Olaylar

Başvurucular farklı tarihlerde Gezi Parkı olayları olarak bilinen ve Türkiye geneline yayılan kitlesel gösterinin İzmir'de gerçekleştirilen kısmına katılmıştır. İzmir İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince hazırlanan tutanaklarda yasa dışı örgütlere mensup veya sempatizan olan birçok kişinin gösterilere katıldığı belirtilmiştir. Bu gösterilerde kalabalık grupların birleşerek birçok özel işyerine, kamu binasına ve araçlarına zarar verdiği, altmış dört güvenlik görevlisinin yaralandığı tespit edilmiştir.

Başvurucular hakkında bir terör örgütü adı altında ve bu yapılara ait açık alan yapılanmalarıyla eylemlere katıldıkları, protesto eylemlerini kontrol altına alarak terör örgütlerinin istemleri doğrultusunda hareket ettikleri ve yasa dışı eylemler organize ettikleri gerekçeleriyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmış ve ceza davası açılmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucuların terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan 2 yıl 13 ay 15 gün, toplantı ve gösteri yürüyüşüne silahla katılma suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir. Mahkeme, kararında başvurucuların görevi yaptırmamak için direnme suçundan 15 ay 18 gün, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma ve uyarılara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçundan 5 ay hapis cezasına hükmetmiştir. Mahkeme, görevi yaptırmamak için direnme ve kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılarak uyarılara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçlarından verilen hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) ve başvurucuların beş yıl süreyle denetime tabi tutulmalarına karar vermiştir.

Karara itirazları reddedilen başvurucular bireysel başvuruda bulunmuştur. Yapılan kanuni düzenlemeden sonra Mahkeme terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme cezasına yönelik temyiz kanun yoluna başvurulması nedeniyle ilgili cezanın infazının durdurulmasına karar vermiştir. Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan verilen mahkûmiyet kararı yönünden temyiz incelemesi devam etmektedir.

İddialar 

Başvurucular, Gezi Parkı olaylarını protesto etmek amacıyla düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmaları nedeniyle cezalandırılmalarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Bireysel başvuru dosyasına göre İzmir genelinde dört gün süren protesto eylemlerine farklı grupların katıldığı ve çıkan şiddet olayları nedeniyle toplantı ve gösterilerin barışçıl niteliğinin ortadan kalktığı anlaşılmıştır.

Derece mahkemesi kararında; toplantı ve gösteri yürüyüşünün barışçıl niteliğinin ortadan kalktığı, şiddet içeren eylemler nedeniyle toplumsal hayatın etkilendiği ve kamu düzeninin bozulduğu ortaya konulmuştur. Dolayısıyla barışçıl niteliği ortadan kalkan toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı hâle geldiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamındaki tutanaklara göre de kolluk güçlerinin toplantıya müdahale öncesi uygun vasıtalarla birçok kez ihtarda bulunmasına rağmen şiddet hareketleri artarak devam etmiştir.

Somut olayda yakalananlar arasında başvurucular bulunmamakta ise de derece mahkemesi anılan eylemlerde başvurucuların yaralayıcı maddelerle güvenlik güçlerine saldırıda bulunduklarını tespit etmiştir. Bunun yanında derece mahkemesi başvurucuların kitlesel gösteri şekline dönüşen eylemlerde kimliklerini gizlemek için yüzlerini kapattıklarını tespit etmiş ve cezalandırılmalarında bu eylemleri de gözönünde bulundurmuştur.

Derece mahkemesi, kanuna aykırı hâle gelen toplantıda ihtara rağmen dağılmamakta ısrar eden ve kolluk görevlilerine görevlerini yaptırmamak için direnen başvurucular hakkında HAGB ve beş yıl denetimli serbestlik tedbiri uygulamıştır. Ayrıca anılan toplantıda yüzlerini gizleyerek yaralayıcı madde ile şiddet içeren eylemleri nedeniyle de başvuruculara 1 yıl 13 ay hapis cezası vermiştir. Somut olayda derece mahkemesinin cezalandırmaya yönelik kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.

Derece mahkemesinin takdir hakkı yetkisi kapsamında olan anılan müdahalesinin kamu düzeni ve başkalarının haklarının korunması ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılması arasında adil bir denge kurduğu ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ HİZMETÇİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2017/18232)

 

Karar Tarihi: 7/9/2021

R.G. Tarih ve Sayı: 21/10/2021-31635

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucular

:

1. Canol BAYATBALAĞ

Vekili

:

Av. Gurbet UÇAR

 

 

2. Mitat KAVAK

 

 

3. Lütfiye Burcu KARA

 

 

4. Ali HİZMETÇİ

Başvurucular Vekili

:

Av. Bahattin ÖZDEMİR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, Gezi Parkı olaylarını protesto etmek amacıyla düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan başvurucuların cezalandırılmalarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 20/3/2017 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formları ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. 2017/18247, 2017/18310 ve 2017/18314 numaralı başvuru dosyalarının konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2017/18232 numaralı başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2017/18232 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer dosyaların kapatılmasına karar verilmiştir.

7. 2017/18310 ve 2017/18314 numaralı başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Konu yönünden irtibatlı bulunan diğer başvurular yönünden Bakanlıktan tekrar görüş istenmesi gerekli görülmemiştir.

8. İkinci başvurucu vekili Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

10. Başvuruya konu olay tarihinde, 1994 doğumlu olan Canol Bayatbalağ (birinci başvurucu) aşçı olarak çalışmakta ve Bornova'da ikamet etmektedir. 1981 doğumlu Mitat Kavak (ikinci başvurucu) İzmir Büyükşehir Belediyesinde sözleşmeli işçi olarak çalışmakta ve Karabağlar'da ikamet etmektedir. Dokuz Eylül Üniversitesinde öğrenci olan 1994 doğumlu Lütfiye Burcu Kara (üçüncü başvurucu) Bornova'da, 1989 doğumlu Ali Hizmetçi (dördüncü başvurucu) Antakya'da ikamet etmektedir.

11. Birinci başvurucu, Facebook isimli sosyal paylaşım sitesindeki -birçok sol örgütten oluşan- "Mücadele Birliği" isimli hareketin sayfasında Gezi Parkı protesto eylemlerine ilişkin paylaşımları görmesi üzerine 31/5/2013 tarihinde; ikinci başvurucu, mensubu olduğu sendikanın çağrısı üzerine 1/6/2013 tarihinde; üçüncü ve dördüncü başvurucular toplumsal duyarlılık ve bireysel tepki göstermek için kamuoyunda Gezi Parkı olayları olarak bilinen ve Türkiye geneline yayılan kitlesel gösterinin İzmir'de gerçekleştirilen kısmına katıldıklarını belirtmiştir.

