Danıştay Beşinci Dairesinin kararında şu hususlara vurgu yapılmıştı:

- Davacı tarafından. GSM numarasından, .IMEI numaralı cihazla ByLock uygulamasının yüklendiğinin anlaşıldığı,

- Örgüt hiyerarşisi içerisinde abi konumunda olduğuna, örgüt içerisinde yer alan yargı mensuplarının çocuklarının eğitimlerinden mesul olduğu

- YARSAV üyeliği yönünden, üyeliğinin FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu,

- Davacının uluslararası bir sivil toplum kuruluşundan organize bir şekilde maddi yardım talebinde bulunmasının, FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu,

- FETÖ'nün Adalet Bakanlığında ve HSK'da etkin olduğu dönemde 2012-2013 yılları arasında yurt dışına dil eğitimine gönderildiği,

Hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından, dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmemiştir.

İDDK bu kararı onamıştır.

T.C.

DANIŞTAY

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No: 2020/2321

Karar No: 2022/326

TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVACI): .

2- (DAVALI): .Kurulu

VEKİLİ: Av. .

İSTEMİN KONUSU: Danıştay Beşinci Dairesinin 19/02/2020 tarih ve E:2017/5222, K:2020/1324 sayılı kararının, davacı tarafından esas yönünden, davalı idare tarafından vekalet ücreti yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun .tarih ve .sayılı kararı ile yine aynı Kurulun yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin .tarih ve .sayılı kararının iptali, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı özlük ve parasal hakları ile 100.000,00-TL manevi tazminatın işlem tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi ve 6749 sayılı Kanun'un (667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin) 3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Beşinci Dairesinin 19/02/2020 tarih ve E:2017/5222, K:2020/1324 sayılı kararıyla;

Davalı idarenin usule ilişkin itirazları ve davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Dairelerinin E:2016/43049 sayılı esasına kayıtlı dosyayla işbu dosyanın birleştirilmesi talebi yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş,

"Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,

Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;

Davacının, ceza yargılaması sonucunda .Ağır Ceza Mahkemesinin .tarih ve E:., K:.sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl, 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucunda anılan mahkumiyet kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,

ByLock delili yönünden, davacı hakkında düzenlenen "ByLock Tespit Tutanağı"nın incelenmesinden; davacı tarafından .GSM numarasından, .IMEI numaralı cihazla ByLock uygulamasının yüklendiğinin anlaşıldığı,

Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının örgütün içinde yer aldığına, örgüt hiyerarşisi içerisinde abi konumunda olduğuna, örgüt içerisinde yer alan yargı mensuplarının çocuklarının eğitimlerinden mesul olduğuna ve diğer hususlara yönelik ifadeler ile davacının bu ifadelere karşı beyanlarının değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı,

YARSAV üyeliği yönünden, üyeliğinin FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu,

Diğer hususlar yönünden, davacının uluslararası bir sivil toplum kuruluşundan organize bir şekilde maddi yardım talebinde bulunmasının, FETÖ ile iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu,

Davacının, FETÖ'nün Adalet Bakanlığında ve HSK'da etkin olduğu dönemde 2012-2013 yılları arasında yurt dışına dil eğitimine gönderildiğine ilişkin tespitin, davacı hakkındaki diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının anılan örgütle iltisak ve irtibatına yönelik destekleyici bir unsur olduğu belirtilerek,

Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu kararlarla özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşıldığından, dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,

Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı özlük ve parasal hakları ile 100.000,00-TL manevi tazminatın işlem tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesine yönelik isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:

