T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2018/871
K. 2019/6306
T. 8.10.2019

ORTAKLIK İLİŞKİSİ KURULMADIĞININ TESPİTİ ( Mahkemece Dosyanın Üçüncü Kez Takipsiz Bırakılmış Olması Karşısında Artık Davanın Açılmamış Sayılmasına Karar Verilmesi ve Dosyadan El Çekilmesi Gerekirken Hatalı Şekilde Dosyanın Yenileninceye Kadar İşlemden Kaldırılmasına Karar Verilmesinin Doğru Olmadığı )

MAZERETİN BELGELENDİRİLMEDİĞİ GEREKÇESİYLE REDDİ ( Davacı Vekilinin Beş Celse Arka Arkaya Mazeret Bildirdiği Mazeretini de Belgelendirmediği Gerekçesiyle Mazeretinin Reddi İle Dosyanın Yenileninceye Kadar İşlemden Kaldırılmasına Karar Verildiği/Ancak Mahkemece Dosyanın Üçüncü Kez Takipsiz Bırakılmış Olması Karşısında Artık Davanın Açılmamış Sayılmasına Karar Verilmesi ve Dosyadan El Çekilmesi Gerektiği )

DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASI ( Ortaklık İlişkisi Kurulmadığının Tespiti - Mahkemece Dosyanın Üçüncü Kez Takipsiz Bırakılmış Olması Karşısında Artık Davanın Açılmamış Sayılmasına Karar Verilmesi ve Dosyadan El Çekilmesi Gerekirken Hatalı Şekilde Dosyanın Yenileninceye Kadar İşlemden Kaldırılmasına Karar Verilmesinin Doğru Olmadığı )

6100/m.150

ÖZET : Dava, davalı şirket ile geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ile davalıya ödenen paranın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece devam eden yargılama sürecinde, 18.10.2009 ve 05.03.2009 tarihli celselerde davacı vekilinin mazereti kabul edilmemiş ve dosyanın HMK 150. maddesi uyarınca yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, davacı vekilinin yenileme talebi üzerine davaya kaldığı yerden devam olunmuştur. 03.06.2015 tarihli celsede, ara kararla, davacı vekilinin beş celse arka arkaya mazeret bildirdiği, mazeretini de belgelendirmediği gerekçesiyle mazeretinin reddi ile yine dosyanın HMK'nın 150. maddesi uyarınca yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK'nın 150. maddesinin 6. bendine göre, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemede sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz, aksi halde dava açılmamış sayılır. Bu durumda mahkemece, dosyanın üçüncü kez takipsiz bırakılmış olması karşısında artık davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve dosyadan el çekilmesi gerekirken, hatalı şekilde 03.06.2015 tarihli celsede de dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmadığından, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 25/05/2017 tarih ve 2014/979-2017/505 Sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 08.10.2019 günü hazır bulunan davacı vekili ile davalı vekili dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davalı şirket temsilcilerinin yüksek faiz verileceği ve parasını istediği zaman geri alabileceği taahhüdünde bulunmaları üzerine müvekkilinin belge karşılığında davalılara 22.950 DM (11.734,15EURO) verdiğini, davalıların aynı yöntemle binlerce gurbetçiden nakit para topladıklarını, kısa bir süre sonra müvekkilinin parasını istediğini, ancak bu güne kadar kendisine ödeme yapılmadığını, hisse senetlerinin izinsiz olarak halka arz edildiğini, Kombassan Grubu tarafından yapılan usulsüzlüklerin SPK ve diğer resmi kurum raporlarında açıklandığını, davalılar hakkında çeşitli suçlardan suç duyurusu yapıldığını, müvekkilinin şirket ortağı yapılmasının hukuken mümkün olmadığını, kanuna uygun bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığını, davalı H. B. ile yönetim kurulu üyesi olan diğer davalıların zarardan sorumlu olduklarını ileri sürerek, 11.734,15EURO'nun verildiği tarihten işleyecek yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine ve geçerli bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, zamanaşımı def'i ile birlikte davacının davalı şirketin ortağı olduğunu, ortağın sermaye olarak koyduğu parayı istemesinin mümkün bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya ve tüm dosya kapsamına göre; zamanaşımı def'i ileri sürülmesinin TMK'nın 2. maddesindeki dürüstlük kurallarına aykırı olduğu, davalıların davacıyı aldatma kastıyla hareket ederek haksız fiilde bulundukları, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, davalı şirketler tarafından hazırlanarak SPK'ya gönderilen 09.02.2005 tarihli yazı ekinde yer alan CD'ler içerisinde davacıya ilişkin bilgilere yer verildiği, davacının davalıya CD'de belirtildiği üzere Kombassan İnşaat...A.Ş.ye 11.732,00EURO parayı ödediğinin kabulüyle davanın kısmen kabulüne, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine,11.732,00EURO'nun fiili ödeme günündeki TL ile ödenmesi kaydıyla 3095 Sayılı kanun 4/a maddesi gereğince 15.12.2008 tarihinden itibaren döviz faizi ile tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-) Dava, davalı şirket ile geçerli şekilde ortaklık ilişkisi kurulmadığının tespiti ile davalıya ödenen paranın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece devam eden yargılama sürecinde, 18.10.2009 ve 05.03.2009 tarihli celselerde davacı vekilinin mazereti kabul edilmemiş ve dosyanın HMK 150. maddesi uyarınca yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, davacı vekilinin yenileme talebi üzerine davaya kaldığı yerden devam olunmuştur. 03.06.2015 tarihli celsede, ara kararla, davacı vekilinin beş celse arka arkaya mazeret bildirdiği, mazeretini de belgelendirmediği gerekçesiyle mazeretinin reddi ile yine dosyanın HMK'nın 150. maddesi uyarınca yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. 6100 Sayılı HMK'nın 150. maddesinin 6. bendine göre, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemede sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz, aksi halde dava açılmamış sayılır. Bu durumda mahkemece, dosyanın üçüncü kez takipsiz bırakılmış olması karşısında artık davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve dosyadan el çekilmesi gerekirken, hatalı şekilde 03.06.2015 tarihli celsede de dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmesi doğru olmadığından, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.