12. Türkiye İnsan Hakları Kurumu tarafından Ekim 2014'te yayımlanan Gezi Parkı Olayları Raporu'nda yer alan bazı tespitlere göre 3/6/2013 tarihinde, İzmir Karşıyaka’da bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ilçe binası göstericiler tarafından ateşe verilmiş, İstanbul Dolmabahçe’de polis ve eylemciler arasında çatışma yaşanmış, polis biber gazı ve tazyikli suyla müdahale ederken eylemciler kaldırım taşlarından barikatlar kurmuş, polise taş ve molotofkokteylleriyle karşılık vermiştir (Gezi Parkı olaylarına ilişkin özet bilgi için bkz. Yonca Verdioğlu Şık, B. No: 2014/17177, 19/4/2018, § 8; Özge Özgürengin, B. No: 2014/5218, 19/4/2018, § 10).

13. İzmir İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerince hazırlanan tutanaklara göre sosyal medya üzerinden örgütlenen sivil toplum kuruluşlarının Taksim Gezi Parkı'nda yapılan düzenlemeyi ve bu yerdeki eylemci gruba yapılan müdahaleyi protesto etmek amacıyla 31/5/2013, 1/6/2013, 2/6/2013 ve 3/6/2013 tarihlerinde İzmir'in Konak, Karşıyaka, Çiğli, Bayraklı, Gaziemir ve Karabağlar bölgesinde toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlenmiştir. Türkiye Komünist Emek Leninist Partisi (TKEP/L) terör örgütü adına faaliyet gösteren Mücadele Birliği, Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB) ve Devrimci İşçi Komiteleri (DİK) adlı örgütlerin de aralarında bulunduğu yasa dışı örgütlere mensup veya sempatizanı olan birçok kişinin gösterilere katıldığı belirtilmiştir. Anılan tarihlerdeki gösterilerde kalabalık grupların birleşerek yaklaşık 4.000 kişiye ulaştığı, çöp konteynerleri, trafik levhaları ve trafik ışıkları sökülerek yola barikatlar kurulduğu, kaldırım taşı, demir sopa, cam şişe ve benzeri eşyalar kullanılmak suretiyle birçok özel işyerine, kamu binası ve araçlarına zarar verildiği, 64 güvenlik görevlisinin yaralandığı, birçok yere terör örgütlerine ait amblem çizildiği, örgütsel yazılar yazıldığı tespit edilmiştir.

14. Polis tarafından düzenlenen Olay, Yakalama ve Muhafaza Altına Alma Tutanaklarına göre, kamu düzeni ve kamu güvenliğinin bozulması nedeniyle kolluk görevlilerince göstericilere yapılan ihtarlar ve olayların gelişimi şöyledir:

i. 31/5/2013 tarihinde saat 21.10 sıralarında göstericiler arasında yer alan bir grup, flama sopaları ve demir çubuklar ile bariyer arkasında bekleyen polislere vurmuş; taş ve cam şişe atmak suretiyle iki polisi yaralamıştır. Kolluk görevlilerinin megafonla eylemlerin yasa dışı olduğu ve dağılmaları yönünde defalarca ikazlarda bulunmalarına rağmen grup, eylemlerini devam ettirmiştir.

ii. Müdahale sonrası tekrar toplanan göstericiler saat 22.00 sıralarında çevrede bulunan demir bariyerleri, levhaları ve çöp konteynerlerini yolun ortasına toplamak suretiyle barikatlar kurmuş; barikatların arkasından kolluk görevlilerine taş ve cam şişeler atmıştır.

iii. 1/6/2013 tarihinde saat 02.00 sıralarında, 4.000 kişilik grubun özel işyerlerine, kamusal bina ve araçlara zarar vermesi, trafik levha ve ışıklarını sökerek yola barikat kurması, söktükleri parke taşlarını güvenlik görevlilerine atması nedeniyle kendilerine dağılmaları yönünde defalarca ikazda bulunulmuştur. Eylemlerine devam etmeleri üzerine gruba gaz ve tazyikli su ile müdahale edilmiştir.

iv. Saat 05.15 sıralarında yüzleri maskeli yaklaşık 350 kişilik grubun yola barikat kurması nedeniyle yapılan gösterinin kanuna aykırı olduğu, dağılmaları gerektiği, aksi takdirde zor kullanılacağı yönünde ikazlarda bulunulmuştur. Güvenlik görevlilerinin ikazlarına rağmen göstericiler yerden söktükleri kaldırım taşları, sopa, demir çubuk, cam şişe ve havai fişeklerle güvenlik görevlilerine ve AK Parti Konak İlçe Başkanlığı binasına saldırıda bulunmuştur.

v. 1/6/2013 tarihi saat 08.00'e kadar devam eden gösterilerde ihtarlara rağmen dağılmayan toplam 74 kişi yakalanmış, devam eden olaylar sırasında olay yerinden kaçan 27 kişi daha yakalanarak haklarında direnme suçundan işlem yapılmıştır.

vi. Saat 20.05 sıralarında yaklaşık 1.500 kişilik gruba, güvenlik görevlilerine çantalarında taşıdıkları taşları ve cam şişeleri atmaları nedeniyle dağılmaları yönünde defalarca ikazda bulunulmuştur. Grup, ikazlara rağmen yaralayıcı maddelerle saldırılarına devam etmiş ve yola barikat kurmuştur. Kolluk görevlilerine saldıran göstericilerden 34'ü ve devamında 106'sı yakalanarak haklarında direnme suçundan soruşturma açılmıştır.

vii. Protesto eylemlerinin devamında kamu düzenini ve güvenliğini bozan eylemler -güvenlik görevlilerine taş, şişe ve benzeri yaralayıcı maddeler atma, özel mallara ve kamu mallarına zarar verme- nedeniyle 1/6/2013 tarihinde 21.05, 21.20 ve 22.30 saatlerinde, 2/6/2013 tarihinde 16.40 ve 19.30 saatlerinde gruplara duyabilecekleri şekilde dağılmaları yönünde defalarca ikazda bulunulmuştur. Kanuna aykırı eylemlerine devam eden göstericilerden önce 45 kişi, akabinde 74 kişi yakalanarak haklarında direnme suçundan soruşturma açılmıştır (Başvurucular olay tarihinde yakalanan şahıslar arasında bulunmamaktadır.).

15. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) Gezi Parkı olayları kapsamında kanuna aykırı eylemlerde bulunanların tespitine yönelik talimatı üzerine kolluk görevlilerince olaylara ilişkin görüntü kayıtları ve fotoğraflar incelenmiştir. 4/6/2013, 8/6/2013 ve 10/7/2013 tarihlerinde düzenlenen tutanaklar özetle şöyledir:

i. Olaylar sırasında çekilen fotoğraflardan birinci başvurucunun 1/6/2013 tarihinde gerçekleştirilen eylemler sırasında yüzünü tanınmamak amacı ile kapattığı, TKEP/L terör örgütünün öğrenci ve gençlik yapılanması olan DÖB'ün flamasını taşıdığı, güvenlik güçlerine ve araçlarına taş ve şişe attığı tespit edilmiştir.

ii. Görüntü kayıtlarından alıntılanan fotoğraflardan ikinci başvurucunun 1/6/2013 tarihinde Konak ilçesinde gerçekleştirilen gösterilerde TKEP/L terör örgütünün işçi yapılanması olduğu değerlendirilen DİK'in tanıtım yeleğini giydiği ve güvenlik güçlerine taş attığı tespit edilmiştir. Ayrıca İzmir İl Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 15/7/2013 tarihli fezlekede başvurucunun telefonla devamlı talimat verdiği de belirtilmiştir.

iii. Görüntü kayıtlarından alıntılanan fotoğraflardan üçüncü başvurucunun 1/6/2013 tarihinde Konak ilçesinde gerçekleştirilen gösterilerde Mücadele Birliği ve DÖB flamaları taşıyan grupla birlikte hareket ettiği, tanınmamak amacı ile yüzünü kapattığı ve güvenlik güçlerine taş attığı, aynı ilçede 2/6/2013 tarihli eylemde de tanınmamak amacı ile yüzünü kapattığı ve DÖB yazılı üniforma giydiği tespit edilmiştir.

iv. Olaylar sırasında çekilen fotoğraflardan dördüncü başvurucunun elinde -eyleme katılan grubu yönlendirmek için- hoparlör olduğu, Deniz Gezmiş'in -"THKO" terör örgütünün kurucusu olarak belirtilmiş- fotoğrafının bulunduğu flama ile tanınmamak amacı ile yüzünü kapattığı, Mücadele Birliğinin flamasını taşıdığı ve eline taş aldığı tespit edilmiştir. Ayrıca İzmir İl Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen 26/6/2013 tarihli fezlekede eylemler sırasında çekilen fotoğraflardan başvurucunun güvenlik güçlerine flama ile vurduğu ve taş attığı da belirtilmiştir.

16. Başvurucular hakkında; terör örgütü TKEP/L adı altında ve bu yapılara ait açık alan yapılanmalarıyla eylemlere katıldıkları, protesto eylemlerini kontrol altına alarak terör örgütlerinin istemleri doğrultusunda hareket ettikleri ve yasa dışı eylemler organize ettikleri gerekçeleriyle Başsavcılık tarafından soruşturma başlatılmıştır. Anılan soruşturma kapsamında dördüncü başvurucu 24/6/2013 tarihinde, diğer başvurucular ise 12/7/2013 tarihinde gözaltına alınmış ve ikametgâhlarında arama gerçekleştirilmiştir. İkinci başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada Mücadele Birliği Platformu imzalı, arkasında "12 Eylül idamlarına ve faşizme karşı yürüyoruz" ibaresi ile başlayıp "facebook.com/denizlerden seyitlere" ibaresi ile biten el broşürü ile "Mücadele Birliği", "DİK Devrimci İşçi Komiteleri" ve "DÖB" yazılı tanıtım yelekleri ele geçirilmiştir.

17. Kolluk görevlilerince dosya kapsamındaki fotoğrafların mukayesesi sonucu düzenlenen tutanaklar özetle şöyledir:

i. 12/7/2013 tarihli Tespit Tutanağı'nda, birinci başvurucunun güvenlik güçlerine taş ve şişe attığı esnada giydiği kıyafetler ile gözaltına alındığı sırada giydiği kıyafetlerin yer aldığı fotoğrafların incelenmesi neticesinde -ayakkabının çizgilerinin rengi ve şekli ile pantolonun rengi itibarıyla- benzerlik gösterdiği belirtilmiştir.

ii. Aynı tarihli tutanağa göre ikinci başvurucunun ikametgâhında yapılan aramada ele geçirilen eşyalar ile güvenlik güçlerine karşı gerçekleştirdiği saldırıda üzerinde bulunan DİK tanıtım yeleği, tişörtü ve yüzünü kapattığı bez parçası benzerlik göstermektedir.

iii. 19/7/2013 tarihli tutanakta ise 1/6/2013 tarihinde güvenlik görevlilerine saldıran grubun arasında bulunan, taş atan ve elinde şişe olan şahsın sağ kol dirsek ile bileği arasında ve sol kol iç kısımda bulunan dövmeler ile birinci başvurucunun gözaltına alındığı sırada fotoğraflanan dövmelerin incelenmesi neticesinde -renk ve bulunduğu yer itibarıyla- benzerlik olduğu tespit edilmiştir.

18. Birinci ve ikinci başvurucular 12/7/2013, dördüncü başvurucu 27/6/2013 tarihinde anılan soruşturma kapsamında tutuklanmış; 15/8/2013 tarihinde tahliye edilmiştir. Başsavcılık 16/8/2013 tarihli ve E.2013/101 sayılı iddianameyle başvurucuların bazı suçlardan cezalandırılmasını talep etmiştir. Yargılama İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) yürütülmüştür.

19. Başvurucuların kolluk tarafından düzenlenen tutanaklara -fotoğrafların incelenmesine ilişkin- itirazları üzerine Mahkeme, fotoğrafların başvuruculara ait olup olmadığının tespitini Adli Tıp Kurumu Başkanlığından (Başkanlık) talep etmiştir. Başkanlığın Fizik ve İhtisas Dairesince düzenlenen 18/3/2014 tarihli raporun görüntü analizi karar ölçeğine ilişkin açıklama kısmında inceleme konusu medyalarda karşılaştırılan görüntü örneklerindeki şahıslar benzerlikler göstermekte ise (+1), aynı şahsa ait olması kuvvetle mümkün ise (+2), uyarlık derecesinde uyum göstermekte ise (+3) ile derecelendirildiği belirtilmiştir.

