Karara göre çiftçi olan müvekkilin banka hesabında vergi dairesince %2 oranında haksız bir şekilde kesinti yapması üzerine mahkeme kesintinin iadesine karar verdi.

Mahkeme ilamına istinaden müvekkilin hesabından kesilen %2 kesintinin iadesi için vergi dairesine müracaatta başvuruldu. Vergi dairesi ekli genel vekaletnamede 'vergisel işlemleri gerçekleştirme' hususunda açık yetki olmadığı gerekçesiyle iade talebini reddetti.

Bunun üzerine Ombudsmanlığa yapılan şikayette ''başvurunun kabulüne karar verilerek, mahkeme hükmünün  infazı için başvuruda bulunan avukatın yetkili kılındığına dair vekâletnamede, “vergisel işlemleri gerçekleştirme” hususunda özel yetki aranmaması ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden sonra düzenlenen vekâletnamelerde aksi açıkça belirtilmediği sürece ahzu kabz yetkisinin kullanılabileceği esasına uygun işlem tesis edilmesi hususlarında, “GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI, ŞANLIURFA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞINA VE HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞINA, TAVSİYEDE BULUNULMASINA” karar verildi.

Kararın tamamı şöyle;

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU

(OMBUDSMANLIK) 

SAYI                          : 2021/17820-S.21.28551

BAŞVURU NO         : 2021/11339

KARAR TARİHİ : 21/12/2021

 

TAVSİYE KARARI

BAŞVURAN: MURAT AYDENİZ,

 KARAKÖPRÜ / ŞANLIURFA

BAŞVURUYA KONU İDARE : GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ŞANLIURFA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

BAŞVURUNUN KONUSU : Başvuranın, vekil sıfatıyla takip ettiği mahkeme hükmünün infazı için başvuruda bulunduğu idarenin, vekâletnamesinde bu hususta özel yetkiyi haiz kılınmadığı gerekçesi ile, alacak kalemlerinden "vergi iadesine dayalı" asıl alacak tutarının vekile ödenemeyeceğine dair işlem tesisine itirazlarıdır.

BAŞVURU TARİHİ: 24/06/2021

 I. BAŞVURANIN İDDİA VE TALEPLERİ

1. Şanlıurfa Barosu mensubu Av. Murat Aydeniz tarafından yapılan başvuruda özetle; başvuranın vekil sıfatıyla takip ettiği Şanlıurfa Vergi Mahkemesi 17/11/2020 tarih, E.2020/2182, K.2020/1564 sayılı kararı ile “asıl alacak, vekâlet ücreti ve yargılama giderinin” tahsili ile davacıya ödenmesine karar verildiği, ilamın yerine getirilmesi talebi ile 18/12/2020 tarihinde ahzu kabz yetkisini haiz müvekkilden sadır vekâletname ve yazılı dilekçe ile Şanlıurfa Vergi Dairesi Başkanlığı’na başvuruda bulunduğu, başvuru neticesinde, alacak kalemlerinden, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin tarafına ödendiği ancak asıl alacak ödemesinin gerçekleştirilmediği, 22/04/2021 tarih, 2101860605 sayılı CİMER üzerinden yaptığı şikayet başvurusu ve 20/03/2021 tarih, 2021/6343 sayılı Kurumumuza yapılan başvurusu üzerine tesis edilen “Gönderme Kararına” cevaben; mevzuat gereği, stopaj kesintisinden kaynaklı asıl alacak ödemesinin, başvuruda bulunması halinde mükellefe yapılabileceği, ödemenin ancak özel yetkiyi haiz vekâletname ile başvurulması halinde vekile yapılabileceğinin bildirildiği, tesis edilen işlemin hukuka uyarlı olmadığı ifade edilerek; muarazanın giderilmesi,  mükelleflerin mahkeme ilamına dayalı alacaklarının vekillerine ödenebilmesi için genel vekâletname ibrazının yeterli görülmesi istemi ile Kurumumuza başvuruda bulunulmaktadır.

II. İDARENİN BAŞVURUYA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI

2. Şikâyet başvurusunun çözüme kavuşturulması amacıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı  Gelir İdaresi Başkanlığı’na, 09/08/2021 tarih, S.21.18388 sayılı yazımız ile bilgi ve belge talep edilmiş olup, Başkanlığın 21/09/2021 tarihli cevabi yazısında;

2.1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Davaya Vekâlet” başlıklı ayırımının Davaya  Vekâletin

Kanuni Kapsamı başlıklı 73 üncü maddesinde,"(1) Davaya vekâlet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar." hükümlerinin yer aldığı,

2.2. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 120 nci maddesinin üçüncü fıkrası, aynı Kanunun 112 nci maddesinin 4 numaralı fıkrası hükümlerinde açıkça ifade edildiği üzere, iadenin mükellefin kendisine yapılması gerekmekte olduğu,

2.3. 213 sayılı Vergi Usul Kanununda "Kanuni Temsil" ile ilgili hükümler bulunurken "İradi Temsile" ilişkin hükümlere yer verilmediği ancak idare düzenleyici işlemlerle (Mükellef adına tebliğ alınması, uzlaşmaya girilmesi) iradi temsili kabul etmiş olduğu, bu durumlarda müvekkil adına vekil tarafından vergi dairesinde yürütülebilecek işlemlere vekâletnamede açıkça yer verilmesi gerekmekte olduğu, aynı doğrultuda, yukarıda yer verilen Kanun hükümlerinde de açık olarak iadenin mükellefe yapılması gerektiği ifade edildiğinden iadenin vekile yapılabilmesi için  vekâletnamede açık ve net bir şekilde bu hususun belirtilmesi gerekmekte olduğu,

2.4. Maddî hukuk bağlamında, vekâlet, hiç bir sınırlama yapılmadan hukuk düzeninin elverdiği her türlü hukukî işlemi herkesle yapmak üzere verilmiş ise, genel vekâlet ya da temsil yetkisinden; belirli bir ya da bir kaç hukukî işlemi gerçekleştirmek üzere verilmişse, özel vekâlet ya da temsil yetkisinden söz edileceği, genel vekâletname sahibi vekillerin, dava sonuçlanıp mahkeme kararı infaz edildikten sonra, yukarıda zikredilen davaya dair vekâletnamenin sınırları içinde değerlendirilemeyecek şekilde, müvekkili adına beyanname vermek de dahil bir takım vergisel işlemleri gerçekleştireceğine dair genel bir kabul; uygulamada mükellef adına yükümlülükler doğurabilmesi yanında, idarenin de sorumlu olması sonucunu ortaya çıkarabilecek uyuşmazlıklar doğurabileceği, zira vekillerin, vergi dairelerinde mükellef adına borçlanabileceği, vergi dairesinden para tahsil edebileceği, mahsup yapabileceği veya mükellef adına ceza kesilmesini gerektiren durumlara ve olaylara neden olabileceği, kısaca vekilin yapacağı işlemler mükellefin hukukunu doğrudan etkileyebileceği, dolayısıyla mükellef açısından malvarlığında azalmaya veya artışa yol açacak yetkilerin vekâletnamede özellikle belirtilmesi gerektiği,

