T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2018/409
K. 2019/5485
T. 17.9.2019

SİNEMA FİLMLERİNİN İZİNSİZ YAYINLANMASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT İSTEMİ ( Olayda FSEK'in 4110 ve 4630 Sayılı Kanunlarla Değişmesinden Önceki ve Sonraki Hükümlerin Birlikte Değerlendirileceği - 4110 Sayılı Kanun ile Değişiklikten Önceki FSEK 8. Maddesi Uyarınca Sinema Eserlerinin Eser Sahibi İçin Koruma Süresi 20 Yıl ile Sınırlı İken 4630 Sayılı Kanun ile Sinema Eserleri Hakkındaki Uzatılmış Koruma Süresinin Eser Sahiplerine Avdet Etmesi Neticesinde Davalı Şirketin Halen Eserler Üzerinde Eser Sahipliği Hakkı Bulunduğu )

KANUN DEĞİŞİKLİĞİNDEN ÖNCE MEYDANA GETİRİLEN FİLMLER ( 4110 Sayılı Kanun ile Yapılan Değişiklikten Önce Meydana Getirilen Dava Konusu Filmlerde O Tarihler İtibariyle İcracı Sanatçı Hakları Mevcut Olmadığı - Yapımcı/Eser Sahibi Olan Davalı ile Davacıların Murisi Olan Arasında Akdedilen Sözleşme Kural Olarak Belirli Bir Sonucun Taahhüt Edildiği İş Görme Sözleşmesi Niteliği Taşıdığı/Bu Sözleşmelerin de Kural Olarak Eser Sözleşmesi Niteliğinde Olduğu )

İCRACI SANATÇININ HAKLARI ( İcracı Sanatçının Ancak Eser Sahibinin İzniyle Gerçekleştirdiği İcrası Üzerinde Komşu Hak Sahipliği Olduğu - İcracı Sanatçıların Haklarını Uygun Bir Bedel Karşılığında Sözleşme ile Yapımcıya Devredebileceği )

ESER ÜZERİNDEKİ HAKLARIN DEVRİ ( Sinema Eserlerinin Meydana Getirilmesi Esnasında Taraflar Arasında Yazılı Bir Sözleşme Olmamakla Birlikte Davalı Şirket/Film Yapımcıları ile Davacıların Murisinin Başrol Oyunculuğuna İlişkin Şifahi Sözleşme Taraflarca İfa Edilerek Sinema Filmlerinin Meydana Getirildiği - Artık Murisin Sahip Olduğu Mali Hakları Davalıya Uygun Bir Bedel Karşılığında Sözleşme ile Devrettiği/Davalının Aynı Zamanda Eser Sahibi Olduğu ve Hakkının da 70 Yıl Süre ile Koruma Altında Bulunduğu )

YAPIMCININ ESER ÜZERİNDEKİ HAKKI ( Olayda Eser Sahibi Olan Davalının 5846 Sayılı FSEK Uyarınca Sahip Olduğu Eserlerin Çoğaltılması Dağıtılması Temsil ve Umuma İletimden Oluşan Mali Haklarına Dayalı Olarak Eserler Üzerindeki Mutlak Hak Sahipliği Kapsamında Tasarruf Yetkisi Bulunduğu - Murisin Mirasçısı Olan Davacıların Eser Sahibine Karşı Bu Filmlerin Sinema Salonu Dışındaki Gösterimleri Nedeniyle FSEK 80/1 Uyarınca Mali Hak İhlali ya da Elde Edilen Kazançtan Sözleşmeye Dayalı Olarak Uygun Bir Bedel Talep Hakkı Bulunmadığı )

HUKUKA AYKIRI KULLANIM ( Davalının Gerek Yapımcısı Olduğu Gerekse Mali Haklarını Eser Sahibi Olan Diğer Film Yapımcılarından Usulüne Uygun Biçimde Devraldığı Filmler Yönünden Hukuka Aykırı Bir Kullanımından Söz Edilemeyeceği - Muris Mirasçılarının inema Eserlerini Eser Sahipliğinin Kendisine Tanıdığı Mutlak ve Yasal Haklar Kapsamında Kullanan Davalıdan İcracı Sanatçı Olarak Komşu Hak Sahipliğinden Doğan Bir Hak Talebinde Bulunamayacağı/Davanın Kısmen Kabulüne Karar Verilmiş Olması Hatalı Olup Hükmün Bozulması Gerektiği )