20. Bu çerçevede düzenlenen raporda; başvuruculara ait fotoğraflar ile medyalarda yer alan görüntü örneklerindeki şahıslar -kafa, göz, burun, dudak, çene, yüz, kulak ve vücut yapısı yönlerinden- mukayese edilerek birinci ve dördüncü başvurucunun fotoğraflarının uyarlık derecesinde (+3) uyum gösterdiği, üçüncü başvurucunun fotoğraflarının aynı şahsa ait olması kuvvetle mümkün (+2) olduğu, ikinci başvurucunun fotoğraflarının ise benzerlikler gösterdiği (+1) tespit edilmiştir.

21. Mahkeme 21/10/2016 tarihinde, başvurucuların terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan 2 yıl 13 ay 15 gün, toplantı ve gösteri yürüyüşüne silahla katılma suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir. Başvurucular hakkında verilen mahkûmiyet kararlarının ilgili kısmı şöyledir:

"... 31.05.2013 günü İzmir ili genelinde başlayan Taksim Gezi parkı konulu eylemlere katılan grupların, kendi fikirlerini savundukları terör örgütlerinin ismini kullanarak yazılama yapmalarından, terör örgütü adına açık alanda faaliyet gösteren parti, oluşum gibi yapılanmaların isimlerini kullanmalarından terör örgütlerinin propagandasını yaptıkları, yine siyasi parti isimlerinin yanına sol terör örgütlerinin amblemlerini kullanarak siyasi parti görünümlü yapılanmaların terör örgütlerinin fikirleri doğrultusunda açık alanda faaliyet gösterdikleri,

 ...

1-Sanık Ali Hizmetçi'nin eylemleri:

31.05.2013 günü Saat:18.00 sıralarında İzmir ili genelinde başlayan eylemlerde terör örgütü adına açık alanda faaliyet gösteren sempatizanlar tarafından güvenlik önlemi alan görevlilere, kamu kurum ve kuruluşlarına, çevrede bulunan iş yerlerine, bankalara ve Konak AKP ilçe binasına karşı taşlı, sopalı saldırı olaylarına katıldığı,

Yapılan çekimler sonucu tespit tutanağından görüldüğü gibi sanık eylemlere mücadele Birliği, Devrimci Öğrenci Birliği, Devrimci İşçi komiteleri oluşumlar ile birlikte geldiği ve grupları elinde ki megafon ile organize ettiği, tanınmamak için yüzünü Deniz Gezmiş resminin bulunduğu flama ile kapattığı, güvenlik güçlerine elindeki flama ile vurduğu ve elindeki taşı güvenlik güçlerine attığı tespit edilmiştir.

Sanık Ali Hizmetçi'nin alınan savunmalarında; Gezi Parkı protesto eylemlerine kendi insiyatifiyle katıldığını, herhangi bir şekilde şiddet olaylarına katılmadığını beyan ettiği, 04/06/2013 tarihli fotoğraftan teşhis ve tespit tutanağındaki görüntü ile ilgili olarak cevap vermediği ve üzerine atılı suçlamaları kabul etmediği anlaşılmıştır.

...

4-Sanık Mitat Kavak'ın eylemleri:

31.05.2013 günü Saat:18.00 sıralarında İzmir ili genelinde başlayan eylemlerde güvenlik önlemi alan görevlilere, kamu kurum ve kuruluşlarına, çevrede bulunan iş yerlerine, bankalara ve Konak AKP ilçe binasına karşı taşlı, sopalı saldırı olaylarına katıldığı, 01.06.2013 günü meydana gelen eylemlerde yapılan çekimler sonucu tespit tutanağından görüldüğü gibi şahıs eylemlere Devrimci İşçi komiteleri adına katıldığı, DİK yeleği ve şapkası giydiği, telefon ile devamlı olarak talimat verdiği, tanınmamak için yüzünü kapattığı, eline taş alarak güvenlik güçlerine attığı, tanınmamak için yüzünü kapattığı, eline taş alarak güvenlik güçlerine attığı tespit edilmiştir.

Sanık Mitat Kavak'ın alınan savunmalarında; Gezi Parkı protesto eylemlerine katılmakla birlikte 10-12/07/2013 tarihli fotoğraf tespit tutanağındaki görüntülerin kendisine ait olmadığını beyan ederek üzerine atılı suçlamaları kabul etmediği anlaşılmıştır.

5-Sanık Lütfiye Burcu Kara'nın eylemleri:

31.05.2013 günü Saat:18.00 sıralarında İzmir ili genelinde başlayan eylemlerde güvenlik önlemi alan görevlilere, kamu kurum ve kuruluşlarına, çevrede bulunan iş yerlerine, bankalara ve Konak AKP ilçe binasına karşı taşlı, sopalı saldırı olaylarına katıldığı, 01.06.2013 günü meydana gelen eylemlerde yapılan çekimler sonucu tespit tutanağından görüldüğü gibi şahıs eylemlere DÖB adına katıldığı, eylem yerine giderken slogan attığı, eylemlerde üzerine Devrimci Öğrenci Birliği yeleği giydiği, tanınmamak için yüzünün kırmızı bez ile kapattığı, eline aldığı taşı attığı tespit edilmiştir.

Sanık Lütfiye Burcu Kara'nın alınan savunmalarında; Gezi Parkı protesto eylemlerine katılmakla birlikte 08/06/2013 tarihli fotoğraf tespit tutanağındaki görüntülerin kendisine ait olmadığını beyan ederek üzerine atılı suçlamaları kabul etmediği anlaşılmıştır.

6-Sanık Canol Bayatbalağ'ın eylemleri:

31.05.2013 günü Saat:18.00 sıralarında İzmir ili genelinde başlayan eylemlerde güvenlik önlemi alan görevlilere, kamu kurum ve kuruluşlarına, çevrede bulunan iş yerlerine, bankalara ve Konak AKP ilçe binasına karşı taşlı, sopalı saldırı olaylarına katıldığı, 01.06.2013 günü meydana gelen eylemlerde yapılan çekimler sonucu tespit tutanağından görüldüğü gibi tanınmamak için yüzünü kapattığı, güvenlik güçlerine atmak üzere eline şişe alarak hareket ettiği, tanınmamak için yüzünü kapattığı, elinde ki şişeyi güvenlik güçlerine attığı, elinde ki şişeyi güvenlik güçlerine attıktan sonra eline taş aldığı ve atmak üzere hareket ettiği, eline aldığı taşı güvenlik güçlerine attığı tespit edilmiştir.

Sanık Canol Bayatbalağ'ın alınan savunmalarında; Gezi Parkı protesto eylemlerine ilk gün katıldığını, bunun dışında eylemlere katılmadığını. 10/07/2013 tarihli fotoğraf tespit tutanağındaki görüntülerin kendisine ait olmadığını beyan ederek üzerine atılı suçlamaları kabul etmediği anlaşılmıştır.

