Olaylar

Davacı H.P., olay tarihinde bir siyasi partinin milletvekili olarak görev yapmaktadır. Davacı, partinin ilçe kongresine bir milletvekili ile birlikte katılmıştır. İl başkanı, şehir dışından kendi bilgisi dışında milletvekillerinin ilçe kongresine katılmasına tepki göstermiş ve kürsüye çıkarak konuşma yapmıştır. Daha sonra davacı, kürsüye çıkmış ve il başkanına cevap vermiştir. İlçe kongresinde yaşanan bu polemik yerel bir gazete olan Kayseri Yeni Haber gazetesinin (gazete) çeşitli tarihlerde yayımlanan nüshalarında haber olarak yer almış, ayrıca gazetenin başyazarı da olayla ilgili olarak gazetedeki köşesinde çeşitli değerlendirmelerde bulunmuştur.

Davacı, anılan haber ve köşe yazılarında dile getirilen iddialar nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) gazete aleyhine manevi tazminat davası açmıştır. Mahkeme davanın kısmen kabulü ile başvurucunun 2.000 TL manevi tazminat ödemesine karar vermiştir. Başvurucunun istinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunun esastan reddine miktar itibarıyla kesin olarak karar vermiştir.

İddialar

Başvurucu, bir siyasetçi hakkında yaptığı haberler nedeniyle aleyhine tazminata hükmedilmesiyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda davacı, haber ve yazılarda kendisi tarafından sarf edildiği iddia olunan ifadeleri kullanmadığını beyan etmiş, nitekim mahkeme de davacıyı haklı bularak davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkeme, gerekçesini konuşmanın kaydedildiği CD üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine dayandırmış ve haber ile yazıların doğru olmadığı kanaatine vararak hüküm kurmuştur.

Somut olayda gazete tarafından ileri sürülen iddiaların polemiğin bir tarafı olan ve olay sırasında kongrede bulunan parti il başkanı tarafından doğrulandığı görülmektedir. Ayrıca partililer tarafından davacı hakkında söylediği iddia olunan sözler nedeniyle parti içi disiplin işlemlerinin başlatılması yönünde imza toplandığı da anlaşılmaktadır. Bunun dışında gazetecilerden ileri sürülen iddiaların doğruluğunu haber yapmadan önce bağımsız bir araştırma ile kanıtlamaları beklenemez.

Başvurucu gazetenin konuyla ilgili olarak davacının gazeteye gönderdiği açıklamalara yer verdiği hususu da gözardı edilmemelidir. Şu hâlde gazetenin il başkanı ve toplantıda bulunan diğer partililere dayanarak dile getirdiği iddialar ile anılan iddiaları yalanlayan davacının açıklamalarını birlikte okuyucuya sunduğu görülmüştür. Bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde gazetenin üzerine düşen ödev ve sorumluluk içinde hareket ettiği, olguları bilerek tahrip ettiğine dair yeterli delil bulunmadığı kabul edilmelidir.

Bir milletvekilinin ilçe parti kongresinde parti il başkanına birtakım sözler sarf ettiğine dair iddianın kaynağı gösterilerek kamuoyuna aktarılmasının şeref ve itibarı koruma gerekçesiyle yaptırıma tabi tutulması kamuyu ilgilendiren konularda serbest ve açık tartışmaların önlenmesi sonucunu doğuracak, basının kamu yararına ilişkin konuların tartışılmasına yönelik katkılarına ciddi şekilde engel oluşturacaktır.

Mahkeme; haberin içeriğini, haberde dile getirilen iddiaların tanık beyanı ile desteklenmesini, başvurucunun davacının açıklamalarını yayımlamış olmasını, başvurucunun kötü niyetle hareket ettiğine dair yeterli delilin bulunmamasını yeterince tartışmadan yapılan haber nedeniyle başvurucuyu tazminat ödemeye mahkûm etmiştir. İlk derece mahkemesince ifade ve basın özgürlüklerinin korunması ile şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir denge kurulmamıştır. Bu sebeple mahkemenin başvurucunun tazminat ödemesine karar verilmesine ilişkin ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade ve basın özgürlüğü haklarına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

