T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2019/8-155
K. 2021/645
T. 16.12.2021

SAHTE KREDİ KARTI KULLANMA SURETİYLE YARAR SAĞLAMA SUÇU ( İddianamede Sanığın Oluşturduğu Sahte Kimlik ile Katılan Bankaya Müracaat Ederek Sahte Kredi Kartı Aldığı Kredi Kartının Düzenlenmesi İşlemlerinin ise Diğer Katılan Adına Yapıldığının Belirlendiği - Delil Olarak Şikâyet Dilekçesinin Gösterildiği Buna Karşın Sahte Kredi Kartının Sanık Tarafından Kullanılarak Yarar Sağlandığına İlişkin Bir Anlatım Bulunmadığı/Sanığın Eyleminin Sahte Kredi Kartı Üretme Suçuna İlişkin Olduğu ve Bu Suçtan Yargılama Yapılarak Hüküm Kurulması Gerektiği )

İDDİANAMEDE YER ALMAYAN SUÇTAN HÜKÜM KURULMASI ( Sanık Hakkında Düzenlenen İddianamede Suça Konu Sahte Kredi Kartının Sanık Tarafından Kullanılarak Yarar Sağlandığına İlişkin Bir Anlatımın Bulunmadığı - Sanığın İddianameye Konu Eyleminin Sahte Kredi Kartı Üretme Suçuna İlişkin Olduğu ve Sanık Hakkında Bu Suçtan Yargılama Yapılarak Hüküm Kurulması Gerektiği/Davaya Konu Edilmeyen ve Sahte Kredi Kartı Kullanmak Suretiyle Yarar Sağlama Suçundan Yargılama Yapılarak Açılmayan Davadan Hüküm Kurulmasının Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )

SAHTE KREDİ KARTI ÜRETME SUÇU ( Sahte Kredi Kartı Kullanma Suretiyle Yarar Sağlama Suçu - Hükümde Sanığın İddianameye Konu Eyleminin Sahte Kredi Kartı Üretme Suçuna İlişkin Olduğu ve Sanık Hakkında Bu Suçtan Yargılama Yapılarak Hüküm Kurulması Gerektiğinin Gözetilmemesinin İsabetsiz Olduğu )

5237/m.245/2-3

5271/m.225

ÖZET : Dava, sahte kredi kartı kullanma suretiyle yarar sağlama suçuna ilişkindir.

Sanık hakkında düzenlenen bahse konu iddianamede sanığın, oluşturduğu sahte kimlik ile katılan bankaya müracaat ederek sahte kredi kartı aldığı, bu kredi kartının düzenlenmesine ilişkin işlemlerin ise diğer katılan adına yapıldığı belirtildikten sonra bu olayın delillerinden biri olarak şikâyet dilekçesinin gösterildiği, buna karşın suça konu sahte kredi kartının sanık tarafından kullanılarak yarar sağlandığına ilişkin bir anlatım bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın iddianameye konu eyleminin TCK'nın 245/2. maddesinde düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçuna ilişkin olduğu ve sanık hakkında bu suçtan yargılama yapılarak hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden davaya konu edilmeyen ve aynı maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen sahte kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlama suçundan yargılama yapılarak açılmayan davadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu kabul edilmelidir. Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.

DAVA : Sanık İ. A. B.'un sahte kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlama suçundan TCK'nın 245/3, 43/1, 62, 52/2-4 ve 53/1. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 1.240 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve hak yoksunluğuna ilişkin Bakırköy 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 12.03.2015 tarihli ve 817-128 Sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 14.05.2018 tarih ve 25422-5243 sayı ile;

"Sanığın sahte kredi kartı kullanma suretiyle yarar sağlama eylemine ilişkin zamanaşımı süresi içinde TCK'nın 245/3, 43/1. maddeleri uyarınca dava açılması mümkün görülmüştür.

5271 Sayılı CMK'nın 225/1. maddesinde öngörülen düzenlemeye göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilebileceği; iddianamedeki anlatım ve nitelendirmeye göre, sanık hakkında sahte kredi kartı üretmek suçundan dava açılması karşısında, açılan dava ile ilgili hüküm kurulması gerekirken, CMK'nın 225. maddesine aykırı şekilde dava konusu edilmeyen sahte üretilen kredi kartını kullanmak suçundan hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bakırköy 11. Asliye Ceza Mahkemesi ise 30.11.2018 tarih ve 375-886 sayı ile;

"Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 05.12.2011 tarihli, 2011/56899 esas sayılı iddianamesinin suç bölümünde; sanık hakkında sahte banka veya kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlama suçunun belirtildiği,

Sevk maddesinde de TCK'nın sahte kredi kartı kullanılmasını düzenleyen 245/3. maddesinin gösterilmesi suretiyle dava açıldığı,