...

... TKEP-L adlı örgütün silahlı terör örgütü olduğu, sanıkların da bu örgütün üyesi olmamakla birlikte sanıklar eylem tarihinde içinde yer aldıkları grup ilebirlikte 3713 sayılı yasanın 5532 sayılı kanun ile değişik 5/2.maddesi hükmüne göre suçun örgütün faaliyeti çerçevesinde örgüt adına suç işledikleri anlaşıldığından eylemlerine uyan TCK'nın 314/3.maddesi ve TCK'nın 220/6.maddesi delaletiyle TCK'nın 314/2.maddesi, 3713 sayılı TMK'nın 5.maddesi, TCK'nın 62, 53/1, 58/7-9 uncu maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur."

22. Mahkeme, mahkûmiyet hükmünde başvurucuların görevi yaptırmamak için direnme suçundan 15 ay 18 gün, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma ve uyarılara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçundan 5 ay hapis cezalarıyla cezalandırılmalarına karar vermiştir. Mahkeme, görevi yaptırmamak için direnme ve kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılarak uyarılara rağmen dağılmamakta ısrar etme suçlarından verilen hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) ve başvurucuların beş yıl süreyle denetime tabi tutulmalarına karar vermiştir. Mahkemenin değerlendirmeleri şu şekildedir:

"...

Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçu Bakımından

Sanıklar eylem tarihinde içinde yer aldıkları grup ile birlikte 3713 sayılı yasanın 5532 sayılı kanun ile değişik 5/2.maddesi hükmüne göre suçun örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısı ile olaylara müdahale eden güvenlik güçlerine, vaki müdahalelerini önlemek ve bu anlamda görevlerini yapmalarını engellemek amacıyla taş atıp cebir ve şiddet kullandıkları anlaşıldığından sanıklar hakkında birden fazla görevli memura karşı görevi nedeniyle direnme suçunu işledikleri anlaşıldığından 5237 sayılı TCK'nın 265/1. maddesi gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar vermek gerekmiştir.

...

Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşüne Katılarak İhtara ve Zor Kullanmaya Rağmen Dağılmamak Suçunun Değerlendirilmesinde:

...

Sanıklar eylem tarihinde içinde yer aldıkları grup ile eyleme katıldıkları, üzerlerine isnat edilen Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılarak ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamak suçunu işledikleri tanık ve sanık beyanlarından vedosya arasında bulunan görüntü inceleme tutanaklarından anlaşıldığından sanıklar hakkında eylemlerine uyan 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 32 inci maddesinin 1 inci fıkrası gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar vermek gerekmiş[tir]..."

23. Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 33/1 maddesine muhalefet suçlarından mahkûmiyete ilişkin karara karşı başvurucular istinaf kanun yoluna ve HAGB kararlarına itiraz yoluna başvurmuştur. Başvurucuların istinaf talepleri İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince (Daire) 3/2/2017 tarihinde, itiraz talepleri İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesince 14/12/2016 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

24. Başvurucular kararlardan 1/3/2017 tarihinde haberdar olduklarını belirtmiş, 20/3/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

25. 17/10/2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun'un 29. maddesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 286. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra uyarınca -temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile- sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararlarının temyiz edilebileceği düzenleme altına alınmıştır. 7188 sayılı Kanun'un 31. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'a eklenen geçici 5. maddede ise 5271 sayılı Kanun'un 286. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yapılan düzenlemenin -on beş gün içinde talep etmek koşuluyla- aynı suçlarla ilgili olarak verilen kesin nitelikteki bölge adliye mahkemeleri kararları hakkında uygulanacağı düzenlemesi yapılmıştır.

26. Söz konusu düzenlemeler nedeniyle başvurucu, Daire kararıyla kesinleşen suç yönünden anılan kanun hükümleri gereğince temyiz talebinde bulunmuştur. Mahkeme; terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme cezasına yönelik temyiz kanun yoluna başvurulması nedeniyle ilgili cezanın infazının durdurulmasına karar vermiştir. Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan verilen mahkûmiyet kararı yönünden temyiz incelemesi devam etmektedir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

27. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" kenar başlıklı 220. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

 (6) (Değişik: 2/7/2012 – 6352/85 md.) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır. Örgüte üye olmak suçundan dolayı verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.(Ek cümle: 11/4/2013-6459/11 md.) Bu fıkra hükmü sadece silahlı örgütler hakkında uygulanır. ..."

28. 5237 sayılı Kanun'un "Görevi yaptırmamak için direnme" kenar başlıklı 265. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

29. 5237 sayılı Kanun'un "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

 (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır."

30. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "Cezaların artırılması" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

Suçun, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş olması dolayısıyla ilgili maddesinde cezasının artırılması öngörülmüşse; sadece bu madde hükmüne göre cezada artırım yapılır. Ancak, yapılacak artırım, cezanın üçte ikisinden az olamaz ..."

31. 2911 sayılı Kanun’un "Kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri" kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

b) (Değişik bent: 30/7/1998 tarih ve 4378 sayılı Kanun’un 1 md.) Ateşli silahlar veya patlayıcı maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, boğma teli veya zincir gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her türlü sis, gaz ve benzeri maddeler ile yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve işaret taşınarak veya bu işaret ve amblemleri üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giyilerek veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılma ve kanunların suç saydığı nitelik taşıyan afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşınarak veya bu nitelikte sloganlar söylenerek veya ses cihazları ile yayınlanarak,

...

g) Kanunların suç saydığı maksatlar için

...

Yapılan toplantılar veya gösteri yürüyüşleri Kanuna aykırı sayılır."

32. 2911 sayılı Kanun’un "Direnme" kenar başlıklı 32. maddesinin (1) ve (2) fıkrası şöyledir:

 “Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılanlar, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar ederlerse, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçu, toplantı ve gösteri yürüyüşünü tertip edenlerin işlemesi halinde, bu fıkra hükmüne göre verilecek ceza yarı oranında artırılarak hükmolunur

İhtara ve zor kullanmaya rağmen kolluk görevlilerine karşı cebir veya tehdit kullanılarak direnilmesi halinde, ayrıca 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 265 inci maddesinde tanımlanan suçtan dolayı da cezaya hükmolunur."

