Eğitim Bir Sen 1 No’lu Şubenin Ocak ayı İl Divan Toplantısında konuşan Başkan Aydın Kalkan, Millî Eğitim Bakanlığı’nın ilan ettiği 2023 Eğitim Vizyonunun uygulanmasındaki gecikmelerin eğitim camiasının umutlarını kırdığını söyledi.

Kentte bir restoranda yapılan Ocak ayı İl Divan Toplantısına Başkan Aydın Kalkan’ın yanı sıra Yönetim Kurulu Üyeleri, Kadın Komisyonu Üyeleri ve sendika üyeleri katıldı. Burada basın açıklaması yapan Başkan Aydın Kalkan, Millî Eğitim Bakanlığının ilan ettiği 2023 Eğitim Vizyonunun kamuoyunda olumlu tepkiler aldığını, ancak uygulamadaki gecikmelerin eğitim camiasının umutlarını kırdığını dile getirdi. Kalkan, “Bizim de sürekli dile getirdiğimiz, çözüm önerileri teklif ettiğimiz birçok sorunun başlığa dönüşerek Vizyon Belgesi’nde yer alması önemli bir başlangıç olmuştur. Ancak, ümit ve beklenti oluşturan bu başlıklarla ilgili adımların gecikmesi tüm eğitimcilerde tedirginlik oluşturmaya başlamış, kamuoyunun beklentisini daha da artırmıştır” dedi.

“3600 ek gösterge konusundaki siyasi irade artık karara dönüştürülmelidir”

Öte yandan 3600 ek gösterge ile ilgili beklentilerinin bir an önce karşılanması gerektiğinin altını çizen Kalkan’ın basın açıklamasından satır başları şu şekilde:

“Ek gösterge düzenlemesinin ne zaman gerçekleşeceği konusundaki merak ve beklentilere bir an önce karşılık verilmelidir. Eğitim çalışanlarına verilen vaadi yerine getirecek, kamu personel sisteminde ülkesine ve milletine hizmet eden diğer unvanlardaki kamu görevlilerinin de ek gösterge beklentilerini karşılayacak, ek gösterge kaynaklı mağduriyetleri giderecek, çalışma barışını ve iş huzurunu sağlayacak şekilde bütün kamu görevlilerini kapsayacak bir ek gösterge çalışması yapılmasını istiyor ve bekliyoruz. Tüm kamu görevlilerinin ek gösterge rakamları en az 600 puan artırılmalı, yardımcı hizmetleri sınıfı çalışanlarına da (GİHS kadroları için öngörülen en düşük rakamdan aşağı olmamak üzere) ek gösterge hakkı verilmelidir.”

“Nitelikli eğitim için yeterlilik düzeyi yüksek eğitim yöneticisi ihtiyacı gözetilerek, eğitim yöneticisi yetiştirme, görevlendirme, yer değiştirme ve görevden alma hususlarına ilişkin kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir model oluşturulması artık bir zorunluluk hâline gelmiştir. Hak edenin görev almasını, hakkını verenin görevde kalmasını ve yeterliliğini kaybedenlerin görevine son verilmesini öngören bir modelin hayata geçirilmesi, eğitimin hem yönetimini hem de nitelik artırıcı etkisini kolaylaştıracaktır.”

“Sözleşmeli öğretmenliğe son verilmeli”

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının tüm uyarılarımıza rağmen yeniden öğretmen istihdamında esas alınması, 632 sayılı KHK ile sonlandırılan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması sürecinde var olan sorunları yeniden açığa çıkarmıştır. Sözleşmelilik, öğretmenin, eşinden, çocuklarından ayrı olması nedeniyle iç huzurunun da iş huzurunun da olmadığı bir uygulamadır. Öğrencisine hizmet azmiyle ailesine hasreti aynı anda taşımak anlamına gelen sözleşmeli öğretmenlik, anayasal hakları sınırlamakta, aile bütünlüğünü bozmakta; eşleri, çocukları anne babalarından ayrı bırakmaktadır. Öğretmenliğin-öğretmenlerin itibarını zedeleyen sözleşmeli öğretmenliğe derhal son verilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlerin yer değiştirme kısıtlamaları sona erdirilmelidir.”

“Mülakatla atama yöntemine son verilmelidir”

“Sözleşmeli öğretmenlik süreçleri ve sonuçları itibariyle sorunlu bir istihdam türü iken, bir de bu sürecin mülakat yoluyla sürdürülmesi, kamu vicdanını yaralamakta ve adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Mülakatların içeriğinin öğretmen adayının mesleki bilgi ve mesleki yeterlik düzeyini ölçmeyi öncelememesi, mülakatların güvenlik soruşturması sürecine dönüşmüş olması, mülakat komisyonlarında öğretmen adaylarıyla aynı branşta üyelerin yer almaması, sürecin şeffaf ve denetlenebilir bir tarzda yürütülmemesi gerçekte mülakatın istenen amacı sağlamadığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle, atamalar KPSS puan üstünlüğüne dayalı olarak yapılmalıdır.”