Davacı tarafından, olağanüstü hal döneminde, olağanüstü halin gerektirdiği ölçüde, olağanüstü hale neden olan konularla ve olağanüstü hal süresiyle sınırlı geçici tedbirler alınabileceğinden, olağanüstü halin sona ermesi ile birlikte mesleğinden çıkarılmasına ilişkin işlemin dayanağının kalmadığı, hakkında usulüne uygun idari soruşturma yapılmadan veya yargılamadan, hiçbir mahkeme kararı olmadan, şahsına yönelik bireysel bir isnatta bulunulmadan kamu görevinden çıkarılmasının masumiyet karinesinin ihlali sonucunu doğurduğu, tarafına yöneltilen isnatlar bildirilmediği gibi usulüne uygun savunmasının da alınmadığı, meslekten çıkarılmasına ilişkin kararın şahsını ilgilendirmesi nedeniyle yalnızca tarafına tebliğ edilmesi gerekirken, Resmi Gazete'de yayımlanmak suretiyle kamuya duyurulmasının lekelenmeme hakkını ihlal ettiği, Anayasa'da güvence altına alınan hakimlik ve savcılık teminatının gereği olarak 6087 sayılı Kanun'da belirtilen soruşturma usulleri uyulmak suretiyle 2802 sayılı Kanun hükümleri uyarınca görevine son verilebileceğinden, 667 sayılı KHK uyarınca meslekten çıkarılması nedeniyle dava konusu işlemin yetki unsuru yönünden hukuka aykırı olduğu, 2012 yılında yurt dışına dil eğitimi için gönderilmesi hususunun meslekten çıkarma kararına gerekçe yapılmasının eğitim hakkının ihlali sonucunu doğurduğu, temel bir insan hakkının kullanımı kapsamında YARSAV Derneğine üye olmasının işleme gerekçe yapılamayacağı, Avrupa Hakimler Derneği tarafından eşi adına gönderilen yardımın karara dayanak yapılmasının suç ve cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olduğu, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihten sonra ortaya konulan delillerin dikkate alınamayacağı, aleyhine beyanda bulunan tanıkların etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler olduğu, salt kendini kurtarma gayesi ile beyanda bulundukları, söz konusu beyanlar soyut, muğlak ve gerçek dışı olduğu gibi yer ve zaman da içermediği, aleyhinde bulunan tanık beyanlarının doğru olmadığını delil ve belgeleri ile ispatladığı, öte yandan hakkındaki itirafçı ve gizli tanık beyanlarının iddialarının tümünün 17-25 Aralık 2013 tarihinden öncesine ilişkin olduğu, ByLock uygulamasını kullanmadığı, nitekim hakkında yapılan araştırmalarda söz konusu uygulamayı kullandığına ilişkin "ByLock Değerlendirme ve Tespit Tutanağı" bulunmadığı gibi user-ID, mesaj, mail veya içeriğe de rastlanılmadığı, anılan uygulamaya ait veriler kanuna aykırı olarak elde edilmiş olduğundan yasa dışı delil niteliğinde olup herhangi bir yargılamada kullanılamayacağı, anılan programın kullanıldığı hususunun her türlü şüpheden uzak bir şekilde teknik verilerle ortaya konulması gerektiği, öte yandan, söz konusu programın kullanılması hususunun suç olarak kabul edilmesinin ifade özgürlüğünün, haberleşme hürriyetinin ve özel hayatın gizliliği ilkesinin ihlaline sebebiyet vereceği, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğine ilişkin somut herhangi bir fiilin ortaya konulamadığı, dava konusu işlemin Anayasa'nın 38. maddesine, ölçülülük ilkesine aykırı olduğu, bu işlemle, masumiyet karinesinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, silahların eşitliği ilkesinin, şeref ve itibara saygı hakkının, ayrımcılık yasağının, eğitim hakkının, çalışma hakkının, mülkiyet hakkının ihlal edildiği ileri sürülmektedir.

Davalı idare tarafından, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Manevi Tazminat davalarında ücret" başlıklı 10. maddesinin 3. bendinde, bu davaların tamamının reddi durumunda vekalet ücretinin, Tarife'nin İkinci Kısmının İkinci Bölümüne göre hükmolunacağı, 4. bendinde ise, manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda manevi tazminat açısından vekalet ücretinin ayrı bir kalem olarak hükmedileceğinin kural altına alındığı, Daire kararında reddedilen manevi tazminat istemi yönünden idareleri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :

Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen ret kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİNİN DÜŞÜNCESİ : Davacının temyiz isteminin reddi ile Daire kararının redde ilişkin kısmının onanmasına, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile reddedilen manevi tazminat istemi yönünden davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmın bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının Daire kararının vekalet ücretine yönelik kısmına ilişkin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;

"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı halinde mümkündür.

