Temyizde esas alınması gereken hükmün sanığın sabit kabul edilen eylemi sonucu hükmolunan asıl ceza mı yoksa aleyhe değiştirme yasağı nedeniyle belirlenen ceza mı olduğu konusunda bazen uygulamada tartışmalar yaşanmaktadır. Bu nedenle istinaf ve temyiz yasa yolunda bu konuda yaşanan duraksamaları gidermek açısından ilgili kavram ve kurumların değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte istinaf kanun yolu uygulanmaya başlamıştır.[1] 5271 sayılı CMK ile birlikte şu anda ülkemizde fiilen üç dereceli bir yargı sistemi bulunmaktadır.

Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma

Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra aşağıda belirtilen kararları verebilir (CMK m. 280/1):[2]

a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, CMK m. 303/1- (a), (c), (d),(e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir.[3]

b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkûmiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi halinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir.[4]

c) Başka bir araştırmaya ihtiyaç duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebeplere veya şahsi cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini gerektiren hallerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir.[5]

d) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hallerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verir.[6]

e) İlk derece mahkemesinin kararında CMK m. 289/1-(g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verir.[7]

f) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması halinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verir.[8]

g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına karar verir.[9]

Duruşma sonunda BAM,  istinaf başvurusunu esastan reddedebileceği gibi ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm de kurabilir (CMK m. 280/2).[10]

İstinaf isteminin sirayeti

CMK m. 280/1-2 hükümleri gereğince verilen kararların sanık lehine olması halinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanmaları mümkündür (CMK m. 280/3).[11]

Bölge adliye mahkemesinin verebileceği kararlar

5271 sayılı CMK m. 280/1-2 hükümlerine göre, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra verebileceği kararlar şunlardır:

1) "istinaf başvurusunun esastan reddine",

2) "düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine",

3) "hükmün bozulmasına",  

4) "davanın yeniden görülmesine".

BAM, davanın yeniden görülmesi kararını vermesi halinde duruşma sonunda ya istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar. Bu kararlardan hangilerinin temyiz edilemeyecekleri, hangilerinin ise temyiz yasa yoluna bağlı olduğu CMK m. 286/1-2 hükümlerinde ayrı ayrı gösterilmiştir.

Temyiz yasa yolu

BAM ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerinin temyiz edilebilmesi mümkündür (CMK m. 286/1). Bununla birlikte temyizi mümkün olmayan hükümler de bulunmaktadır.

Temyiz edilemeyecek kararlar şunlardır (CMK m. 286/2):

a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,

b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,

c) Hapis cezasından çevrilen seçenek yaptırımlara ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen; seçenek yaptırımlara ilişkin her türlü kararlar ve istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,[12]

d) İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve CMK m. 272/3 hükmü kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,[13]

e) Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,[14]

f) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,[15]

g) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararları,[16]

h) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,[17]

i) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkemesi kararları.

CMK m. 286/2 hükmünde gösterilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile aşağıda sayılan suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz edilebilir (CMK m. 286/3):[18]

Türk Ceza Kanununda yer alan temyizi mümkün suçlar şunlardır (CMK m. 286/3-a):

1) Hakaret (madde 125, üçüncü fıkra),

2) Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (madde 213),

3) Suç işlemeye tahrik (madde 214),

4) Suçu ve suçluyu övme (madde 215),

5) Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (madde 216),

6) Kanunlara uymamaya tahrik (madde 217),

7) Cumhurbaşkanına hakaret (madde 299),

8) Devletin egemenlik alametlerini aşağılama (madde 300),

9) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama (madde 301),

10) Silahlı örgüt (madde 314),

11) Halkı askerlikten soğutma (madde 318).

Özel yasalarda yer alan ve temyizi mümkün suçlar:

1) Terörle Mücadele Kanununun 6 ncı maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar. (CMK m. 286/3-b).

2) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrası, 31 inci maddesi ve 32 nci maddesinde yer alan suçlar. (CMK m. 286/3-c)

Bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı olağan kanun yolu olarak CMK m. 272 hükmü gereğince istinaf kanun yoluna başvurulabilir.

İstinaf üzerine verilen bölge adliyesi mahkemesi hükümlerine karşı olağan kanun yolu olarak da CMK m. 286 hükmü gereğince temyiz yasa yoluna başvurulabilmektedir.

Bununla birlikte ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerden hangilerine karşı istinaf yoluna başvurulamayacağı CMK m. 272/3 hükmünde gösterilmiştir.

İstinaf üzerine bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen hükümlerden hangilerine karşı temyiz kanun yoluna başvurulamayacağı da CMK m. 286/1-2 hükmünde belirtilmiştir.

Bu nedenle bir kararın temyize tabi olup olmadığı bu hükümlere göre belirlenmelidir.

Örneğin; CMK m. 286/2-b hükmünde “İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları” nın temyiz edilemeyeceği ifade edilmektedir. Burada bu kuralın kesinlikle uygulanması gerektiği söylenebilir.[19]

Temyiz sınırı konusunda bazı koşulların değerlendirilmesi gerekir. Örneğimiz ile ilgili aşağıda belirtilen koşulların varlığı aranmalıdır.

1. şart: ilk derece mahkemesinden verilen bir "mahkûmiyet" hükmü olmalıdır. Ayrıca bu hükmün de "beş yıl veya daha az hapis cezalarına" ilişkin olması gerekir.