5846/m. 8, 80

818/m. 355

6098/m. 470

ÖZET : Dava, davacıların murisinin icracı sanatçı olarak yer aldığı dava konusu sinema filmlerinin davalı tarafından TV ve diğer umuma iletim kanalları kullanılarak izinsiz yayınlanmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Olayın çözümünde FSEK'in 4110 ve 4630 Sayılı kanunlar ile değişikliğinden önceki ve sonraki hükümlerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. 4110 Sayılı Kanun ile değişiklikten önceki FSEK 8. maddesi uyarınca sinema eserlerinin eser sahibi için koruma süresi 20 yıl ile sınırlı iken, 4630 Sayılı Kanun ile sinema eserleri hakkındaki uzatılmış koruma süresinin eser sahiplerine avdet etmesi neticesinde dava konusu filmlerin yapımcısı/mali haklarını devralanı olan davalı şirket halen söz konusu eserler üzerinde eser sahipliği hakkına sahip bulunmaktadır.

4110 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce meydana getirilen dava konusu filmlerde o tarihler itibariyle icracı sanatçı hakları mevcut olmadığından; yapımcı/eser sahibi olan davalı ile davacıların murisi olan arasında akdedilen sözleşme kural olarak belirli bir sonucun taahhüt edildiği iş görme sözleşmesi niteliği taşımaktadır. Bu sözleşmeler de kural olarak eser sözleşmesi niteliğindedir.

İcracı sanatçının ancak eser sahibinin izniyle gerçekleştirdiği icrası üzerinde komşu hak sahipliği vardır. İcracı sanatçılar haklarını uygun bir bedel karşılığında sözleşme ile yapımcıya devredebilirler. Dava konusu sinema eserlerinin meydana getirilmesi esnasında taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmamakla birlikte, davalı şirket/film yapımcıları ile davacıların murisinin başrol oyunculuğuna ilişkin şifahi sözleşme taraflarca ifa edilip söz konusu sinema filmleri meydana getirildiğine göre, artık murisin sahip olduğu mali hakları davalı yapımcıya/devralana uygun bir bedel karşılığında sözleşme ile devrettiği ve davalı yapımcının/devralanın aynı zamanda eser sahibi olduğu, eser üzerindeki hakkının da 70 yıl süre ile koruma altında bulunduğunun kabulü gerekir.