---

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KAYSERİ YENİ HABER RADYO TELEVİZYON GAZETECİLİK MATBAACILIK VE YAYINCILIK SANAYİ TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/21340)

 

Karar Tarihi: 22/2/2022

R.G. Tarih ve Sayı: 5/4/2022 - 31800

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Mustafa İlhan ÖZTÜRK

Başvurucu

:

Kayseri Yeni Haber Radyo Televizyon Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık Sanayi Ticaret Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Halil İbrahim YOLCU

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir siyasetçi hakkında yaptığı haberler nedeniyle başvurucu aleyhine tazminata hükmedilmesinin ifade ve basın özgürlüklerini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 19/6/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve ekinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Davacı H.P., olay tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 25. dönem Trabzon milletvekili olarak görev yapmaktadır. Davacı 15/3/2016 tarihinde Kayseri'nin Bünyan ilçesinde yapılan CHP İlçe Kongresine CHP Bolu Milletvekili T.Ö. ile birlikte katılmıştır. CHP İl Başkanı F.K., şehir dışından kendi bilgisi dışında milletvekillerinin ilçe kongresine katılmasına tepki göstermiş ve kürsüye çıkarak konuşma yapmıştır. Daha sonra davacı, kürsüye çıkmış ve F.K.a cevap vermiştir. Yaklaşık 200 kişinin bulunduğu ilçe kongresinde yaşanan bu polemik yerel bir gazete olan Kayseri Yeni Haber gazetesinin (gazete) çeşitli tarihlerde yayımlanan nüshalarında haber olarak yer almış, ayrıca gazetenin başyazarı R.B. de olayla ilgili olarak gazetedeki köşesinde çeşitli değerlendirmelerde bulunmuştur.

9. Gazetenin 16/3/2016 tarihli nüshasındaki "Bünyan İlçe Kongresinde Haber Verirdin Vermezdin Tartışması" başlıklı haberin ilgili kısmında şu ifadeler yer almıştır:

"Dün yapılan ve yönetimi kayyuma devredilen Bünyan CHP İlçe Kongresinde CHP İl Başkanı [F.K.] ile CHP milletvekilleri [T.Ö.] ve [H.P.] arasında sert tartışmalar yaşandı. Dün sabah saat 10.30'da Bünyan Belediye Düğün Salonunda başlayan kongrenin ilk konuşmasını yapan CHP İl Başkanı [F.K.], Bünyan İlçe Kongresi'nin kayyum aracılığıyla yapıldığını hatırlatarak, 'Yani burada ev sahibi sayın kayyum heyeti. Ben de bu partinin İl Başkanıyım. Sayın Milletvekillerimizi bu kongrede görmekten elbette memnuniyet duyuyoruz. Ancak gönül isterdi ki Sayın milletvekillerimiz gelmeden önce parti ahlakı gereği haber verme nezaketini göstermiş olsalardı daha da memnun olurduk. Çünkü ben burada Sayın Genel Başkanımızı temsil ediyorum. Eğer kendileri haber veremiyorsa en azından danışmanları aracılığıyla haber verebilirlerdi. Ama maalesef bizlere bir şekilde haber verme nezaketini bile göstermediler' diye kongreye gelen Bolu Milletvekili[T.Ö.] ve Trabzon Milletvekili [H.P.yi] eleştirince CHP Milletvekilleri [T.Ö.] ve [H.P.] tepki gösterdiler. Kürsüye gelen [T.Ö.] ve [H.P.] İl Başkanı [F.K.yi] bu siteminden dolayı eleştirdiler. Hatta Trabzon Milletvekili [H.P.] ilginç bir benzetmeyle, 'Bizim dedelerimiz kurtuluş savaşı için Samsun'a çıkarken ne Yunan'a ne Rum'a haber vermedi, biz niye haber verelim?' diye sert çıktı. Oldukça soğuk bir hava içinde geçen protokol konuşmalarından sonra oylamaya geçildi. 54 delegesi olan Bünyan CHP İlçe kongresinde eski İlçe Başkanlarından[İ.M.] ile[A.C.] kıran kırana yarıştı."

