Olaylar

Başvurucu, Büyükşehir Belediyesi başkanı olarak görev yaptığı dönemde ana muhalefet partisi liderinin mitingde, kendisi hakkında rüşvet suçlaması yapan ifadeler kullanmasının şeref ve itibarını zedelediği gerekçesiyle tazminat davası açmıştır. Davanın kısmen kabulüne karar veren Asliye Hukuk Mahkemesi sarf edilen sözlerin eleştiri sınırlarını aşacak şekilde suç isnadı ve kişisel haklara saldırı niteliğinde olduğuna hükmetmiştir. Temyiz üzerine Yargıtay tarafından onanan karar, düzeltme talebi üzerine bozulmuştur. Bunun üzerine ilk derece mahkemesi davanın reddine karar vermiştir. Temyiz edilen bu karar Yargıtay tarafından onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi de reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu hakkında ileri sürülen iddiaların kişilik haklarını zedelediği iddiasıyla açtığı tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun Anayasa’nın 17. Maddesinde güvence altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı ile şikâyet konusu ifadeleri sarf eden kişilerin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir.

Anayasa Mahkemesi; siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda olduklarını ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğunu her zaman vurgulamıştır. Bu kapsamda eleştiriye katlanma yükümlülükleri oldukça ağır olan siyasetçilerin ifade özgürlüğünün sınırları da aynı doğrultuda geniş olmalıdır.

Demokratik bir sistemde siyasetçilerin birbirlerini eleştirmeleri halka hizmet etme yarışının bir parçasıdır. Dolayısıyla bir siyasetçinin herhangi bir belediyede yaşanan olaylar hakkında görüşlerini açıklamasının demokratik siyasetin doğal bir sonucu olduğu kabul edilmelidir.

Yukarıda değinilen hususlar ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları dikkate alındığında somut olayda derece mahkemelerince alınan kararların devletin şeref ve itibar hakkı bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle şeref ve itibar hakkının ihlali iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