TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM 

KARAR

MURAT ARSLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2018/15422)

 

Karar Tarihi: 22/7/2020

R.G. Tarih ve Sayı: 22/9/2020-31252

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

BaşkanHasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler:

Serdar ÖZGÜLDÜR

Hicabi DURSUN

Muammer TOPAL

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

RaportörFatih HATİPOĞLU

BaşvurucuMurat ARSLAN

VekiliAv. Öykü Didem AYDIN

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/6/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon tarafından bu kararda incelenen şikâyet haricindeki şikâyetlerin kabul edilemez olduğuna karar verilmiş, bu şikâyet yönünden ise başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

10. FETÖ/PDY'nin (genel özelliklerine ilişkin olarak bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 26) yargı kurumlarındaki yapılanmasına ve faaliyetlerine ilişkin soruşturma ve kovuşturma belgeleri ile tedbir/disiplin kararlarında yer alan ve başta haklarında soruşturma yürütülen yargı mensuplarının beyanları olmak üzere maddi olgulara dayalı bulunan iddia ve tespitlere göre, FETÖ/PDY ile bağı bulunan yargı mensuplarının adaylık sürecinden itibaren mesleğin her aşamasında gizliliğe azami dikkat ederek bu yapılanmayla ilişkilerinin bilinmesine engel olmaya çalıştıkları ve bunun için kendilerini farklı sosyal gruplara aitmiş gibi gösterme gayreti içinde oldukları belirtilmiştir. Bu bağlamda FETÖ/PDY ile irtibatı olan birçok yargı mensubunun sosyal ortamlarda birbirleriyle yakın ilişki kurmadıkları ve yapılanmadan gelen talimat uyarınca kısa bir süre içinde Yargıçlar ve Savcılar Birliğine (YARSAV) üye oldukları belirtilmiştir (ayrıntılı bilgi için bkz. Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, § 22; ayrıca bkz. Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, § 105).

11. Başvurucu, eski Sayıştay denetçisi olup 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi sonrası kanun hükmünde kararname ile meslekten çıkarılmıştır. Başvurucu ayrıca bir dönem Anayasa Mahkemesinde raportör olarak da görev yapmıştır. Başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan yürütülen bir soruşturma kapsamında 19/10/2016 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınmıştır.

12. Başvurucunun ifadesi 26/10/2016 tarihinde Başsavcılıkta alınmıştır. Başvurucu ifadesinde özetle şu beyanlarda bulunmuştur:

"... Ben 1990-1991 yılları arasında Ankara/Kızılay'da bulunan Matfen isimli dersaneye gittim. Ben ilk, orta ve lise eğitimim esnasında ailemin yanında kaldım, üniversiteyi İstanbul Üniversitesinde kendi kiralamış olduğum evimde yanlız kalarak tamamladım. Benim çocuklarım yaşça küçüktür. Dersaneye gitmediler. Çocuklarımın ikisi de Ankara İlinde bulunan devlet okullarına devam etmektedirler.

[Geçmişte cemaate ait evlerde veya yurtlarda kaldınız mı?]

-Hayır kalmadım.

[FETÖ/PDY'ye ait evlerde veya yurtlarda sohbet adı altında yapılan görüşmelere katıldınız mı? Katıldıysanız bu sohbetlerde Hükûmet aleyhine bir konuşmaya tanık oldunuz mu? Siz de bu konuşmalara iştirak ettiniz mi?]

-Hayır katılmadım.

[Gizli tanık Defne isimli şahsın ifadesinde bulunan 'Murat Arslan, Anayasa Mahkemesinin Sayıştay kökenli kıdemli raportörlerinden olması yanında aynı zamanda Yarsav [Yargıçlar Savcılar Birliği] Başkanı olarak görev yapmakta idi, bu özel durum nedeniyle Anayasa Mahkemesinde diğer cemaat üyeleri tarafından çok fazla ziyaret edilmez, kendisi de böyle bir görüntü vermezdi, ancak kendisi kıdemli cemaat üyeleri tarafından daha sıklıkla ziyaret edilirdi, cemaat toplantılarında kendisine şahit olmadım, bununla birlikte hem cemaat içerisindeki toplantılarda hem işyerinde cemaat üyesi olmayan kişilerin olmadığı zamanlarda Murat Arslan'dan hep 'Murat abi' olarak bahsedilir ve kendisinin cemaat üyesi olduğu izlenimi açık bir şekilde verilirdi. Murat Arslan'ın mahkeme içinde deşifre olmaması için özel önem gösterilirdi' ifadesine karşıt beyanlarınızı veriniz.]

-Ben soyut nitelikte olan gizli tanık beyanından anladığım kadarıyla benimle ilgili söyleyebildiği tek şey; bana Murat abi diye hitap edildiğidir. Mahkemede herkes birbirine abi veya abla diye hitap etmektedir. Bana en çok abi diyen kesim de hala mahkemede görev yapan kişilerdir. Ben kimin ne diye özel önem gösterdiğini anlayamadım.

[R.Ü. isimli eski Anayasa Mahkemesi raportörü ile tanışıklığınız var mıdır, eğer varsa tanışıklığınızın derecesi nedir?]

-R.Ü. ile aynı mahkemede çalışmamızdan ötürü tanışıklığımız vardır. Ancak kendisiyle herhangi bir samimiyetim yoktur. Zira onlar bizden çok yenidirler. Biz ise eskiler/kıdemliler olarak adlandırılırdık. Onlar ise yeni gelen raportörler olduğu için onlara yeniler/kıdemsizler derdik ... benim yukarıdaki cümleden kastım yaşça büyük olmamızdan dolayı kıdemli olmamızdır, bu cevabımda başkaca bir kasıt kesinlikle bulunmamaktadır.

