanan bilinçli taksirin karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da madde metninde yer vermediği "kabullenme" ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; "olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir" şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur.

Olası kastla bilinçli taksiri ayırt etme konusunda doktrinde “Her ikisi arasındaki ayrımı belirlemek bakımından Frank formülü uygulanmalıdır. Buna göre eğer ‘öyle veya böyle fail her hâlde hareketi gerçekleştirirdi' diyebiliyorsak olası kast; ‘neticenin gerçekleşeceğini bilseydi hareketi gerçekleştirmeyecekti' diyebiliyorsak bilinçli taksirden söz edilir...Her ikisi arasında bir ayrım yapılabilmesi için her somut olay bakımından failin ayrıca neticeyi göze almış, kabullenmiş sayılıp sayılamayacağı yönünde bir değerlendirme yapılması zorunlu görünmektedir” şeklinde görüşler mevcuttur. (Bahri Öztürk-M. Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri Hukuku, Seçkin Akademik ve Mesleki Yayınlar, 17. Baskı, Ankara 2017, s. 303-304.)

Öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Diğer bir deyişle, failin neticeyi istememekle beraber neticenin meydana gelmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen duruma kayıtsız kalarak hareketini sürdürmek suretiyle muhtemel neticeyi kabullenmesi durumunda olası kasıt, failin neticeyi öngörmesine rağmen becerisine, şansına, tecrübesine ya da başka bir etkene güvenip neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak gerektiğinde muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri de almak suretiyle hareketini sürdürmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır.

Uyuşmazlığın daha sağlıklı çözümü için “atış artığı”, “bitişik atış”, “bitişiğe yakın atış”, “yakın atış”, “uzağa yakın atış” ve “uzak atış” kavramları üzerinde de durulmalıdır.

Türk Dil Kurumu Yayınları Kriminal Terimleri Sözlüğünde;

Atış artıkları; “Ateşli silahlarda kullanılan muhimmatta mevcut darbeye hassas patlayıcıların, ateşlenme anında yüksek ısı ve basınç etkisiyle yanması esnasında ortaya çıkan, vücut dokusuyla hiçbir kimyasal etkileşime girmeyen, yapısında kurşun (Pb), baryum (Ba), antimon (Sb), kalay (Sn), bakır (Cu), çinko (Zn) ve titanyum (Ti) gibi elementlerin kombinasyonlarını ihtiva eden, genellikle küresel yapıda eşsiz morfolojiye sahip mikron boyutunda partiküller”,

Bitişik atış; “Kısa ve uzun namlulu ateşli silahlarda, namlu ucunun giysiye tamamen temas ettiği, mermi giriş deliği bölgesinde genel olarak; yoğun atış artığı, alev yanığı, is, artı veya yıldız şekli gibi karakteristik özellikler gösteren atışlar”,

Bitişiğe yakın atış; “Kısa ve uzun namlulu ateşli silahlarda, giysi üzerindeki mermi giriş deliklerinin fiziki ve kimyasal karakteristik özelliklerinin bitişik atış mesafesinden yapılan atışlarla yakın benzerlikler gösterdiği, giysi ile namlu ucu arasında çok az (4 cm'ye kadar) mesafenin bulunduğu atışlar”,

Yakın atış; “Kısa ve uzun namlulu ateşli silahlarda, fiziki özellikler bakımından bitişik atış karakterini taşımayan ve bitişik atışa göre mermi giriş deliği bölgesinde daha az miktarda ve düzensiz dağılmış atış artığı bırakan atışlar”,

Uzağa yakın atış; “Kısa ve uzun namlulu ateşli silahlarla yakın atışın üst sınırına yakın mesafeden yapılan ve giysiler üzerinde hemen hemen hiç atış artığı bırakmayan atışlar”,

Uzak atış; “Kısa ve uzun namlulu ateşli silahlarla yakın atışın üst sınırından daha uzak mesafeden yapılan ve giysiler üzerinde atış artığı bırakmayan atışlar”,

Şeklinde tanımlanmaktadır.

“Ateşli silah atış mesafeleri bitişik, yakın ve uzak olmak üzere başlıca üç kategoride incelenir.