33. 2911 sayılı Kanun'un "Toplantı ve yürüyüşe silahlı katılanlar" kenar başlıklı 33. maddesinin birinci fıkrasının 2015 yılında yapılan değişiklikten önceki hâli şöyledir:

"(Değişik: 22/7/2010 - 6008/2 md.) Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine 23 üncü maddenin (b) bendinde sayılan silah veya araçları taşıyarak katılanlar, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Silah veya aracın ateşli silah ya da patlayıcı veya yakıcı madde olması durumunda, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Silah veya aracın bulundurulmasının suç oluşturması halinde, ayrıca bu suçtan dolayı da ilgili hakkında kanun hükümlerine göre cezaya hükmolunur."

34. 2911 sayılı Kanun'un Toplantı ve yürüyüşe silahlı katılanlar" kenar başlıklı 33. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmının yürürlükteki hâli şu şekildedir:

"a) Ateşli silahlar veya havai fişek, molotof ve benzeri el yapımı olanlar dâhil patlayıcı maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, boğma teli veya zincir, demir bilye ve sapan gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her türlü sis, gaz ve benzeri maddeler taşıyarak veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek katılanlar iki yıl altı aydan dört yıla kadar,

...

hapis cezası ile cezalandırılırlar."

B. Uluslararası Hukuk

35. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ilişkin ilgili uluslararası hukuk kaynaklarının yer aldığı kararlar için bkz. Dilan Ögüz Canan [GK], B. No: 2014/20411, 30/11/2017, §§ 20, 21; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, §§ 25-30; Ömer Faruk Akyüz, B. No: 2015/9247, 4/4/2018, §§ 28-37.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

36. Mahkemenin 7/9/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Terör Örgütüne Üye Olmamakla Birlikte Terör Örgütü Adına Suç İşleme Suçu Yönünden

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

37. Başvurucular herhangi bir terör örgütünün talimatı olmadan protesto eylemine katıldıklarını (bkz. § 11) belirterek mahkûmiyet nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğini belirtmiştir. Bununla birlikte dosya kapsamındaki kamera kayıtları ve fotoğrafların kanuna aykırı olarak elde edildiğini, bilirkişilik yapma sıfatı olmayan büro tarafından düzenlenen raporun bilimsel kriterlere uygun olmadığını, hüküm gerekçesinin kişiselleştirilmediğini ve açık bir keyfîlik içerdiğini belirtilerek adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

38. Bakanlık görüşünde; birinci başvurucunun TKEP/L örgütünün amaçları doğrultusunda gösterilere katıldığını ve mahkûmiyet kararının yasanın uygulaması niteliğinde olduğunu belirtmiştir. İkinci başvurucunun aynı örgütün işçilere yönelik açık alan yapılanması olan DİK'in şapka, yelek ve flaması ile eylemlere katıldığını bu kapsamda mahkûmiyet kararının demokratik toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ileri sürmüştür.

39. İkinci başvurucu vekili Bakanlık görüşüne karşı beyanında, bireysel başvuruda bulunurken ileri sürdüğü iddialarını yineleyerek başvurucunun sendikanın çağrısı ile toplantıya katıldığını iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

40. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gereken hususlar olduğu gözetilerek iddialar, Anayasa'nın 34. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir.

41. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

43. Mehmet Ayçilek (B. No: 2018/14603, 10/12/2019, § 22) kararında Anayasa Mahkemesi, 7188 sayılı Kanun ile 5271 sayılı Kanun'un 286. maddesine eklenen (3) numaralı fıkra kapsamındaki suçlarla ilgili olarak daha önce bölge adliye mahkemeleri ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar bakımından açılan temyiz kanun yolunu değerlendirmiştir. Anılan kararda; sonradan açılan temyiz kanun yolunun ulaşılabilir olmadığının, ihlal iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir. Bundan başka kararda sonradan açılan bu yolun usul hukukundaki temyiz kanun yolunun başvuru süresi ve belli sınırda kalan cezalar açısından genişletilmiş şeklini oluşturduğu ifade edilmiştir. Kararda sonuç olarak anılan başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı kabul edilmiştir (Mehmet Ayçilek, §§ 30, 31).

44. Başvurucular Mahkemenin 21/10/2016 tarihli kararıyla 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesinin (3) numaralı fıkrası ve 220. maddesinin (6) numaralı fıkrası göndermesiyle 314. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereğince terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işleme suçundan mahkûm edilmiştir. Anılan mahkûmiyet hükmü, Dairenin 3/2/2017 tarihli istinaf başvurusunun esastan reddi kararıyla kesinleşmiştir. Yukarıda belirtilen değişiklikler gözetildiğinde başvurucular hakkındaki kesinleşmiş hükmün -belli sürede başvurmak koşuluyla- temyiz edilebilme olanağına kavuştuğu anlaşılmaktadır. Nitekim başvurucuların bu konudaki talepleri Mahkeme tarafından uygun bulunmuş ve anılan suç yönünden temyiz incelemesinin yapılması amacıyla dosya Yargıtaya gönderilmiştir.

45. Söz konusu açıklamalar dikkate alındığında mevcut başvuruda anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Toplantı ve Yürüyüşe Silahla Katılma, Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşünde İhtara Rağmen Dağılmamakta Israr Etme ve Görevi Yaptırmamak İçin Direnme Suçları Yönünden

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

47. Başvurucular katıldıkları toplantıda tanınmamak için yüzlerini kapatmadıkları ve kolluk görevlilerine saldırıda bulunmadıkları hâlde birçok suçtan cezalandırılmaları nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğini belirtmiştir. Bununla birlikte kamera kaydı ve fotoğrafların kanuna aykırı olarak elde edildiğini, bilirkişilik yapma sıfatı olmayan büro tarafından rapor düzenlendiğini, raporun bilimsel kriterlere uygun olmadığını iddia etmişlerdir. Başvurucular son olarak hüküm gerekçesinin kişiselleştirilmemesinin ve açık bir keyfîlik içermesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

48. Bakanlık görüşünde; başvurucuların kolluk güçlerine yaralayıcı madde atan şahıslar arasında oldukları, yasa dışı gösterilere katıldıkları, bu hususların görüntü kayıtları ile de ortaya konulduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda mahkûmiyet hükmünün kamu düzeninin korunmasına ve demokratik toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanmasına yönelik olduğu ileri sürülmüştür.

49. İkinci başvurucu vekili Bakanlık görüşüne karşı beyanında, bireysel başvuru formunda yazılı önceki iddialarını yineleyerek adli raporun delil inceleme bilimsel kriterlerine uygun olmadığı, görüntülerin ham hâlinin dosyada mevcut olmadığı, kolluk güçlerinin biber gazı kullanması nedeniyle başvurucunun yüzünü kapatarak olay yerinden ayrıldığı, bu eylem nedeniyle kamu görevlisine direnme suçunun oluşmayacağı, silah bulunduğuna dair görüntü kaydının olmadığı hususlarını tekrar vurgulamıştır.

