Olaylar

Başvurucular, ulusal bir gazetede haberi yapan muhabir, gazetenin sahibi ve yayıncısıdır. Gazetenin 2/10/2013 tarihli nüshasında davacının (öğretmen) fotoğraflarının da yer aldığı "Şehidin kızını ağlattılar!" başlıklı ve 10. sınıfta okuyan kız öğrencinin başörtülü olarak gittiği okulunda baskı ve zulme maruz kaldığını anlatan bir yazı kaleme alınmıştır

Davacının ilgili haber nedeniyle kişilik haklarının zedelendiğini belirterek başvurucular aleyhine açmış olduğu tazminat davasını Asliye Hukuk Mahkemesi reddetmiştir. Kararın istinaf yargı yoluna götürülmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi, başvurucular aleyhine müştereken ve müteselsilen toplam 5.000 TL tazminata karar vermiştir.

İddialar 

Başvurucular, ulusal bir gazetede yayımladıkları haberden dolayı aleyhlerine tazminata hükmedilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. 

Mahkemenin Değerlendirmesi 

Bölge Adliye Mahkemesi; haberde geçen “Bazı kendini bilmezler sırf egolarını tatmin etmek için kin ve nefretlerini kusarcasına baş örtülülere karşı düşmanlık yapıyorlar. İşte yeni bir örnek daha...” şeklindeki ifadelerin eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında yer almadığı, davacının fotoğrafının eklenmesi sureti ile davacının din düşmanlığı, baş örtüsü düşmanlığı yapıyormuş gibi gerçeğe aykırı şekilde bir algı oluşturulduğu kanaatine varmıştır. Mahkeme, haberin bütününe bakıldığında görünür gerçekliğe uygun olmadığına ve davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğuna karar vermiştir.

Başvuruya konu haberde istinaf merciinin tazminata dayanak aldığı temel hususlardan biri, davacı öğretmenin öğrencisine baş örtülü olarak okula gelmesi nedeniyle kötü davrandığı, bu bağlamda öğrencinin olumsuz tutumlarla karşılaştığı iddialarının gerçeği yansıtmadığıdır. Olaylara bir bütün olarak bakıldığında, öğrencinin okulda baş örtüsü takması nedeniyle -gerçeğe uygun olsun ya da olmasın- ağır baskı ve tehditlere maruz kaldığı iddialarının kaynağı olan kişilerin haberde gösterildiği, bu bakımdan gazetecinin sorumluluklarına uygun davrandığı, işlenen olgusal iddiaların görünür gerçekliğe aykırı ve temelsiz olmadığı değerlendirilmiştir.

Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullardaki öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte yapılan değişiklikle birlikte 27/9/2014 tarihinde ortaokul ve lise öğrencilerinin okula başörtüsü ile gidebilmeleri mümkün hâle gelmiştir. Yönetmelik değişikliğinden önceki dönemde ise bu çağdaki öğrencilerin okullara başörtüsü ile gidip gidemeyecekleri meselesi çokça tartışılmış ve bu tartışmalar kamuoyunda geniş yer bulmuştur. Haber, yönetmelik değişikliğinden önceki yakın bir tarihte toplumun büyük kesimi için hassasiyet teşkil eden bir olaya ilişkin kaleme alınmıştır.

Haberde yer alan ifadelerin davacı yönünden incitici olduğu kabul edilebilir. Ancak Anayasa Mahkemesine göre özellikle kamu görevlilerinin tasarrufları ile ilgili eleştirilere daha fazla tolerans göstermeleri gerekir. Kamu görevlilerinin eylemlerini ve ihmallerini sıkı bir denetime tabi tutarak vatandaşların karar alma süreçlerine katkıda bulunması demokratik bir toplumun olmazsa olmaz hoşgörüsünün gereklerindendir. Bu bağlamda, açıklanan bir düşüncenin salt ağır olması, yetkilileri sert biçimde eleştirmesi, keskin bir dil kullanılarak ifade edilmesi hatta tek taraflı, çelişkili ve subjektif olması ifade özgürlüğünün koruma kapsamından yararlanmayacağı anlamına gelmez.

Bölge Adliye Mahkemesinin değerlendirmeye esas aldığı ifadelerin okulda başörtüsü takan bir öğrenciye öğretmenleri tarafından karşıt bir tutum sergilenmesine yönelik ağır bir eleştiri mahiyetinde olduğu, bu konuya dikkat çekme amacı taşıdığı, kamusal faydası olan bir tartışmayla ilgisi bulunduğu değerlendirilmiştir. Bunun yanı sıra öğrencinin başörtüsü takması nedeniyle diğer arkadaşlarının önünde bir şekilde uyarıldığının anlaşılması karşısında haberde ağır bir şekilde eleştirilmesine davacının kendi davranışlarıyla neden olduğu; bu yönüyle haberde yer alan ifadelerin sebepsiz saldırı teşkil etmediği sonucuna varılmıştır.

Bu tespitlere karşın Bölge Adliye Mahkemesi; başvuruya konu ifadelerin kullanıldığı dönemdeki koşulları, ifadelerin bağlamını ve olgusal temelini tartışmadan, ifadelerin bir kısmını bağlamından kopartarak ve yeterli olgusal temeli olduğu gözetmeden değerlendirme konusu yapmış ve başvurucular aleyhine tazminat ödenmesine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesinin vardığı sonuçlarla birlikte Bölge Adliye Mahkemesi kararı değerlendirildiğinde, mahkemenin başvurucuların ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibar hakkı arasında adil bir denge kurduğu söylenemez. Bölge Adliye Mahkemesinin başvurucular aleyhine davayı kabul etmesini haklı göstermek için sunduğu gerekçeler uygun ve yeterli kabul edilmemiş, başvurucuların Anayasa'nın 26. ve 28. maddeleri kapsamındaki ifade ve basın özgürlüklerine uygulanan sınırlamaların haklı çıkarılması için toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği kanaatine ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

>> Anayasa Mahkemesinin 26/5/2021 Tarihli ve 2019/13768 Başvuru Numaralı Kararı