I- Giriş

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.49/2 uyarınca, bir yıl veya daha az süreli hapis cezası kısa süreleri hapis cezasıdır. TCK m.50’de kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar sıralanmıştır.

“Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı TCK m.50/1’e göre;

“(1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;

a) Adli para cezasına,

b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,

c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,

d) Mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,

e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,

f) Mahkum olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,

Çevrilebilir”.

Aşağıda; bu seçenek yaptırımlardan (a) bendinde yer alan “adli para cezasına” ilişkin değerlendirmemiz bulunmaktadır.

TCK m.50/1-a uyarınca mahkeme; hakkında bir yıl veya daha az hapis cezasına mahkum ettiği bir hükümlünün, kişiliği ile sosyal ve iktisadi durumunu da dikkate alarak, hapis cezasını adli para cezasına çevirebilir[1]. Adli para cezası; maddede sayılan yaptırımlardan sadece birisidir, ancak kanun koyucu maddenin 5. fıkrasında “Uygulamada asıl mahkumiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir.” ifadesine yer vererek, adli para cezasını fıkrada yer alan diğer seçenek yaptırımlardan ayrı tutmuştur. Bir başka ifadeyle; TCK m.50’de sayılan seçenek yaptırımlarda (a) bendinde yer alan seçenek “adli para cezası”, maddede sayılan diğer seçenekler ise “tedbir” olarak nitelendirilmiştir.

TCK m.50/6’ya göre; Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz”.

Bununla birlikte; seçenek yaptırımlardan birisinin hükümlü tarafından elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, mahkeme bu seçenek yaptırımın değiştirilmesine karar verebilir (TCK m.50/7).

Belirtmek isteriz ki; TCK m.50/6’da yer alan “tedbirin” ibaresi; 01.03.2008 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5739 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. maddesiyle getirildi. 01.03.2008’de yürürlüğe giren değişiklikten önce fıkrada “yaptırımın” ibaresi yer almakta idi, ancak 5739 sayılı Kanun m.4 gereğince TCK m.50/6’da yer alan “yaptırımın” ibaresi “tedbirin” olarak değiştirildi.

Yapılan bu değişikliğin kavramsal bir karmaşaya yol açtığı kanaatindeyiz. TCK m.50’nin başlığının “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” olduğu dikkate alındığında, (a) bendinde yer alan seçeneğin “adli para cezası”, diğer seçeneklerin ise, “tedbir” olarak nitelendirilmesi isabetli değildir. Her ne kadar madde başlıkları bağlayıcı değilse de, altında bulunan maddelerin özelliklerine ve içeriklerine ilişkin açıklayıcı fonksiyonları bulunmaktadır. Madde incelendiğinde; başlığında “yaptırım” ibaresi bulunmasına rağmen, fıkrada sayılan seçeneklerin yaptırım olarak nitelendirilmediği görülmektedir. Ayrıca; “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlığı altında sıralanan seçeneklerden birisinin “adli para cezası”, diğer beş seçeneğin “tedbir” olarak nitelendirilmesi, maddenin başlığı ile içeriği arasında ciddi bir uyumsuzluğa sebebiyet vermekte, fıkrada yer alan seçeneklerin tabi olduğu infaz rejimleri konusunda da belirsizliğe yol açmaktadır. Çünkü aşağıda ayrıntılı bir şekilde açıklanacağı üzere; kısa süreli hapis cezasından çevrilen mahkumiyet kararının niteliğinin “adli para cezası”, “tedbir” veya “yaptırım” olarak nitelendirilmesine göre cezanın infaz rejimi de değişecektir. Maddenin lafzına bakıldığında; adli para cezasının, “tedbir” olmadığı söylenebilse de, “yaptırım” olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği net olarak anlaşılmamaktadır. Maddenin başlığı ile 7. fıkrada geçen “yaptırım” kelimesi dikkate alındığında, birinci fıkra altında sıralanan seçeneklerinin tamamının yaptırım olduğu düşünülebilir. Maddenin beşinci ve altıncı fıkrası incelendiğinde ise, bu seçeneklerden (a) bendinin adli para cezası, diğerlerinin ise tedbir olarak anlaşılması gerektiği görülmektedir. Başlıkta yer alan “yaptırım” kelimesinden yola çıkarak, birinci fıkrada yer alan seçeneklerin tamamını yaptırım olarak nitelendirmek de yanlış değildir, ancak maddenin lafzından hareketle bunu kesin olarak söylemek mümkün değildir. Kanaatimizce; fıkrada yer alan seçeneklerin tamamı kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar olup, bunlar adli para cezası ve tedbirler olarak iki sınıfa ayrılmıştır. Adli para cezasının infazı, İnfaz Kanunu m.106’ya, diğer seçenek yaptırımların infazı ise İnfaz Kanunu m.109 gereğince Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük maddelerine göre tatbik edilecektir.

