Kesinleşen erteli mahkûmiyet kararı sonrasında yapılan uyarlama yargılaması sonucunda kurulan hükmün hangi yasa yoluna tâbi olduğu hususu bazen duraksamalara yol açabilir. Özellikle ceza yasalarında yapılan değişiklik sonucu bazen sanık lehine olan hükümler gündeme gelebilmektedir. Bu soruna öncelikle çözüm bulabilmek açısından ceza yasalarının zaman bakımından uygulanması konusu değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanmasına ilişkin kurallar gerek 765 sayılı TCK ve gerekse 5237 sayılı TCK içeriğinde mevcuttur.

Ceza yasalarının zaman bakımından uygulanması ile ilgili kurallara daha önce 765 sayılı TCK m. 2. Hükmünde yer verilmişti. Daha sonra 01 Haziran 2005 tarihli 5237 sayılı TCK m. 7 hükmünde de benzer kurallara yer verildiğini görmekteyiz.

765 sayılı TCK m. 2 ve 5237 sayılı TCK m. 7 hükmü iki önemli ilkeyi gündeme getirmektedir. Bu ilkeler şunlardır:

1. İlke: Ceza hukuku kuralları yürürlüğe girdikleri andan itibaren ileriye etkili olarak uygulanmaları gerekir.

2. İlke: Bu ilke “Geçmişe etkili uygulama” veya “geçmişe yürürlük” ilkesi adıyla anılmaktadır. Buna göre, failin lehine olan kanun geçmişe etkili olarak uygulanmalıdır.

Ceza yasalarının geçmişe etkili olarak uygulanmasında aşağıda belirtilen kuralların dikkate alınması gerekir:[1]

1) Dolayısıyla suçtan sonra yürürlüğe giren ve fail lehine olan kanun, hükümde ve infaz aşamasında dikkate alınmalıdır.

2) Bazen sonradan yürürlüğe giren kanunun kendisi sonucu belirler ki, bu durumda yeni bir yargılama faaliyetine ihtiyaç bulunmaz.

3) Kimi zaman da, sonradan yürürlüğe giren kanunun suçun unsurlarını değiştirmesi, suça etkili halleri yeniden düzenlemesi, ceza miktarlarını öncekinden farklı alt ve üst sınırlar arasında belirlemesi gibi nedenlerle, önceki suç bakımından doğurduğu sonucun bir mahkeme kararı ile saptanması gerekir.

4) Bu durumda “mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılaması” veya kısaca “uyarlama yargılaması” denilen bir yargılama faaliyetine ihtiyaç vardır.

5) Her yargılama faaliyeti gibi bu da bir davanın varlığını gerektirir.

6) Daha önce bu tür bir yargılamayı münhasıran düzenleyen yasa normu kaim olmadığından, yerleşmiş yargısal uygulamalar dikkate alınarak bu yargılama 1412 sayılı CMUK’un mahkûmiyet hükmünün yorumundan doğan duraksamanın ortadan kaldırılması açısından hâkimden karar istenmesi yöntemini düzenleyen 402. maddesine göre gerçekleştirilmekteydi.

7) 01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98 vd. maddelerinde uyarlama yargılamasını düzenleyen hükümler getirilmiştir.[2] Bu kuralların da dikkate alınması gerekir.

Açıklama Yargılaması

5275 sayılı Kanun’un 98. maddesinde Açıklama yargılaması tanımlanmıştır. Medenî muhakemedeki hükümlerin tavzihi (açıklanması) kurumuna benzediği söylenebilir. Açıklama yargılaması ancak mahkûmiyet kararları hakkında söz konusu olabilmektedir. Başvuruyu, infaza memur olan Cumhuriyet savcısı yapabileceği gibi hükümlü avukatı ve hakkında yanlışlıkla infaza geçilen kimse de yapabilir.

Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama

5275 sayılı Kanun’un[3] 98.[4] Maddesindeki kuralları şu şekilde özetlemek mümkündür:[5]

Mahkûmiyet hükmünün yorumunda duraksama olursa veya sonradan yürürlüğe giren kanun hükmünün Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirse: Burada hükmü veren mahkemeden, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için karar istenir (m. 98/1-a).

Çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa ya da cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülürse: Bu durumda infaz hâkimliğinden duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için karar istenir (m. 98/1-b).[6]

5275 sayılı Kanun’un m. 98/1 hükmü gereğince yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme veya infaz hâkimliği olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir (m. 98/2).

Birden fazla hükümdeki cezaların toplanması

Bir kişi hakkında verilen mahkumiyet kararlarında yer verilen her bir ceza diğerinden bağımsızdır. Bu nedenle bu cezalar varlıklarını ayrı ayrı korumaktadırlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 5275 sayılı yasanın m. 107 hükmünün uygulanabilmesi açısından infaz hakimliğinden bir toplama kararı istenecektir.[7] Adli para cezasından çevrilen ve ceza infaz kurumunda infaz edilme aşamasına gelen hapis cezaları da toplama kararına dâhil edilir (5275 s.k. m. 99).[8]

Yukarıda da ifade edildiği üzere 5275 sayılı Kanun'un 98 ilâ 101. maddeleri, herhangi bir ceza normunun hükmün kesinleşmesinden sonra değişmesi halinde yapılacak uyarlama yargılamasına ilişkin genel kurallar getirmektedir.

Bu aşamada 5252 sayılı yasa hükümlerine de değinmek faydalı olacaktır,

5252 sayılı yasanın amacı ve kapsamı konumuz açısından önemlidir.

5252 sayılı yasanın amacı

5252 sayılı yasanın amacı, 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlüğe konulmasına ilişkin usul ve esasları belirlemektir (m. 1).

5252 sayılı yasanın kapsamı

5252 sayılı Kanun, diğer kanunlarda, yürürlükten kaldırılan 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununa yapılan yollamaları, 5237 sayılı TCK’nin yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kaldırılan hükümleri ve 5237 sayılı TCK’nin uygulanması için diğer kanunlarda yapılan değişiklikleri, yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş suçlar hakkında ne suretle hüküm kurulacağına ve kesinleşmiş cezaların nasıl infaz edileceğine ilişkin hükümleri kapsamaktadır (m. 2).

Lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul

Lehe olan hükmün belirlenmesinde aşağıda belirtilen kurallar uygulanmalıdır:

1) 11 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak: Burada Türk Ceza Kanununun lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde, duruşma yapılmaksızın da karar verilebilecektir (m. 9/1).

2) 1 Haziran 2005 tarihinden önce verilip de Yargıtay tarafından lehe olan hükümlerin uygulanması hususunda değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle bozularak mahkemesine gönderilen hükümler: Bu hükümler hakkında da 5252 sayılı yasanın m. 9/1 hükmü uygulanır. (m. 9/2).

3) Lehe olan hükmün belirlenmesi: Bu tespit işlemi önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle yapılacaktır (m. 9/3).

4) Zaman aşımı hükümlerinin uygulanamaması: Kesin hükümle sonuçlanmış olan davalarda, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla ilgili olarak lehe hükmün belirlenmesi ve uygulanması amacıyla yapılan yargılama bakımından dava zamanaşımına ilişkin hükümler uygulanmaz. (m. 9/4).[9]

Yukarıda belirtilen yasa hükümleri değerlendirildiğinde, sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle mahkûmiyet hükmünde değişiklik yargılamasını düzenleyen bu iki farklı kanundan birinin genel nitelikte, diğerinin ise sınırlı uygulama alanına sahip özel nitelikte bir düzenleme getirdiği söylenebilir.