[R.Ü.nün 21/10/2016 tarihinde şüpheli sıfatıyla alınan ifadesinde belirttiği '... Anayasa Mahkemesindeki yapılanmada eskiler-yeniler şeklinde bir ayrım yapıldığını beyan etmiştim, eskiler grubunda olduğunu bildiğim Anayasa Mahkemesi raportörleri M.O.K, A.K., M.B., M.Ç., H.E, H.T.G, B.K., M.Ç., S.E. ve Murat Arslan ile Ş.K. ve U.Y.dir.' isimli kişilerden hangilerini tanıyorsunuz, bu ifadede geçen tanıdığınız şahıslarla olan ilişkinizi anlatınız?]

-Adı geçen şahısları sadece iş hayatımdan tanırım, ilgili şahıslarla özel hayata dönük bir samimiyetimiz yoktur. R.Ü. isimli şahıs tarafıma neden olduğunu anlamadığım bir şekilde iftira atmaktadır.

[R.Ü.nün Danıştay Başkanlığında 5/9/2016 tarihinde vermiş olduğu beyanda 'Yarsav başkanı Murat Arslan örgüt üyesidir, ancak mahkeme içinde kimlerle görüştüğünü bilmiyorum. Aynı lojmanda oturdukları için S.E. ile görüştüklerini tahmin ediyorum' ifadesine karşı söylemek istedikleriniz var mıdır, işbu beyanda geçen S.E. isimli şahısla tanışıklığınız var mıdır? Tanışıklığınız varsa adı geçen kişiyle aranızdaki ilişkiyi açıklayınız.]

-Ben öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki R.Ü. isimli şahsın ...; birileri tarafından kumpas için kullanıldığına emin oldum. Çünkü kendisiyle hiç bir özel ilişki kurmadım. S.E. ile aynı lojmanda oturmaktayız, ancak kendisi mahkemede en az ilişki kurduğum kişilerden bir tanesidir. Zira S.E. de Sayıştay kökenli olmasına karşın kendisi benim alt dönemlerimdendir ve kendisini Anayasa Mahkemesine gelinceye kadar tanımazdım.

[K.K. isimli hâkimin 22/10/2016 tarihinde sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada 'KHK ile kapatılan Yarsav başkanı olup, geçen günlerde gözaltına alınan Murat Arslan ile ilgili olarak destek mesajı yayınlıyorlar, dostluk anlamında takdir edilmesi gereken bir davranış ... Benim itirazım bu gözaltı işlemini Murat Arslan'ın muhalif kişiliği nedeniyle yapıldığı yönünde ileri sürülen görüşler. Hepimiz biliyoruz ki Yarsav kurulduktan bir süre sonra Fetö'nün hedefi olmuştur ... 2009 ve sonrasında yapılan Yarsav Genel kurulları cemaat toplantısı görüntüsüne geçmiş, gerçek Yarsavcılar genel kurullara ilgi göstermemiş, emir komuta ile hareket ettikleri anlaşılan FETÖ mensupları ezici bir çoğunlukla genel kurulda şekillenen yöneticilerin tek seçicisi olmuştur. Murat Arslan da bu genel kurullar tarafından seçilmiş, yönetim kurullarına çok sayıda FETÖ mensubu girmiş, bir önceki genel kurulda oluşturulan yönetim kurulunda karar yeter sayısı FETÖ mensuplarının eline geçmiştir ... Yönetimin belirlenmesinde Murat Arslan en etkili kişi olmuştur, yönetime İstanbul'u temsilen 2. bir kişinin girmesi yönünde İstanbul'da yapılan seçim ve iradı Ankara'da tüm ısrarlarımıza rağmen kabul görmemiş, bunun yerine kuradan yeni geldiği anlaşılan ve FETÖ suçlaması ile şu anda ihraç edilen bir bayan üye listeye alınmıştır ... Yarsav'ın tüzüğünde belirtilen ilkelere inan Yarsav üyeleri her zaman Yarsav'da ki F tipi cemaat varlığına dikkat çekmiş, önlem alınmasını talep etmiştir. Murat Arslan'ın yönetimi süresince cemaat diye bir meselesi hiç olmamıştır, bu yöndeki talepler ustalıkla geçiştirilmiştir ... Türk yargısında bir marka olmuş Yarsav'ın yönetiminin FETÖ tarafına muhalif bir kişiliğe bırakıldığına inanmamızı bizden beklemeyin ...' beyanına ilişkin diyecekleriniz var mıdır? Bu açıklamayı yapan K.K. isimli kişiyi tanır mısınız? Eğer tanıyorsanız aranızdaki ilişkiyi anlatınız.]

-Ben K.K.yı Yarsav'ın 2006 yılında yapılan ilk genel kurulunda tanıdım, kendisiyle o zamandan beridir çeşitli vasıtalarla iletişimim ve ilişkim olmuştur. K.K.nın yapmış olduğu bu açıklamaya ilişkin eğer bir delil varsa sunmasını bekliyorum. ayrıca bana yönelik bu iddialar Ö.F.E ve E.Ü.T.ye sorulabilir. Ben kendime yönelik bu asılsız beyanı kesinlikle kabul etmiyorum.

[YARSAV başkanlığınız döneminde YARSAV üyesi yapılan şahıslardan FETÖ/PDY üyesi olduğu gerekçesiyle ihraç edilen üyeler var mıdır?]

-Benim başkanlığım döneminde üye yapılan şahıslardan ihraç edilen sayısı toplam 13'tür. Benim başkanlığım döneminde Yarsav'ın üye sayısı yaklaşık 1.600'dür.

[Bu grup tarafından organize edilen yurt içi veya yurt dışı gezilere katıldınız mı?]

-Hayır katılmadım.

...

[Bankada paranız var mı? Varsa hangi banka? Geçmişte işlem yaptığınız banka ve finans kurumları hangileridir?]