1-) Cilt ile namlu ağzı arasındaki mesafenin 0-3 cm olduğu atışlar genel olarak bitişik atış olarak adlandırılır. Ancak namlu ağzının cilde tamamen dayalı olduğu atışları bitişik, cilt ile namlu ağzı arasında az da olsa 3 cm'ye kadar bir mesafenin bulunduğu atışları bitişiğe yakın atış olarak sınıflamak daha doğrudur. Zira; bitişik atışlarda ciltaltında ‘maden boşluğu'nda görülen bulgular, bitişiğe yakın atışlarda hem ciltaltında hem de ciltte oluşabilmektedir.

2-) Yakın atış kısa namlulu silahlar için 3-(30-45) cm'den, uzun namlulu silahlar için ise 3-(75- 100) cm mesafeden yapılan atışlardır.

3-) Yakın atışın üst sınırından daha uzak, bir başka ifadeyle ciltte herhangi bir atış artığı bırakmayacak mesafeden yapılan atışlara da uzak atış denir.” (Adli Travmatoloji, Dr. Ercüment Aksoy, Dr. Atınç Çoltu, Dr. Beyhan Ege, Dr. Gürsel Günaydın, Dr. M. A. İnanıcı, Dr. H. Karali, Dr. M. Karagöz, Dr. C. Ötker, Dr. A. Yeşimçigil, https://www.ttb.org.tr/eweb/adli/4.html) şeklinde açıklamalar yapılmıştır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Gümüşhane ilinin Şiran ilçesinde ikamet eden 1964 doğumlu sanık M. O.'nın 22.08.2017 Salı günü, dünürü Hacı İ. E.'ün oğlu H. E.'ün düğününe katıldığı, mahalle içerisinde, iki binanın arasındaki yola cephesi bulunan iki katlı bir binanın hemen arkasında yer alan boş alanda yapılan düğün sırasında, tüfekle, tabanca ve kurusıkı silahlarla çok sayıda atış yapıldığı, sanığın da yanında getirdiği tabanca ile ateş açmaya çalıştığı, silahının ateş almaması üzerine, sanığın tabancasını yerel paralel konumda iken kurcalamaya başladığı, tabancasının sürgüsünü çekmeye çalıştığı, bu sırada ateş alan silahtan çıkan mermi çekirdeğinin horon oynayanları oturduğu yerden izleyen ve sanığa birkaç metre mesafede bulunan 1953 doğumlu N. Ç.'nın sol kürek kemiği bölgesine isabet ettiği, yere düşen N.'in kaldırıldığı hastanede aynı gün hayatını kaybettiği, düzenlenen otopsi raporuna göre ölenin sırtında solda, skapula üzerinde 1 adet ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası olduğu, çıkış yarası olmadığı, mermi çekirdeğinin vücut içerisinde soldan sağa, arkadan öne ve hafif aşağıdan yukarı seyirle sol ve sağ göğüs boşluklarını katederek her iki akciğeri yaraladığı, sol 5 ve 6, sağ 3, 4 ve 5. kaburgaları kırdığı, sağ omuz bölgesi yumuşak dokuda kaldığı, N. Ç.'nın ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kaburga kırıklarıyla birlikte iç organ yaralanması ile iç kanama sonucu hayatını kaybettiğinin ifade edildiği, uzmanlık raporuna göre ölenin montundaki deliğin etrafındaki artıklarının dağılım yoğunluğuna göre atışın, kısa namlulu silahlar için 30-45 cm'den daha uzak bir mesafeden yapılan atış anlamına gelen uzak atış mesafesinden yapılmış olduğunun belirtildiği, suçta kullanılan tabancanın ele geçirilemediği, tanıklar H. P., E. B. ile katılan Ö. Ç.'nın beyanlarında sanığın silahını kurcalarken tabancasının ateş alması ile ölenin yere düştüğünü ifade ettikleri, olay sırasında ateş almayan kurusıkı silahını kurcaladığını savunan sanığın suçlamaları kabul etmediği anlaşılan olayda; sanığın ele geçirilemediği için nitelikleri ve herhangi bir arızasının olup olmadığı tespit edilemeyen ancak ölenin bedeninden çıkarılan mermi çekirdeği itibarıyla, 9 mm çapında mermi kullandığı sabit olan tabancası ile düğün yerinde ateş etmeye çalışırken tabancasının tutukluk yapması üzerine eline aldığı tabancasını yere paralel şekilde kurcaladığının sabit olduğu; ancak sanığın, bulunduğu yer itibarıyla tabancanın ateş aldığında çevredekilerin yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen hareketini sürdürmek suretiyle sonucu kabullenerek tabancasının tetiğine bilinçli olarak basıp ateşlediğine ilişkin her türlü kuşkudan uzak bir belirleme yapılamayışı karşısında, sanığın düğün yeri gibi kalabalık insan yoğunluğunun bulunduğu yerde kurcaladığı silahının ateş alması durumunda çevredekilerin yaralanabileceğini ve ölebileceğini öngörmesine rağmen, uzmanı olmadığı silah tamiri işine girişmek suretiyle dikkatsizlik ve özen eksikliği sonucu öngördüğü ölüm neticesini istemeksizin N. Ç.'nın ölümüne bilinçli taksirle neden olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın eyleminin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, bozma nedenine, bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçu için Kanun'da öngörülen ceza miktarına ve tutukluluk süresine göre sanığın tahliyesine, başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değil ise derhâl salıverilmesi için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi M. E.; "Olay tarihinde sanık M. O. düğün yerinde ayağa kalkarak soruşturma kapsamında ele geçirilemeyen bir tabancayla havaya ateş etmek istemiş, ancak tabancanın tutukluk yapması üzerine ateş edememiştir. Bunun üzerine sanık oturduğu yerde tutukluk yapan elindeki tabancanın arızasını gidermek için sürgüsüyle oynamaya başlamıştır. Arızayı gidermeye çalışırken tabancanın namlusunu sanığa 4-5 metre mesafede horon oyununu seyreden maktul N. Ç.'ya doğru tutmuştur. Bu sırada ateşlenen tabancadan çıkan mermi sanığın 4-5 metre uzağında ve sağ çaprazında bir sandalyede oturmakta olan maktul N. Ç.'nın sol kürek kemiği üst bölgesine isabet etmiştir. Sanığın tabancasından çıkan merminin maktule isabet etmesi sonucu maktul hayatını kaybetmiştir.