II- TCK m.50/6’da Yapılan Değişikliğin Sonuçları

5739 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun; TCK m.50/6 ile İnfaz Kanunu m.106 hükümlerini değiştirmiş, kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezaları ile doğrudan verilen adli para cezalarını ortak bir rejim altında toplamıştır.

5739 sayılı Kanunun 4. maddesinin gerekçesi incelendiğinde; “Kasten işlenen suçlarda hükmolunan kısa süreli hapis cezasının veya taksirle işlenen suçlardan dolayı hükmolunan seçenek yaptırım olarak adli para cezasına çevrilmesine rağmen bu cezanın süresinde ödenmemesi halinde, mahkemenin tekrar hapis cezasına dönüştürme yönünde karar vermesinin önüne geçmek amacıyla işbu değişiklik yapılmıştır. Bu suretle, hapis cezasından çevrilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezanın infazıyla ilgili olarak 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106. maddesiyle hükümlerinin uygulanmasına imkan tanınmış olacaktır.” ifadelerine yer verildiği görülmektedir.

5739 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca; İnfaz Kanunu m.106’nın 4. ve 9. fıkralarında da değişiklikler yapılmış, maddenin 10. fıkrası ise yürürlükten kaldırılmıştır.

Mülga m.106/10’a göre ise; “Türk Ceza Kanunu’nun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezalarının infazında, aynı maddenin altıncı ve yedinci fıkraları hükümleri saklıdır”.

5739 sayılı Kanun ve gerekçesi incelendiğinde; TCK m.50/6’da yapılan değişikliğin doğrudan hükmedilen adli para cezaları ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezalarını ortak rejim altında toplamayı amaçladığı, İnfaz Kanunu m.106’da yapılan değişikliklerin de, TCK m.50/6’ya yapılan değişikliğin bir sonucu olarak gerçekleştirildiği görülmektedir. Fıkrada geçen “yaptırımın” ibaresinin “tedbirin” olarak değiştirilmesi ile maddenin 50. maddesinin 5. fıkrası ve İnfaz Kanunu m.106’da yapılan değişiklikler birlikte değerlendirildiğinde, adli para cezalarının tedbir olarak nitelendirilemeyeceği, dolayısıyla TCK m.50/6’nın kapsamı dışında tutulduğu, adli para cezalarının infazında İnfaz Kanunu m.106’nın uygulanmasının önünün açıldığı söylenebilir.

Değişiklikten önce maddede “tedbirin” değil, “yaptırımın” ibaresi yer almakta ve TCK m.50/1-a gereğince verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda, adli para cezalarının “yaptırım” olması nedeniyle TCK m.50/6 uygulanmakta idi[2]. Ancak 5739 sayılı Kanunla getirilen değişiklik sonrasında; kısa süreli hapis cezalarından çevrilen adli para cezalarının infazında hangi hükümlerin uygulanacağı konusunda sorunlar bulunmaktadır.

Örneğin; infaz Kanununda yapılan değişikler dikkate alındığında, kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda nasıl bir yol izlenecektir?

Hükümlü hakkında verilen adli para cezasının tatbiki 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir.

“Adli para cezasının infazı” başlıklı İnfaz Kanunu m.106’ya göre;

(1) Adli para cezası, Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre tayin olunacak bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.