Olayda, eser sahibi olan davalının 5846 Sayılı FSEK uyarınca sahip olduğu eserlerin çoğaltılması, dağıtılması, temsil ve umuma iletimden oluşan mali haklarına dayalı olarak dava konusu eserler üzerindeki mutlak hak sahipliği kapsamında tasarruf yetkisi bulunduğundan murisin mirasçısı olan davacıların eser sahibine karşı bu filmlerin sinema salonu dışındaki gösterimleri nedeniyle FSEK 80/1 uyarınca mali hak ihlali ya da elde edilen kazançtan sözleşmeye dayalı olarak uygun bir bedel talep hakkı bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalının, gerek yapımcısı olduğu gerekse de mali haklarını eser sahibi olan diğer film yapımcılarından usulüne uygun biçimde devraldığı filmler yönünden hukuka aykırı bir kullanımından söz edilemeyeceği gibi, muris mirasçılarının dava konusu sinema eserlerini eser sahipliğinin kendisine tanıdığı mutlak ve yasal haklar kapsamında kullanan davalıdan icracı sanatçı olarak komşu hak sahipliğinden doğan bir hak talebinde bulunamayacağı gözetilmeksizin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması hatalı olup, hükmün bozulması gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 02/09/2016 tarih ve 2013/145 E.- 2016/137 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 11/10/2017 tarih ve 2016/71 E.- 2017/3073 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili ve ihbar olunan vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 17.09.2019 günü hazır bulunan davacılar ...,... ve ... vekili , davalı ... Video Dijital Görüntü Sis. Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili; müvekkillerinin murisi......'ın oyunculuğunu üstlendiği isimleri tek tek sayılan (45) adet filmin yapımcısı olan davalının halen başta Televizyon kanallarına olmak üzere filmlerin satışı yapılarak gelir elde ettiğini, cd ve dvd olarak da sattığını, murisin bu filmlerdeki rolünden dolayı sadece sinema gösterimi için ücret aldığını, FSEK'nun 80. maddesi gereğince eser sahibi ve bağlantılı haklar kapsamında icracı sanatçı sıfatıyla sahip olduğu haklar karşılığında bugüne kadar kendisine yahut ölümünden sonra mirasçılarına hiçbir ödeme yapılmadığını, FSEK 80. maddesi hükmü gereği, icracı sanatçının filmler üzerinde eser sahibinin yanında komşu haklara sahip olduğunu, aynı Kanunun 52. maddesi hükmü gereği, eserlerden doğan hakların kullanımının ancak yazılı olarak devredilmesi ile mümkün olabildiğini, dava konusu filmlerden elde edilen gelirlerde sinema gösterimi dışında elde edilen gelirlerin de dikkate alınması gerektiği ve icracı sanatçıya da bu kapsamda ödeme yapılması gerektiğini, hesaplanan payın (3) katı tutarı tazminata hükmedilmesini, dava konusu filmlerin televizyonlarda gösterilmesinden kaynaklanan haklar karşılığı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000.- TL filmlerin sinema ve televizyon kanalları dışında satışından doğan haklar karşılığında sağlanan gelirlerden dolayı da 10.000.- TL olmak üzere 30.000.- TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davacıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını, davaya konu 45 adet filmin 1995 yılı öncesine ait ve FSEK'in 8.maddesiyle düzenlenen "sinema eseri' kapsamında olduğunu, davacıların “kanunların geriye yürümezliği" ya da "hukuk güvenliği ilkesine“ aykırı olacak şekilde sonraki tarihli bir kanun değişikliğinden hareketle geçmişe yönelik talepte bulunduklarını, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını ve Medeni Kanunun 2. maddesiyle düzenlenen "dürüstlük kuralı" ile bağdaşmadığını, 4110 Sayılı kanun ile yapılan değişiklikten önce meydana getirilen filmlerde o tarihler itibariyle icracı sanatçı hakları mevcut olmadığını, murisin şifai sözleşme ile oyunculuk haklarını davalıya devretmesi ve davalının aynı zamanda eser sahibi olması nedeniyle FSEK 27 son maddesi uyarınca, eserin 70 yıl süre ile koruma altında bulunduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; 12/06/1995 tarihinden önce meydana getirilen sinema eserlerinde eser sahipliğinin yapımcıya ait olduğu ve davacıların murislerinden dolayı tazminta talep etme haklarının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre; TV kanalındaki kullanımla davalının ilgisi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararın bu farklı gerekçeyle doğru olduğu, dvd ve cd şeklindeki kullanımlar nedeniyle tazminat talebine gelince, ilk derece mahkemesince alınan raporlar yetersiz olduğundan yeni bir heyetten rapor ve ek rapor alınarak, dava konusu satışlar 2003-2013 dönemine ilişkin olup bandrol adedi ve %10 telif bedebli üzerinden yapılan hesaplamaya göre 347.668 TL tazminat tespit edildiği, FSEK 68. madde uyarınca 3 katı 1.043,052 TL olduğu ancak taleple bağlı kalınacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle taleple sınırlı olarak 10.000,00 TL'nin davalıdan alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili ve ihbar olunan vekili temyiz etmiştir.