10. Gazetenin 17/3/2016 tarihli nüshasındaki "Dedelerimiz Rum'a Yunan'a Haber Vermedi ki Size Verelim" başlıklı haberin ilgili kısmında şu ifadeler yer almaktadır:

"..

CHP Trabzon Milletvekili [H.P.]: 'Dedelerimiz Kurtuluş Savaşını başlatmak için Samsun'a çıkarken Yunan'a, Rum'a haber verme gereği bile duymadı biz mi duyacağız?' diyor... Dedeleri Kurtuluş Savaşını başlatmak için Samsun'a çıkarken elbette Yunan'a ve Rum'a haber vermemekle isabet buyurmuşlar canlarına minnet ve şükran amma ve lakin değil Samsun'a Kayseri'ye gelirken karşılarındakiler ne Yunan ne de Rum, dolayısıyla eğer parti disiplini ve parti ahlakına uyuyorsa CHP Parti İl Başkanlığına nezaketten de olsa haber vermeliydi!."

11. Gazetenin başyazarı R.B.nin 18/3/2016 tarihli köşe yazısının ilgili kısmında şu ifadeler yer almaktadır:

"Yer Bünyan... Özellikle Trabzon Milletvekili [H.P.] kürsüye geldiğinde İl Başkanının, 'Parti disiplini ve parti ahlakı gereği en azından geleceğinizi bize haber verseydiniz' sözünden hareketle, 'Dedelerimiz kurtuluş savaşı öncesi Samsun'a çıkarken Yunan'dan, Rum'dan izin mi aldı ki biz sizden izin alacağız!' diyor! Hoppala! Ne alaka? Bir kere ne CHP İl Başkanı [F.K.] ne de CHP yöneticileri ne Yunan ne de Rum! Bu ne biçim benzetme? Böyle mukayese olur mu? Böyle örnek verilir mi? Rezalet diz boyu! Gelelim bu tarafa yani Yunan ve Rum'a benzetilen cenaba!... Kimsenin gıkı çıkmadı!... Kim soracak CHP İl Yönetimine yapılan o hakaretin hesabını? Adam kalkacak dedelerinden örnek verecek, dedelerinden verdiği örnekten yola çıkarak Kayseri Örgütünü Yunan'a, Rum'a benzetecek! Susalım mı? Pusalım mı?"

12. R.B.nin 19/3/2016 tarihli köşe yazısının ilgili kısmında şu ifadeler yer almaktadır:

"Üç gündür CHP Bünyan İlçe Kongresi ile ilgili yazıp çiziyorum...Canım topu topu bir ilçe kongresi, nesini yazıp çiziyorsun demeyin!... O iki milletvekili görevlendirilerek Bünyan'a gönderildi... [M.İ] gelecekti, her ne hikmetse babası rahatsızlandı diye [M.İ.nin]gelişi ertelendi ama iki milletvekili görevlendirildi. Kongre salonunda iki misafir milletvekilini gören CHP İl Başkanı haklı olarak rahatsızlandı ve rahatsızlığını da lisan-ı uygun bir dille kürsüden dile getirdi. Ama kürsüye gelen Trabzon Milletvekili [H.P.] bir anda yağdı-gürledi... Vay efendim bizim dedelerimiz kurtuluş savaşını başlatmak için Samsun'a çıkarken Yunan'dan Rum'dan izin mi aldı diye olmayacak ve kabul edilmesi mümkün olmayan çirkin bir benzetmeyle cevap verdi. Bu çıkış bile gösteriyor ki bu milletvekilleri Kayseri Bünyan İlçe Kongresine son derece hazırlıklı geldi..."

13. Yine gazetenin 19/3/2016 tarihli nüshasında davacı H.P. tarafından gazeteye gönderilen açıklama metni haberleştirilerek yayımlanmıştır. "[H.P.den] Açıklama Geldi! 'Konuşmamda Yunan ve Rum Lafı Geçmedi" başlıklı haberde şu ifadeler yer almaktadır:

"Bünyan İlçe Kongresi'nde CHP İl Başkanı [F.K.nın], 'Keşke Kayseri'ye gelmeden önce parti disiplini ve ahlakı gereği bize bir telefon açık haber verseydiniz' şeklindeki sistemine kürsüye çıkıp, 'Dedelerimiz kurtuluş savaşı öncesi Samsun'a çıkarken Yunan'dan Rum'dan izin aldı mı ki sizden izin alacağız' şeklinde sözler sarf eden Trabzon Milletvekili [H.P.] 'Konuşmamda Yunan, Rum lafı geçmedi' diye açıklama gönderdi."