-Benim Akbank ve Vakıfbank'da hesaplarım vardır, bunlar maaş hesaplarıdır. Bunlardan hariç Anayasa Mahkemesinde görev yaptığım süre içerisinde maaş hesabı olması için İşbankasına hesap açtırmıştım, başkaca bir banka finans kuruluşunda hesabım bulunmamaktadır.

[FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu düşünülen yurt içi veya yurt dışı banka veya finansal kuruluşa herhangi bir para transferi yaptınız mı?]

-Hayır yapmadım.

[Üniversite bittikten sonra meslek sınavlarına hazırlık sırasında herhangi bir dershaneye gittiniz mi? Herhangi bir eğitim programına katıldınız mı? İsimleri nedir?]

-Hayır katılmadım.

[Hangi tarihlerde, hangi yerlerde, hangi unvanlarla görev yaptınız? Unvanlı görevlere atanırken talebiniz var mıydı? Resen mi?]

-Ben 2001 yılında Sayıştay Başkanlığında denetçi yardımcısı sıfatıyla göreve başladım, 2003 yılında denetçi oldum, 2004 yılında daireler kurulu raportörü olarak atandım. O dönemki daireler kurulu baş raportörü İ.Y. hanımın beni talep etmesi üzerine bu göreve atandım. 2006 yılında ise zamanın Anayasa Mahkemesi Başkanı T.T.nun isteğiyle Anayasa Mahkemesine raportör olarak atandım. 2015 yılı Ağustos ayına kadar Anayasa Mahkemesinde raportör olarak göreve devam ettim, sonrasında ise Sayıştay Başkanlığında uzman denetçi olarak atandım. Anılan görevlere re'sen atandım.

[Meslek sırasında yurt dışına eğitim, dil öğrenimi veya mesleki ziyaret kapsamında gönderildiniz mi? Gönderildiyseniz hangi tarihlerde ve ne kadar süreyle gönderildiniz?]

-Ben Anayasa Mahkemesinde görev yaptığım 2007 yılında İskandinavya'ya 14 günlüğüne mesleki ziyaret kapsamında 12-13 kişilik bir grupla gittim, 2012 yılında Amerika Birleşik Devletlerine 14 günlüğüne mesleki ziyaret kapsamında bütün üyeler ve 15 raportörle birlikte gittik. Yine 2011 yılında 5 günlüğüne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Adalet Divanına bireysel başvuruya hazırlık amacıyla gittim. Bu ziyarete bütün üye ve raportörler peyderpey gönderilmişti. Bir de Sayıştay'a döndükten sonra 2016 yılında 3 aylığına dil öğretimi amacıyla 30 kişilik denetçi grubuyla birlikte Londra'ya gönderildim.

[FETÖ/PDY'ye ait dernek, yurt veya evlere dinî duygularla da olsa kurban veya bağış adı altında herhangi bir yardımda bulundunuz mu?]

-Hayır bulunmadım.

[Bu yapılanmanın illegal bir yapılanma olduğunu fark etmediniz mi? Fark ettiyseniz ne zaman fark ettiniz?]

-Ben bu yapılanmanın illegal bir yapılanma olduğunu Yarsav kurulduğundan beri biliyordum, ancak özellikle Ergenekon ve Balyoz süreçlerinden beridir aktif olarak bu yapıya karşı mücadele etmekteyim.

[Bu illegal yapılanmanın sizinle bir teması oldu mu? Sizden herhangi bir talepleri oldu mu? Olduysa bu talepleri kim size iletti? Bu doğrultuda bir çalışmanız oldu mu? Talebi yerine getirdiniz mi?]

-Hayır olmadı.

[Whatsapp, ByLock, Wiber, Tango, Telegram, Skype vb. internet tabanlı anlık mesajlaşma programlarından hangilerini kullandınız?]

-Ben sadece Whatsapp isimli uygulamayı kullanmaktayım. Başka internet tabanlı anlık mesajlaşma programlarından hiçbirini kullanmamaktayım.

[Anayasa Mahkemesinde görev yaptığınız dönemde önemli sayılabilecek herhangi bir dosyayı raporte ettiniz mi?]

-Hayır bana kritik sayılabilecek hiç bir dosya verilmedi.

[15 Temmuz 2016 akşamı yapılan darbe girişiminden ne zaman haberdar oldunuz? Darbe girişiminde bulunulacağı hususunda darbeden önce size herhangi bir bilgi verildi mi? Bu konuda bir imada bulunuldu mu? Bilgi verildiyse veya imada bulunulduysa kim verdi veya bulundu?]

-Ben olay esnasında öncesindeki 3 ay boyunca İngiltere'de bulunuyordum. Darbe girişimi öncesinden hiç bir şekilde haberdar değildim. Olay gecesi kayınpederimin araması üzerine darbe girişiminden haberdar oldum ve darbe girişiminden 2 gün sonra 17/7/2016 günü eşim ve çocuklarımla birlikte Türkiye'ye döndük.

[Darbe sonrası için size herhangi bir görev teklifi yapıldı mı? Yapıldıysa kim yaptı?]

-Hayır yapılmadı.

[TCK'nın 221/3. maddesindeki 'Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz' hükmü dikkate alınarak bu maddeden yararlanmak ister misiniz? Bu çerçevede verecek bilgileriniz var mı?]

-Ben sürekli mücadele ettiğim bu örgütle nasıl ilişkilendirildiğimi bile aklım almıyor, dolayısıyla hiç bir şekilde bu suçlamaları kabul etmiyorum, kendime de hakaret olarak addetmekteyim, bu bana yapılan büyük bir kumpastır.

[Bu sorular dışında evinizde işyerinizde, aracınızda yapılan arama sonucu gerçekleştirilen elkoyma işlemi ile ele geçirilen deliller konusunda bir diyeceğiniz, savunmanıza eklemek istediğiniz bir husus var mı?]