1-) İhbar olunan Gülşah Bir Video ve Film Yapım ve Dağıtım Sanat Ürünleri İşletmesi Ltd. Şti. vekilinin 11.12.2017 tarihli temyiz dilekçesinin temyiz defterine kaydedilmediği, ihbar olunana karşı husumet yöneltilerek açılan bir dava da bulunmadığı ve mahkemece verilen kararda da ihbar olunan sıfatı ile karar başlığında gösterilmiş olup, aleyhine herhangi bir hüküm de tesis edilmediğinden, süresinde usulünce yapılmış temyiz istemi bulunmadığı gibi, hükmü temyiz etmekte hukuki yararı da olmadığından ihbar olunan vekilinin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

2-) Dava, davacıların murisi...'ın icracı sanatçı olarak yer aldığı dava konusu sinema filmlerinin davalı tarafından TV ve diğer umuma iletim kanalları kullanılarak izinsiz yayınlanmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup Bölge Adliye Mahkemesince mahkemece TV kanalındaki kullanımla davalının ilgisi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kararın bu farklı gerekçeyle doğru olduğu, dvd ve cd şeklindeki kullanımlar nedeniyle tazminat talebine gelince davanın kısmen kabulüyle taleple sınırlı olarak 10.000,00 TL'nin davalıdan alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir.

Uyuşmazlık konusu sinema eserleri 4110 Sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden önce meydana getirildiğinden, söz konusu eserlerde başrol oyuncusu olarak yer alan davacıların murisi...'ın başlangıçta icracı sanatçı olarak komşu hak sahipliği bulunmamakla birlikte, 4110 Sayılı Kanun ile değişik 5846 Sayılı FSEK'in 80. maddesiyle icracı sanatçılara tanınan haklar, aynı Kanun'un 21/02/2001 tarih ve 4630 Sayılı Kanun ile değişik ek 2. maddesi uyarınca 12/06/1995'ten önceki icraları da kapsadığından, davacıların murisi... davada bahsi geçen sinema eserlerinde icracı sanatçı olarak 5846 Sayılı FSEK'in 80. maddesi uyarınca komşu hak sahibi olmuştur.

Öte yandan, uyuşmazlık konusu sinema eserlerinin yapımının tamamlandığı 12/06/1995 tarihinden önce yürürlükte bulunan 5846 Sayılı FSEK 8. maddesi uyarınca da bir sinema eserinin sahibi onu imal ettirendir. Dolayısıyla, 5846 Sayılı FSEK uyarınca eser sahibine tanınan mali ve manevi hak ve yetkileri herhangi bir sözleşme veya izne tabi olmaksızın elde eder. Bu bakımdan, somut olayın çözümünde FSEK'in 4110 ve 4630 Sayılı kanunlar ile değişikliğinden önceki ve sonraki hükümlerin birlikte değerlendirilmesi gerekir.

4110 Sayılı Kanun ile değişiklikten önceki FSEK 8. maddesi uyarınca sinema eserlerinin eser sahibi için koruma süresi 20 yıl ile sınırlı iken, 4630 Sayılı Kanun ile sinema eserleri hakkındaki uzatılmış koruma süresinin eser sahiplerine avdet etmesi neticesinde dava konusu filmlerin yapımcısı/mali haklarını devralanı olan davalı şirket halen söz konusu eserler üzerinde eser sahipliği hakkına sahip bulunmaktadır.

Yukarıda da açıklandığı üzere, 4110 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce meydana getirilen dava konusu filmlerde o tarihler itibariyle icracı sanatçı hakları mevcut olmadığından; yapımcı/eser sahibi olan davalı ile davacıların murisi olan... arasında akdedilen sözleşme kural olarak belirli bir sonucun taahhüt edildiği iş görme sözleşmesi niteliği taşımaktadır. Bu sözleşmeler de kural olarak eser sözleşmesi (BK m.355 vd., TBK m.470 vd.) niteliğindedir (E. Gökyayla, Film Yapım Sözleşmesi, s.85, İstanbul 2015).

5846 Sayılı FSEK 80/1-A maddesi 1. bendine göre icracı sanatçının ancak eser sahibinin izniyle gerçekleştirdiği icrası üzerinde komşu hak sahipliği vardır. Yine aynı maddenin 5. bendi uyarınca da icracı sanatçılar haklarını uygun bir bedel karşılığında sözleşme ile yapımcıya devredebilirler. Dava konusu sinema eserlerinin meydana getirilmesi esnasında taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmamakla birlikte, davalı şirket/film yapımcıları ile davacıların murisi...'ın başrol oyunculuğuna ilişkin şifahi sözleşme taraflarca ifa edilip söz konusu sinema filmleri meydana getirildiğine göre, artık murisin FSEK m. 80 ile sahip olduğu mali hakları davalı yapımcıya/devralana uygun bir bedel karşılığında sözleşme ile devrettiği ve davalı yapımcının/devralanın aynı zamanda eser sahibi olduğu, FSEK 27/son maddesi uyarınca eser üzerindeki hakkının da 70 yıl süre ile koruma altında bulunduğunun kabulü gerekir.