2.5. Buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, vergi mükelleflerinin iradi temsili açısından herhangi bir kısıtlama bulunmadığı ancak temsil yetkisinin, vergi kanunlarının açıkça izin verdiği (örneğin tebligatları alma gibi) bir takım işlemler dışındaki (beyanname vermek, ret ve iade işlemleri gibi) işlemlerin genel vekâletname ile değil, kullanılacak yetkinin kapsam ve sınırlarının açıkça belirtildiği ve vekilin bir iş için mi yoksa sürekli mi temsil yetkisine sahip bulunduğu gibi hususların yer aldığı "özel  vekâletname" ile yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmış olduğu,

2.6. Ayrıca 6100 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinde "..kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere..." ifadesine yer verildiği, bu ifadeden de anlaşılacağı üzere ilgili Kanunlarda özel hüküm bulunması şartıyla dava vekâletnamesinde var olan yetkilerin kısıtlanabileceği,

2.7. Diğer taraftan, 213 sayılı Kanunun 120 nci maddesinin üçüncü fıkrasında " ... düzeltmeye dayanak teşkil edecek belgeler ile bu işlemlere ait usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir." ifadelerine yer verilmiş olduğu,  ayrıca 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 33 üncü maddesinin son fıkrasında "Kamu borç yönetimine ilişkin olanlar da dahil giderin çeşidine göre aranacak gerçekleştirme belgelerinin şekil ve türleri merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri için Hazine ve Maliye Bakanlığınca, mahallî idareler için İçişleri veya Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca, sosyal güvenlik kurumları için de bağlı veya ilgili oldukları bakanlıklar tarafından, Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınmak suretiyle çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir." hükümlerinin yer almakta olduğu,

2.8. Hazine ve Maliye Bakanlığı 5018 sayılı Kanunun verdiği yetkiyi 31/12/2005 tarih ve 26040 sayılı 3.Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği ile kullanarak ödemelerde aranacak belgeleri belirlemiş olduğu, Anılan Yönetmeliğin 8 inci maddesinde "Ödeme, gerçek kişilerde alacaklıya veya duruma göre vekiline, velisine, vasisine veya mutemedine; alacaklının ölümü halinde varislere; tüzel kişilerde ise kanuni temsilcilerine veya bunların tayin ettikleri vekillerine; kayyım tayini gerektiren durumlarda kayyıma yapılır. Ödemenin yapılacağı kişi aşağıda belirtilen belgelere göre tespit edilir: a) Vekillere yapılacak ödemelerde, vekilin alacaklı adına tahsile yetkili olduğuna ilişkin noterce düzenlenmiş vekâletname aslı veya bunun noterce onaylanmış örneği. ..." ifadelerine yer verilerek vekile yapılacak ödemelerde tahsil yetkisini içeren vekâletname aranacağının belirtilmiş olduğu,

2.9. Ayrıca 6100 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinde yer alan "hükmün yerine getirilmesi" hükmü kapsamında, dava sonucunda mükellefin iade alacağını almaya hakkı olduğuna karar verilen durumlarda, dava vekâletnamesine istinaden avukatın dava sonucuna göre iade alacağını almak için gerekli işlemleri başlatabileceği, mahkeme kararına istinaden iade alacağını mükellef adına ve hesabına talep edebileceğinin açık olduğu ancak iade alacağının dava vekâletnamesine istinaden avukatın kendi hesabına aktarılması talebinin "hükmün yerine getirilmesi" kapsamına girmeyen, bir adım daha ileri bir aşama olduğunun değerlendirildiği, bu durumda, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri kapsamında  vekâletnamede açık bir yetki bulunması gerektiği aksi durumda mükellefin mal varlığına dâhil olması gereken bir değer mükellef yerine ilgili avukatın hesabına aktarılacak ve mükellef ile idare arasında hukuki sorunlar doğabileceği,

2.10. Buna göre, yukarıda yer verilen açıklamalar çerçevesinde, a) 213 sayılı Kanunda iadenin mükellefe yapılacağının belirtildiği, b) İlgili Yönetmelik düzenlemeleri uyarınca, merkezi yönetim kapsamındaki idarelerce mükellef dışında vekile yapılacak ödemelerde tahsil yetkisini haiz vekâletname aranacağı, c) 6100 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinde yer alan "hükmün yerine getirilmesi" kavramının iadeye ilişkin iş ve işlemlerin avukatlar tarafında takip edilmesini kapsadığı ancak avukat hesabına iade yapılmasını içermeyeceği, gerekçelerine istinaden mükelleflerin iade alacaklarının avukatlara ödenebilmesi için  vekâletnamelerde bu hususa ilişkin özel bir yetki olması gerektiğinin değerlendirilmekte olduğu, bilgilerinin verildiği ve ilgili evrakların yazı ekinde sunulduğu görülmüştür.

3. Şikâyet başvurusunun çözüme kavuşturulması amacıyla Şanlıurfa Vergi Dairesi Başkanlığı’ndan, 09/08/2021 tarih, 21.18389  sayılı yazımız ile bilgi ve belge talep edilmiş olup, Başkanlığın 03/09/2021 tarihli cevabi yazısında;

3.1. Başvuranın vekili olduğu F.A. ile M.E.A.' ya ait yargılama giderleri ile %2 stopaj kesintilerinin ahz-u kabz yetkisi içeren vekâletnameye istinaden kendisine ödenmesi için Suruç Vergi Dairesi Müdürlüğüne 07/05/2021 tarih ve 82657 ve 82667 nolu dilekçeler ile interaktif vergi dairesi üzerinden başvuruda bulunduğu ancak dilekçesinde her ne kadar ekinde vekâletname ve mahkeme ilamı olduğunu belirtmiş ise de Vergi Dairesince yapılan kontrollerde söz konusu kararların ve vekâletnamenin dilekçe ekinde olmadığının tespit edilmiş olup, eksikliklerin tamamlatılması için 20/05/2021 tarih ve 17904 sayılı yazı yazıldığı ancak yazı tarihi itibariyle herhangi bir belge ibraz etmediğinin bildirilmiş olduğu,

3.2. Başvuranın ikinci kez 22.04.2021 tarih ve 2101860605 nolu Cimer başvurusuyla Şanlıurfa Vergi

Mahkemesinin 17.11.2020 tarihli 2020/2182 esas 2020/1564 nolu kararına istinaden gelir desteğinden kesilen kesinti ile 114,20 TL yargılama giderinin müvekkil M.E.A nın hesabına ödenmesini talep etmiş ise de söz konusu mahkeme kararına istinaden, öncesinde 18.12.2020 tarih ve 196063 sayılı dilekçesine istinaden 114,00 TL yargılama gideri ve 1.890,00 TL avukatlık vekâlet ücretinin kendisine ödenmesini talep ettiği, bu talebine istinaden 24.02.2021 tarih ve HYS-2021-22603145 nolu ödeme emri ile ilgili miktarın hesabına aktarıldığının tespit edildiği, adı geçenin 22 04.2021 tarih ve 21018605 nolu Cimer başvurusu üzerine talep ettiği 17.11.2020 tarih ve 2020/2182 esas 2020/1564 sayılı karara ilişkin vekâlet ve yargılama giderlerinin İdari Mali İşler Müdürlüğünce ödenmiş olması nedeniyle, 05.05.2021 tarih ve 17344 sayılı yazı ile müvekkile ait talep edilen %2 lik stopaj kesintisinin ödenebilmesi için ilgili kesintinin beyan edildiği Suruç Vergi Dairesi Müdürlüğüne başvurması gerektiği İdari Mali İşler Müdürlüğünce bildirildiği,