14. R.B.nin 21/3/2016 tarihli "Ey [İ.M.], Sakın O Video Görüntülerini Yok Etmeye Kalkma" köşe yazısının ilgili kısmında şu ifadeler yer almaktadır:

"Geçen hafta Salı günü yapılan Bünyan CHP İlçe Kongresi'nde CHP İl Başkanı[F.K.], kongreye kendilerine haber vermeden gelen milletvekillerine hitaben kürsüden yapmış olduğu siteme karşı kürsüye gelen Trabzon Milletvekili [H.P.nin] 'Dedelerimiz kurtuluş savaşı için Samsun'a çıkarken Yunan ve Rum'a haberi mi verdi ki biz size haber verip izin isteyelim' deyince kongre salonunda soğuk bir hava esmişti... Özellikle gazete olarak bizim kürsüye çıkan Trabzon Milletvekili [H.P.nin] sarf ettiği sözlerin anlamını günlerce yorumlaması partililerin uyanmasına vesile oldu! Ne demek Yunan ve Rum'dan dedelerimiz Samsun'a çıkarken izin mi aldı ki bizler sizlerden izin alacağız ya da haber vereceğiz? Bu ayan beyan karşılarındaki partilileri Yunan ve Rum'la mukayese etmeden başka bir şey değildir!... İşte bu haber ve yorum bizde yer alıp kıyamet kopunca gerek[H.P.] gerekse [İ.M.] ve ekibi o sözleri yalanlamak ve 'Biz ne Yunan ne de Rum benzetmesi yapmadık' diye onca partilinin huzurunda kürsüden ayan beyan söyledikleri sözleri yalanlama seferberliğine koyuldular...Neye yarar? Bu sözler bir kaç kişinin bulunduğu sohbet ortamında söylenmiş sözler değil, onca partilinin ayan beyan huzurunda kürsüden sarf edilmiş sözler...Onca partili kürsüden duydukları bu lafları duymadık diye inkara mı yatacak? Her şey ayan beyan ortada. İstediğiniz kadar video görüntülerine el koyun hiçbir anlam ifade etmez. O lafları duyan duydu. İnkarla üstüne yatamazsın. Sayın [İ.M.ye] buradan sesleniyorum, sakın o video kaydını yok etmeye kalkma, dava konusu olursa delil karartmaktan sıkıntıya girersiniz benden hatırlatması..."

15. Gazetenin 21/3/2016 tarihli nüshasındaki "CHP'liler O Milletvekili Hakkında İmza Kampanyası Başlattı" başlıklı haberde şu ifadeler yer almaktadır:

"Bir grup CHP'li, 15 Mart'ta Bünyan'da yapılan ilçe kongresinde 'Geleceğinizi yine bize haber vermediniz?' diye soran CHP İl Başkanı [F.K.ye], 'Dedelerimiz kurtuluş savaşı için Samsun'a çıkarken Yunan ve Rum'a haber mi verdi ki biz size haber verip izin isteyelim' diye tepki gösteren CHP Trabzon Milletvekili [H.P.] hakkında gerekli tüzük hükümlerinin işletilmesi için imza kampanyası başlattı."

16. Davacı, anılan haber ve köşe yazılarında dile getirilen iddialar nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla 21/3/2016 tarihinde Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) gazete aleyhine manevi tazminat davası açmıştır.