Bu durumda, eser sahibi olan davalının 5846 Sayılı FSEK uyarınca sahip olduğu eserlerin çoğaltılması, dağıtılması, temsil ve umuma iletimden oluşan mali haklarına dayalı olarak dava konusu eserler üzerindeki mutlak hak sahipliği kapsamında tasarruf yetkisi bulunduğundan muris... mirasçısı olan davacıların eser sahibine karşı bu filmlerin sinema salonu dışındaki gösterimleri nedeniyle FSEK 80/1 uyarınca mali hak ihlali ya da elde edilen kazançtan sözleşmeye dayalı olarak uygun bir bedel talep hakkı bulunmamaktadır.

O halde, davalının, gerek yapımcısı olduğu gerekse de mali haklarını eser sahibi olan diğer film yapımcılarından usulüne uygun biçimde devraldığı filmler yönünden hukuka aykırı bir kullanımından söz edilemeyeceği gibi, muris... mirasçılarının dava konusu sinema eserlerini eser sahipliğinin kendisine tanıdığı mutlak ve yasal haklar kapsamında kullanan davalıdan icracı sanatçı olarak komşu hak sahipliğinden doğan bir hak talebinde bulunamayacağı gözetilmeksizin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru bulunmamış hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle ihbar olunan vekilinin temyiz isteminin reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 17.09.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Dava, davacıların murisi...'ın icracı sanatçı olarak yer aldığı dava konusu sinema filmlerinin davalı tarafından TV ve diğer umuma iletim araçları ile izinsiz yayınlandığı iddiasına dayayalı tazminat istemine ilişkin olup, davanın görüldüğü ilk derece Mahkemesince, dava konusu filmlerin yapıldığı tarihlerde yürürlükte olan FSEK hükümleri uyarınca eser sahibinin yapımcı olduğu, davalının ise filmlerin bir kısmının yapımcısı, bir kısmının da mali haklarını yapımcıdan devralmış olması nedeniyle davalının hukuka aykırı kullanımının söz konusu olamayacağı, dolayısıyla davacıların murislerinin icracı sanatçı olarak yer aldığı dava konusu filmler kapsamında komşu hak sahipliğinden doğan bir hak talebinde bulunamayacakları gerekçesiyle Dairemizin 05.04.2016 gün ve E. 2015/6545, K. 2016/3675 Sayılı Kararına da atıf yapmak suretiyle davanın tümden reddine karar verilmiş, Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine ise İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesince, 5846 Sayılı FSEK'de değişiklik yapan 4110 ve 4630 Sayılı kanunlarla getirilen korumaların geçmişe etkili olduğu, dolayısıyla bu yeni yasaların yürürlüğe girdiği tarihten itibaren eski hüküm uyarınca eser sahibi olan yapımcının komşu haklar üzerindeki tasarruf yetkisini kendiliğinden kaybettiği, bu hakların yasa gereği icracıya/davacıların murisine geçtiği, o nedenle hakların izinsiz kullanılamayacağı, icracı sanatçıların payına düşen mali hakkın mirasçılara ödenmesi gerektiği, hem eski yasanın tanıdığı koruma süresinin dolması nedeniyle hem deyeni yasayla ortadan kalkan eski sözleşmeye geçerlilik tanınmasının da mümkün olamayacağı, TV dışındaki DVD vs araçlarla yapılan yayınların hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle ve Dairemizin 29.05.2012 gün ve E. 2010/16404, K. 2012/9213 Sayılı Kararına atıf yaparak sinema ve TV kanallarında ki kullanımlar yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine, diğer kullanımlar yönünden ise istinaf başvurusunun esastan kabulüne Mahkeme Kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu Karar ise davalı vekili ile ihbar olunan vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, yeni yasayla icracı sanatçılara tanınan haklar ile uzatılan koruma süresinden eski yasa döneminde yapılan sinema filmlerinin icracı sanatçılarının yararlanıp yararlanamayacağı, diğer bir ifade ile icracı sanatçılara hak tanıyan yeni hükümlerin geçmişe etkili olup olmadığı tartışma konusudur.