Yerel Mahkeme yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında verilen olası kastla öldürme suçundan mahkumiyet kararına istinaf başvurusu reddedilmiştir. Yargıtay 1. Ceza Dairesince temyiz incelemesinde çoğunluk kararı ile sanığa isnat edilen eylemin bilinçli taksirle işlendiği gerekçesi ile bozma kararı verilmiş. Yerel mahkeme kararında direnmiştir.

Direnme kararını görüşen Yargıtay Ceza Genel Kurulu çoğunluk kararı ile, eylemin bilinçli taksirle işlendiğine karar vermiştir. Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızdaki görüş ayrığı, sanığa isnat edilen eylemin olası kastla mı bilinçli taksirle mi işlendiğine ilişkindir.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanık düğün ortamında tabancasını ateşlemek için çıkarmış ancak mermi ateş almamıştır. Sanık elinde bulunan tabancayı ateşlemek için kurcaladığı sırada mermi patlamış ve maktule isabet ederek, ölümüne sebep olmuştur. Bu nedenle sanığın ateş etme iradesi olmadığından bahsedilemez. Aksine sanık tabancasını ilk çıkarttığında da sonrasında da bu iradesini açıkça ortaya koymuştur. Sanığın kalabalık olan düğün ortamında herhangi birisinin ölebileceğini veya yaralanabileceğini öngörmesine rağmen tabancayı ateşlemeye çalışıp, netice de ateşleyerek sebebiyet verdiği ölüm olayında olası kastla hareket ettiği, Yerel Mahkemenin sanığın olası kasla öldürme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesine dair direnme kararının isabetli olduğu kanaatinde olduğumdan,

Eylemin bilinçli taksirle işlendiği gerekçesiyle direnme kararının bozulmasına karar veren, Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1-) Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesince verilen direnme kararına konu 05.02.2020 tarihli ve 12-31 Sayılı hükmün, sanığın eyleminin bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2-) Bozma nedeni, bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçu için Kanun'da öngörülen ceza miktarı ve sanığın tutuklu kaldığı süre göz önüne alınarak sanığın TAHLİYESİNE, başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değil ise derhâl salıverilmesi için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına YAZI YAZILMASINA,

3-) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.04.2022 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla sanığın tahliyesi yönünden ise oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı Elektronik ve Basılı Yay. A.Ş.ne ait Kazancı Hukuk Otomasyon veritabanından alınmıştır. © Tüm Hakları Saklıdır