3.3. İdari Mali İşler Müdürlüğünce dava vekillerinin yazılı olarak müracaatları ve gerekli belgelerin sunulması sonrasında mahkeme ilamlarına istinaden avukatlık vekâlet ücreti ile yargılama giderlerine ait ödemelerin ilgililerine yapıldığı, bunların dışında yapılması gereken diğer ödemelerin ise ilgili Müdürlüklerce yürütüldüğünün bildirilmiş olduğu,

3.4. Vergi mevzuatında vergisel iş ve işlemlerin yükümlülük doğuran işlemler olduğu kabul edilerek bu işlemlerin yapılması için özel vekâlet name aranacağı belirtilmiş olduğu, Örneğin; Seri A Sıra No.1 Tahsilat Genel Tebliğinin Tecil başlıklı 4. bölümünün 6. fıkrasında da 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil yapılabilmesi için borçlunun yazılı müracaatının şart olduğu, borçlu bu müracaatı bizzat yapabileceği gibi kanuni temsilcileri veya bu konuda özel olarak vekâlet verilen kişiler marifetiyle de yapabileceği, 213 Sayılı VUK'nun 340 Seri Nolu Genel tebliği kapsamında beyannamelerini kendileri gönderebilecek mükelleflerin kullanıcı kodu, parola ve şifreyi ihtiva eden zarfı teslim almak üzere kendileri veya noterde kullanıcı kodu, parola ve şifreyi almaya ibareli vekâletname ile özel yetki verilen kişiye teslim edileceği, 456 sayılı VUK'nu Genel Tebliği ile Elektronik tebligat sistemini kullanmak zorunda olan kurumlar vergisi mükelleflerinin, E-Tebligat başvurusunu; "Elektronik Tebligat Talep Bildirimi (Şirketler ve Diğer Tüzel Kişiler İçin)" ile kurumlar vergisi yönünden bağlı bulundukları vergi dairesine kanuni temsilcileri veya elektronik tebligat sistemi ile ilgili işlemleri yapmaya yönelik özel yetki içeren noterde verilmiş vekâletnameyle yetkili kılınan kişiler aracılığıyla yapmaları gerektiği, 492 Sayılı VUK'nun Genel Tebliği İnteraktif Vergi Dairesi hizmetlerinden yararlanmak isteyen ve daha önce şifre edinmemiş gerçek kişiler Sistem üzerinden istenen bilgileri girmek suretiyle şifre edinebilecekleri bu kişilerin, "İnteraktif Vergi Dairesi Talep Bildirimini kendileri veya İnteraktif Vergi Dairesi ile ilgili işlemleri yapmaya yönelik özel yetki içeren noterde verilmiş vekâletname ile yetkili kılınan kişiler aracılığıyla vergi dairesine, mükellefiyet kaydı bulunmayanların ise herhangi bir vergi dairesine bizzat vererek de şifre edinmeleri gerektiği, aynı şekilde Tarhiyat öncesi Uzlaşma ve Tarhiyat Sonrası Uzlaşma taleplerinin mükellefin kendisinin veya bu konuda düzenlenmiş özel vekâletname ile yetkilendirilmiş vekilleri tarafından yapılabileceği yönündeki bu ve benzeri vergisel iş ve işlemlerin yükümlülük doğuran işlemler olduğu kabul edilerek bu işlemlerin yerine getirilmesinde özel  vekâletname gerektiği vergi mevzuatında vurgulanmış olduğu,

3.5. Türk Borçlar Kanunu' nun 504 üncü maddesinde Vekâletin Kapsamı başlığı altında, "Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Vekâlet özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar. Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz." hükmü ile genel vekâletname ile mutad olan işlemlerin yapılabileceğinin değerlendirildiği,

3.6. Bu nedenle avukatlara belli bir davaya vekâlet kapsamında verilmiş 01/10/2011 tarihinden sonraki tarihli vekâletnamelerde ahz-u kabz ifadesi bulunmasa dahi Hukuk Muhakemeleri Kanununa istinaden avukatın "yargılama giderlerinin tahsili" yönünden bu yetkiye haiz olduğundan, söz konusu iadelere ilişkin vekâletnamelerde ahz-u kabz ifadesinin bulunmasının zorunlu olmadığı, ancak gerek Avukatlık Kanununa istinaden yetki almış avukatlara, gerekse üçüncü şahıslara verilen genel vekâletnameler ile fazla ve yersiz ödemelerin iadesi veya her türlü vergilendirmeye ilişkin işlemlerin yükümlülük doğuran iş ve işlemler olduğundan hareketle bu işlemler için özel yetki aranması gerektiği şeklinde düzenlenen hüküm ile vekâletin kapsamına yasal bir sınırlama getirilmiş olduğu, doktrinde ise genel vekâletname ile ancak mutat işlerin yapılacağı, önemli işlerin yapılması için özel yetki verilmesi gerektiği görüşü hakim olduğu, bir diğer ifade ile ahz-u kabz yetkisi yalnızca resmi açıdan adli makamlarda geçerli olup, dava için verilen genel t vekâletteki ahz-u kabz yetkisinin, vekili müvekkilin davayla ilişkisi olmayan alacaklarını tahsil ve bankadaki hesabından para çekme hususunda yetkili kılınamayacağı da öğretide aynen benimsenmekte olduğu,

3.7. Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin "Ödeme Yapılacak Kişiler" Üçüncü Bölümünün 8 inci maddesinde; ödeme yapılacak kişilerin açıkça sayılmış olduğu, buna göre; "Ödeme; gerçek kişilerde alacaklıya veya duruma göre vekiline, velisine, vasisine veya mutemedine, alacaklının ölümü halinde varislere; tüzel kişilerde ise kanuni temsilcilerine veya bunların tayin ettikleri vekillere; kayyım tayinini gerektiren durumlarda kayyıma yapılır. Ödemenin yapılacağı kişi aşağıda belirtilen belgelere göre tespit edilir: a)Vekillere yapılacak ödemelerde, vekilin alacaklı adına tahsile yetkili olduğuna ilişkin Noterce düzenlenmiş vekâletname aslı veya bunun noterce onaylanmış örneği. ..." şeklinde düzenleme getirilmiş olduğu, diğer yandan, aynı maddede; "... Hazinenin veya diğer kamu idarelerinin aleyhine sonuçlanan davalarla ilgili olarak karşı taraf lehine hükme bağlanan mahkeme masrafları ve avukatlık ücretinin ibraz olunan ilamda adı yazılı taraf vekillerine ödenmesinde de vekâletname aranmaz." Denilmekte olduğu,

3.8. Söz konusu şikayetin çözümüne ilişkin olarak müvekkilden alınacak vekâletnameye "Vergi Dairesinde bu dava ile ilgili yapılması gereken işin mahiyetinin de belirtilmek suretiyle (Örneğin red ve iade,mahsup uzlaşma düzeltme gibi hususların eklenmesi ile) tek vekâletname ile sorunun çözüleceğine, buna göre, başvuranın dilekçesinde belirttiği işlemlere ilişkin olarak verilecek özel vekâletnamede; dosya hazırlama, tecil terkin, iade ve mahsuben iade dilekçeleri vermeye, haksız ve yersiz tahsil edilen vergileri tahsile yetkili kılındığına dair özel hüküm bulunması ve iadesi talep edilen veya mahsubu istenen verginin nev'i, miktarı ve dönemi gibi hususların yer alması şartıyla verilecek vekâletname ile söz konusu işlemleri yapabilmesinin mümkün olduğu,

