Sanatçı Ahmet Çoktan, İslam sanatlarının göz önünde tutulması gerektiğini söyleyerek Geleneksel sanatların artık çerçevelerden çıkıp tabiata ve meydanlara ulaşması lazım. Mesela caddelerde üç boyutlu hatlar olabilir” dedi.

Kat’ı sanatı denilince Türkiye’de akla ilk gelen isimlerden biri olan Ahmet Çoktan, kâğıt ve derinin oyulmasıyla yapılan kat’ı’nın dışında, ebru ve tezhiple de adından söz ettiriyor. Türkiye Gazetesi’nde Murat Öztekin’in haberine göre; Çoktan, çalışmalarıyla iki defa Guinness Rekorlar Kitabı’na girmeye hak kazandı. Geleneksel sanatları görünür kılma parolasıyla yola çıkan Ahmet Çoktan, şimdi de son beş senede meydana getirdiği, kat’ı sanatıyla yapılmış eserlerini Kuveyt Türk Genel Müdürlük Binası’ndaki ‘Ab-i Bade Reng’ sergisinde sanatseverlerle buluşturdu.

“Sabır gerektiren bir sanat”

Kat’ı sanatının zor değil ama sabırlı olmayı gerektirdiğini belirten Çoktan, “Şimdi insanlar sabrı bir şeye katlamak olarak anlıyorlar. Hâlbuki sabır umut demek, emek demek. Tüketim toplumunda sevgi ve iyilik dâhil her şeyi hızlıca tüketiyoruz. Çok süratli tükettiğimizden uzun vadeli emek isteyen sanatlar olması gereken rağbeti görmüyor. Mesela “Elhamdülillah” çalışmam beş buçuk yıl sürdü. Bazen 20 saat çalıştığım günler oluyor. İnsanlar bunu boşa geçen zaman olarak kabul ediyorlar. Kat’ı sanatının bir zamanlar yok olmaya yüz tutmasında bu düşüncelerin de tesiri var” dedi.

Çoktan, “Aslında geleneksel sanatlar aynı; hepsi birbirini destekliyor ve maksatları bir. Ancak geleneksel sanatların artık çerçevelerden çıkıp tabiata ve meydanlara ulaşması lazım. Mesela caddelerde üç boyutlu hatlar olabilir. Bir yer tarif edilirken niçin “Vav harfini geçince sağa dön” demeyelim.

Ben ebru sanatına başladığım zaman üç beş kişiydik. Şimdi ebru kurtuldu. Ben kat’ı’nın da çok iyi yolda olduğunu düşünüyorum. Ama geleneksel sanatlarda şuan bir sergi enflasyonu var. Sonra, ruhunu bilmeyen insanlar geleneksel sanatlarla uğraşıyor. Geçenlerde bir sanatçı “Ben böyle yorumluyorum” diyerek Hazreti Âdem’in minyatürünü yaptı. Ben ananevi sanatların gelişmesinden yanayım. Ancak İslam sanatlarının temel prensiplerine sahip çıkmadan bu olmaz” diye konuştu.

Neden Ab-i Bade Reng’?

Çoktan, sergini ismini ‘Ab-i Bade Reng’ (Kanlı Gözyaşı) olarak belirlenmesine iliş-kin,”Bu eserler bir hüznü anlatıyor aslında. İslam coğrafyasının ve dünyanın içerisinde bulunduğu kaosa göndermede bulunuyorum. Dünyadaki bu kötülüğe karşı bir şeyler söylemek gerektiğini düşünüyorum. Bugüne kadar yirminin üzerinde ülkede sanat yaptım. Gördüm ki, iyiyi ve doğruyu uygun bir şekilde anlattığınızda insanlar sizden taraf olmaya başlıyor. Dolayısıyla kötülük bu kadar yükselişteyse biz bir şeyleri eksik anlatıyoruz. Sanat da bu noktada çok mühim. Zira insanların kalibine dokunuyorsunuz” açıklamalarında bulundu.