(2) Adli para cezasını içeren ilam Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adli para cezasının ödenmesi için hükümlüye 20 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder.

(3) Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün, hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması halinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.

(4) Çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu ceza hapse çevrilemez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.

(5) Adli para cezasının hapse çevrileceği mahkeme ilamında yazılı olmasa bile üçüncü fıkra hükmü Cumhuriyet Başsavcılığınca uygulanır.

(6) Hükümde, adli para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adli para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. İlk taksidin süresinde ödenmemesi halinde, verilen ikinci takside ilişkin izin hükümsüz kalır.

(7) Adli para cezası yerine çektirilen hapis süresi üç yılı geçemez. Birden fazla hükümle adli para cezalarına mahkumiyet halinde bu süre beş yılı geçemez.

(8) Hükümlü, hapis yattığı veya kamuya yararlı işte çalıştığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkartılır veya kamuya yararlı işte çalıştırılma sona erer.

(9) Adli para cezasından çevrilen hapsin infazı ertelenemez ve bunun infazında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz. Hapse çevrilmiş olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas alınacak olan adli para cezasıdır”.

İnfaz Kanunu m.106/1’de görüldüğü üzere; bu madde 5237 sayılı TCK m.52 uyarınca hükmedilen adli para cezalarının uygulamasına ilişkindir. TCK m.52; TCK m.50/1-a’da öngörülen kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezalarını değil, doğrudan hükmedilen adli para cezaları düzenlenmektedir. TCK m.52’ye göre hükmedilen adli para cezalarının infazı, Ceza İnfaz Kanunu m.106’da düzenlenmiştir. Kanunun 106. maddesinin 3. fıkrasına göre hükümlü; tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilecek ve hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilecektir. Hükümlü parayı ödediği takdirde ise, hapisten çıkarılacak veya kamuya yararlı işte çalıştırılması sonra erecektir.

Kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezalarının infaz rejimi; İnfaz Kanunu m.109’da düzenlenmiştir. “Seçenekli yaptırımların uygulanması” başlıklı İnfaz Kanunu m.109’a göre; “Kısa süreli hapis cezası yerine Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesine göre hükmedilen seçenekli yaptırımların infazında uygulanacak rejim, Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte gösterilir”.

“Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar başlıklı” Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük m.50’ye göre; “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar, 5237 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ila (f) bentlerine göre, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlendiği özelliklere göre mahkemece belirlenen yaptırım şekilleridir”.

Seçenekli yaptırımlarda uygulanacak rejim ise, Tüzük m.51’de düzenlenmiştir. Tüzük m.50 ve m.51; kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımların infazının rejimine ilişkin olsa da, TCK m.50/6’da “yaptırımın” yerinde “tedbirin” ibaresinin gelmesiyle, Tüzük adli para cezaları yönünden uygulama kabiliyetini kaybetmiştir.

Belirtmek isteriz ki; TCK m.50/5’de “bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir” ifadesi yer almaktadır, yani “tedbir” kavramı maddede yapılan değişiklikle ilk defa yerleşen bir kavram olmayıp, TCK m.50/5’de değişiklikten önce de bulunmakta idi. Değişiklikten evvel, kısa süreli hapis cezasına seçenek olarak hükmedilen cezaların infazı İnfaz Kanunu m.109 uyarınca Tüzük m.51’e göre yapılırken, TCK m.50/6’da yapılan değişiklik nedeniyle Tüzük m.51’in uygulanmaması mümkün değildir. Çünkü TCK m.50/5 dikkate alındığında; fıkrada yer alan seçeneklerin tamamının birer seçenek yaptırım olduğu, bu seçenek yaptırımlardan adli para cezası dışında kalanlarının tedbir olarak nitelendirilmesi gerektiği görülmektedir. Dolayısıyla Tüzük; TCK m.50/1’de sayılan seçenek yaptırımların infazına ilişkin olup, yürürlüktedir ve tatbik edilmelidir.