17. Mahkeme, davacının konuşmasının yer aldığı CD üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmış ayrıca CHP İl Başkanı F.K.yı tanık olarak dinlemiştir. F.K.nın Kayseri 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde talimatla alınan ifadesi şu şekildedir:

"Ben CHP İl Başkanı olarak görev yapmaktayım, 2016 yılında Bünyan ilçesinin Olağanüstü Kongresi yapılmıştır, bu kongreye hangi gazetelerin geldiğini hatırlamıyorum, Milletvekilleri il başkanlarından habersiz olarak Bünyan ilçesindeki kongreye gelmişlerdir, Trabzon milletvekili olan davacı [H.P] haber içeriğinde de belirtildiği şekliyle 'bizim dedelerimiz kurtuluş savaşı için Samsun'a çıkarken ne Yunan'a ne Rum'a haber vermedi, biz niye izin alalım' şeklinde cümle sarfetmiştir. [H.P.nin] bu ifadelerini salondaki herkes duymuştur, ben il başkanı olarak kongrede milletvekillerine ve kongreye katılanlara hitaben açılış konuşmasında vekillerin nezaketen haber vermiş olmaları gerekeceğini zira haber verseler de kendilerini karşılayıp ağırlayacağımızı söyledim, benim bu sözlerim üzerine [H.P] yukarıda yer verilen cümleleri kullanmıştır, Yunan ve Rum kelimeleri geçmiştir..."

18. Mahkeme 6/3/2018 tarihinde davanın kısmen kabulü ile başvurucunun 2.000 TL manevi tazminat ödemesine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Somut olayda davalı gazetede, davacı hakkında 'Bizim dedelerimiz Kurtuluş Savaşı için Samsun'a çıkarken ne Yunan'a ne Rum'a haber vermedi, biz niye haber verelim' şeklinde sert çıktı şeklinde haber ve yorumlar yapılmıştır. Dosyaya sunulan ve üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmadığı anlaşılan davaya konu konuşmanın geçtiği CHP Bünyan İlçe Kongresi'nde davacının konuşmasının '...Dedem Kurtuluş Savaşı'nda Karadeniz'den, Rusya'dan cephane taşırken, o cephaneleri de Karadeniz limanlarına çıkarırken hiç kimseden izin alarak çıkmadı. ...' şeklinde olduğu, ne Yunan'a ne Rum'a haber vermedi şeklinde bir konuşmasının olmadığı, buna rağmen davalı gazete tarafından davacının konuşması içerisinde 'Yunan, Rum' kelimeleri geçiyor izlenimi yaratılarak genişletici ve yanlış yorumlarda bulunulduğu anlaşılmıştır. Konuşmanın geçtiği ve kayıt edildiği CD dökümüne ters tanık anlatımı dikkate alınmamıştır. Bu haber ve yorumlar gerçek olmadığından hukuka aykırıdır. Bir dizi halinde yapılan bu haber ve yorumlardan dolayı davacının kişilik hakları ihlal edilmiş ve manevi tazminat isteme hakkı doğmuştur."

19. Başvurucunun istinaf başvurusu üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi (Daire) 2/5/2019 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine miktar itibarıyla kesin olarak karar vermiştir. Nihai karar başvurucuya 21/5/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir.

20. Başvurucu 19/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk kurallarının yer aldığı bir karar için bkz. Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, §§ 18-28.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 22/2/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu; dava konusu haber ve yazıların gündeme ilişkin hakaret ve kişisel saldırı içermeyen düşünce açıklamaları niteliğinde olduğunu, yaşanan polemiğin bir tarafı olan CHP İl Başkanı'nın haberde geçen ifadeleri doğruladığını, buna karşın tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, basının yalnızca bütünüyle kanıtlanmış olayları yayımlama zorunluluğu ile karşı karşıya bırakılması hâlinde haber yapılmasının imkânsız bir hâl alacağını ifade etmiştir. Başvurucu, anılan haber ve köşe yazıları nedeniyle manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmesinin ifade ve basın özgürlükleri ile adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

24. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyetlerinin incelenmesinde yargı organlarınca verilen kararlarda ifade (basın) özgürlüğü ile başkalarının şeref ve itibarının korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

B. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının bir bütün olarak Anayasa'nın 26. ve 28. maddelerinde düzenlenen ifade ve basın özgürlükleri kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

26. Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...

Bu hürriyetlerin kullanılması,... başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…

Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”

27. Anayasa’nın “Basın hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Basın hürdür, sansür edilemez…

Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.

Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır…”

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Müdahalenin Varlığı

29. Gazetede yayımlanan haber nedeniyle davacı tarafından açılan davada başvurucunun 2.000 TL manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.

b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

30. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler,... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar,... demokratik toplum düzeninin... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

31. Yukarıda anılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

i. Kanunilik

32. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

ii. Meşru Amaç

33. Müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır.

iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygunluk

 (1) Demokratik Toplum Düzeninin Gerekleri Kavramı

34. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekmektedir (bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, § 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).

 (2) Demokratik Toplum Düzeninin Bir Gereği Olarak İfade ve Basın Özgürlükleri

35. Anayasa Mahkemesi; Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa'nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturduğunu daha önce pek çok kez ifade etmiştir. Bu bağlamda ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Mehmet Ali Aydın, § 69; Bekir Coşkun, §§ 34-36). Basın özgürlüğünün kamuoyuna çeşitli fikir ve tutumların iletilmesi ile bunlara ilişkin bir kanaat oluşturması için en iyi araçlardan birini sağladığı açıktır (İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 63).

 (3) Basının Ödev ve Sorumlulukları

36. Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri basına tamamen sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa'nın 12. maddesinin "Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı görev ve sorumluluklar getirmektedir (Orhan Pala, B. No: 2014/2983, 15/2/2017, § 46; Önder Balıkçı, B. No: 2014/5552, 26/10/2017, § 43).

37. Bu görev ve sorumluluklar başkalarının şöhret ve haklarının zarar görme ihtimalinin bulunduğu ve özellikle adı verilen bir şahsın itibarının söz konusu olduğu durumlarda özel önem arz eder (Orhan Pala, § 47). Basın özgürlüğü ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır.

 (4) Başkalarının Şöhret veya Haklarının Korunması

38. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden ve bu bağlamda ifade özgürlüğünü kullananların uyması gereken görev ve sorumluluklardan biri de başkalarının şöhret veya haklarının korunmasıdır. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (İlhan Cihaner (2), § 44) Devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, § 45; Önder Balıkçı, § 44).

 (5) Çatışan Haklar Arasında Dengeleme

39. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında başvurucunun müdahale edilen ifade özgürlüğü ile başvurucunun ifadeleri nedeniyle davacının müdahale edilen şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir. (Nilgün Halloran, § 27; İlhan Cihaner (2), § 49). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Mevcut olayda çatışan haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, yayının genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı, haberin konusu ve yayımlanma şartları, kullanılan ifadelerin türü, yayının içeriği, şekli ve sonuçları, habere yönelik kısıtlamaların niteliği ve kapsamı, haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği, hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili kişinin önceki davranışları, kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında sahip oldukları hakların ağırlığının değerlendirilmesi gerekir (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 56; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73).

40. Anayasa Mahkemesi; somut olayın koşullarında gazetede yer alan haber ve köşe yazıları sebebiyle başvurucunun manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmesinin zorunlu bir ihtiyaca karşılık gelip gelmediğini, gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığını, bunu haklı göstermek için ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli görünüp görünmediğini davanın bütününe bakarak değerlendirecektir (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Sinan Baran, B. No: 2015/11494, 11/6/2018, § 38).

 (6) Somut Olayın Değerlendirilmesi

41. Somut olayda gazete, bir siyasi partinin ilçe kongresinde parti il başkanı ile bir milletvekili arasında yaşanan polemik sırasında milletvekili tarafından sarf edilen sözleri çarpıtarak aktardığı gerekçesiyle manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir. Başvuruya konu haber ve köşe yazıları incelendiğinde bir ilçe kongresinde yaşanan parti içi siyasi mücadele hakkında yorumlar ve haberler yapıldığı, il ve ilçe gündemini yakından ilgilendiren bir konuda okuyucuya bilgi verildiği görülmektedir. Bu hâliyle haber ve yazıların güncel olduğu ve kamusal bir tartışmaya katkı sunduğu konusunda şüphe bulunmamaktadır.