-Ben Yarsav kurulduğu 2006 yılından beri denetim ve yönetim kurullarında görev yaptım. 2011 yılından beridir de başkanlığını yönetiyorum. Bu süreçte tek mücadelemiz Türkiye'de hukukun üstünlüğü sağlamak ve demokrasinin gelişmesini sağlamak içindir, Yarsav uluslararası alanda ülkemiz yargısını temsil eden tek yargı örgütüdür, kuruluş felsefesi Cumhuriyetin kuruluş felsefesiyle aynı olan bir örgütüz, bu süreçte yargıya çok büyük baskılar ve sindirme operasyonları yapıldı, Yarsav'da hep egemen güçlerin hedefindeydi, darbelere karşı duruşumuzda belidir, hayatım hem askeri hemde sivil darbelere karşı durmakla geçti, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra Türkiye'ye döner dönmez darbeye karşı duruşumuzu gösterten açıklamamızda kamuoyunun malumudur. Buna karşı uluslararası alanda da etkin bir aktör olarak Yarsav'la birlikte karşı koydum, dolayısıyla bu kumpas için neden hedef seçildiğimi çok iyi biliyorum. Ancak buna karşı hem hukuken hemde politik olarak mücadele edebilecek gücüm vardır. bu süreçte her türlü hukuksuzluğa karşı örgütlü mücadele içerisinde yer aldım, hiç bir gücün karşısında boyun eğmedim, hiç bir legal yada illegal iktidara biat etmedim, hiç bir zaman sözümü sakınmadım, hak ve özgürlükler adına inandığım doğruların mücadelesini verdim, bu süreçte yaşadıklarım Ergenekon Balyoz gibi süreçlerin devamıdır, o zamanda o kumpaslara her türlü mücadeleyi vererek karşı çıktım, şimdi de bana yapılan bu kumpasa boyun eğmem, sonuna kadar hukuk, demokrasi ve bağımsızlık mücadelesi vermeye devam edeceğim. Hiç bir baskı ya da otorite beni mücadelemden vazgeçiremez. Elinde sonunda hukukun bir gün bu ülkeye tekrar geleceğine inanıyorum ve o gün geldiğinde ben yine mücadele yoldaşlarımla birlikte hiç eğilmeden bükülmeden her kez için hukuk, herkez için adalet demeye devam edeceğim, söyleyeceklerim bundan ibarettir, ekleyecek başka bir husus yoktur."

13. Başsavcılık, başvurucuyu terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanması istemiyle 26/10/2016 tarihinde Ankara Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.

14. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte başvurucunun sorgusunu yapmıştır. Başvurucu sorgudaki ifadesinde Savcılıktaki savunmasına benzer şekilde beyanda bulunmuş ve suçlamaları kabul etmemiştir.

15. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheli Murat Arslan'ın üzerine yüklenen silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular (tanık anlatımları, gizli tanık anlatımları) atılı suçun CMK'nın 100/3-a. maddesinde sayılı suçlardan olması, atılı suçun cezasının alt sınırı nazara alındığında şüphelinin kaçma olasılığı gözetilerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5.maddesinde yer alan tutuklamaya ilişkin şartların gerçekleştiği dikkate alınarak adli kontrol uygulanmasının yetersiz kalacağı anlaşılmakla şüphelinin CMK'nın 100. vd. maddeleri gereğince tutuklanmasına ... karar verildi."

16. Başvurucunun tutuklama kararına yaptığı itiraz, Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 8/12/2016 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.

17. Başsavcılık 14/9/2017 tarihli iddianame ile başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.

18. İddianamede öncelikle FETÖ/PDY'nin yapılanmasına ve faaliyetlerine ilişkin açıklamalar yapılmış, sonrasında başvurucuya yönelik suçlama ve delillere yer verilmiştir. Başsavcılık, başvurucunun FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer almak suretiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğini iddia etmiştir. İddianamede, suçlamaya esas alınan olgular özetle şöyledir:

i. Başvurucunun FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakı veya örgütle irtibatı olduğu gerekçesiyle 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan YARSAV'a (Mustafa Özterzi, § 25 ) FETÖ/PDY lideri Fetullah Gülen'in talimatı doğrultusunda üye olduğu ve örgütün talimatları doğrultusunda hareket ettiği ileri sürülmüştür.

ii. Bir kısım tanığın beyanlarına yer verilerek başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu ileri sürülmüştür. Bu bağlamda;

- Tanık K.U.nun ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...[E.Ü.T.]'nin istifası üzerine olağanüstü kongre kararı alınmasına müteakiben yapı içinde bulunan eski hâkim [O.Y.]'nin kongre sürecinde kendisini Mithatpaşa Caddesi üzerinde bulunan bir adrese gönderdiğini, adrese gittiğinde YARSAV üyeleri ve yöneticisi olan Fetullah Gülen yapılanması içinde bulunan hâkimler [R.İ.B., O.A. ve Y.Ö.]'nün olduğunu gördüğünü, buradaki YARSAV ile ilgili toplantılara bilahare Murat Arslan ve 'Kartal' kodlu [İ.Ş.]'nin de katıldığını, toplantılarda başkanlığı 'Kartal' kod isimli [İ.Ş.]'nin yaptığını, bu kişi katılmadığı zaman [R.İ.B.]'nin başkanlık yaptığını, Murat Arslan'ın birebir konuşmaları da bu kişilerle yaptığını, ByLock üzerinden Murat Arslan ... ile görüşmeler yaptığını ...."