3.9. Tüm bu veriler ışığında, asıl alacağın mükellefe iade edilebileceği gibi aynı zamanda özel vekâletname ile yetkilendirilmiş vekile de yapılabileceği, başvuran tarafından ibraz edilen vekâletnamelerin tetkikinde vergisel iş ve işlemlerin yapılması yönünde bir ibarenin bulunmadığı, başvuranın dilekçesinde belirttiği işlemlere ilişkin olarak verilecek özel vekâletnamede; dosya hazırlama, tecil terkin, iade ve mahsuben iade dilekçeleri vermeye, haksız ve yersiz tahsil edilen vergileri tahsile yetkili kılındığına dair özel hüküm bulunması halinde söz konusu işlemleri yapabilmesinin mümkün olduğu, Başkanlıkça, Vergisel iş ve işlemlerin yükümlülük doğuran işlemler olduğunu bu işlemlerin yerine getirilmesinde temsil yetkisinin, vergi kanunlarının açıkça izin verdiği bir takım işlemler dışındaki (beyanname vermek, ret ve iade işlemleri, Uzlaşma gibi) işlemlerin genel vekâletname ile değil, kullanılacak yetkinin kapsam ve sınırlarının açıkça belirtildiği ve vekil bir iş için mi yoksa sürekli mi temsil yetkisine sahip bulunduğu gibi hususların yer aldığı vekâletname "özel  vekâletname" ile yapılması gerektiği,  bilgilerinin verildiği ve ilgili evrakların yazı ekinde sunulduğu görülmüştür.

4. Şikâyet başvurusunun çözüme kavuşturulması amacıyla Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na, 24/09/2021 tarih, S.21.21922 sayılı yazımız ile bilgi ve belge talep edilmiş olup, Başkanlığın 12/10/2021 tarihli cevabi yazısında;

4.1. Birliğin ekli 11.03.2014 tarih ve 2014/25 sayılı Duyurusunda (EK-1) belirtildiği üzere, davaya vekâletin kanuni kapsamı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 73 üncü maddesinde “(1) Davay vekâlet kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar. (2) Belirtilen bu yetkiyi kısıtlamaya yönelik bütün sınırlandırıcı işlemler, karşı taraf yönünden geçersizdir.” şeklinde düzenlenmiş olduğu,

4.2. 74 üncü maddesinde “(1) Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hakimi reddedemez, davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hakimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.” şeklinde sayıldığı ve TBMM Adalet Komisyonu’nda madde yasalaşırken “hükmolunan şeyi teslim alamaz” ibaresi, avukatların, hükmün icrası esnasında karşılaştığı problemler de dikkate alınarak madde metninden çıkarılmış olduğu, Ahzu kabz yetkisine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 74. maddesinde yer verilmemiş olması, avukatın bu yetkiye sahip olmadığı anlamına gelmediği, tam aksine bu yetki vekâletname ile birlikte vekile tanınan yetkiler arasında yer aldığından, aksi açıkça belirtilmedikçe, avukatın ahzu kabz yetkisine sahip olduğunun kuşkusuz olduğu, nitekim Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'nün ekli 24/11/2011 tarih ve 29359 sayılı (EK-2) görüşünde de “aksi açıkça belirtilmediği sürece ahzu kabz yetkisinin kullanılabileceğinin belirtilmiş olduğu,

4.3. Bir meslektaş tarafından başka bir vergi dairesinin benzer uygulaması nedeniyle Birliğe yapılan başvurusu (EK-3) üzerine, Birlikçe Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'na ekli (EK-4) yazı gönderilmiş olduğu, işbu yazıda Hukuk Muhakemeleri Kanununun 73 ve 74.maddelerinde yapılan değişiklik izah edilerek, Adalet Bakanlığı'nın anılan yazısı ve Birliğin ilgili Duyurusu da eklenerek, meslektaşın işlerinin aksamasının ve mağduriyetlerinin önlenmesi amacıyla gereğinin talep edilmiş olduğu ancak Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 23.09.2021 tarih ve 108410 sayılı (EK-5) yazısı ile, A) 213 sayılı Kanunda iadenin mükellefe yapılacağının belirtildiği, B) İlgili Yönetmelik düzenlemeleri uyarınca, merkezi yönetim kapsamındaki idarelerce mükellef dışında vekile yapılacak ödemelerde tahsil yetkisini haiz vekâletname aranacağı, C) 6100 sayılı Kanununun 73 üncü maddesinde yer alan "...hükmün yerine getirilmesi..." kavramının iadeye ilişkin iş ve işlemlerin avukatlar tarafından takip edilmesini kapsadığı ancak avukatın hesabına iade yapılmasını içermeyeceği gerekçelerine istinaden mükelleflerin iade alacaklarının avukatlara ödenebilmesi için vekâletnamelerde bu hususa ilişkin özel bir yetki olması gerektiği yönünde görüş bildirilmiş olduğu,

4.4. Gelir İdaresi Başkanlığının yazısında yapmış olduğu değerlendirmenin, hukuka uygun olmadığı, 213 sayılı Kanunun 120.maddesinde yer alan iadenin mükellefe yapılacağı yönündeki düzenlemenin, idarenin başvuru üzerine yanlış/fazla alınan vergilerin iadesine ilişkin bir hüküm olup, yargı kararlarına ilişkin iadeler ile ilgili Kanunun 112.maddesinin 6.fıkrasında yer alan "İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır" şeklindeki hükümde iadenin mükellefe yapılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakta olduğu, kaldı ki, Kanunun iadenin mükellefe yapılacağı yönündeki hüküm, genel vekâletnamesi bulunan avukatın, işi sonuna kadar takip etme yükümlülüğü çerçevesinde, mahkeme kararında hükmedilen alacağı vergi dairesinden tahsil etmesine engel teşkil etmemekte olduğu, 

4.5. 31/12/2005 tarih ve 26040 savılı 3 Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 8 inci maddesinde ödemenin duruma göre vekile yapılabileceği, vekillere yapılacak ödemelerde, vekilin alacaklı adına tahsile yetkili olduğuna ilişkin vekâletname gerektiği düzenlenmiş ise de, işbu Yönetmeliğin 2005 yılında, yani Hukuk Muhakemeleri Kanununun 73 ve

74.maddelerinde yapılan değişiklikten önce yayımlandığının unutulmaması gerektiği, Yönetmeliğin yayımlandığı tarihte yürürlükte olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 62 ve 63.maddelerine göre ahzu kabz, yani tahsil yetkisinin dava vekâletnamelerinde ayrıca belirtilmesi gerektiği ancak 2011 yılında üst norm niteliğinde bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanununda yapılan değişiklik ile, yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği üzere dava vekâletnamesinin artık ahzu kabz yetkisini içerdiğine ilişkin yeni düzenleme getirilmiş olduğu, dolayısıyla Gelir İdaresi Başkanlığı'nın atıf yaptığı Yönetmelik düzenlemesinin Hukuk Muhakemesi Kanunu ile birlikte değerlendirilerek uygulanması gerekmekte olduğu,