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Beşinci Dairesi kararı esası yönünden, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın esastan bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Daire kararının vekalet ücretine ilişkin kısmına gelince;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiştir.

2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Manevi tazminat davalarında ücret" başlıklı 10. maddesinin 3. fıkrasında, "Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarife'nin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur." hükmüne; 4. fıkrasında, "Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir." hükmüne yer verilmiştir.

Temyize konu kararda, davacı aleyhine, 2020 yılı Avukatlık Agari Ücret Tarifesi uyarınca 3.000,00-TL vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun .tarih ve .sayılı kararı ile yine aynı Kurulun yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin .tarih ve .sayılı kararının iptali, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı özlük ve parasal hakları ile 100.000,00-TL manevi tazminatın işlem tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açıldığı, Dairenin yukarıda belirtilen kararıyla davanın reddine karar verildiği, davalı idare lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan 2020 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tek bir vekalet ücretine hükmedildiği, manevi tazminat istemi açısından ayrı bir kalem olarak vekalet ücretine hükmedilmediği görülmektedir.

Bu durumda, davalı idare lehine reddedilen manevi tazminat istemi açısından vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik söz konusu eksikliğin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, temyize konu kararın hüküm fıkrasındaki, "Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücretinin" ifadesinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10. maddesinin 3. ve 4. fıkraları ile İkinci Kısmının İkinci Bölümü uyarınca; "Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücreti ile reddedilen manevi tazminat istemi yönünden belirlenen 3.000,00-TL vekalet ücretinin" şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Tarafların temyiz istemlerinin reddine,

2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 19/02/2020 tarih ve E:2017/5222, K:2020/1324 sayılı kararının hüküm fıkrasının "Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen .-TL vekalet ücreti ile reddedilen manevi tazminat istemi yönünden belirlenen .-TL vekalet ücretinin" şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

3.Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderlerinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,

4. Kesin olarak, 03/02/2022 tarihinde esas yönünden oybirliği, vekalet ücreti yönünden oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın aynen onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

KARŞI OY

XX- Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu kararı ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm fıkrasında davalı idare lehine reddedilen manevi tazminat istemi yönünden ayrıca vekalet ücretine hükmedilmemiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda yollamada bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 323. maddesinde, avukatlık ücretinin yargılama giderlerine dahil olduğu, 326. maddesinde ise, avukatlık ücretinin de aralarında bulunduğu yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hükümleri yer almıştır.

659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 14. maddesinde ise, "Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir. " hükmüne yer verilmiştir.

2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Manevi tazminat davalarında ücret" başlıklı 10. maddesinin 3. fıkrasında "Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarife'nin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur." hükmüne, 4. fıkrasında "Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir." hükmüne yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun .tarih ve .sayılı kararı ile yine aynı Kurulun yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin .tarih ve .sayılı kararının iptali, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı özlük ve parasal hakları ile 100.000,00-TL manevi tazminatın işlem tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi ve 6749 sayılı Kanun'un (667 sayılı KHK'nin) 3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istemiyle açıldığı, Dairenin yukarıda belirtilen kararıyla davanın reddine karar verildiği, davalı idare lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan 2020 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tek bir vekalet ücretine hükmedildiği, manevi tazminat istemi açısından ayrı bir kalem olarak vekalet ücretine hükmedilmediği görülmektedir.

Ayrıca, yargılama giderlerinden olan vekalet ücreti hakkında esas hükümle birlikte karar verilmesi, bu haliyle vekalet ücretine de esas hakkında kararı veren Dairece hükmedilmesi gerekmektedir.

Her ne kadar 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde temyiz incelemesinde Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiş ise de, reddedilen manevi tazminat istemi yönünden vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu konuda hüküm kurulmamış olmasının maddi hata kapsamında değerlendirilebilecek bir husus olmadığı açık olup, Daire kararının reddedilen manevi tazminat istemi yönünden davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmı yönünden bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

Kaynak: memurlar.net