İddianamenin anlatım bölümünde; sanığın F.Y. ismi ile hesap açtırıp kredi kartı aldığının, işlemlerin F.Y. adı ile yapıldığının belirtilmesinin yanı sıra eylemle ilgili olarak şikâyet dilekçesine de atıfta bulunulduğu, 15.02.2010 tarihli katılanlar vekilinin verdiği şikâyet dilekçesinde, 3 numaralı kısımda sahte kimlikle çıkartılan kredi kartının kullanıldığının iddia edilmesi, kredi kartı kullanılması bakımından iddianame muhteviyatının da yeterli olduğu anlaşıldığından Yargıtay 8. Ceza Dairesinin bozmaya ilişkin kısmına uyulmasına yer olmadığı," gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.01.2019 tarihli ve 2862 Sayılı "onama" istekli tebliğnamesi ile dosya, 6763 Sayılı Kanun'un 36. maddesiyle değişik CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 04.03.2019 tarih ve 1046-3041 sayı ile; Yerel Mahkeme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

KARAR : Sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan verilen ret kararı Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sahte kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; iddianamedeki anlatıma göre sanık hakkında sahte kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlama suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 05.12.2011 tarihli ve 56899-19004 Sayılı iddianamesinde suç adının "Sahte Banka veya Kredi Kartı Kullanmak Suretiyle Yarar Sağlama", sevk maddelerinin "TCK'nın 245/3 ve 53/1" olarak gösterildiği, anlatım kısmının da;

"Müştekiye ait nüfus cüzdanını ele geçiren şüphelinin, nüfus cüzdanında müştekiye ait fotoğrafı söküp kendi fotoğrafını yapıştırmak sureti ile sahte nüfus cüzdanı düzenlediği, daha sonra bu sahte cüzdanı kullanarak İş Bankası Bakırköy Çarşı Şubesi'nde F.Y. ismi ile hesap açtırıp kredi kartı aldığı, işlemlerin F.Y. adı ile yapıldığı,

Şikâyet dilekçesi, şüpheli ifadesi, olaya ilişkin tutanaklar, banka evrakı sureti, bilirkişi raporu suretleri, nüfus adli sicil kaydı ve tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmış olup,

Şüphelinin aynı yöntemle müşteki adına telefon abonelik işlemi yapmasına ilişkin olarak şüpheli hakkında Beykoz Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açılmış olup, iddianame örneği soruşturma evrakında mevcuttur.

Şüphelinin eşi olan F. B. isimli kişi 11.03.2010 tarihli ifadesinde eşi olan şüphelinin eve gelerek müştekinin nüfus cüzdanında bulunan fotoğrafın yerine kendi fotoğrafını yapıştırdığını, sonraki tarihlerde F.Y. adına kendi adreslerine banka, GSM şirketi, Telekom'dan faturalar geldiğini, bunun üzerine sahte nüfus cüzdanını sobada yaktığını beyan etmiştir.

Banka evrakında müştekinin adresi ve iletişim bilgisi olarak belirtilen Beykoz adresi şüphelinin adresi olup irtibat kurulacak kişi olarak da şüphelinin eşinin ismi banka evrakında yazılıdır.

Şüphelinin müsnet suçtan yargılamasının yapılarak sevk maddesine göre cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur." şeklinde olduğu anlaşılmaktadır.

Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 Sayılı CMK'nın 170. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanun'un dava tarihi itibarıyla yürürlükte olan 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

CMK'nın 225. maddesinde; "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir." hükmü bulunmaktadır. Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.

Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide "davasız yargılama olmaz" ve "yargılamanın sınırlılığı" olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.

Yine CMK'nın 226. maddesinde ise "Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.

Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır." hükmü getirilmiştir.

Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK'nın 225. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK'nın 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını "yargılamanın sınırlılığı" ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hâllerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilen eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması hâlinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.

Gelinen bu aşamada uyuşmazlık konusu ile ilgili olduğu ölçüde TCK'nın 245. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçu ile üçüncü fıkrasında düzenlenen sahte kredi kartının kullanılması suretiyle yarar sağlama suçu üzerinde durulması gerekmektedir.

TCK'nın “Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması” başlıklı 245. maddesi;

"1- Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne surette olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır.

2-) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde iken,

08.07.2005 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 Sayılı Kanun'un 27. maddesiyle;

"(1) Başkasına ait bir banka veya kredi kartını, her ne suretle olursa olsun ele geçiren veya elinde bulunduran kimse, kart sahibinin veya kartın kendisine verilmesi gereken kişinin rızası olmaksızın bunu kullanarak veya kullandırtarak kendisine veya başkasına yarar sağlarsa, üç yıldan altı yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Başkalarına ait banka hesaplarıyla ilişkilendirilerek sahte banka veya kredi kartı üreten, satan, devreden, satın alan veya kabul eden kişi üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(3) Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartını kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayan kişi, fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, dört yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4) Birinci fıkrada yer alan suçun;

a-) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b-) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın,

c-) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz." olarak değiştirilmiş,

19.12.2006 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 Sayılı Kanun'un 11. maddesiyle de; "(5) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerle ilgili olarak bu Kanunun malvarlığına karşı suçlara ilişkin etkin pişmanlık hükümleri uygulanır." fıkrası eklenmek suretiyle madde son hâlini almıştır.