42. İncelenmesi gereken diğer husus ise haber yapılırken basının ödev ve sorumluluklarına uygun davranılıp davranılmadığıdır (benzer bir incelemenin yapıldığı bir karar için bkz. Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2)). Hiç kuşkusuz bir iddiaya veya söylentiye dayansa da kişilerin itibarını zedeleyecek şekilde isnatta bulunulması durumunda gazetecinin çok daha dikkatli olması, bu konuda asgari bir araştırma yapması gerekmektedir. Bu gereklilik, ifade ve basın özgürlükleri ile kişilerin şeref ve itibar hakkı arasındaki hassas dengenin korunması bakımından hayati derecede önemlidir.

43. Başvurucudan haberde yer alan iddiaların doğruluğunu bütün yönleriyle ortaya koyacak şekilde ispatlaması değilse bile bu iddialarını somut olgularla desteklemesi beklenmelidir (Kadir Sağdıç, § 57; İlhan Cihaner (2), § 64). Bu durumun gazetecilerin gazetecilik etiğine uygun bir biçimde davranarak doğru ve güvenilir bilgi vermek için iyi niyetli hareket etmeye yönelik ödev ve sorumluluklarından kaynaklandığı kabul edilmelidir. Bir diğer anlatımla Anayasa’nın 28. maddesinde düzenlenen basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde tanımlanan ifade özgürlüğünün gazetecilere tanıdığı güvence, gazetecilerin gazetecilik mesleğinin gerekleri ile ödev ve sorumluluklarına saygı içinde hareket etmeleri koşuluna bağlıdır (basının görev ve sorumluluklarına ilişkin olarak bkz. Orhan Pala, § 46; Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 89; R.V.Y. A.Ş., B. No: 2013/1429, 14/10/2015, § 35; Fatih Taş [GK], B. No: 2013/1461, 12/11/2014, § 67; Önder Balıkçı, § 43).

44. Somut olayda davacı, haber ve yazılarda kendisi tarafından sarf edildiği iddia olunan "Bizim dedelerimiz Kurtuluş Savaşı için Samsun'a çıkarken ne Yunan'a ne Rum'a haber vermedi, biz niye haber verelim." şeklindeki ifadeleri kullanmadığını beyan etmiş, nitekim Mahkeme de davacıyı haklı bularak davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkeme, gerekçesini konuşmanın kaydedildiği CD üzerinde yapılan bilirkişi incelemesine dayandırmış ve haber ile yazıların doğru olmadığı kanaatine vararak hüküm kurmuştur.

45. Bir gazete ya da gazetecinin sorumluluğu belirlenirken gözönünde bulundurulması gereken en önemli nokta Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında da ifade edildiği gibi gazetecilerin ispat yükünü yerine getirirken bir beyanın doğruluğunu kanıtlayan savcı gibi hareket etmelerinin beklenemeyecek olmasıdır. Gazetecilerden beklenen, bir haber veya makalede bir iddia ileri sürdüklerinde söz konusu iddiaların doğruluğunu araştırmaları ve kişiler hakkında bir suçlama yönelttiklerinde ise dayanaklarını açıkça belirtmeleridir. Başvurucunun haber kaynaklarının söz konusu iddialar bakımından makul olarak güvenilir olup olmadığını, doğru ve güvenilir bilgiler sunmak için iyi niyet çerçevesinde çaba gösterip göstermediğini ortaya koyması yeterlidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Orhan Pala, § 51; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2), § 52). Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre aksi yönde bir beklenti sorumluluk hukukunu ters çevireceği gibi gazetecilik mesleğini yapmayı da imkânsız hâle getirecektir (Güneş Basım Yayım Organizasyon ve Ticaret Limitet Şirketi, B. No: 2018/24677, 28/1/2021, § 46).

46. Somut olayda gazete tarafından ileri sürülen iddiaların polemiğin bir tarafı olan ve olay sırasında kongrede bulunan parti il başkanı tarafından doğrulandığı görülmektedir (bkz. § 17). Ayrıca partililer tarafından davacı hakkında söylediği iddia olunan sözler nedeniyle parti içi disiplin işlemlerinin başlatılması yönünde imza toplandığı da anlaşılmaktadır (bkz. § 15). Bunun dışında gazetecilerden ileri sürülen iddiaların doğruluğunu haber yapmadan önce bağımsız bir araştırma ile kanıtlamaları beklenemez.