Bununla birlikte; adli para cezasının diğer seçenek yaptırımlardan farklı olarak “tedbir” olarak nitelendirilememesi nedeniyle maddenin 6. fıkrası kapsamı dışında kaldığını söylemek yerinde olacaktır ki, bu noktada TCK m.50 ile Tüzük arasında bir uyumsuzluk bulunmaktadır. Şöyle ki;

Tüzük m.51/1-e’ye göre;

“Bu fıkra hükümlerinde göre hapis cezasından adli para cezasına çevrilip de ödenmeyen adli para cezasının mahkemece hapis cezasına dönüştürülmesi halinde bu cezanın infazında koşullu salıverilme hükümleri uygulanır”.

Bu bentte geçen; adli para cezasının mahkemece hapis cezasına dönüştürülmesi, TCK m.50/6’nın tatbikiyle mümkündür, yani Tüzük, TCK m.50/6’ya gönderme yapmaktadır, ancak kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezaları için TCK m.50/6 uygulanamamaktadır. Esasen TCK m.50 ile Tüzük arasındaki uyumsuzluk uygulamada ciddi bir sorun teşkil etmemektedir. Çünkü normlar hiyerarşisinde kanun tüzüğün üstünde yer almakta olup, İnfaz Kanununda adli para cezalarının infazına ilişkin düzenleme bulunmaktadır.

Yukarıda yer alan açıklamalar ışığında; kısa süreli hapis cezasından dönen adli para cezasının ödenmemesi halinde TCK m.50/6 tatbik edilemeyeceğinden; adli para cezalarının infazını düzenleyen TCK m.106/3’ün uygulanacağı söylenebilir ki, kanun koyucunun TCK m.50/6’yı da bu sebeple değiştirdiğini, yani kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezaları ile doğrudan verilen adli para cezalarının rejimini aynı kılarak, İnfaz Kanunu m.106 kapsamına almayı amaçladığını yukarıda belirtmiştik. Diğer seçenek yaptırımların infazı bakımından ise, TCK m.50/6 ve Tüzük hükümleri uygulanacaktır.

Hükümlü; TCK m.50/1-a gereğince hükmedilen adli para cezasını ödemezse, İnfaz Kanunu m.106/3 uyarınca cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilecek ve hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olacak şekilde kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilecektir. Bu süreç içerisinde hükümlü; hapis yattığı veya kamuya yararlı işte çalıştığı günlerin dışında kalan günlere karşılık gelen parayı öderse, hapisten çıkartılacak veya kamuya yararlı işte çalıştırılma sonra erecektir.

Konu hakkında Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 30.04.2008 tarihli ve 2008/3448-7736 sayılı kararına göre[3]; “01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı kanun ile 5237 sayılı Kanunu 50/6. maddesinde yer alan “yaptırımın” ibaresi “tedbirin” olarak değiştirilmiş, 5285 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106. Maddesinin 4 ve 9 fıkraları yeniden düzenlenmiş ve 10. Fıkrası yürürlükten kaldırılırmış olup, Kanun değişikliğinin doğrudan hükmedilen ve hapisten çevrilen adli para cezalarının infazına ilişkin farklı rejimleri ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirildiği, adli para cezalarının tamamının bu değişiklikten sonra 5275 sayılı Kanunun 106. maddesinde belirtilen yönteme uygun biçimde infaz edileceği, bu değişiklikten sonra hapisten çevrilen adli para cezasının yerine getirilmemesi durumunda, 5237 sayılı Kanunun 50/6 maddesinin uygulanamayacağı, bir başka deyişle hükmü veren mahkemenin kısa süreli hapis cezasını tamamen veya kısmen çektirilmesine karar veremeyeceği gözetilmeksizin itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde (…)” isabet görülmemiştir.

Görüldüğü üzere hükümlü; seçenek yaptırımın gereklerini yerine getirmediği takdirde, mahkeme TCK m.50/6 gereğince seçenek tedbiri hapis cezasına dönüştürecek, adli para cezasını ödemediği takdirde ise cumhuriyet savcısı hükümlü hakkında kamu yararına çalıştırma veya hapis cezası tatbik edecektir. Mahkemenin veya cumhuriyet savcısının bu kararları; cezanın infazına ilişkin olup, kararlara karşı İnfaz Kanunu m.101 uyarınca itiraz yolu açıktır[4].