2. Değerlendirme

50. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olayda başvurucular düzenlenen bir toplantı sırasında işlediği eylemler nedeniyle 2911 sayılı Kanun’un 33. maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak cezaya mahkûm edilmiştir. Bu nedenle başvurucuların adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmesi gereken hususlar olduğu gözetilerek başvurucuların iddiaları Anayasa'nın 34. maddesi kapsamında değerlendirilmiştir (Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 27, 30).

51. Anayasa’nın "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" kenar başlıklı 34. maddesi şöyledir:

"Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir."

52. Başvurucular gösteriler sırasında yüzünü kapatan, kolluk görevlilerine saldıran ve direnen kişiler olmadıkları hâlde cezalandırıldıklarını derece mahkemeleri ve Anayasa Mahkemesi önünde ileri sürmüştür. Dolayısıyla başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarına herhangi bir müdahalenin söz konusu olup olmadığının ortaya konulması gerekmektedir.

53. Başvurucuların bir toplantı sırasında işledikleri ileri sürülen eylemlerden dolayı cezalandırılmış olmaları nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale edildiğinin kabulü gerekir.

54. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 34. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

55. Bu sebeple ilk olarak müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme ve Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanıp dayanmadığının ortaya konulması gerekir.

56. Somut olayda, 2911 sayılı Kanun'un 28., 32. ve 33. maddeleri ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı anlaşılmıştır. Başvurucular hakkında mahkûmiyet ve HAGB kararı verilmesine ilişkin kararların kamu düzeninin korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda mevcut müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

57. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, §§ 103-105; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51) ve orantılı (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan §§ 33, 56; Ferhat Üstündağ, § 48; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 44, 47; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50) olması gerekir.

58. Toplantı hakkına müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan § 32; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 73; Tayfun Cengiz, § 56; Adalet Mehtap Buluryer, §§ 103-105; grev hakkı bağlamında bkz. Kristal-İş Sendikası [GK], B. No: 2014/12166, 2/7/2015, § 70; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68; Tansel Çölaşan, § 51). Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında dengesizlik bulunmamasına işaret etmektedir (bazı farklılıklarla birlikte toplantı hakkı bağlamında bkz. Dilan Ögüz Canan, §§ 33, 56; sendika hakkı bağlamında bkz. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 74; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun, §§ 44, 47; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50).

59. Anayasa’nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almıştır. Dolayısıyla toplantı hakkının amacı, şiddete başvurmayan ve fikirlerini barışçıl bir şekilde ortaya koyan bireylerin haklarının korunmasıdır. Demokratik bir toplumda, mevcut düzene itiraz eden ve barışçıl yöntemlerle düzenin değiştirilmesini savunan kişilere siyasi fikirlerini toplantı özgürlüğü ve diğer yasal araçlarla ifade edebilme imkânı sunulmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 117, 118; Osman Erbil, B. No: 2013/2394, 25/3/2015, § 47; Gülşah Öztürk ve diğerleri, B. No: 2013/3936, 17/2/2016, §§ 67, 68; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 80; Dilan Ögüz Canan, § 37; Ömer Faruk Akyüz, § 54). Eğer toplantı şiddet içeriyorsa veya bu toplantıda şiddete çağrıda bulunuluyorsa toplantının barışçıl olduğu, dolayısıyla Anayasa'nın 34. maddesinin sağladığı korumadan yararlanacağı söylenemez (Ferhat Üstündağ, § 51).

60. Barışçıl toplantı hakkı, bireylerin bu hakkı kullanırlarken sahip oldukları ödev ve sorumluluklardan ayrı düşünülemez. Anayasa Mahkemesi, kendisine yapılan şikâyetlerin incelenmesi sırasında bireylerin sahip oldukları ödev ve sorumlulukları gözönünde bulundurur. Bireylerin hak ve özgürlüklerinden tümüyle yararlanmalarının sahip oldukları hak ve özgürlüklerin gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun davranmaları ile bağlantılı olduğunun kabul edilmesi gerekir (Dilan Ögüz Canan, § 43; Ömer Faruk Akyüz, § 62; Ferhat Üstündağ, § 57).

61. Keyfî uygulamalardan ve usulsüz sınırlandırmalardan kaçınılması için barışçıl bir toplantıya, tedbir almak veya alınan tedbirlere aykırı davrananlara ceza vermek suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun derece mahkemelerince ilgili ve yeterli gerekçe ile ortaya konulması, kamu düzeni ve başkalarının haklarının korunması ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılması arasında adil bir denge kurulması gerekmektedir (Dilan Ögüz Canan, § 53; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 83; Ömer Faruk Akyüz, § 61).

62. Özet olarak Anayasa Mahkemesi, mevcut başvuruda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme özgürlüğüne yapılan müdahalenin gerçekten toplumsal bir ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı ve kısıtlamanın ulaşılmak istenen amaçla orantılı olup olmadığı sorusuna cevap bulacaktır.

63. Bireysel başvuru dosyasına göre İzmir genelinde 31/5/2013 tarihinde başlayan ve dört gün süren protesto eylemlerine farklı grupların katıldığı ve çıkan şiddet olayları nedeniyle toplantı ve gösterilerin barışçıl niteliğinin ortadan kalktığı anlaşılmıştır. Güvenlik güçleri, kanuna aykırı hâle gelen toplantıya katılan gruba dağılmaları hususunda birçok kez ihtar yapmıştır. Ancak ihtarlara rağmen şiddet hareketleri artarak devam etmiş, dağılmayan göstericiler güvenlik güçlerine yaralayıcı maddelerle saldırmıştır (bkz. §§ 12-14). Başvurucuların da bahsi geçen kişilerin arasında bulunduğu, kimliklerini gizlemek için yüzlerini kapattıkları ve güvenlik güçlerine yaralayıcı maddelerle saldırdıkları hususları derece mahkemesince sabit görülmüştür (bkz. §§ 21, 22).