- Tanık İ.O.nun ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bu kişi ile bizi görüştüren Fetullah Gülen cemaati mensubu bir hakimdi. Bu hakimin kim olduğunu şu an için hatırlayamıyorum ... Murat Aslan o dönem Yarsav'ın yönetimindeydi. Bize kendilerinin Yarsav içinde gücünün 350-400 civarında olduğunu belirtti. Ben bu konuşmalarda Murat Aslan'ın da Fetullah Gülen cemaat mensubu olduğunu anladım ..."

- Tanık B.E.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"cemaat mensubu olan arkadaşlar ... YARSAV başkan yardımcısını da getirerek bizimle görüştürdüler. Gelen kişi Murat Arslan'dı."

- Tanık R.Ü.nün ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... YARSAV eski başkanı Murat Arslan['ın] ... çocuklarıyla da 'eğitim birimi' kapsamında sorumluluklarını üstlendiğini ... eğitim biriminin ilgilenmesi için; çocukların babaları veya annelerinin mutlak surette Fetullah Gülen yapılanması içinde olması gerektiğini ... [ifade etmiştir.]"

- Tanık H.E.nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"2011 yılında YARSAV'ı ele geçirme talimatını Pensilvanya'da bulunan örgüt liderinden geldiğini H.O.nun kendisine söylediğini ... [ifade etmiştir.]"

- Gizli tanık Defne'nin ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Murat Arslan, Anayasa Mahkemesi’nin Sayıştay kökenli kıdemli raportörlerinden olması yanında aynı zamanda YAR-SAV Başkanı olarak görev yapmakta idi. Bu özel durumu nedeniyle Anayasa Mahkemesinde diğer cemaat üyeleri tarafından çok fazla ziyaret edilmez, kendisi de böyle bir görüntü vermez idi. Ancak kendisi, kıdemli cemaat üyeleri tarafından daha sıklıkla ziyaret edilirdi. Cemaat toplantılarında kendisine şahit olmadım. Bununla birlikte, hem cemaat içerisindeki toplantılarda, hem işyerinde cemaat üyesi olmayan kişilerin olmadığı zamanlarda ... kendisinin cemaat üyesi olduğu izlenimi açık bir şekilde verilirdi. Murat Arslan'ın Mahkeme içerisinde deşifre olmaması için özel önem gösterilirdi. Bu itibarla sadece cemaat üyeleri veya cemaat sempatizanı üyelerin katıldığı organizasyonlara özellikle davet edilmezdi. Genel katılımlı sosyal faaliyetlere ise katılırdı ... YAR-SAV toplantılarına katılmam ve üyelik aidatlarının ödenmesi için cemaat üyeleri tarafından talimat ve telkinler yapıldığını hatırlıyorum. Katılmama irademin fark edildiği gerekçesiyle bizzat Murat Arslan tarafından odama gelinerek bu hususun hatırlatıldığını hatırlıyorum."

iii. Başvurucunun FETÖ/PDY mensuplarınca kullanıldığı belirtilen ByLock haberleşme programını kullandığı, ayrıca haklarında FETÖ/PDY ile bağlantılı çeşitli suçlardan soruşturma açılan ve ByLock kullanıcısı olan kişilerle 27/8/2014 ile 20/2/2015 tarihleri arasında "mertcem" şifresi ve "eren.emre02" kullanıcı adı ile görüşme gerçekleştirdiği, diğer kullanıcıların başvurucuyu "mert, Başkan Bey, reis" adları ile kaydettikleri ileri sürülmüştür. Bu bağlamda hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlardan soruşturma başlatılan K.U.nun iddianamede yer verilen ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

- "[130304 ID'yi kullanan (mert, Başkan Bey, reisolarak belirtilen) kişi kimdir?]

- Bu kişi Murat Arslan'dır. Ben Murat Arslan'ı 'Mert' olarak ByLock'uma yüklediğimi hatırlıyorum. Ben Murat Arslan ile 2014 HSYK seçimleri esnasında ByLock üzerinden yazışma yaptım. Bu kişinin ByLock kullanması sonucunda da Fetullah Gülen yapılanması içerisinde olduğunu anladım ..."

19. Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 20/9/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve Mahkemenin E.2017/98 sayılı dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı tensiple birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.

20. Mahkeme 2/11/2017 tarihinde yaptığı ilk duruşmada başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucu savunmasında Savcılıktaki ifadesine benzer beyanlarda bulunmuştur. Mahkeme duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir.

21. Mahkemece yargılama devam ederken -başvurucu ile ilgili olarak G.A.nın ifadesinde yer alan beyanlar nedeniyle- 22/2/2018 tarihli yazı ile suç duyurusunda bulunulması üzerine Başsavcılık tarafından başvurucu hakkında yeni bir soruşturma açılmıştır.

22. Söz konusu soruşturma sonunda Başsavcılık 2/4/2018 tarihli iddianame ile başvurucunun terör örgütü yöneticisi olma suçundan cezalandırılması istemiyle -daha önce açılan dava ile birleştirilmek üzere- aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır.

23. Başsavcılık; iddianamede, G.A.nın Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığında alınan 25/1/2018 tarihli ifadesine ve Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğünde 25/1/2018 tarihinde G.A.ya yaptırılan fotoğraftan teşhisle ilgili olarak düzenlenen tutanağa yer vererek başvurucunun FETÖ/PDY yöneticisi olma suçunu işlediğini iddia etmiştir. Bu bağlamda;

- G.A.nın iddianamede yer verilen ve Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığında alınan 25/1/2018 tarihli ifadesinin ilgili kısmı şöyledir:

"2001 yılı Ağustos ayında Cumhurbaşkanı Muhafız alayına tayin oldum.[N.K.] beni sabit bir hattan arayarak görüşmeye çağırdı. Beşevler Migros AVM'de [N.K.] ile buluştum yanında MERT (K) adlı Murat Arslan isimli Danıştay'da hakim olarak görev yapan şahıs bulunmaktaydı. [N.K.] burada beni örgütsel anlamda Murat Arslan ile irtibatlandırdı bundan sonra MERT (K) Murat Arslan ... [ile] görüşeceğimi söyledi. Telefon numaramı Murat Arslan'a verdim. Görüşmeye çağıracağı zaman beni sabit hattan arayacağını söyledi. İki yıl boyunca MERT (K) Murat Arslan'la bu şekilde görüşmelerimiz oldu, görüşmelerimiz ya halka açık AVM, kafe gibi yerlerde oluyordu ya da beni arabasıyla alıp bir süre dolaştırması şeklinde oluyordu. Ben bu dönemde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında tören takım komutanı olarak görev yaptım. Murat Arslan ile görüşmelerimizde daha çok gündeme ilişkin konular konuşulurdu. Örgütle ilgili çok fazla konuşulmazdı. Ancak Fethullah Gülen'in sağlık durumu ile ilgili bana bilgi verdiğini sağlık durumunun iyi olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Murat Arslan'la irtibatlı olduğum dönem içerisinde beni sabit bir hattan arayarak acil olarak Bahçelievlerde bir kafeye çağırdı. O dönemde ben muhafız alayında sivil memur olarak çalışan [A.A.] ile tanışıp flört etmeye başlamıştım. Bahçelievlerde Murat Arslan ile buluştuğumda yanında o gün ilk defa gördüğüm Murat Arslan'ın ona yönelik gösterdiği saygı itibarıyla Murat Arslanın üstü olduğunu anladığım birisi vardı bu şahıs kızıl saçlı 1,85 boylarında 30-35 yaşlarında birisiydi. Beni bir bayan ile tanıştırma istediklerini yani örgüt içi evlilik için birisiyle görüştürmek istediklerini söylediler. Onlara flört ettiğim ve evlenmek istediğim birisi olduğunu söyledim ve bu tekliflerini kabul etmedim. Bana evlenmeyi düşündüğüm [A.A.yı] ne kadar tanıdığımı sordular ancak tekliflerini kabul etmeyeceğim hususunda ısrarcı oldum. Hatta uzun boylu şahıs beni Murat Arslan'ın yanından biraz uzağa götürüp ikna etmeye çalıştı bu olaydan sonra aramızda bir kırgınlık ve soğukluk oluştu. Kısa bir süre sonra özel kuvvetler komutanlığına kabul edildim. Sürekli olarak görev kurslarda olduğum için irtibatlı olduğum Murat Arslan'la bu dönemde görüşemedim."

- İddianamede yer verilen ve Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğünde 25/1/2018 tarihinde G.A.ya yaptırılan fotoğraftan teşhisle ilgili olarak düzenlenen tutanağın içeriği şöyledir:

"Fotoğraftaki şahıs ifademin akışında Mert (K) Murat Arslan olarak belirttiğim şahıstır, bu şahıs Ankara ilinde benden sorumlu olan şahıstır. Ayrıca bu şahıs örgüt içi evlilik yapmamı istiyordu fakat ben kabul etmedim"

24. Dosyanın tevzi edildiği Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianameyi kabul etmiş ve 10/4/2018 tarihinde tensiple birlikte E.2018/100 sayılı dava dosyanın hukuki irtibat nedeniyle E.2017/98 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar vermiştir.

25. Başvurucunun tutukluluk durumu ve tahliye talepleri soruşturma aşamasında sulh ceza hâkimlikleri, kovuşturma aşamasında ağır ceza mahkemeleri tarafından resen veya talep üzerine değerlendirilmiş ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Başvurucunun tutukluluğunun devamı kararlarına yaptığı itirazlar da reddedilmiştir.

26. Mahkeme 12/2/2018 tarihli duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun anılan karara itirazını Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi 27/2/2018 tarihinde reddetmiştir.

27. Başvurucu, anılan kararın 3/5/2018 tarihinde kendisine tebliğ edildiğini bildirmiştir.

28. Başvurucu 4/6/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

29. Mahkeme 18/1/2019 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

30. Karar, başvurucu tarafından istinaf edilmiştir.

31. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi 18/10/2019 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir.

32. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz incelemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

33. 3/12/2010 tarihli ve 6085 sayılı Sayıştay Kanunu'nun ''Sayıştay Başkanı, daire başkanları ve üyeler dışındaki meslek mensupları hakkında ceza kovuşturması'' kenar başlıklı 69. maddesi şöyledir:

"(1) Sayıştay Başkanı, daire başkanları ve üyeler dışındaki meslek mensuplarının görevleri sebebiyle bir suç işlediklerinin iddia edilmesi halinde Sayıştay Başkanı tarafından görevlendirilecek bir üyenin başkanlığında bir uzman denetçi ile bir başdenetçiden teşekkül eden bir kurul ön incelemeyi yaparak düzenleyeceği raporu Meslek Mensupları Yükseltme ve Disiplin Kuruluna verir. Bu Kurul soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir.

(2) Karar şüpheliye varsa şikayetçiye tebliğ edilir. İlgililerin, tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde karara itirazları halinde dosya bir defa da Yüksek Disiplin Kurulunda incelenir. Bu Kurulca da soruşturma izni verilmesine karar verilirse dosya Yargıtaya tevdi olunur. Kurulca verilen kararlar ilgililere tebliğ edilir. Yargılama Yargıtayın görevli ceza dairesinde yapılır.

(3) Bunların kişisel suçları hakkında, soruşturma ve kovuşturma yetkisi Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve Ağır Ceza Mahkemesine, grup başkanlığı kurulan illerde ise; grup başkanlığının kurulduğu ilin Cumhuriyet başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine aittir."