Yargıtay, burada uyarlama yargılaması konusunda iki farklı yasada iki ayrı düzenleme öngörülmesinin yasa koyucunun bilinçli bir tercihine dayandığını bazı kararlarında ifade etmektedir.[10]

Sonradan yürürlüğe giren ve lehe hüküm içeren yasanın 5237 sayılı TCK olması ve mahkûmiyet hükmünün de 1 Haziran 2005 tarihinden önce kesinleşmiş olması durumunda, uyarlama yargılaması özel düzenlemeyi içeren 5252 sayılı yasanın m. 9/1 hükmünde belirtilen yönteme göre yapılmalıdır. Bu durumda uyarlama yargılaması sonucunda verilen hükmün temyiz yasa yoluna tâbi olduğu ifade edilebilir.

Bu iki şartın birlikte bulunmadığı hallerde uyarlama yargılaması 5252 sayılı yasanın m. 9 hükmüne göre yapılamaz. Burada 5275 sayılı Kanun’un 98 ilâ 101. maddelerine göre yapılacak ve yargılama sonucunda verilen hüküm ise itiraz kanun yoluna tâbi olacaktır.[11]

Konuyu bir örnek ile açıklamak yararlı olacaktır.

Örneğin; 07.02.2007 tarihinde kesinleşen görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen erteli mahkûmiyet hükmünün yeniden ele alınması sırasında CMK’nın 231. maddesinde 5728 sayılı Kanun’la değişiklik yapılması nedeniyle uyarlama yapılmıştır.

Bu uyarlama yargılaması sonucu verilen hükümde 5237 sayılı TCK hükümleri de değerlendirilerek uygulanmıştır.

Burada erteli hükmün 01.06.2005 tarihinden sonra kesinleşmiş olması ve 5728 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında açıkça 5275 sayılı Kanun’a atıfta bulunulması hususları birlikte değerlendirilmelidir.

Örnek olayımızda uyarlama yargılaması sonucunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının açıklanmasına ilişkin kararın 5275 sayılı Kanun’un 98 ilâ 101. maddelerinde belirlenen ilkelere tâbi bulunduğu ve söz konusu karara karşı başvurulacak kanun yolunun da aynı Kanun’un 101/3. fıkrası uyarınca itiraz olacağı kabul edilmelidir.[12]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

-----------------

[1] Emsal karar için bkz.; YCGK’nun 17.05.2011 tarihli ve 66-96, 03.02.2009 tarihli ve 250-13, 24.01.2006 tarihli ve 136-3 ile 27.12.2005 tarihli ve 162-173 sayılı kararları.

[2] Emsal karar için bkz.; YCGK’nun 17.05.2011 tarihli ve 66-96, 03.02.2009 tarihli ve 250-13, 24.01.2006 tarihli ve 136-3 ile 27.12.2005 tarihli ve 162-173 sayılı kararları.

[3] Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (YÜR. TAR.: 01.06.2005), KANUN NO: 5275, Kabul Tarihi: 13.12.2004, RGT: 29.12.2004, RG NO: 25685

[4] MADDE 98 - (DEĞİŞİK MADDE RGT: 15.04.2020 RG NO: 31100 KANUN NO: 7242/41) (MÜLGA MADDE RGT: 15.04.2020 RG NO: 31100 KANUN NO: 7242/41) MADDE 98 - (1) Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir. (2) 16 ncı madde gereğince cezasının ertelenmesi isteminin reddi hâlinde de aynı hüküm uygulanır. (3) Yukarıdaki fıkralar uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir.

[5] “Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilmeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.” denilmiş, birden fazla hükümdeki cezaların toplanması için mahkemeden karar istenmesi 99. maddesinde düzenlenmiş, 101. maddesinde de bu kararların duruşma yapılmaksızın verileceği belirtilerek yetkili mahkemeler ve kanun yolu gösterilmiştir.

[6] 5275 sayılı yasanın 98/1 maddesiyle infazı söz konusu olabilen yani kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının yorumunda, içeriğinin belirlenmesinde veya çektirilecek cezanın hesabında tereddüt edilirse yahut hükümlünün adının yanlış yazılması gibi bir nedenle cezanın infaz olunmayacağı ileri sürülürse veya sonradan yürürlüğe giren kanun lehe ise yerine getirilecek cezanın belirlenmesi veya tereddütün giderilmesi için, bir karar alınmak üzere yargılama makamına başvurulması hususları düzenlenmiştir.