Hemen belirtelim ki, dava konusu sinema filmlerinin tamamı 5846 Sayılı FSEK'de olaya ilişkin ilk değişikliğin yapıldığı 1995 tarihinden önce yapılmıştır. Kanunda konuya ilişkin ikinci önemli değişiklik ise 2001 yılında yapılmıştır. Kanunun değişiklikten önceki ilgili hükümlerine göre; sinema filmleri, sinema eseridir (m. 5). Bir sinema eserinin sahibi onu imal ettirendir (FSEK m. 8). Yani sinema eserinin sahibi yapımcıdır. Sinema eserleri için koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 20 yıldır (m. 29). İleride çıkarılacak mevzuatın eser sahibine tanıması muhtemel mali hakların devrine veya bunların başkaları tarafından kullanılmasına müteallik sözleşmeler ile yine mali hakların kapsamının genişletilmesi veya koruma süresinin uzatılmasından doğacak yetkilerden vazgeçmeyi yahut bunların devrini içeren sözleşmeler geçersizdir (m. 51). Mali haklara ilişkin sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve sözleşmede hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır (m. 52). Ticari amaçlı sinema eserlerinin baş rol oyuncuları, ……. yapımcılardan filim ve reklamlarda ve yine bu eserlerin umuma arzı veya radyo vb. araçlarla yayımı sırasında, reklam ve ilanlarda ise bu iletim araçlarını işletenlerden adlarının zikredilmesini isteyebilirler (m. 80). Adlarının zikredilmesini istemeye hakkı olanlar (baş rol oyuncuları vs.) madde 66, 69 ve 70 hükümlerinden faydalanabilirler (m. 82). Bu hükümlerden 66. madde tecavüzün ref'i davasını, 69. madde tecavüzün men'i davasını, 70. madde ise maddi ve manevi tazminat hakkını ve davasını düzenlemektedir. Diğer taraftan, Kanunun yürürlüğünden önce memleket içinde ilk defa umuma arz yahut sicile tescil edilen eserlere de bu Kanun hükümleri uygulanır. Eser veya mahsulün Telif Kanunu hükümlerine dahil olup olmaması durumu değiştirmez (Geçici m. 1/1). Burada belirtilen madde 51, 52, 66, 69 ve geçici madde 1 hükümleri değişikliğe uğramamıştır.

Kanunun 4110 ve 4630 Sayılı kanunlarla değişik hükümlerine göre ise, sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden……tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir (21/2/2001, 4630/3 m. ile değişik m. 5). Yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı ile animatör sinema eserlerinin birlikte sahipleridir (21/2/2001, 4630/3 m. ile değişik m. 8, f. 2). Eser sahibinin manevi ve mali haklarına zarar vermemek kaydıyla ve eser sahibinin izniyle bir eseri yorumlayan, tanıtan, anlatan, söyleyen, çalan ve çeşitli biçimlerde icra eden sanatçıların, sesleri ilk tespit eden fonogram yapımcıları ile radyo-televizyon kuruluşlarının eser sahibinin hakları ile bağlantılı/komşu hakları vardır. Bu haklar, münhasır nitelikte manevi (icracı sanatçılar yönünden) ve mali haklardır. Devredilebilen mali haklar genellikle yapımcılara devredilmektedir. Bağlantılı/komşu hak sahipleri de eser sahipleri gibi tecavüzün ref'i, men'i ve tazminat davası haklarından faydalanırlar (07.06.1995, 4110/26 m. ve 21/2/2001, 4630/3 m. ile değişik m. 80). İcracı sanatçıların hakları icranın ilk tespitinin yapıldığı tarihten itibaren, icra tespit edilmemiş ise ilk aleniyet kazanmasından itibaren 70 yıldır. Koruma süresi yapımcılar yönünden ise ilk tespitin yapılmasından itibaren 70 yıldır (21.02.2001, 4630/34 m. ile değişik m. 82). Diğer taraftan, madde 12 deki haller ile eser sahibinin tüzel kişi olması halinde koruma süresi aleniyet tarihinden itibaren 70 yıldır ( m. 27). Kanunla sağlanan koruma, ek ikinci madde ile getirilen değişikliğin yürürlüğe girdiği sırada; T.C. vatandaşı eser sahipleri ve bağlantılı/komşu hak sahipleri tarafından üretilmiş Türkiye de mevcut bütün eserlere, tespit edilmiş icralara ve fonogramlara ve …….uygulanır. Eserler, tespit edilmiş icralar ve fonogramlara ilişkin olmak üzere Kanun kapsamında eser ve diğer hak sahiplerine sağlanan hakların kullanılması eser ve bağlantılı hak sahiplerinin iznine tabidir (07.06.1995, 4110/29 m. ve 21/2/2001, 4630/35 m. ile değişik ek m. 2). Ek ikinci maddede ki bu düzenlemeyle, geçmişe dönük bir koruma sağlanarak, ulusal ve uluslararası eleştirilerin giderilmesi ve uluslararası mevzuata uyum sağlanması amaçlanmış (madde gerekçesi) ve böylece Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesinin ilgili hükümleri gözetilmiştir.

