T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2020/4862
K. 2020/6354
T. 11.11.2020

MENFİ TESPİT ( Tarafların Sulh Olması - Somut Olaya İlişkin Çıkan 2017/6 Esas 2018/9 Karar Sayılı İçtihatı Birleştirme Kararına Göre Davacı Şirketin Davalının Hak Ettiği Akdi Vekalet Ücretlerinden Sorumlu Olmayacağının Kabulü Gerektiği/Bu Durumda Mahkemece İçtihatı Birleştirme Kararına Göre Değerlendirme Yapılarak Hasıl Olacak Sonuca Göre Karar Verilmesi Gerektiği )

TARAFLAR ARASINDA ANLAŞMAYLA SONUÇLANAN VE TAKİPSİZ BIRAKILAN İŞLERDE ÜCRETTEN SORUMLULUK ( Menfi Tespit - Somut Olaya İlişkin Çıkan 2017/6 Esas 2018/9 Karar Sayılı İçtihatı Birleştirme Kararına Göre "Sulh veya Her Ne Suretle Olursa Olsun Taraflar Arasında Anlaşmayla Sonuçlanan ve Takipsiz Bırakılan İşlerde" Karşı Tarafın Avukatı Lehine Her İki Tarafın Müteselsil Olarak Ödenmesinden Sorumlu Olacağı Avukatlık Ücreti Kapsamına Avukat İle İş Sahibi Arasında Yapılan Ücret Sözleşmesine Göre Avukata Ödenmesi Gereken "Akdi Vekalet Ücretinin" Dahil Olmadığı )

TARAFLARIN SULH OLMASI ( Menfi Tespit - Somut Olaya İlişkin Çıkan 2017/6 Esas 2018/9 Karar Sayılı İçtihatı Birleştirme Kararına Göre Davacı Şirketin Davalının Hak Ettiği Akdi Vekalet Ücretlerinden Sorumlu Olmayacağının Kabulü Gerektiği/Bu Durumda Mahkemece İçtihatı Birleştirme Kararına Göre Değerlendirme Yapılarak Hasıl Olacak Sonuca Göre Karar Verileceği )

2004/m.72

1136/m.164,165

ÖZET : Dava, başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.

Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinde düzenlenen "ücret dolasıyla müteselsil sorumluluk" hallerinden olan "sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde" karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken "akdi vekalet ücretinin" dahil olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır." şeklinde karar verilmiş olup, somut olaya ilişkin çıkan 2017/6 esas 2018/9 karar sayılı içtihatı birleştirme kararına göre, davacı şirketin davalının hak ettiği akdi vekalet ücretlerinden sorumlu olmayacağının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, İçtihatı Birleştirme Kararına göre değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı şirket, davalı avukat ile aralarında vekalet ilişkisinin mevcut olmadığını, davalı avukat ile dava dışı ... arasında vekalet ilişkisi bulunduğunu, davalı tarafından vekalet ücreti alacağına ilişkin olarak Bakırköy 17.İcra Müdürlüğünün 2015/4330 Sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibine yasal süresi içinde itiraz haklarını kullanamadıklarını, bu nedenle takibin kesinleştiğini, davalının alacağına sebep olarak vekalet ücretini gösterdiğini, vekalet sözleşmesi olmadan vekalet ücretine dayalı taleplerin dayanağının olmadığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, dava dışı ...'ün vekili olarak davacı şirkete karşı dava açtığını, davacı şirket ile dava dışı müvekkilinin sulh olduklarını, bu nedenle vekalet ücretinden her ikisinin de sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, görevli mahkemenin genel mahkeme olduğuna ilişkin bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-)Dava, başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkece, “...Taraflar arasında bir vekalet ilişkisi mevcut değildir. Aynı şekilde dava dışı ... ile davalı avukat arasında da yazılı bir sözleşme yoktur. Bu durumda 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 164.maddesi gereğince değerlendirme yapmak gerekir. Davalı avukat, hizmet tespiti davasında görev yapmış ve bu şekilde bir vekillik ilişkisi ortaya çıkmıştır. Ancak vekalet ücretinden sorumluluğun söz konusu olabilmesi için kişiler arasında vekalet ilişkisi bulunması söz konusu değildir. 1136 Sayılı Kanunun 165.maddesine göre derdest bir davanın tarafları arasında sulh yapılması halinde ortaya çıkan avukatlık ücretinden her iki taraf birlikte sorumlu olacaktır. Dosya içeriğine göre, ayrıca taraflarca sunulan ve mahkememizce getirtilen tüm bilgi ve belgelere göre davalı avukatın avukatlık görevini gereği gibi yerine getirerek ücrete hak kazandığını kabul etmek gerekir. Bilirikşi raporunda tespit edilen bu rakam 7.711-TL olmakla davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanısına varılarak” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarihli, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.

Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından 05.10.2018 tarihinde 2017/6 esas 2018/9 karar sayılı ilamla "İçtihadı birleştirmenin konusu, Avukatlık Kanununun 165. maddesinde yer alan ücret dolasıyla müteselsil sorumluluk hallerinden olan sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin girip girmediği hususudur.... Avukatlık bir kamu hizmeti olmakla birlikte ücret karşılığında müvekkiline hukuksal yardım hizmeti sunan avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki ilişki bir özel hukuk ilişkisidir...Özel hukukta, bir borç ilişkisinden doğan alacak hakkı da nisbi hak niteliğindedir. Böyle olunca alacak hakkı ancak o borç ilişkisi nedeniyle borçlu olan kişi yada kişilere karşı ileri sürülebilir, yargısal kararlarda ve doktrinde borç ilişkilerinin nisbiliği ilkesi denilen bu ilke uyarınca sözleşmeler kural olarak yalnızca sözleşmenin tarafları bakımından hüküm ve sonuç doğururlar. Akdi vekalet ücretinin iş sahibi ile hasmın müteselsil sorumluluğu kapsamında bulunduğunun kabul edilmesi hukuk güvenliği ilkesini zedeleyecektir. Ayrıca vekalet ücreti avukatın yaptığı hukuki yardımın karşılığı olan bir meblağ veya değeri ifade ettiği halde avukattan hiçbir hukuki yardım almayan hasmın, karşı yanın yaptığı sözleşmeden doğan vekalet ücreti nedeniyle onun avukatı lehine müteselsilen sorumlu tutulması, avukatlık ücretinin mahiyet ve amacına da uygun değildir. Tarafların aralarındaki dava ve uyuşmazlığı sulh ile sonuçlandırmaları herşeyden önce dava açılmakla bozulan toplumsal barış ve huzurun yeniden tesis edilmesini sağladığı gibi tarafların bir an önce hak ve alacaklarına kavuşmasını da temin etmektedir. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK'nın 140/2. maddesinde hakimin tarafları sulhe davet edeceği düzenlenerek sulh teşvik edilmiştir. Böyle olunca, usul hukuku bakımından bu kadar önemli bir müessesenin önüne sözleşmenin tarafı olmayan kişinin akdi vekalet ücretinden sorumlu tutulması şeklindeki bir engelin konulması da doğru olmayacaktır. Hal böyle olunca, Avukatlık Kanunu'nun 165. maddesinde düzenlenen "ücret dolasıyla müteselsil sorumluluk" hallerinden olan "sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde" karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken "akdi vekalet ücretinin" dahil olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır." şeklinde karar verilmiş olup, somut olaya ilişkin çıkan bu içtihatı birleştirme kararına göre, davacı şirketin davalının hak ettiği akdi vekalet ücretlerinden sorumlu olmayacağının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, yukarıda anlatılan İçtihatı Birleştirme Kararına göre değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

2-) Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK'nın 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.11.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

kazanci.com.tr