34. İlgili hukuk için ayrıca bkz. Mustafa Özterzi, §§ 33-48.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

35. Mahkemenin 22/7/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

36. Başvurucu; somut bir delil olmaksızın ve gerekçesiz bir kararla tutuklanmasına karar verildiğini, tutuklama kararında tutuklama nedenlerinin somut gerekçelerle açıklanmadığını, kaçma şüphesinin olmadığını, tüm bu nedenlerle tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca mesleğinden kaynaklanan güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını iddia etmektedir. Öte yandan başvurucu, tutuklama tedbirinin salt YARSAV'a üye olması nedeniyle uygulandığını ileri sürerek örgütlenme özgürlüğünün de ihlal edildiğini belirtmiştir.

37. Bakanlık görüşünde öncelikle terör örgütüne üye olma suçunun görev sebebiyle işlenen bir suç olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca Yargıtayın yerleşik uygulamalarına göre terör örgütüne üye olma suçunun mütemadi suçlardan olduğu, somut olayda ağır cezalık suçüstü hâlinin bulunduğu, dolayısıyla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin başvurucunun mesleğinden kaynaklanan güvencelere aykırı olmadığı ileri sürülmüştür.

38. Bakanlık görüşünde, tutuklama kararında kuvvetli suç şüphesinin ortaya konulduğu ileri sürülerek tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın özel koşulları ile Ankara Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden kaçma ve delilleri etkileme tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığının söylenemeyeceği belirtilmiştir.

39. Bakanlık görüşünde ayrıca soruşturma konusu suç için öngörülen yaptırımın ağırlığı, işin niteliği ve önemi de gözönünde tutulduğunda başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varılmasının keyfî olduğunun savunulamayacağı ileri sürülmüştür. Bakanlık görüşünde, bu hususlar dikkate alınarak başvurucunun tutuklanmasında herhangi bir keyfiyetin bulunmadığı hususuna vurgu yapılmış ve tutuklamanın hukuki olmadığına dair şikâyetin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği ifade edilmiştir.

B. Değerlendirme

40. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

41. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" kenar başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."

42. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

43. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun hukuki olmadığına ilişkindir. Dolayısıyla başvurucunun iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir. Dolayısıyla örgütlenme özgürlüğü yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

1. Uygulanabilirlik Yönünden

44. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 187-191). Soruşturma mercilerince başvurucuya yöneltilen ve tutuklama tedbirine konu olan suçlama, başvurucunun darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin üyesi olduğu iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi, anılan suçlamanın olağanüstü hâl ilanını gerekli kılan olaylarla ilgili olduğunu değerlendirmiştir (Selçuk Özdemir, § 57).

45. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin hukuki olup olmadığının incelenmesi Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında yapılacaktır. Bu inceleme sırasında öncelikle başvurucunun tutuklanmasının başta Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri olmak üzere diğer maddelerinde yer alan güvencelere aykırı olup olmadığı tespit edilecek, aykırılık saptanması hâlinde ise Anayasa'nın 15. maddesindeki ölçütlerin bu aykırılığı meşru kılıp kılmadığı değerlendirilecektir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 193-195, 242).

2. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Genel İlkeler

46. Genel ilkeler için bkz. Mustafa Özterzi, §§ 85-90; Zafer Özer, B. No: 2016/65239, 9/1/2020, §§ 38-45.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

47. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir.

48. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin mensubu olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır.

49. Diğer taraftan başvurucu, Sayıştay denetçisi olması nedeniyle öngörülen güvencelere riayet edilmeksizin tutuklandığını iddia etmektedir. 6085 sayılı Kanun'un 69. maddesinin (3) numaralı fıkrasında Sayıştay başkanı, daire başkanları ve üyeler dışındaki meslek mensupları hakkında kişisel suçlar nedeniyle soruşturma ve kovuşturma yetkisinin Ankara Cumhuriyet başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine; grup başkanlığı kurulan illerde ise grup başkanlığının kurulduğu ilin Cumhuriyet başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine ait olduğu belirtilmiştir.

50. Esasen tutuklamanın hukukiliği bağlamında önemli olan husus kanundan kaynaklanan bir tutuklama engelinin bulunup bulunmadığıdır. Bu kapsamda Sayıştay denetçileri ile ilgili olarak kişisel suçları yönünden soruşturma ve yargılamayı yürütecek mercilerle alakalı bir düzenleme mevcut ise de bu suçlar bakımından soruşturma yapılması veya tutuklama tedbirine başvurulması için bir makamdan izin alınması söz konusu değildir. Başvurucuya isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun kişisel suç olduğunda da bir kuşku bulunmamaktadır (aynı yöndeki değerlendirme için bkz. Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, § 123; bkz. § 53). Buna göre ağır cezalık suçüstü hâli olmasa dahi kişisel suçları yönünden Sayıştay denetçilerinin tutuklanmasının önünde kanuni bir engel bulunmamaktadır.

51. Dolayısıyla somut olayın koşullarında başvurucunun Sayıştay denetçisi olması nedeniyle Anayasa veya 6085 sayılı Kanun'dan kaynaklanan güvenceler uygulanmaksızın kanuna aykırı olarak tutuklandığı iddiası yerinde değildir. Bu itibarla başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

52. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

53. Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, tanık ve gizli tanık beyanlarına atfen başvurucu yönünden kuvvetli suç şüphesini oluşturan somut olguların bulunduğu sonucuna varılmıştır (bkz. § 15).

54. Tutuklama kararında değinilen tanık beyanlarının başvurucunun Savcılıkta ve Sulh Ceza Hâkimliğinde savunmasının alınması esnasında dosya kapsamında bulunduğu ve bu beyanlara ilişkin olarak başvurucunun savunmasının ayrıca sorulduğu görülmektedir (bkz. § 12). Bu bağlamda tanık R.Ü. ve gizli tanık Defne'nin somut olgulardan bahsederek başvurucunun FETÖ/PDY mensubu olduğunu ifade ettikleri görülmektedir (ayrıntılar için bkz. § 12).