64. Başvurucuların bireysel başvuruda ileri sürdüğü sübuta ilişkin itirazlar kural olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır. Buna ilave olarak Anayasa Mahkemesi, 5237 sayılı Kanun'un 265. maddesinin birinci fıkrası ile 2911 sayılı Kanun'un 32. ve 33. maddelerinin birinci fıkraları uyarınca başvurucuların mahkûmiyetinin ceza hukukuna uygunluğu konusunda da bir karar vermek zorunda olmadığını değerlendirmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Ferhat Üstündağ, § 35). Buna karşın mevcut başvuruya benzer şekilde bir toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılanların cezalandırılması ya da ceza tehdidine maruz bırakılması gibi verilen bir ceza hükmünün anayasal bir hakka müdahale oluşturduğu durumlarda, vaki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesi, Anayasa Mahkemesinin ilgi alanındadır (Dilan Ögüz Canan, § 47; Ömer Faruk Akyüz, § 64; Umut Şimşek ve diğerleri, B. No: 2015/14310, 12/6/2018, § 63).

65. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, kanuna aykırı hâle gelen toplantıya katılan başvurucuların kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini kapatma ve toplantı sırasında silah kullanma suçundan 1 yıl 13 ay hapis cezasıyla cezalandırılmaları ve ihtara rağmen dağılmamakta ısrar etme, güvenlik güçlerine görevlerini yaptırmamak için direnme suçlarından HAGB ve 5 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanması suretiyle yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığının belirlenmesinden ibarettir.

66. İlk olarak derece mahkemesi kararında; toplantı ve gösteri yürüyüşünün barışçıl niteliğinin ortadan kalktığı, şiddet içeren eylemler nedeniyle toplumsal hayatın etkilendiği ve kamu düzeninin bozulduğu ortaya konmuştur. Dolayısıyla barışçıl niteliği ortadan kalkan toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı hâle geldiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamındaki tutanaklara göre de kolluk güçlerinin toplantıya müdahale öncesi uygun vasıtalarla birçok kez ihtarda bulunmasına rağmen şiddet hareketleri artarak devam etmiştir (bkz. § 14).

67. Somut olayda yakalananlar arasında başvurucular bulunmamakta ise de derece mahkemesi anılan eylemlerde başvurucuların yaralayıcı maddelerle güvenlik güçlerine saldırıda bulunduklarını tespit etmiştir (bkz. §§ 20, 21).

68. Son olarak derece mahkemeleri, başvurucuların kitlesel gösteri şekline dönüşen eylemlerde kimliklerini gizlemek için yüzlerini kapattıklarını tespit etmiş ve cezalandırılmalarında bu eylemleri de gözönünde bulundurmuştur. Bununla birlikte birinci ve ikinci başvurucunun eylemler sırasında çekilen fotoğrafları ile soruşturma aşamasında elde edilen delillerin -kıyafet ve vücutta dövme- mukayesesi sonucunda tespit edilen benzerlikler de dikkat çekici bulunmuştur (bkz. § 17).

69. Anayasa Mahkemesinin şiddet kullanma niyetinde olan kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösterileri barışçıl toplantı kavramı dışında kabul ettiği hatırlanmalıdır. Henüz şiddet hareketlerine başvurmamış olsalar bile şiddet kullanma niyetinde olduğu makul gerekçelerle ortaya konulmuş olan kişilerin katıldığı veya düzenlediği gösteriler barışçıl toplantı kavramı dışında mütalaa edilebilir (Ferhat Üstündağ, § 53). Zira şiddet kullanma niyetinde olan kişiler, katıldıkları toplantıda düşüncelerini kolektif olarak ve barışçıl bir yöntemle ifade etmek isteyen kişilerin bu hakkını tam olarak kullanmalarına zarar verebilir. Somut olayda da şiddet eylemlerinin devamına neden olan ve kimliklerini gizleyen başvurucuların iyi niyetlerinden şüphe duymak için yeterli nedenlerin olduğu kabul edilmelidir.

70. Diğer yandan Anayasa'nın 34. maddesi fikirlerin silahsız ve saldırısız, başka bir ifade ile barışçıl bir şekilde ortaya konulabilmesi için toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını güvence altına almış ve bu hakkı kullananlara ödev ve sorumluluklar yüklemiştir (bkz. §§ 59, 60). Ödev ve sorumluluklar, somut başvurudaki gibi ödev ve sorumluluğunu yerine getirmediği iddia edilen kimselerin bir temel hak veya özgürlüğünün kısıtlanmasına ilişkin şikâyetlerinde özellikle önem taşımaktadır. Başvuruya konu toplantıda barışçıl bir tavır içinde olmayan başvurucular, kolluk güçlerine attıkları yaralayıcı cisimlerle süregelen şiddet eylemlerinin artmasına destek olacak tarzda hareket etmiştir. Bu çerçevede Anayasa'nın 34. maddesinde güvence altına alınan hakkın gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun davranmayan başvurucuların ilgili hakkın sağladığı korumadan da yararlanmaları beklenemez.

71. Başvurucuların cezalandırılmasıyla çoğulcu bir toplumun oluşturulmasında önemli rolü olan toplantı hakkının korunması ve demokratik yaşam için ciddi tehdit oluşturan şiddetin engellenmesi amaçlanmaktadır. Derece mahkemesi, kanuna aykırı hâle gelen toplantıda ihtara rağmen dağılmamakta ısrar eden ve kolluk görevlilerine görevlerini yaptırmamak için direnen başvurucular hakkında HAGB ve beş yıl denetimli serbestlik tedbiri uygulamıştır. Ayrıca başvurucuların anılan toplantıda yüzlerini gizleyerek yaralayıcı madde ile şiddet içeren eylemler gerçekleştirmeleri nedeniyle de başvuruculara 1 yıl 13 ay hapis cezası vermiştir. Somut olayda derece mahkemelerinin cezalandırmaya yönelik kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.

72. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına getirilen ve Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasına konu olan kısıtlamaların zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığının değerlendirilmesi hususunda kamu gücünü kullanan organlar ile mahkemelerin belirli bir takdir yetkisi vardır. Bununla birlikte olayın somut koşullarında bir toplantı veya gösterinin şiddet içerdiğine ilişkin idari mercilerin veya derece mahkemelerinin kabulleri ile gerekçelerinin nihai denetim yetkisi Anayasa Mahkemesine aittir (Dilan Ögüz Canan, § 32; Ferhat Üstündağ, § 60). Derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamında olan anılan müdahalesinin kamu düzeni ve başkalarının haklarının korunması ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılması arasında adil bir denge kurduğu ve demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

73. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

74. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlal edildiğine dair başvurunun bu kısmının bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Terör örgütüne üye olmamakla birlikte terör örgütü adına suç işleme suçundan cezalandırılma dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Toplantı ve yürüyüşe silahla katılma, kanuna aykırı toplantıda ihtara rağmen dağılmamakta ısrar etme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından cezalandırılma dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 7/9/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.