2-) Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.10.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞIOY

Usul hukukumuzda ara kararları, yargılamaya son vermeyen, tersine ilerletmeye yarayan nitelikteki kararlar olarak tanımlanmıştır. Bütün bu kararların ortak niteliği, hakimin ara kararı ile davadan elini çekmeyip davaya devam etmesidir. Kural olarak, mahkeme, verdiği ara kararından, gerek tarafların başvurusu ve gerekse de re'sen hareket etmek suretiyle, dava nihai hükümle sonuçlanmadan önce dönebilir. Çünkü kural olarak ara kararları ile taraflardan biri yararına usulen kazanılmış hak doğmuş olmaz. Bunun istisnası ise, ara kararı ile bir taraf yararına usuli kazanılmış hak doğmuş olmasıdır. Bu nitelikteki ara kararlarından dönülemez.

Bu açıklamalardan sonra, dava dosyası incelendiğinde, yargılamanın atılı olduğu 3.6.2015 tarihli celse için davacı vekilince dilekçeyle mazeret bildiriminde bulunulduğu, dilekçede mesleki mazeret olarak takdim edilen mahkeme isimlerinin ve esas numaralarının belirtilmiş olduğu, buna karşın mahkemece aynı oturumda verilen bir numaralı ara kararı ile söz konusu mazeretin belgelendirilmediğinden bahisle reddedildiği, iki numaralı ara kararı ile de taraflarca takip edilmeyen dosyanın işlemden kaldırıldığı, daha sonra davacı yanın başvurusu ve mazeretini belgelendirmesi üzerine gerek mazeretin reddine ilişkin ara kararından ve gerekse de işlemden kaldırma kararından rücu ederek yargılamaya devamla esas bakımından hüküm kurulduğu görülmektedir.

Bu durumda, temyiz incelemesinde, yöntemsel olarak, öncelikle, mazeretin reddine ilişkin ara kararından dönülüp dönülemeyeceğinin belirlenmesi gerekecektir. Çünkü, dosyanın işlemden kaldırılması ve buna ilişkin olarak kurulan ara karar, doğrudan mazeretin reddine ilişkin ara kararına ve davalı yanın davayı takip etmeyeceklerine ilişkin beyanına bağlıdır. Bu açıdan, mazeretin reddi ile karşı tarafça doğrudan bir usuli kazanım elde edilmiş olduğundan söz edilemez. Bir başka açıdan bakıldığında, mahkemece mazeretin yerinde görülmesi halinde, dosyanın işlemden kaldırılması gibi bir ara kararının kurulması söz konusu olamayacağı için mazeretin reddine ilişkin ara kararın, tek başına, davalı yararına usuli kazanılmış hak olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Şu halde, o tarih itibariyle henüz nihai hüküm de verilmemiş bulunmasına göre, mazeretin reddine ilişkin ara karardan dönülebilmesi mümkün olup savunma hakkının tesisi bakımından, mahkemece, öncelikle bu ara karardan rücu edilerek yargılamaya devam olunmasında usule aykırı bir durum bulunmadığı kanısındayım.

Daire çoğunluğunca, işin müzakeresinde, bu yöntemin benimsenmemesi yerinde olmamış, bozma kararına da yansıdığı üzere, ara kararından dönülmesinin haklı nedenlere dayalı olup olmadığının tartışılmasına da engel teşkil etmiştir.

Tüm bu nedenlerle, Daire çoğunluğunun yerinde olmayan inceleme yöntemine dayalı olarak oluşturduğu bozma düşüncesine katılamıyorum.

kazanci.com.tr