55. Anayasa Mahkemesi Selçuk Özdemir kararında ve sonrasında verdiği birçok kararda, FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının bulunduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik somut olgular içeren anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer nitelikteki tanık beyanlarının kuvvetli belirti olarak kabul edildiği diğer kararlar arasından bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52, Recep Uygun, B. No: 2016/76351, 12/6/2018, § 43).

56. Anayasa Mahkemesi ayrıca kişinin suçla itham edilebilmesi için yakalama veya tutuklama anında delillerin yeterli düzeyde toplanmış olmasının mutlaka gerekli olmadığını zira tutukluluğun amacının yürütülen soruşturma ve/veya kovuşturma sırasında kişinin tutuklanmasının temelini oluşturan şüphelerin doğruluğunu kanıtlayarak veya ortadan kaldırarak adli süreci daha sağlıklı bir şekilde yürütmek olduğunu, buna göre suç isnadına esas teşkil edecek şüphelere dayanak oluşturan olgular ile ceza yargılamasının sonraki aşamalarında tartışılacak olan ve mahkûmiyete gerekçe oluşturacak olguların aynı düzeyde değerlendirilmemesi gerektiğini belirtmiştir (Mustafa Ali Balbay, B. No: 2012/1272,4/12/2013, § 73; Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4 /12/ 2013, § 71).

57. Dolayısıyla soruşturma makamlarınca başvurucunun illegal yönünün kamuoyunca bilinmeye başlandığı süreçte örgüt ile bağlantısının olduğuna dair anlatımlar içeren tanık ifadelerinin tutuklamanın hukukiliği bağlamında başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suç işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi mümkündür.

58. Kaldı ki başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede, tutuklama kararında değerlendirme konusu yapılan tanık beyanlarının yanı sıra başka bir kısım tanığın beyanları dayanak gösterilerek başvurucunun -IP numarası, kullanıcı adı ve görüşme yaptığı kişilerin tespit edildiği belirtilerek- FETÖ/PDY'nin örgüt içi haberleşmede kullandığı belirtilen ByLock programını kullandığı da ileri sürülmüştür (bkz. § 18).

59. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında ByLock uygulamasının özellikleri gözönüne alındığında kişilerin bu uygulamayı kullanmalarının veya kullanmak üzere elektronik/mobil cihazlarına yüklemelerinin soruşturma makamlarınca FETÖ/PDY ile olan ilgi bakımından bir belirti olarak değerlendirilebileceğini belirtmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 106, 267). Buna göre soruşturma makamlarınca ve tutuklama tedbirine karar veren mahkemelerce FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun ByLock uygulamasını kullanmasının somut olayın koşullarına göre suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi, anılan programın özellikleri itibarıyla temelsiz ve keyfî bir tutum olarak değerlendirilemez (Selçuk Özdemir, § 74).

60. Sonuç olarak soruşturma makamlarınca soruşturma sürecinde ByLock programını kullandığı da anlaşılan başvurucu hakkındaki tanık ifadelerinin tutuklamanın hukukiliği bağlamında başvurucunun FETÖ/PDY ile bağlantılı bir suç işlediğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemez.

61. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan ve kuvvetli suç şüphesinin bulunması şeklindeki ön koşulu yerine gelmiş olan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

62. Darbe teşebbüsü sırasında gerçekleşen vahim olayların toplumda oluşturduğu kaygı, teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin örgütlenmesinin karmaşıklığı ve bu yapılanmanın arz ettiği tehlike (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 15-19, 26), darbe teşebbüsüne ilişkin faaliyetler kapsamında ülke genelinde binlerce kişi tarafından icra edilen, suç oluşturabilecek nitelikteki on binlerce eylemin aynı anda işlenmesi, bunun yanı sıra çoğunluğu önemli yerlerde kamu görevlisi olan on binlerce şüpheli hakkında doğrudan darbeyle ilişkili olmasa da FETÖ/PDY'ye mensubiyet nedeniyle ivedilikle soruşturma yapılması ihtiyacı birlikte dikkate alındığında soruşturma konusu olaylara ilişkin delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 271; Selçuk Özdemir, § 78).

63. Darbe teşebbüsüyle bağlantılı veya darbe teşebbüsüyle bağlantılı olmasa bile teşebbüsün faili olduğu belirtilen FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır. Diğer taraftan FETÖ/PDY'nin ülkedeki neredeyse tüm kamu kurum ve kuruşlarında örgütlenmiş olması, yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet göstermesi ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklarının bulunması, bu yapılanma ile ilgili olarak soruşturmaya tabi tutulan kişilerin yurt dışına kaçmasını ve yurt dışında barınmasını büyük ölçüde kolaylaştıracaktır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri, § 272; Selçuk Özdemir, § 79).

64. Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup (bkz. § 32) isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (bkz. § 32; Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

65. Somut olayda Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçunun vasıf ve mahiyetine, suçun 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan katalog suçlar arasında olmasına, suça ilişkin olarak kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına, kaçma tehlikesinin bulunmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 15).

66. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle kaçma tehlikesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olmadığı söylenemez.

67. Öte yandan başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

68. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

69. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince isnat edilen suç için öngörülen cezanın miktarı, işin niteliği ve önemi de nazara alınarak başvurucu hakkında tutuklama tedbirine karar verilmesinin ölçülü olmadığı söylenemez.

70. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

71. Buna göre başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama yoluyla yapılan müdahalenin Anayasa'da (13. ve 19. maddelerde) bu hakka dair yer alan güvencelere aykırılık oluşturmadığı görüldüğünden Anayasa'nın 15. maddesinde yer alan ölçütler yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/7/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.