Bu arada belirtmek gerekirse, davacıların murisi... çoğunlukla baş rol oyuncusu olarak filmlerde rol almıştır. Ayrıca söz konusu filmler... filmi olarak algılanmakta ve... isim ve oyunculuğunun filmlerin izlenmesine ve dolayısıyla ticarileştirilmelerine önemli derecede katkısı olduğu bilinen bir gerçektir. O nedenle uyuşmazlığın çözümünde bu hususların da göz önünde bulundurulması hakkaniyete daha uygun olmalıdır.

Dava konusu uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulması, 1995 yılında 4110 Sayılı ve 2001 yılında 4630 Sayılı kanunla icracı sanatçılara tanınan haklar ve korumaların geçmişe etkili olup alamayacağı ve bu kapsamda mirasçı olan davacıların tazminat talep haklarının bulunup bulunmadığının tespitine bağlıdır. Bu kapsamda hemen belirtelim ki, Kanunun ek ikinci madde hükmünün lafzından ve gerekçesinden açıkça anlaşıldığı üzere, 4110 ve 4630 Sayılı kanunlarla tanınan haklar ve korumalar geçmişe etkili kabul edilmelidir. Diğer taraftan halen yürürlükte olan madde 51 ve geçici madde 1 hükümleri de bu yorumu ve kabulü desteklemektedir. Bu durum karşısında davacıların murisleri...'ın icracı olmasından kaynaklı haklarının ihlal edilmesi nedeniyle eser sahiplerine tanınan dava hakları ve bu kapsamda tazminat talep haklarının bulunduğu Kanunun anılan hükümleri gereğidir. Filmlerin yapıldığı tarihte henüz mevcut olmayan DVD vs gibi iletim araçları ile yapılan satış ve çoğaltma haklarının kapsam dışında olduğu madde 51ve 52 hükümleri gereğidir. O nedenle bu tür araçlarla yapılan satış ve çoğaltmalar nedeniyle davacıların tazminat hakları tartışılmamalıdır. Zira madde 51 geçersizlik durumunu, madde 52 sözleşmenin şekil ve kapsamını düzenlemektedir. Bu hüküm gereği sözleşme konusu hakların nelerden ibaret olduğunun belirtilmesi şarttır. Diğer taraftan koruma süresi de uzatılmıştır. Zira eskiden koruma süresi yirmi yılken, 1995 ve 2001 yıllarında yapılan değişikliklerle 70 yıla çıkartılmıştır. Artırılan koruma süresinden doğan hakların tamamının yapımcıya verilmesi de doğru olamaz. Çünkü oyuncuların emeklerinin ücretlendirilmesinde koruma süresinin de etkisi olduğu kabul edilmelidir. Burada belirtilmesi gereken bir husus ise hem eski sürenin dolması üzerine hem de yeni kanunlarla yeni haklar getirilmesi ve bu yeni haklara dayalı korumanın geçmişe etkili kılınmasından dolayı ilk sözleşmenin geçerliliğini de yitirmiş olduğu kabul edilmelidir. O nedenle

