I- Genel Olarak

Haczedilen malların hangi değer üzerinden satışa çıkarılacağı hacizli mala takdir edilecek kıymete göre belirlenir.

İcra ve İflas Kanuna Göre, haczi yapan memur, haczettiği malın kıymetini takdir eder. Gerekli görürse bilirkişiye de başvurabilir (m. 87). Uygulamada hemen tüm durumlarda kıymet takdiri için bilirkişiye başvurulmaktadır.

Taşınmazın kıymetinin takdirinde, taşınmazın üzerindeki mükellefiyetlerin kıymete olan etkisi de dikkate alınır (m. 128, II c.1).

Kıymet takdirine ilişkin bilirkişi raporu, borçluya, haciz koydurmuş olan alacaklılara ve diğer ilgililere tebliğ edilir (m. 128, II, c.3).

Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, icra dairesinin kıymet takdiri işlemine karşı, kıymet takdirine ilişkin raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde şikâyet (m. 16) yoluna başvurabilirler. Şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesi nezdinde yeni kıymet takdiri için gerekli masraf ve ücretin icra mahkemesi veznesine yatırılması halinde, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılır (m. 128/a, I).

Kıymet takdirine itiraz üzerine verilen icra mahkemesi kararı kesin olup bu karara karşı istinaf ve temyiz yoluna başvurulamaz (m. 128/a, IV).

Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren, iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez. Ancak, doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir (m. 128/a, II).

II- Kıymet Takdirine İtiraz Davalarında Vekalet Ücretine Hükmedilmeli mi?

Kıymet takdirine ilişkin bu genel bilgilerden sonra, kıymet takdirine itiraz davasında verilen kararda vekalet ücretine hükmedilip hükmedilemeyeceği hususunu irdeleyeceğiz.

Belirtmek gerekir ki, uygulamada bu husus tamamen kıymet takdirine itirazın yapıldığı icra mahkemesinin inisiyatifine kalmıştır. Yukarıda belirtildiği üzere, bu husustaki icra mahkemesi kararları kesin olup istinaf ve Yargıtay denetiminden de geçmediğinden, kıymet takdirine itiraz sonucunda vekalet ücretine hükmedilip hükmedilmemesine ilişkin kararlar bir bakıma keyfi uygulamalar halini almıştır.

Uygulamada kıymet takdirine itiraz davalarına ilişkin olarak çoğu icra mahkemesi işin niteliği gereği gerekçesiyle vekalet ücretine hükmetmemekle birlikte, herhangi bir gerekçe gösterilmeden ‘Asgari Ücret Tarifesi uyarınca’ gerekçesiyle vekalet ücretine hükmeden icra mahkemeleri de bulunmaktadır. Oluşan farklı uygulamalar hukuk birliğini zedelemektedir.

Türkiye Barolar Birliğinin bu konuda Adalet Bakanlığına yazdığı 09.04.2014 tarih ve 4737 sayılı yazıya Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün vermiş olduğu 23.06.2014 tarih, 73640249-045.02[02]-534-2014-176/13572 sayılı, İcra Memur İşleminin Şikayetinde Yargılama Gideri ve Vekalet Ücreti konulu yazısı şu şekildedir;

‘Şikâyetin kabulü ya da reddi halinde yargılama giderleri ve vekâlet ücreti takdiri konusunda Yargıtay'ın en son uygulamaları ile kabul edilen ise münhasıran icra müdürünün kusurundan kaynaklanan, karşı tarafa yüklenebilecek bir kusur bulunmaması ve yine karşı tarafın şikâyete karşı durmaması hallerinde karşı taraf aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücreti verilmemesi, bunun yanında şikayete konu işlemin niteliğine göre şikayet edilenin yani alacaklının yapılan işlemin gerçekleşmesinde bir kusuru var ise yargılama giderinden ve tâbi vekalet ücretinden sorumlu tutulması yönündedir. Nitekim, uygulamada mahkemelerce yaygın olarak bu doğrultuda bir uygulama benimsendiği bilinmektedir.

Bu itibarla;

Şikâyete konu işlemin münhasıran icra müdürünün hatasından kaynaklanması halinde karşı tarafın avukatlık ücreti ve yargılama giderinden sorumlu tutulamayacağı, buna karşın, şikâyete konu işlemin gerçekleşmesinde alacaklıya atfedilebilecek bir kusur olması durumunda avukatlık ücreti ve yargılama giderinden sorumlu tutulabileceği değerlendirilmektedir’.

Görüldüğü üzere, bahsi geçen yazı da konuya dair açık ve net bir düzenleme getirmeyip belirsizliğin devam etmesine sebebiyet vermektedir. Oysa, yazıda da ifade edildiği üzere, atıfta bulunulan Yargıtay’ın ‘münhasıran icra müdürünün kusurundan kaynaklanan, karşı tarafa yüklenebilecek bir kusur bulunmaması, karşı taraf aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücreti verilmemesi’ şeklindeki uygulama benimsenerek bu tür durumlarda vekalet ücretine hükmedilmeyeceğinin açıkça belirtilmesi gerekirdi.

Kıymet takdiri bakımından, çoğu zaman icra dairesinden kaynaklanan bir kusurun olduğunu söylemek de mümkün olamayacaktır. Zira, esas itibariyle kıymet takdirini yapan icra dairesi değil bilirkişidir. İcra dairesi eğer gerekli özeni göstermeden bilirkişi tayin etmiş ise bu durumda ancak sorumluluğu söz konusu olabilir.

Kıymet takdirine itiraz davası bakımından, kusurun icra dairesinden ve/veya kıymet takdirini yapan bilirkişiden kaynaklanıp kaynaklanmadığı tartışılabilir olmakla birlikte, karşı tarafa yüklenebilecek herhangi bir kusurun bulunmadığı açık ve nettir. Bu sebeple konunun bir an önce, Barolar birliğine gönderilen yazının sonunda ifade edilen ‘mevzuat çalışmalarında değerlendirileceği’ taahhüdüne uygun olarak yasal zemine kavuşturulması gerekir.

III- Sonuç:

Sonuç olarak, uygulamada haksız farklı uygulamalara sebebiyet veren kıymet takdirine itiraz davalarında vekalet ücretine hükmedilip hükmedilmeyeceği hususunun ivedilikle yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekir. Yasal düzenleme sürecinin uzaması ihtimaline binaen konunun öncelikle Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından adalet komisyonları aracılığıyla icra hakimliklerine gönderilecek bir yazı ile çözümlenmesi gerekir.

Şayet, ‘şikâyete konu işlemin gerçekleşmesinde alacaklıya atfedilebilecek bir kusur olması durumunda avukatlık ücreti ve yargılama giderinden sorumlu tutulabileceği’ yönündeki değerlendirmenin devamında ısrar edilmek istenirse bu durumda da vekalet ücreti gibi kıymet takdirine ilişkin olmayan kısımların kesin olmadığının düzenlenmesi gerekir.