4.6. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 73.maddesinde "hükmün yerine getirilmesi" davaya vekâletin kanuni kapsamı içerisinde sayılmış, özel yetki verilmesini gerektiren halleri düzenleyen 74.madde yasalaşırken, “hükmolunan şeyi teslim alamaz” ibaresi, TBMM Adalet Komisyonu tarafından, 2/ 3 avukatların, hükmün icrası esnasında karşılaştığı problemler de dikkate alınarak madde metninden çıkarılmış olduğu, bu çerçevede, Gelir İdaresi Başkanlığının Kanunda yer alan "hükmün yerine getirilmesi" yetkisinin sadece avukatın başvuru yapması şeklindeki yorumunun Kanun koyucunun iradesine açıkça aykırı olduğu,

4.7. Gelir İdaresi Başkanlığı'nın anılan yazısına yukarıda yer alan değerlendirmelere yer verilerek cevap verildiği ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 73 ve 74.maddeleri dikkate alınarak gerekli düzenlemelerin yapılmasının talep edildiği,  açıklanan nedenlerle, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 73 ve

74.maddelerinde“ahzu kabz” yetkisinin, avukatın dava vekâletinin kanuni kapsamı içinde yer aldığı ve “aksi açıkça belirtilmediği sürece ahzu kabz yetkisinin kullanılabileceği” nin tartışmasız olup, avukatlar tarafından ilgili Vergi Dairesi’ne yapılan Mahkeme ilamına dayalı asıl alacak taleplerinde, vergi dairelerince mükellef dışında vekile ödeme yapılabilmesi için “ödemelerde tahsil yetkisini” haiz  vekâletname aranması uygulamasının hukuka aykırı olduğu, bilgilerinin verildiği görülmüştür.

III. İLGİLİ MEVZUAT

5. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “A. Hak arama hürriyeti” başlıklı 36 ncı maddesi;  “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

5.1. “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı 74 üncü maddesi; “(1) Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir. (2) Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu gecikmeksizin, dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirilir. (3) Herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.” hükümlerine amirdir. 

6. 6328 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun “Kurumun görevi” başlıklı 5 inci maddesi; “(1) Kurum, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyet üzerine, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir.” düzenlemesini içerir. 

7. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu “Davaya vekâletin kanuni kapsamı” başlıklı 73 üncü maddesi; “(1) Davaya vekâlet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar. (2) Belirtilen bu yetkiyi kısıtlamaya yönelik bütün sınırlandırıcı işlemler, karşı taraf yönünden geçersizdir. “

7.1. “Davaya vekâlette özel yetki verilmesini gerektiren hâller” başlıklı 74 üncü maddesi; “(1) Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez, davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.”

7.2. “Vekâletnamenin ibrazı” başlıklı 76 ncı maddesi;  “(1) Avukat, açtığı veya takip ettiği dava ve işlerde, noter tarafından onaylanan ya da düzenlenen vekâletname aslını veya avukat tarafından onaylanmış aslına uygun örneğini, dava yahut takip dosyasına konulmak üzere ibraz etmek zorundadır.”

8. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun  “b. Temsil yetkisinin içeriği ve derecesi” başlıklı 41 inci maddesi 1 inci fıkrası; “Başkası adına ve hesabına temsil kamu hukukundan doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi bu konudaki yasal hükümlere; temsil hukuksal bir işlemden doğmuşsa, temsil yetkisinin içeriği ve derecesi o hukuksal işleme göre belirlenir.”

8.1. “Vekâlet İlişkileri” Başlıklı Dokuzuncu Bölümü “Vekâlet Sözleşmesi” başlıklı Birinci Ayırımı “A. Tanımı” başlıklı 502 nci maddesi; Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir. Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan işgörme sözleşmelerine de uygulanır.”

8.2. “I. Vekâletin kapsamı” başlıklı 504 üncü maddesi; “Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar. Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.”

9. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “Kararların Sonuçları” başlıklı 28 inci maddesi; (Değişik:10/6/1994-4001/13 md.) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. (İptal cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 10/7/2013 tarihli ve E.: 2012/107 K.:

2013/90 sayılı Kararı ile.) (…) (Ek cümleler: 21/2/2014-6526/18 md.; Değişik üçüncü ve dördüncü cümleler: 10/9/2014-6552/97 md.; İptal üçüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 25/11/2015 tarihli ve

E.: 2014/86, K.: 2015/109 sayılı Kararı ile.) (…)(1) (İptal dördüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 2/10/2014 tarihli ve E.: 2014/149, K.: 2014/151 sayılı Kararı ile.)(2) (Ek cümle: 10/9/2014-6552/97 md.) (…)(1) ancak disiplin hükümleri saklıdır.(1)

2. (Değişik: 2/7/2012-6352/58 md.)  Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılır. Birinci fıkrada belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.”

9.1. “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Vergi Usul Kanununun uygulanacağı haller” başlıklı 31 inci maddesi; “1. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygunlanır. (Ek cümle: 5/4/1990-3622/11 md.; Değişik:10/6/1994-4001/14 md.) Ancak, davanın ihbarı (…)(2) Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re'sen yapılır. (Ek cümle: 3/11/2016-6754/22 md.) Bilirkişiler, bilirkişilik bölge kurulları tarafından hazırlanan listelerden seçilir ve bilirkişiler hakkında Bilirkişilik Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.”

10. 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun “Özel ödeme zamanları” başlıklı 112 nci maddesi  4 üncü fıkrası; “(Ek: 22/7/1998-4369/2 md.; İptal: Anayasa Mahkemesinin 10/2/2011 tarihli ve E.: 2008/58, K.: 2011/37 sayılı Kararı ile.; Yeniden Düzenleme: 31/5/2012-6322/14 md.) Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergiler, fazla veya yersiz tahsilatın mükelleften kaynaklanması halinde düzeltmeye dair müracaat tarihi, diğer hallerde verginin tahsili tarihinden düzeltme fişinin mükellefe tebliğ edildiği tarihe kadar geçen süre için aynı dönemde 6183 sayılı Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında hesaplanan faiz ile birlikte, 120 nci madde hükümlerine göre mükellefe red ve iade edilir.”

