Olaylar

Öğretmen olan başvurucu şüphe üzerine durdurulmuş, kimlik kontrolü sırasında görevli polisler ile başvurucu arasında tartışma yaşanmıştır. Başvurucu, polis ekibince önce hastaneye, darp ve cebir izine rastlanmadığı şeklinde hakkında geçici rapor düzenlendikten sonra da polis merkezine götürülmüştür. Taraflar birbirlerinden şikâyetçi olmuştur.

Muayene edilmeden hakkında rapor düzenlendiğini iddia eden başvurucu, talebi üzerine hastaneye sevk edilmiş, buradaki muayenesinin ardından tanzim edilen raporda başvurucunun vücudunun çeşitli yerlerinde sıyrıklar tespit edildiği belirtilmiştir. Adli Tıp kurumunca düzenlenen raporda ise başvurucunun yumuşak doku lezyonlarına neden olan yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikte olduğu bildirilmiştir.

Soruşturma kapsamında tarafların ifadesi alınmış, kolluk görevlileri tarafından olay yerini gören MOBESE kameraları görüntüleri incelenmiş ve kamera açısı nedeniyle görüntü elde edilemediği tespit edilmiştir.

Kolluk fezleke düzenleyerek dosyayı Savcılığa intikal ettirmiştir. Savcılık, fezlekede müşteki olarak belirtilen polis memurunu kasten yaralama suçu yönünden şüpheli olarak kaydını yapmak suretiyle soruşturmaya dâhil etmiştir. Taraflardan hiçbirinin ifadesi Savcılık tarafından alınmamıştır.

Savcılık şüpheli polis memuru hakkında kasten yaralama suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başvurucunun karara itirazı Sulh Ceza Hakimliğince kesin olarak reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, kimlik kontrolü uygulaması sırasında kolluk kuvvetlerinin cebir ve şiddetine maruz kaldığını, şikâyetinin kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile sonuçlandığını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Devlet bireyin maddi ve manevi varlığını her türlü tehlikeden, tehditten ve şiddetten korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülük devlete, kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir.

Başvurucu, polis memurlarına kimliğini verdikten sonra polis memurları ile çıkan tartışma sırasında memurlardan birinin kendisini darp ettiğini ileri sürmüş, olaya tanıklık ettiğini düşündüğü üç kişinin ismini ifadesi sırasında bildirmiş ancak Savcılık söz konusu tanıkların ifadesine başvurmamıştır.

Savcılıkça verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda söz konusu tanıkların ifadelerine neden başvurulmadığı konusunu açıklığa kavuşturabilecek bir gerekçeye rastlanmamıştır.

Adli muayene raporlarındaki yaralanma bulguları ve aynı olay nedeniyle başvurucu aleyhine açılan kamu davasında mahkeme huzurunda ifade veren tanık beyanları başvurucunun polislerin fiziki saldırısına maruz kaldığı iddialarını destekler mahiyettedir.

Somut olayın gerçekleşme koşulları dikkate alındığında öğretmen olan başvurucuya okul çıkış saatinde ve meslektaşlarının da tanıklık edebileceği şekilde kolluk görevlileri tarafından gerçekleştirilen muamelenin belli bir ağırlık derecesinde olduğu ve olayda Anayasa'nın gerektirdiği asgari ağırlık eşiğinin aşıldığı tespit edilmiştir.

Öte yandan başvurucu hakkında düzenlenen ilk doktor raporunda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiş olmasına rağmen başvurucunun isteği üzerine aynı gün içinde alınan raporda başvurucuda meydan gelen ekimoz ve sıyrıkların kayıtlı olduğu görülmüştür. Çelişkili doktor raporlarıyla desteklenmesi nedeniyle başvurucunun araştırılmaya değer açık şikâyeti karşısında ilgili doktor hakkında soruşturmaya başlandığına dair herhangi bir bilgi veya belge soruşturma dosyasında bulunmamaktadır.

Olayın gerçekleşme koşullarının ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için Savcılıkça tanık ifadelerine başvurulmaması, polis tutanağında yer alan çelişkilerin giderilememiş olması ve şikâyet edilen doktor hakkında soruşturma yürütüldüğüne dair bir bilginin bulunmaması gözetildiğinde soruşturmanın tam ve etkin şekilde yürütülmediği sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının hem maddi ve hem de usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 9/7/2020 Tarihli ve 2016/31718 Başvuru Numaralı Kararı