T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
Esas No:2012/60
Karar No:2012/45 


Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kangal Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 01.04.2009 gün ve 2006/59 E- 2009/100 K. Sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 03.05.2010 gün ve 2009/7412 E- 2010/5365 K. Sayılı ilamı ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. 

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili 

HUKUK GENEL KURULU KARARI 

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Yerel Mahkemenin 04.05.2011 gün ve 2011/50 E.-2011/87 K. sayılı direnme kararı 29.08.2011 tarihinde davacı vekili avukat Engin’nin dosyaya bildirdiği adresinde aynı adreste bulunan Avukat Salih imzasına olmak üzere usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Tebligatta tebligatı alan avukatın aynı işyerinde bulunduğu bilgisi yer almaktadır. Resmi mercilere bildirilen adres asıl olup, usulünce değişiklik bildirilmediği durumda bu adreste yapılan tebligatlar geçerlidir.

Davacı vekilinin karar aşamasından tebligat aşamasına kadar adres değişikliği ya da vekillikten ayrıldığına ilişkin mahkemeye yapılmış bir bildirimi bulunmadığı gibi asilin de bu yönde bir bildirimi olmamıştır. Avukatlığı bıraktığını yasal temyiz süresi geçtikten sonra ileri süren adı geçen vekilin bu durumu müvekkiline ve mahkemeye bildirdiğine ilişkin bir bilgi ya da belge dosya kapsamında yer almamaktadır. Mahkemenin müvekkil-vekil arasındaki ilişki kapsamında değerlendirilmesi gereken hususları araştırma ve bildirme yükümü bulunmamaktadır.

Davacı vekili temyiz süresi geçtikten sonra verdiği 27.09.2011 tarihli dilekçe ile avukatlığı bıraktığını, yapılan tebligatın usulsüz sayılmasını, kararın asile tebliğini istemiş; mahkemece temyiz süresi geçirildikten sonra verilen bu dilekçe üzerine tebligat konusunda bir karar verilmeksizin birden fazla vekille kendisini temsil ettirdiği dosyada bulunan vekaletname ile sabit olan asilin diğer vekillerine değil asile tebligat çıkarılmış ve davacının davanın başından beri vekili olan diğer vekili Avukat Zeliha tarafından 03.10.2011 tarihinde harçlandırılan dilekçe ile karar temyiz edilmiştir.

Davalı vekili temyize cevabında temyiz dilekçesinin süre yönünden reddini istemiştir.

İşin esasının incelenmesine geçilmezden evvel temyiz isteminin yasal sürede yapılıp yapılmadığı ön sorun olarak ele alınmıştır.

Hemen belirtmelidir ki, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 34.maddesine göre: “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”

Yine aynı Kanunun “Avukatın vekaletten çekilmesini düzenleyen 41.maddesi gereğince: “Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş gün süre ile devam eder….”

Temyiz tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Vekilin İstifası” başlıklı 82.maddesi de:

“(1)İstifa eden vekilin vekâlet görevi, istifanın müvekkiline tebliğinden itibaren iki hafta süreyle devam eder.

(2)Vekilin istifa etmiş olması hâlinde, vekâlet veren davayı takip etmez ve başka bir vekil de görevlendirmez ise tarafın yokluğu hâlinde uygulanacak hükümlere göre işlem yapılır.

(3)Yukarıdaki fıkralarda yer alan hususlar, istifa eden vekilin istifa dilekçesi ile birlikte vekâlet verene ihtaren bildirilir.” 

Hükmünü içermektedir.

Diğer taraftan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11.maddesi gereğince: “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır...”

Dosyanın tetkikinden davacı tarafın davanın başından beri kendisini birden fazla vekille temsil ettirdiği sunulan vekaletname örneği ile belirgindir. Mahkemece, bozma sonrası duruşma gününün bildirilmesine ilişkin tebligat karar başlığında isim ve adresi bulunan Avukat Engin adresine çıkarılmış, bu tebligat adreste aynı işyerinde bulunduğu açıklaması ile Avukat Salih imzasına tebliğ edilmiştir. Avukat Engin 04.05.2011 tarihli direnme celsesine katılmış; bu tebligatın usulsüzlüğü adı geçenin kendisinin bürosunda çalışmadığı yönünde bir itiraz ileri sürmemiştir.

Kararın tebliğe çıkarılması istemi davacının vekillerinden Avukat Tolga tarafından 12.08.2011 tarihinde istenmiş; ancak Avukat Engin yönünden vekilliği bıraktığı yönünde veya tebligat yapılacak adres konusunda bir bildirim yapılmamıştır. Direnme kararı karar başlığında ismi bulunan Avukat Engin adresine tebliğe çıkarılmış ve adreste yukarıda açıklanan şekilde usulünce 29.08.2011 tarihinde tebliğ edilmiştir. Bu tebligat ile 15 günlük temyiz süresi başlamıştır.

Davacı vekili Avukat Engin işyerini kapattığını ve Cumhuriyet Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak göreve başladığını temyiz süresi geçtikten sonraki bir tarih olan 27.09.2011 tarihli dilekçesi ile mahkemeye bildirmiştir. Adı geçenin barodan kaydını sildirdiğine ilişkin bir bildirimi ve belgesi ise bulunmamaktadır.

Yukarıda aynen alınan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 41.maddesi gereğince belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş gün süre ile devam eder. İşi bıraktığını temyiz süresi geçtikten sonra bildiren avukat kararın tebliğini beklemeksizin işi bıraktığı aşamada müvekkiline ve mahkemeye durumu bildirmemiş olmakla süreye tabi işlerde işi yapma ya da bildirim yükümlülüğünden kurtulamaz. Davacının birden fazla vekili bulunduğuna göre vekillerinden birisinin engeli bulunsa dahi diğer vekillerince de gecikmesinde zarar umulan işlemin yapılması olanaklıdır.

Nitekim, temyiz talebinin yapıldığı 03.10.2011 tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Birden Fazla Vekil Görevlendirilmesi” başlıklı 75.maddesi gereğince; Dava için birden fazla vekil görevlendirilmiş ise vekillerden her biri, vekâletten kaynaklanan yetkileri, diğerinden bağımsız olarak kullanabilir. Aksi yöndeki sınırlamalar, karşı taraf bakımından geçersizdir.

Birden fazla vekili olan davacının vekillerinden birine 29.08.2011 tarihinde yapılan tebligatın varlığına karşın, davacı tarafın diğer vekiline yapılan ikinci tebligat sonuca etkili olmayıp, temyiz süresi ilk tebliğden itibaren başlamakla 15 günlük yasal temyiz süresi geçtikten sonra 03.10.2011 tarihinde yapılan temyiz isteminin reddi gerekir. Davalı yönünden gerçekleşen usuli kazanılmış hakkın, müvekkil vekil arasında etkili olabilecek hususlara dayanılarak ortadan kaldırılması olanaklı değildir.

Nitekim, birden fazla vekille temsile ilişkin aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 29.04.2011 gün ve 2011/10-129 Esas, 2011/244 Karar sayılı ilamında da vurgulanmıştır.

Bu nedenle yasal temyiz süresi geçirildikten sonra ibraz edilen temyiz dilekçesinin reddi gerekir.

S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle yasal süre geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 01.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.



www.hukukmedeniyeti.org