“50 bin öğretmen ataması yapılmalı”

“Eğitime ilişkin reformların kalıcı hâle gelmesi, okullarda boş ders kalmamasına ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır. Türkiye’nin OECD ortalamalarında öğretmen başına düşen öğrenci sayılarına ulaşması için yaklaşık 130 bin öğretmene ihtiyaç vardır. Öte yandan. Özetle, ihtiyaç olmasına rağmen yeterli atama yapılmamakta, yeterli aday bulunduğu hâlde atama yapılıp ihtiyaç karşılanmamakta; bu durum da ‘önce eğitim’ iradesiyle çelişmektedir. Hem ihtiyacı azaltmak hem de arz havuzunda taşmayı engellemek için birkaç yıl sürecek şekilde her yıl en az 50 bin öğretmen ataması yapılmalıdır.”

“Öğretmene destek niteliğinde bir meslek kanunu eğitimcilerin beklentisidir”

“Eğitim-Bir-Sen olarak uzun süredir teklif ettiğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu, 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde bu unsura yer verilmesiyle birlikte bir beklentiye dönüşmüş durumdadır. Teklif ettiğimiz ve bir an evvel çıkmasını istediğimiz Öğretmenlik Meslek Kanunu, eğitimcilerin beklentilerini karşılayacak bir içerikle yürürlüğe girmelidir. Bu konuda eğitim paydaşlarının katkısına ve katılımına fırsat verilmelidir. Öğretmenlerin görev, yetki, hak ve sorumluluklarının belirlendiği, mesleki gelişim ve kariyer basamaklarının ve iş güvencelerinin tanımlandığı, öğretmene destek niteliğinde bir meslek kanunu çıkarılmalıdır.”

“Eğitimcilere yönelik şiddete karşı caydırıcı düzenleme zorunluluk hâline gelmiştir”

“Eğitim çalışanlarına karşı şiddet, okullarımızda yaygın bir sorun hâline gelmiştir. Eğitimciler, kendi kurumlarında öğrencilerinin gözü önünde kendilerine yönelik saldırılara karşı savunmasızdır. Şiddet eylemlerinde, mevcut yasal düzenlemelerin bu fiillere karşı caydırıcı nitelikte ceza öngörmemesi ile şiddet uygulayan kişilerin bu eylemlerinin adli ve idari makamlarca önemsenmeyeceği ve ciddi bir ceza yaptırımıyla karşılaşmayacakları inancı önemli bir rol oynamaktadır. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddete karşı caydırıcı nitelikte bir kanuni düzenleme elzemdir. Millî Eğitim Bakanlığı, çıkması için imza kampanyası başlattığımız düzenlemeyi gündemine almalıdır.”

“Kariyer basamakları sistemindeki adaletsizlik çalışma barışını bozmaktadır”

“Öğretmenlerin niteliğinin artırılması bağlamında gerçekleştirilecek politika süreçlerinde kariyer basamakları sistemine yeniden işlerlik kazandırılması gerekmektedir. Bu çerçevede, paydaşların önerileri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, sadece sınav odaklı olmayan, süreç ve bireysel çaba odaklı, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer sistemi hayata geçirilmelidir.”

“Memur ve hizmetli çalışanların mali ve sosyal hakları iyileştirilmelidir”

“Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların da eğitim öğretim hizmetinin aksamadan en etkin şekilde yürütülmesi için emek sarf ettiği gerçeği unutulmamalı; Bakanlık insan kaynakları politikası bağlamında bu çalışanlar da eğitim çalışanı olarak görülmelidir. Bu bağlamda, hazırlık ödeneği, Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir. Haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmeli ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.”

“Okul esaslı bütçe geciktirilmeden hayata geçirilmelidir”

“Eğitim kurumlarımızın sabit giderleri için kamu kaynakları ve bu kaynakları harekete geçirme mekanizmaları yetersiz kaldığı için okul yönetimleri okul-aile birlikleri yoluyla velilerden gelir sağlama yoluna gitmek zorunda kalmaktadır. Yöneticilerimizin asli işlerine yoğunlaşabilmeleri, eğitimcilerimizin velilerle karşı karşıya gelmelerinin önüne geçilebilmesi için okul bazlı ödenek tahsisi yapılmalıdır."

“Sivil itaatsizlik eylemimiz devam edecek”

“Eğitim-Bir-Sen olarak, her zaman özgürlüklerden yana olduk, kısıtlamalara ve dayatmalara da karşı çıktık. Haklıdan ve doğrudan yana oluşumuz, haksızlığa ve yanlışa karşı kavi duruşumuz, üye kazanarak büyümemize, ülke olarak özgürlüklerin sınırının genişlemesine vesile oldu. Onlarca hak gasbı önlendi Tüm bu değişimden ne hikmetse bir türlü nasibini alamayan bir kılık ve kıyafet dayatmasıyla hâlâ karşı karşıyayız. Temel bir insan hakkının ikamesi, kişisel özgürlüğün belirgin bir nişanesi olarak gördüğümüz kılık ve kıyafet özgürlüğü hakkının da alınabilmesi için başlattığımız sivil itaatsizlik eylemi, kamu görevlileri kılık ve kıyafet özgürlüğüne kavuşuncaya kadar devam edecektir.”