10.1. “Düzeltme yetkisi ve reddiyat” başlıklı 120 nci maddesi; “Vergi hatalarının düzeltilmesine, ilgili vergi dairesi müdürü karar verir. Bu hatalar düzeltme fişine dayanılarak düzeltilir. Hatanın mükellef aleyhine yapılmış olması halinde, fazla vergi aynı fişe dayanılarak terkin ve tahsil olunmuş ise mükellefe reddolunur. Düzeltme fişinin bir nüshası, reddedilecek miktarla müracaat edeceği muhasebe ve müracaat süresi zikredilmek suretiyle mükellefe tebliğ edilir. Mükellef tebliğ tarihinden başlıyarak bir yıl içinde parasını geri almak üzere müracaat etmediği takdirde hakkı sakıt olur. (Ek fıkra: 25/12/2003-5035/2 md.) Nakden veya mahsuben tahsil edilen ancak fazla veya yersiz olarak tahsil edildiği anlaşılan vergilerde ve kanunları gereğince mükelleflere yapılacak iade ve mahsup işlemlerinde, düzeltmeye dayanak teşkil edecek belgeler ile bu işlemlere ait usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir. (Ek fıkra: 28/3/2007-5615/20 md.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde yazılı vergi dairesinin görev ve yetkilerini haiz olarak faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında düzeltme yetkisi vergi dairesi başkanına ait olup, başkan bu yetkisini ilgili grup müdürlerine ve/veya müdürlere devredebilir. (Ek beşinci fıkra:14/10/2021-7338/16 md.) Gelir İdaresi Başkanlığı, vergi ve mükellefiyet türü ile düzeltmeye konu tutarı ayrı ayrı veya birlikte dikkate alarak düzeltme yetkisinin devredilmesi ile düzeltmenin bağlı olunan vergi dairesi dışındaki vergi daireleri tarafından yapılmasına izin vermeye ve uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

10.2. “Özel ödeme zamanları” başlıklı 112 nci maddesi 4 üncü ve 6 ncı fıkraları;  “(Ek: 28/12/20014731/4 md.) İhtirazi kayıtla beyan edilip ödendikten sonra yargı kararına göre iade edilip yine yargı kararı uyarınca tahsili gereken vergilere, iade tarihinden yargı kararının vergi dairesine tebliği tarihine kadar geçen süre için bu maddede yer alan esaslar dahilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre belirlenen tecil faizi oranında gecikme faizi hesaplanır.”

11. 19/03/1969 tarih ve 1136 Sayılı Avukatlık KanunununAvukatlığın mahiyeti” başlıklı 1 inci Maddesi; “Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder”,  

11.1.“Avukatlığın Amacı” başlıklı 2 nci maddesi; “(Değişik birinci fıkra : 2/5/2001 - 4667/2 md.)

Avukatlığın amacı; hukuki münasabetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder. (Değişik üçüncü fıkra: 2/5/2001 - 4667/2 md.) Yargı organları, emniyet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekâletname ibrazına bağlıdır. Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir.” 

11.2. “İşi sonuna kadar takip etme zorunluluğu ve başkasını tevkil” başlıklı 171 inci maddesi; “ (Değişik birinci fıkra : 2/5/2001 - 4667/83 md.) Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.”

12. 31/12/2005 tarih ve 26040 sayılı 3. Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği  “Ödemenin kimlere yapılacağı” başlıklı 8 inci maddesi;  “Ödeme; gerçek kişilerde alacaklıya veya duruma göre vekiline,  velisine, vasisine veya mutemedine; alacaklının ölümü halinde varislere; tüzel kişilerde ise kanuni temsilcilerine veya bunların tayin ettikleri vekillere; kayyım tayinini gerektiren durumlarda kayyıma yapılır. Ödemenin yapılacağı kişi aşağıda belirtilen belgelere göre tespit edilir: a)Vekillere yapılacak ödemelerde, vekilin alacaklı adına tahsile yetkili olduğuna ilişkin noterce düzenlenmiş vekâletname aslı veya bunun noterce onaylanmış örneği.”

13. 27 Ağustos-7 Eylül 1990 tarihleri arasında Havana’da toplanan Suçların Önlenmesine ve Suçların Islahı Üzerine Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edİlen Avukatların Rolüne Dair Temel Prensiplerin ( Havana Kuralları ); “Avukatların Görev ve Sorumlulukları” başlıklı ilgili maddeleri; 13. Avukatların müvekkillerine karşı görevleri şunları içerir: b. Müvekkillerine uygun yoldan her türlü yardımda bulunmak ve onların haklarını korumak için hukuki muamelede bulunmak; c. Müvekkillerine mahkemeler, yargı yerleri ve eğer uygunsa idari makamlar önünde yardım etmek.  

13.1.” Avukatlık Faaliyetinin Güvencesi” başlıklı 16 ncı maddesi; “Hükümetler avukatların; a. Hiçbir baskı, engelleme, taciz veya yolsuz bir müdahaleyle gerek karşılaşmadan her türlü mesleki faaliyeti yerine getirmelerini sağlar.” düzenlemesini içerir.

IV. KAMU DENETÇİSİ YAHYA AKMAN’IN KAMU BAŞDENETÇİSİ'NE ÖNERİSİ 

14. Başvuranın iddiaları, idarenin konu ile ilgili açıklamaları, ilgili mevzuat ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek hazırlanan “Tavsiye Karar Önerisi” Kamu Başdenetçisi’ne sunulmuştur.

V. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE

A. Hukuka, Hakkaniyete ve İnsan Haklarına Uygunluk Yönünden Değerlendirme

15. Başvuran, vekil sıfatıyla takip ettiği Şanlıurfa Vergi Mahkemesi’nin, dava konusu gelir (stopaj) vergisi kesintisinin davalı idareden alınarak davacıya iadesine dair karar sureti ve müvekkilinden sadır genel vekâletname ile, ilam konusu alacağın vekâleten kendisine ödenmesini talep ederek idareye müracaat ettiğini, bedelin ancak mükellefe ödenebileceği, vekile ödeme yapılmasının özel yetkiyi haiz vekâletname ibrazı halinde mümkün olabileceği gerekçesi ile talebinin karşılanmadığını ifade ederek Kurumumuza başvuruda bulunmaktadır.

16. Temsil kurumu Türk Borçlar Kanunu 40-48  maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kanunun 502 ve devamı hükümlerinde ve diğer özel hükümlerde de temsil yetkisine ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Temsil, bir hukuki işlemi bir şahsın başka bir şahıs adı ve hesabına yapması ve işlemin hukuki sonuçlarının bu şahıs üzerinde doğmasını sağlamasıdır. 

17. Temsil yetkisi, bir hukuki işlemden (iradi yetki) veya kanundan (kanuni yetki) doğabilir. İradi temsilde, temsil olunan kimsenin iradi olarak tek yanlı yetkilendirmesi esastır. Bu yetkinin verilmesi herhangi bir geçerlilik şartına bağlanmamıştır. Uygulamada, taraflarca bir ispat şekline bağlanması istenildiğinde, adi yazılı şekilde ya da noter önünde düzenlendiği görülmektedir.

18. Temsil kural olarak tüm hukuki işlemlerin yerine getirilmesi için kullanılabilir. Ancak kanun bazı hukuki işlemlerin, temsile konu olmasını yasaklamıştır. Kanun koyucu, Borçlar Kanunu ve Hukuk

Muhakemeleri Kanununda yer verdiği hükümlerle bazı hukuki işlemlerin temsil olunan ad ve hesabına yapılabilmesini, bu hususta “özel olarak yetkilendirilmesi” şartına bağlamıştır. 

19. Borçlar Kanunu 504 üncü maddesi son fıkrasındaVekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.” demekle, bir vekâlet kapsamında verilecek temsil yetkisinde, maddede sayılan işlemlere ilişkin yetkinin mutlaka açıkça belirtilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır.  

20. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 73 üncü maddesi 1 inci fıkrasında davaya vekâletin kanuni kapsamı, Borçlar Kanunu 504 üncü maddesine paralel bir hüküm olan Kanunun 74 üncü maddesinde davaya vekâlette özel yetki verilmesini gerektiren haller düzenlemiş olup bu maddeye göre “Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez, davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.” denilmekle; davaya vekâlet kapsamında vekile temsil yetkisi vermek isteyen müvekkilin, maddede sayılan hallerde vekili mutlaka, açıkça yetkilendirmek zorunda olduğu ifade edilmiştir.  Kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, davaya vekâlet, hüküm kesinleşinceye kadar, vekilin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ile buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsamaktadır. Dolayısıyla HMK 74 üncü madde ya da bir başka yasada özel yetki verilmesi gerektiği konusunda hüküm bulunmadığı takdirde, vekil davanın açılmasından hükmün kesinleşmesine kadar yapılması gereken işleri ve hükmün yerine getirilmesini yerine getirmekle yükümlüdür. ( Yargıtay 11. H.D. 08.02.2017, E.2016/9638, K.2017/1526 )

21. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) 63 üncü maddesi gereği, avukat, vekâletnamesinde özel bir ahzu kabz yetkisi bulunmadığı sürece hükmolunan şeyi tahsil edememekte iken, anılan düzenlemeye karşılık gelen 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 74 üncü maddesi düzenlemesinde ahzu kabz yetkisi ayrıca sayılmamaktadır. Yeni düzenlemede ahzu kabz yetkisine yer verilmemiş olması, avukatın bu yetkiye sahip olmadığı anlamına gelmediği gibi, tam aksine bu yetki vekâletname ile birlikte vekile tanınan yetkiler arasında yer aldığından, aksi açıkça belirtilmedikçe, avukatın ahzu kabz yetkisine sahip olduğu kabul edilmelidir. Buna göre, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden sonra düzenlenmiş vekâletname ile bir davayı takip etmesi için yetkilendirilen avukatın, kural olarak, ahzu kabza da yetkili olduğu sonucuna ulaşmak gerekir. Bu yetki kapsamında avukat, müvekkili lehine hükmolunan şeyi mahkemeden veya üçüncü kişiden teslim alabilir yahut müvekkilinin alacağını tahsil edebilir.  Nitekim Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel

Müdürlüğü 24/11/2011 tarih ve 29359 sayılı görüşü ile “HMK’nın yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden sonra düzenlenen vekâletnamelerde aksi açıkça belirtilmediği sürece ahzu kabz yetkisinin kullanılabileceği” belirtilmiştir. Yine görüş ./. içeriğinde ifade edildiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden önce düzenlenmiş ve “ahzu kabz” yetkisi içermeyen vekâletnamelere dayanılarak, bu yetkisinin vekâlet verenin iradesine aykırı bir şekilde kullanılması da mümkün olamayacaktır. 

22. Türk vergi kanunları incelendiğinde, iradi temsil kurumuna ilişkin düzenlemelere yer verilmediği görülmektedir ancak vergilendirme işlemlerinin temsilciler eliyle yürütülmesini yasaklayan hükümler bulunmamasından hareketle ve Vergi Usul Kanununun 94. ve Ek 4. maddelerinde vergilendirme işlemlerinin yapılmasında iradi temsili kabul eden hükümler bulunmasından destek alınarak tek taraflı irade ile temsil yetkisi verilerek ya da vekâlet sözleşmesi yapılarak, medeni hukuk ilkeleri çerçevesinde vergilendirmeye ilişkin işlemlerin yürütülmesinin bir başkasına bırakılmasının mümkün olduğu kabul olunmaktadır. Temsil yetkisi ya da vekâlet akdi ile vergilendirme işlemlerinde yetkili kılınacak kişilerin avukat olması zorunlu değildir ancak 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 35 inci maddesi gereği mükelleflerin yargı yoluna başvuruda vekil kullanmaları durumunda, vekilin baroya kayıtlı avukat olması şarttır.  Doktrinde, özel yetkilendirmenin zorunlu olduğu hallerin Kanunda sınırlı sayıda olup olmadığı hususunda görüş birliğine varılamamış ise de, vekilin mutad dışı ve olağanüstü ve de BK. 504 üncü maddesinde sayılan hallere çok yakın benzerliği bulunan önemli bazı işlemlerde özel yetkiye sahip olmasının aranabileceği değerlendirilerek, uygulamada, vergi idarelerince, vergisel iş ve işlemlerin yükümlülük doğuran işlemler olduğu kabul edilmiş, bu nedenle, bu tür işlemlerin yapılması için yetkilendirilen işin kapsam ve sınırının açıkça belirlendiği, temsil yetkisi belgesi ya da özel vekâletname aranmasının yerinde olduğu değerlendirilmiştir. 

23. Somut olaya bakıldığında; Şanlıurfa Vergi Mahkemesinin 17/11/2020 gün ve E:2020/2182, K: 2020/1564 sayılı kararı ile idare aleyhine dava konusu gelir (stopaj) vergisi kesintisinin (%2'lik kısmı) davacıya iadesi ve belirlenen vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmiş ve davacı vekili tarafından idareye başvurularak hükmedilen alacak kalemlerinin tarafına ödenmesi istenilmiş, idare tarafından, 213 Sayılı Kanun 120 nci maddesi ile iadenin mükellefe yapılacağının belirlendiği ve 31/12/2005 tarih ve 26040 Sayılı 3 Mükerrer Resmi Gazetede yayımlanan Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliğinin 8 nci maddesi ile de vekillere yapılacak ödemelerde tahsil yetkisini haiz vekâletname aranacağının belirlendiği, vekilin hükmün yerine getirilmesini ancak mükellef ad ve hesabına talep edebileceği, asıl alacağın vekilin hesabına yatırılmasının hükmün yerine getirilmesi kapsamında değerlendirilemeyeceği ifade edilmiştir. 

23.1. Dosya içeriğine sunulan ve …. Noterliğince düzenlenen 20/07/2020 tarihli ve 23929 yevmiye nolu vekâletnamenin incelenmesinde, başvuran Av. Murat Aydeniz’ın, M.E.A. tarafından vekil olarak tayin edildiği, vekâletin dava açma, takip ve ahzu kabz yetkisini içerdiği tespit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden sonra düzenlenmiş olduğu görülen dava vekâletnamesinin, ayrıca belirtilmiş olmasaydı dahi ahzu kabz yetkisini haiz bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Vekil, dava takip yetkisine dayanarak, hükmolunan şeyi ilamların icrası yoluyla icra dairesi aracılığı ile ya da makbuz karşılığında icra dairesi dışında tahsil edebilme yetkisine haizdir. Dahası vekil, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 506. Maddesi ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu 171 inci maddesi gereği, üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle, hükmün infazı dahil olmak üzere sonuna kadar takip etmekle yükümlü kılınmıştır.

23.2. 2577 sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca; "… Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemeleri`nin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabi olup, 6352 sayılı Yasanın 58. maddesi ile değişik 2577 sayılı Yasanın 28 inci maddesinin (2) fıkrası ile..  Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar ile her türlü davalarda hükmedilen vekâlet ücreti ve yargılama giderleri, davacının veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirim tarihinden itibaren, birinci fıkrada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yatırılacağı, belirtilen süreler içinde ödeme yapılmaması halinde, genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunacağı belirlenmiştir. Başvuran vekil tarafından 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28/2 maddesindeki prosedüre uyularak, borçlu idareye yazılı şekilde başvurularak, davada vekil eden lehine hükmedilen miktar ile vekâlet ücreti ve yargılama giderinin bildirdiği hesap numarasına yatırılması ile hükmün yerine getirilmesi talep edilmiştir. 

