Olaylar

Komşu bir ülkenin vatandaşı olan başvurucular öldürülen S.K.nın aile yakınlarıdır. Olay, bir grup arkadaşıyla sınırdan Türkiye'ye giriş yapan S.K. ile Türk askerlerinin karşı karşıya gelmesi üzerine S.K. ve arkadaşlarının bir köye kaçması sonrasında yaşanmıştır. Olayla ilgili soruşturma başlatan Cumhuriyet Başsavcılığı görevsizlik kararı vermiş ve dosyayı Askerî Savcılığa göndermiştir. Askerî Savcılık tarafından başlatılan soruşturmada toplanan deliller, bilgiler ve alınan ifadeler değerlendirilerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Başvurucuların bu karara itirazı üzerine Askerî Mahkeme soruşturmanın genişletilmesine karar vermiş ve dosyadaki bazı eksikliklerin tamamlanmasını istemiştir. Askerî Savcılık, anılan karar üzerine tamamlanması istenen belgeleri temin etmiştir. Bunun üzerine Askerî Mahkeme, soruşturmanın genişletilmesiyle yapılan araştırmaları da dikkate alarak itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.

İddialar

Başvurucular, güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımı sonucunda ölüm olayının meydana gelmesi ve bu ölüm olayı hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedenleriyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda başvurucular, yakınlarının güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğünü iddia etmişlerdir. Olaya müdahale eden askerler ise başvurucuların yakınının köy içerisinden ateşlenen bir silahla öldürülmüş olabileceğini belirtmişlerdir. Soruşturma makamları, yaptığı araştırmalar neticesinde olayın güvenlik güçlerince gerçekleştirildiğine ilişkin kamu davası açmaya yeterli delil bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Şüpheli bir ölüm olayının etkili bir şekilde soruşturulabilmesi için olaydan haberdar olan soruşturma makamlarının resen ve derhâl harekete geçmesi son derece önemlidir. Olay hakkında düzenlenen tutanaklarda, olayın Savcılığa ve Jandarma ekiplerine saat kaçta bildirildiği ve Jandarma ekiplerinin olay yerine kaçta ulaştığı hususlarında herhangi bir açıklama bulunmadığı görülmüştür.

Tutanaklarda bu hususlar açıklanmamış olduğundan soruşturma makamlarının olaydan zamanında haberdar edilip edilmediği, zamanında haberdar edilmişlerse delillerin kaybolmaması için derhâl harekete geçip geçmediği sorularını cevaplamak neredeyse imkânsız hâle gelmiştir. Bu nedenle olaya müdahale edilmesinden sonraki süreçte yaşam hakkının usul yönünün gerektirdiği titizlikte bir inceleme yapılıp yapılmadığı üzerinde durulacaktır.

Askerî makamların Savcılığa gönderdiği belgelerden olayda kullanılan mermi sayısının olay yeri incelemesinde tespit edilenden fazla olduğu görülmüştür. Soruşturma makamları, bu durumla ilgili makul bir açıklama getirmemiştir.

Birden çok silahın defalarca ateşlendiği iddiasının ileri sürüldüğü bu olayda, metal arama dedektörleriyle olaydan bir gün sonra arama yapılması yaşam hakkının usul yükümlülüğünün gerektirdiği titizlikle bağdaşmamaktadır.

Cumhuriyet Başsavcılığı ilgili askerlerin ifadelerini olaydan yaklaşık elli gün geçtikten sonra almaya başlamıştır. Yaşanan bu tür gecikmeler, mağdurlarda ve genel olarak toplumda kolluk görevlilerinin eylemlerinden kimseye karşı sorumlu olmadıkları bir otorite boşluğu içinde hareket ettikleri düşüncesinin oluşmasına da yol açabilmektedir. Bu durum yaşam hakkının usul yönünün gerektirdiği zorunlu titizlikle bağdaşmamaktadır.

Öte yandan olay gününe ilişkin telsiz ve termal kamera görüntülerinin bulunup bulunmadığı bilgisi ancak soruşturmanın genişletilmesi kararından sonra yapılan araştırmalar neticesinde -olaydan 1 yıl 8 ay sonra- soruşturma dosyasına girmiştir. Olayın aydınlatılabilmesine yarayacak bu kayıtlara ilişkin araştırmanın bu denli geç yapılması somut olayın koşulları bağlamında makul değildir.

Öte yandan ifadesi alınan olaya şahit köylülerin, askerlerin ve komşu ülke vatandaşı S.M.nin anlatımlarında ciddi farklılıkların bulunduğu görülmektedir. Soruşturma makamları, hem köylülerin hem de askerlerin ifadeleri ile uyumlu olmayan S.M.nin beyanlarının gerçekliğini sorgulamadan karar vermiştir. 

Askerî Savcılık tarafından olayın faili olabilecek muhtemel sivil şahıslar hakkında Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma yürütüldüğüne vurgu yapılmıştır. Oysa olayın olası faili sivil kişi ya da kişiler hakkında soruşturma işlemlerine devam edilmemiştir. Başvurucuların yakınının ölümüne neden olan olayın soruşturmasız bırakılmasının yaşam hakkının usul yönünün gereklerini karşılamadığı açıktır.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde soruşturma makamlarının ilk işlemlerinin gerekli titizlikte yapılmadığı, soruşturma sonucunda elde edilen delillerin soruşturma makamlarınca kapsamlı bir analize tabi tutulmadığı, söz konusu eksiklikler nedeniyle yaşam hakkının usul yönünün ihlaline sebep olunduğu kanaatine varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ  >> Anayasa Mahkemesinin 10/10/2019 Tarihli ve 2015/19219 Başvuru Numaralı Kararı