[7] (DEĞİŞİK İBARE RGT: 15.04.2020 RG NO: 31100 KANUN NO: 7242/42)

[8] (EKLENMİŞ CÜMLE RGT: 15.04.2020 RG NO: 31100 KANUN NO: 7242/42)

[9] (EKLENMİŞ FIKRA RGT: 18.05.2005 RG NO: 25819 KANUN NO: 5349/4).

[10] YCGK, E: 2019/18-320, K: 2022/389, İtrz:2019/25009, T: 26.05.2022.

[11] 23.01.2008 tarihli ve 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında; “Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce kesinleşmiş ve infaz edilmekte olan mahkûmiyet kararları hakkında, lehe kanun hükümleri, hükmü veren mahkemece 13.12.2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98 ilâ 101 inci maddeleri dikkate alınmak ve dosya üzerinden incelenmek suretiyle belirlenir. Ancak, hükmün konusunun herhangi bir inceleme, araştırma, delil tartışması ve takdir hakkının kullanılmasını gerektirmesi halinde inceleme, duruşma açılmak suretiyle yapılabilir.” hükmüne yer verilmek suretiyle 5275 sayılı Kanun’a açıkça atıfta bulunulmuştur.

[12] YCGK, E: 2019/18-320, K: 2022/389, İtrz:2019/25009, T: 26.05.2022. B… Cumhuriyet Başsavcılığınca 28.12.2005 tarih ve 725-726-354 sayı ile; sanık VBB hakkında 05.11.2005 tarihinde işlendiği iddia edilen görevi yaptırmamak için direnme suçundan kamu davası açıldığı, B….Asliye Ceza Mahkemesince 24.01.2007 tarih ve 69-7 sayı ile; sanığın TCK’nın 265/1 ve 51. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği, anılan kararın temyiz edilmeksizin 07.02.2007 tarihinde kesinleştiği, B…. Asliye Ceza Mahkemesince 08.07.2010 tarih ve 69-7 sayı ile; T…. 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.06.2010 tarihli ve 2010/57 sayılı yazısı ile; sanığın sabıka kaydında yer alan B…. Asliye Ceza Mahkemesince verilen erteli mahkûmiyet hükmünün tekerrüre esas olması sebebiyle hukuki yarar bulunduğu dikkate alınarak sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmediği hususunun sorulması üzerine 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesiyle yapılan değişiklikler gözetilmek suretiyle sanık hakkında TCK’nın 265/1 uyarınca verilen 6 ay hapis cezasına ilişkin mahkûmiyetin açıklanmasının CMK’nın 231. maddesi gereğince geri bırakılmasına karar verildiği, B…. Asliye Ceza Mahkemesince 04.06.2014 tarih ve 94-345 sayı ile; İ…. 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.03.2014 tarihli ve 709-905 sayılı kararı ile sanığın denetim süresi içerisinde suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine dosyanın yeniden ele alındığı ve sanığın TCK’nın 265/1 ve 53. maddeleri uyarınca 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verildiği, Söz konusu hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 28.06.2018 tarih ve 10946-10472 sayı ile; Yerel Mahkemece görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen 6 ay hapis cezasına, TCK’nın 51. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin 24.01.2007 tarihli ve 69-7 sayılı hükmün temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra Cumhuriyet Savcılığınca CMK’nın 231. maddesi yönünden değerlendirme yapılmasının talep edilmesi üzerine 08.07.2010 tarihli ek kararla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ve 04.06.2014 tarihli ve 94-345 sayılı karar ile hükmün açıklanması karşısında anılan kararların infaza ilişkin ve itiraz kanun yoluna tabi olup temyiz kabiliyeti bulunmadığından sanığın temyiz isteği hakkında karar verilmesine yer olmadığının ve dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verildiği, Anlaşılmıştır.