Anılan maddenin ikinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç söz konusu olup buna göre; sahte banka veya kredi kartının üretilmesi, sahte üretilmiş banka veya kredi kartının sahte olduğu bilinerek satılması, devredilmesi, satın alınması ya da kabul edilmesi şeklinde belirlenen seçimlik hareketlerden en az birisinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bir banka veya kredi kartının üretilmesi, tamamen yeni bir kart oluşturulması, kartın kopyalanması veya çoğaltılması şeklinde karşımıza çıkabilmektedir. Satmak, banka veya kredi kartını belli bir bedel veya değer karşılığı alıcıya vermek; satın almak, belli bir bedel karşılığı banka veya kredi kartını almak; devretmek, banka veya kredi kartını belli bir bedel almaksızın başkasına vermek; kabul etmek ise banka veya kredi kartını belli bir bedel ödemeksizin almak anlamlarına gelir.

TCK'nın 245/2. maddesindeki suçun oluşumu için kartın sahte olarak düzenlenmesi eyleminin fail tarafından gerçekleştirilmesine gerek yoktur. Failin sahte belgelerle başvurarak, başkası veya olmayan bir kimse adına bankaya kart düzenletmesi durumu da, bu fıkradaki üretim tabiri içinde değerlendirilecek ve diğer unsurların varlığı hâlinde bahsedilen suç oluşacaktır (O. Yaşar-H. Tahsin Gökcan-M. Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s. 7348.).

Bu fıkrada düzenlenen suç bir tehlike suçu olup belirtilen seçimlik hareketlerle elde edilen banka veya kredi kartının aynı zamanda kullanılmasına gerek yoktur.

TCK'nın 245. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartının kullanılması suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlama suçu düzenlenmiştir. Burada sözü edilen yararın, suçun işleniş şekli de göz önünde bulundurulduğunda “ekonomik” bir yarar olacağı söylenebilir. Bu fıkradaki suçun oluşması için ilk şart, banka veya kredi kartının sahte olarak üretilmiş veya üzerinde sahtecilik yapılmış olmasıdır. Bu fıkranın uygulanabilmesi için, sahte kartın kullanılmış olması da gerekir. Suçun tamamlanması için failin bu kullanımla, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması gerekir (O. Yaşar-H. Tahsin Gökcan-M. Artuç, a.g.e., s. 7350-7351.).

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 05.12.2011 tarihli ve 56899-19004 Sayılı iddianamesinde her ne kadar suç adı "Sahte Banka veya Kredi Kartı Kullanmak Suretiyle Yarar Sağlama", sevk maddeleri "TCK'nın 245/3 ve 53/1" olarak gösterilmiş ise de CMK'nın 225. maddesi uyarınca iddianameye konu olan fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı olmayan mahkemenin hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yaparak hüküm verebileceği, bu nedenle de kovuşturma aşamasının sınırlarını belirleyen iddianamede yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanmasının zorunlu olduğu, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması ve davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulmasının ise kanuna açıkça aykırılık oluşturacağı cihetle; sanık hakkında düzenlenen bahse konu iddianamede sanığın, oluşturduğu sahte kimlik ile katılan bankaya müracaat ederek sahte kredi kartı aldığı, bu kredi kartının düzenlenmesine ilişkin işlemlerin ise katılan F.Y. adına yapıldığı belirtildikten sonra bu olayın delillerinden biri olarak şikâyet dilekçesinin gösterildiği, buna karşın suça konu sahte kredi kartının sanık tarafından kullanılarak yarar sağlandığına ilişkin bir anlatım bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın iddianameye konu eyleminin TCK'nın 245/2. maddesinde düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçuna ilişkin olduğu ve sanık hakkında bu suçtan yargılama yapılarak hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden davaya konu edilmeyen ve aynı maddenin üçüncü fıkrasında düzenlenen sahte kredi kartı kullanmak suretiyle yarar sağlama suçundan yargılama yapılarak açılmayan davadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın iddianameye konu eyleminin TCK'nın 245/2. maddesinde düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçuna ilişkin olduğu ve sanık hakkında bu suçtan yargılama yapılarak hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1-) Bakırköy 11. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 30.11.2018 tarihli ve 375-886 Sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığın iddianameye konu eyleminin TCK'nın 245/2. maddesinde düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçuna ilişkin olduğu ve sanık hakkında bu suçtan yargılama yapılarak hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

2-) Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 16.12.2021 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

kazanci.com.tr