23.3. Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında, İdare tarafından yanlış/fazla alınan vergilerin iadesine yönelik prosedürü düzenleyen, yanlış ya da fazla alındığı anlaşılan verginin mükellefe iade edileceğine yönelik Vergi Usul Kanunu 120 nci maddesi metninin, Kanun kapsamında yapılacak vergi iadelerinin münhasıran mükellefe ödeneceği şeklinde hukuki değerlendirme, temsil ve davaya vekâlete ilişkin genel kanuni düzenlemeler ile İYUK’un, konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktarın, davalı idare tarafından, davacı ya da vekilinin bildireceği banka hesap numarasına, yatırılacağına dair düzenlemesi göz önüne alındığında, kanun metninin bütünü ile lafzı ve ruhuna uygun düşmeyen ve hükmün yasaya konuluş amacına aykırı sonuç doğurabilecek bir yorumlamadır. Vergi idarelerince, vergisel iş ve işlemlerin yerine getirilmesinde, yetkilendirilen işin kapsam ve sınırının açıkça belirlendiği özel vekâletname aranması, bu işlemlerin yükümlülük doğuran işlemler olduğu dikkate alındığında hukuken kabul edilebilir nitelik arz etse de, başvuruya konu edilen talep, vekil edilen mükellef adına vergisel bir işlemin yerine getirilmesine dayalı bir iş niteliğinde değil, mahkeme kararında hükmedilen bir alacağın infazının yerine getirilmesine dayalı bir işlemdir. Bu noktada, idareler tarafından, vergisel işlemlerin yerine getirilmesi için düzenlenmiş bir temsil yetkisi belgesi/ vekâletname içeriğinde aranacak hususlar ile hükmün yerine getirilmesi amacıyla sunulan dava vekâletnamesi içeriğinin tahlilinin birbirine karıştırılmaması önem arz etmektedir. Genel dava vekâletnamesi verilmesi ile güdülen amaç, her dava veya işlem için, yeni bir vekâletname vermek külfetinden kurtulmaktır.  Aksi durumda, hatalı olarak, kanunun aramadığı derecede kapsamlı ve her türlü hukuki işlemi, kanun emretmese dahi içerecek şekilde dava vekâletnameleri düzenlenmesine sebebiyet verilecek ya da taraflar, ilamın infazını sağlamak adına ilamın tarafı olan her bir kamu kurumu ve özel kurumun aradığı içerikte yeniden vekâletname çıkarmak zorunda bırakılacaktır. Nitekim İdare tarafından da atıf yapılan, Merkezi Yönetim Harcama Belgeleri Yönetmeliği ile de vergisel işlemlerden kaynaklı ödemelerin, ahzu kabz yetkisini haiz vekâletname ibrazı ile vekile de yapılabileceği belirlenmiştir. Yönetmeliğin yayımlandığı 31/12/2005 tarihinde, ahzu kabzın özel yetki kapsamında düzenlendiği Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte olduğundan, Yönetmelik ile o tarihte yürürlükte olan Kanunla uyumlu olarak vekile yapılacak ödemelerde, vekâletnamesinde özel bir ahzu kabz yetkisi aranacağı belirlenmiştir. Yukarıda ayrıntılı olarak ifade edildiği üzere, Mer’i 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 01/10/2011 sonrasında yürürlüğe girmiş, bu tarih sonrası düzenlenen vekâletnameler için vekilin alacaklı adına tahsile yetkili olduğunun ayrıca belirtilmesinin gerekmeyeceği, Kanun metni ve yerleşik yargı kararları ile belirlenmiştir. Yönetmelikler, kanuna aykırı hükümler taşıyamayacağından, idarelerin anılan Yönetmelik hükmünü mer’i 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında değerlendirmesi yerinde olacaktır. 

23.4. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, vekilin,  vergi iadesine dayalı mahkeme hükmünün infazının sağlanmasına yönelik, asıl alacak, vekâlet ücreti ve yargılama giderlerinden ibaret alacak kalemlerinin, bildirdiği hesap numarasına ödenmesi başvurusunun, dava vekâletnamesinde, “vergisel alacak tahsiline dair yetki” nin yer almamış olması sebebi ile asıl alacak tutarının vekile ödenemeyeceğine yönelik işlem tesisinin usul ve yasaya uygun olmadığı değerlendirilmiştir. Bu itibarla, vergi idareleri tarafından, mahkemesince hükümle ödenmesine karar verilen alacak kalemlerinin ifasının, 2577 sayılı Yasanın 28 inci maddesinin (2) fıkrasında düzenlenen prosedürle belirlenen usul ve esaslar dahilinde, mevzuata uygun şekilde yerine getirilmesi,  hükmün infazı için başvuruda bulunan avukatın yetkili kılındığına dair vekâletnamede, “vergisel işlemleri gerçekleştirme” hususunda özel yetki aranmaması ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden sonra düzenlenen vekâletnamelerde aksi açıkça belirtilmediği sürece ahzu kabz yetkisinin kullanılabileceği esasına uygun işlem tesis edilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. 

B. İyi Yönetim İlkeleri Yönünden Değerlendirme

24. İyi yönetim ilkelerine 28/03/2013 tarihli ve 28601 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Kamu Denetçiliği Kurumu Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde yer verilmiş olup, idareden istenilen bilgi ve belgelerin süresi içinde ve gerekçeli olarak Kurumumuza gönderildiği anlaşılmıştır.

VI. HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNE İLİŞKİN YASAL MEVZUAT

25. 6328 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, bu Tavsiye Kararının idareye tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde idare tarafından herhangi bir eylem ya da işlem tesis edilmezse (varsa) dava açma süresinden kalan süre işlemeye devam edecek olup Şanlıurfa İdare Mahkemesinde yargı yolu açıktır.

VII. KARAR

Açıklanan gerekçelerle BAŞVURUNUN KABULÜ İLE;

Mahkemesince hükümle ödenmesine karar verilen alacak kalemlerinin ifasının, 2577 sayılı Yasanın 28 inci maddesinin (2) fıkrasında düzenlenen prosedürle belirlenen usul ve esaslar dahilinde, mevzuata uygun şekilde yerine getirilmesi,  hükmün infazı için başvuruda bulunan avukatın yetkili kılındığına dair vekâletnamede, “vergisel işlemleri gerçekleştirme” hususunda özel yetki aranmaması ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden sonra düzenlenen vekâletnamelerde aksi açıkça belirtilmediği sürece ahzu kabz yetkisinin kullanılabileceği esasına uygun işlem tesis edilmesi hususlarında,

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ŞANLIURFA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞINA VE HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞINA, TAVSİYEDE BULUNULMASINA,

6328 sayılı Kanunun 20 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, Gelir İdaresi Başkanlığı Şanlıurfa Vergi Dairesi Başkanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından bu karar üzerine tesis edilecek işlemin, otuz gün içinde Kurumumuza bildirilmesinin zorunlu olduğuna,

Kararın BAŞVURANA, GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ŞANLIURFA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞINA VE  HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞINA tebliğine, 

Türkiye Cumhuriyeti Kamu Başdenetçisi’nce karar verildi.

Şeref MALKOÇ

Kamu Başdenetçisi