1995 yılında getirilen bağlantılı hakların sahibi olan icracıların, dava konusu olay bakımından ise icracı K. Sunalın mirasçılarının onayını almadan dava konusu filmlerin ticarileştirilmeleri, yani çeşitli iletim araçlarıyla yayınlanması ve dolayısıyla satışa sunulması bağlantılı/komşu hakların ihlali sayılmalıdır. Bu bağlamda yapımcının davalıyla yapmış olduğu sözleşme davacılara karşı ileri sürülememelidir. Bu nedenlerle BAM Hukuk Dairesinin bu yöndeki tespitleri hem doğru ve yerinde hem de mukayeseli hukuka ve uluslar arası sözleşmelere uygun olmuştur. Bununla birlikte, sinema ve TV ile yapılan yayınlarla ilgili BAM Hukuk Dairesinin değerlendirmesi ise kanaatimizce hakkaniyete uygun olmamıştır. Şöyle ki, filmlerin yapıldığı zaman eser sahibi olan yapımcının koruma süresi 20 yılla sınırlı olduğundan, oyuncuların ücret vs hakları bu süreye göre belirlendiği karine olarak kabul edilmelidir. Koruma süresi 50 yıl uzatılıp 70 yıla çıkarılınca ücretlendirme bakımından oyuncular aleyhine yapımcılar lehine sonuç çıkarmak doğru olmamalıdır. Öyleyse uzayan süre nedeniyle ortaya çıkan faydanın tamamının yapımcıya verilmesi hakkaniyete uygun kabul edilemez. Genel hükümler uyarınca hakkaniyete uygun olanı, bu ekstra gelirden oyuncuya da bir payın verilmesidir. Vurgulamak gerekirse hem uzayan süre nedeniyle ortaya çıkan gelirin sadece yapımcıya verilmemesi hem de dava konusu filmlerin izlenmesinde davacıların murisinin katkısı bu yayınlar nedeniyle hakkaniyete uygun bir tazminatın verilmesini gerektirmektedir. O nedenle sinema ve TV yayınları nedeniyle de davacıların tazminat hakları olduğunun kabul edilmemesi ve dolayısıyla bu yöndeki talebin reddi doğru olmamakla birlikte, bu husus temyize getirilmemiştir.

Bu tespitlerden başka, belirtilmesi gereken bir husus ise davacıların murisi çoğunlukla baş rol oyuncusudur. Yukarıda belirtildiği üzere baş rol oyuncuları Kanunun değişikliğinden önceki madde 82 hükmü uyarınca madde 66, 69 ve 70 hükümlerinde yazılı haklardan faydalanabilirler. Bilindiği üzere, madde 70 hem maddi hem de manevi tazminatı düzenlemektedir. Kanaatimizce baş rol oyuncusu olan K. Sunalın mirasçıları olan davacıların değişiklikten önceki bu eski hükümler uyarınca da tazminat talep haklarının olduğu kabul edilmelidir.

Nitekim Dairemiz de icracı sanatçının tazminat talep hakkının bulunduğunu ve bunun uluslararası uygulamada komşuluk hakkı olarak isimlendirildiğini 30.09.1996 gün ve 5931/6174 Sayılı kararında açıkça vurgulamıştır. BAM Hukuk Dairesinin referans aldığı Dairemizin 29.05. 2012 gün ve E. 2010/160404, K. 2012/9213 Sayılı Kararı da icracıların tazminat talep edebilecekleri yönündedir.

Hal böyle olunca, temyiz konusu İstanbul BAM 16. Hukuk Dairesinden verilen Karara karşı davacı tarafın temyizinin olmaması nedeniyle, davalı tarafın temyiz sebeplerinin reddi le Kararın onanması gerekirken, davalı tarafın temyiz sebeplerinin kabulüyle Kararın davalı yararına bozulmasının doğru olmadığı kanaatiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmamaktayız. 17.09.2019

kazanci.com.tr