47. Başvurucu gazetenin konuyla ilgili olarak davacının gazeteye gönderdiği açıklamalara yer verdiği hususu da gözardı edilmemelidir. Şu hâlde gazetenin il başkanı ve toplantıda bulunan diğer partililere dayanarak dile getirdiği iddialar ile anılan iddiaları yalanlayan davacının açıklamalarını birlikte okuyucuya sunduğu görülmüştür. Bütün bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde gazetenin üzerine düşen ödev ve sorumluluk içinde hareket ettiği, olguları bilerek tahrip ettiğine dair yeterli delil bulunmadığı kabul edilmelidir.

48. Bir milletvekilinin ilçe parti kongresinde parti il başkanına birtakım sözler sarf ettiğine dair iddianın kaynağı gösterilerek kamuoyuna aktarılmasının şeref ve itibarı koruma gerekçesiyle yaptırıma tabi tutulması kamuyu ilgilendiren konularda serbest ve açık tartışmaların önlenmesi sonucunu doğuracak, basının kamu yararına ilişkin konuların tartışılmasına yönelik katkılarına ciddi şekilde engel oluşturacaktır (Orhan Pala, § 52; Ali Rıza Üçer (2) [GK], B. No: 2013/8598, 2/7/2015, § 46).

49. Yukarıdaki tespitlere karşın Mahkeme; haberin içeriğini, haberde dile getirilen iddiaların tanık beyanı ile desteklenmesini, başvurucunun davacının açıklamalarını yayımlamış olmasını, başvurucunun kötü niyetle hareket ettiğine dair yeterli delilin bulunmamasını yeterince tartışmadan yapılan haber nedeniyle başvurucuyu tazminat ödemeye mahkûm etmiştir (benzer değerlendirmeler için bkz. Nilgün Halloran, § 52; Önder Balıkçı, § 45). Yapılan değerlendirmeler ışığında ilk derece mahkemesinin davacının şeref ve itibar hakkını koruma amacının demokratik bir toplumda basının oynadığı temel rol de gözetildiğinde başvurucunun Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri kapsamındaki ifade ve basın özgürlüğü haklarına uygulanan sınırlamaların haklı çıkarılması için yeterli olmadığı ve daha ağır basan bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği kanaatine ulaşılmıştır. İlk derece mahkemesince ifade ve basın özgürlüklerinin korunması ile şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir denge kurulmamıştır. Bu sebeple Mahkemenin başvurucunun tazminat ödemesine karar verilmesine ilişkin ileri sürdüğü gerekçeler, başvurucunun ifade ve basın özgürlüğü haklarına yapılan müdahale için ilgili ve yeterli olarak kabul edilemez.

50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

51. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

 (2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

52. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ve 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

53. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun ihlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019).

54. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki duruma dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların ortadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).

55. İhlalin mahkeme kararından kaynaklandığı veya mahkemenin ihlali gideremediği durumlarda Anayasa Mahkemesi, 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmeder. Anılan yasal düzenleme, usul hukukundaki benzer hukuki kurumlardan farklı olarak, ihlali ortadan kaldırmak amacıyla yeniden yargılama sonucunu doğuran ve bireysel başvuruya özgülenen bir giderim yolunu öngörmektedir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi tarafından ihlal kararına bağlı olarak yeniden yargılama kararı verildiğinde, usul hukukundaki yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak ilgili mahkemenin yeniden yargılama sebebinin varlığını kabul hususunda herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla böyle bir kararın kendisine ulaştığı mahkemenin yasal yükümlülüğü, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek devam eden ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yerine getirmektir (Mehmet Doğan, §§ 58, 59; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), §§ 57-59, 66, 67).

56. İncelenen başvuruda haber ve köşe yazıları nedeniyle başvurucunun manevi tazminat ödemesine karar verilmesine ilişkin kararın gerekçesinin ilgili ve yeterli olmadığı, bu nedenle başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

57. Bu durumda ifade ve basın özgürlüklerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

58. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

59. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade ve basın özgürlüklerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2016/149, K.2018/81) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 13.500 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 4.500 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 4.864,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/2/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.