III- Değerlendirmemiz

Yukarıda yer verdiğimiz açıklamalar ışığında TCK m.50/6’da yapılan değişiklikle iki eşitsizlik gündeme gelmektedir.

1- TCK m.50/6’da yer alan seçenek yaptırımların infazı yönünden;

Mahkemenin sanığı kısa süreli hapis cezasına mahkum ettikten sonra, bu hapis cezasını TCK m.50’de yer alan seçenek yaptırımlardan birisine çevirdiğinde, kısa süreli hapis cezasının fıkrada sayılan tedbirlere veya adli para cezasına çevrilmesine göre, cezanın infazının rejiminde farklılık olacaktır. Çünkü kısa süreli hapis cezası adli para cezasına çevrildiği takdirde, TCK m.50/6 tatbik edilmeyecek, cezanın infazında farklı bir rejim gündeme gelecektir. TCK m.50’de yer alan tedbirlerin süresinde yerine getirilmemesi halinde ve mazeret bildirilmedi ise, TCK m.50/6 uyarınca mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Buna karşılık adli para cezasının ödenmemesi halinde hükümlü İnfaz Kanunu m.106/3 gereğince kamu yararına bir işte çalışacak veya duruma göre cezasını açık ceza infaz kurumunda çekecektir, bu süre içerisinde parayı öderse hapisten çıkacak veya kamu yararına çalışması sonra erecektir. Bu durumun; aynı fıkra kapsamında, aynı süreden hapis cezasına mahkum edilen kişilerin farklı infaz rejimlerine tabi olması sorununa yol açtığı tartışmasız olup, Anayasa m.10’da güvence altına alınan eşitlik ilkesine de aykırı gözükmektedir.

2- Doğrudan hükmedilen adli para cezaları ile kısa süreli hapis cezasından dönen adli para cezaları yönünden;

Doğrudan verilen adli para cezası ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezası birbirinden farklıdır. TCK m.50’de hükümlüye deyim yerindeyse bir şans ve hapse girmekten kurtulma hakkı verilmiştir. Çünkü hükümlü hakkında verilen asıl ceza, yani esas mahkumiyet hapis cezası olup, hükümlüye bir hak tanınarak, hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezası adli para cezasına çevrilmiştir. Mahkeme yaptığı yargılama sonucunda, sanık hakkında hapis cezasına hükmetmiş, bu cezayı TCK m.50 kapsamında adli para cezasına çevirmiştir. Diğerinde ise; sanık doğrudan adli para cezasına mahkum edilmiştir, mahkumiyetinde hapis cezası sözkonusu olmayıp, sanığa tanınan bir hak da yoktur. Mahkemece sanık hakkında bir yargılama yapılmış ve sanığın doğrudan adli para cezasına mahkum edilmesine karar verilmiş, hürriyetini sınırlandırıcı bir cezasının verilmesine gerek görülmemiştir. Kaldı ki, sanığın bu adli para cezasını ödememesi halinde İnfaz Kanunu m.106’da öngörülen hapis cezası bir tür zorlama hapsidir. Çünkü adli para cezasının ödenmesiyle hapis cezası sona erecektir. Buna karşılık; kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezasının da İnfaz Kanununda düzenlenen bu rejime tabi olması, bu adli para cezalarının niteliklerinin farklılığı nedeniyle eşitlik ilkesine aykırıdır. Kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezasında; kişinin kendisine tanınan bu hakkın gerekliliğini yerine getirmemesi sonucu olarak, hapis cezasına mahkum edilmemiş kişilere uygulanan rejime tabi tutulması kabul edilemez.

Özetle;

Kanun koyucu; TCK m.50/6’da ve İnfaz Kanunu m.106’da yaptığı değişikliklerle adli para cezalarının infaz rejimlerini İnfaz Kanunu m.106 altında birleştirmek istemiş, bu yolla, doğrudan adli para cezasına mahkum edilen hükümlüler ile kısa süreli hapis cezasından çevrilerek adli para cezasına mahkum edilen hükümlüler arasında eşitlik sağlamaya çalışmıştır. Ancak kanun koyucu bunu yaparken, aynı fıkra kapsamına giren kişilere farklı infaz rejimlerinin tatbikinin önünü açmış, nitelikleri itibariyle birbirinden farklı hükümlüleri ise aynı rejim altında toplamıştır. Buna ek olarak; kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımların infazını düzenleyen İnfaz Kanunu m.109 ile Tüzük maddelerinde hiçbir değişiklik yapmadığı için, yürürlükte olan Tüzüğü de adli para cezalarının infaz rejimi konusunda devre dışı bırakmıştır. Bir başka ifadeyle; kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezalarının infazı konusunda öngörülen düzenleme özensiz bir şekilde hazırlanmış olup, muğlaktır.

Kanun koyucunun; TCK m.50/6’da yaptığı değişiklik doğrultusunda, konuya ilişkin diğer mevzuat hükümlerini yapılan değişikliğe göre uyarlaması, madde başlıkları ile içerikleri arasında uyumsuzluğu gidermesi, benzer durumlara benzer düzenlemeler getirmesi, TCK m.50’de sıralanan seçenek yaptırımlar arasından adli para cezasını çıkarması veya diğer seçenek yaptırımların infazını da İnfaz Kanunu m.106’da toplaması veya Tüzük hükümlerinde 5739 sayılı Kanunda yapılan değişikliklere göre değişikliğe gidilmesi ve İnfaz Kanunu m.106’nın sadece doğrudan hükmedilen adli para cezalarına uygulanmasını sağlaması, bu sayede aynı şartları yerine getiren kişiler hakkında farklı uygulamaların tatbik edilmesinin önüne geçmesi, mevzuatta mevcut çelişkileri gidererek uygulamada eşitliği ve yeknesaklığı sağlayacak düzenlemelerin önünü açması yerinde olacaktır.

.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Filiz Demirbüker

.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

---------------------------------------

[1] Belirtmeliyiz ki; TCK m.50/2 uyarınca, sanığın işlediği suçun düzenlendiği kanun maddesinde hapis cezası ve adli para cezası seçimlik yaptırım olarak belirtilmişse ve hakim, sanık hakkında bu seçenek yaptırımlardan hapis cezasına karar vermişse, artık bu hapis cezası kısa süreli de olsa adli para cezasına çevrilemez.

[2] Yapılan değişiklikten önce Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından verilen 05.06.2007 tarihli, 2007/8-113 E. ve 2007/127 K. sayılı kararına göre;

“Hapis cezasının paraya çevrilmesinden sonra, adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle hapsin infazına karar verilmesi işlemi, 50. maddenin sistemi açısından bakıldığında sırf bir infaz işlemi sayılamaz, burada maddi cezanın belirlenmesi işlemi devam etmektedir. (…)

Oysa 52. maddeye göre verilen para cezalarının ödenmemesi halinde yapılacak işlem tam anlamıyla bir infaz işlemidir. Bu nedenle de buna ilişkin hususların tamamı İnfaz Kanununda düzenlenmiştir.

Sonuç olarak; 5237 sayılı Kanunun 50. maddesi kendi içerisinde bir sistemi oluşturduğundan; bu madde gereğince hükmedilmiş olan para cezalarının ödenmemesi halinde yapılacak işlem suç tarihi ne olursa olsun yine bu maddeye göre belirlenmeli ve para cezası 50. maddenin 6. fıkrası uyarınca hapse çevrilmelidir”.

[3] Yaşar - Gökcan - Artuç, Türk Ceza Kanunu 2. Baskı, Cilt 2, Adalet Yayınevi Ankara, s.1499.

[4] Yaşar - Gökcan - Artuç, Türk Ceza Kanunu 2. Baskı, Cilt 2, Adalet Yayınevi Ankara, s. 1519.