2. şart: bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen, ilk derece mahkemelerince hükmolunan beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bir kararın olması gerekir.[20]

Bir karar veya hükme ilişkin kanun yolunun belirlenmesi sırasında öncelikle kanunun sistematiği ve normları dikkate alınmalıdır. Bu tespitin yapılmasında Yargıtay, kıyas ve yorum yoluna başvurulabileceğini bazı kararlarında belirtmektedir.[21]

Bilindiği üzere CMK uygulamasında kıyas ve her türlü yorum mümkündür. Bununla birlikte temel hak ve özgürlükleri daraltan normlar ile istisnai normlarda kıyas yasağı bulunduğu da unutulmamalıdır.

Kıyas veya yorum yoluyla yasa koyucunun düzenlediğinin aksi sonuçlara ulaşmak mümkün değildir. Başka bir söylemle yasa koyucunun iradesinin tersine kıyas veya yorum yoluyla temel hak ve özgürlüklere ilişkin kuralları daraltıcı işlemler yapılamaz.  İstisnai yasa hükümlerini de genişletici şekilde yorumlamak olanaklı değildir.

Yukarıda örnek olarak verdiğimiz CMK m. 286/2-b hükmü hem uluslararası sözleşmeler ve Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü"ne ilişkin temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirmek gerekir.

Bundan başka bu kuralın istisnai bir norm olma özelliği taşıdığı da söylenebilir. Bu nedenle örneğin; yukarıda örnek olarak verdiğimiz CMK m. 286/2 hükmü bölge adliye mahkemesi kararının bu hüküm kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin yorum yapılırken, hak arama özgürlüğünü daraltıcı nitelikte kıyas veya yorum yapılamaz. Ayrıca CMK m. 286/2 hükmünün istisnai nitelikte olduğu da söylenebilir. Bu yüzden yasa hükmünün kapsamının genişletici şekilde yorumlanması mümkün değildir. Buraya kadar söylenenler temyize tabi olan ve olmayan kararlar açısından da geçerlidir.

“Hapis cezalarını artırmayan” ibaresi

CMK m. 286/2-b hükmünde geçen “hapis cezalarını artırmayan” ibaresinden aşağıda belirtilen hususlar anlaşılmalıdır:

1) "cezayı aynı tutan" veya "cezayı eksilten" kararlar olmalıdır.

2) BAM ceza dairesince verilecek olan kararın da yine bir “hapis cezası” olmalıdır.

3) Bu kararın ilk derece mahkemesince verilen hapis cezasını artırmamakla birlikte, aynı miktarda veya daha az bir ceza olması gerekir.

Yukarıda belirtilen koşullar varsa “hapis cezalarını artırmayan” ibaresinin içeriği tam olarak tanımlanmış olacaktır.

Burada BAM ceza dairesi tarafından verilecek "hapis cezasını artırmayan" kararın, yine hapis cezasına ilişkin bir "mahkûmiyet" kararı olması şarttır.

İlk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi ceza dairesi arasında “mahkûmiyet” hükmü yönüyle bir uyuşmazlık bulunmamalıdır.

İlk derece mahkemesince verilen beş yıl veya daha az hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmü şayet bölge adliye mahkemesi ceza dairesince artırılmaması durumunda bu kararın “temyiz edilemez” nitelikte bir karar olduğu söylenebilecektir.[22]

“Aleyhe değiştirme yasağı”

İstinaf veya temyiz yasa yoluna yalnızca sanık veya müdafii veya sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya sanığın eşi veya yasal temsilcisi tarafından başvurulması mümkündür. Bu durumda hükümde yaptırımın türü ve ağırlığı bakımından sonucu sanığın aleyhine ağırlaştırıcı, yani aleyhe sonuç doğuracak düzeltmelerin yapılması mümkün değildir. Burada kurulacak yeni hükümdeki cezanın sanığın aleyhine olarak ilk hükümden daha ağır olmaması gerekir. Bu kural öğreti ve uygulamada  “aleyhe değiştirme yasağı” olarak ifade edilmektedir.[23]

“Aleyhe değiştirme yasağı” ile ilgili olarak aşağıda belirtilen kurallara uyulmalıdır:[24]

1) Cezayı aleyhe değiştirme yasağı, hükmün istinaf veya temyiz incelemesine başlarken, bakış açısını belirleyen bir usul kuralıdır.

2) Bozmadan sonraki aşamada da ceza miktarının sınırını belirleyen bir yargılama ilkesidir.

3) İstinaf veya temyiz incelemesinde öncelikle kanun yoluna ilişkin başvurunun lehe veya aleyhe mi olduğu tespit edilmelidir.

4) İnceleme bu tespite göre yapılmalıdır.

5) Sanık lehine tecelli eden bir hatanın doğuracağı hukuki neticeler aleyhte başvuru bulunmadıkça değiştirilmemelidir.

“Aleyhe değiştirme yasağı” kuralına ilişkin yasa hükümleri

Bu kuralla ilgili düzenlemelere CMK m. 283 ve 307 hükümlerinde yer verildiği görülmektedir.

İstinaf yasa yolu açısından: İstinaf yoluna yalnız sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır  (CMK m. 283).

Temyiz yasa yolu açısından: Hüküm sadece sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya CMK m. 262 hükmünde belirtilen şahıslarca temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır (CMK m. 307).

“Aleyhe değiştirme yasağı” uygulamasında aşağıda belirtilen kurallar dikkate alınmalıdır:[25]

1) Yaptırımı ve sonuçlarını aleyhe değiştirme yasağının kapsamı yalnızca ceza miktarı ile sınırlı olacaktır.

2) Sanık veya onun lehine ilgililer tarafından istinaf veya temyiz davası açıldığında bu kural devreye girecektir.

3) Hem yasa yolu makamınca hükmün bozulmasından sonra yapılan yargılama aşamasında, hem de bölge adliye mahkemesi ceza dairesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulması aşamasında belirlenen ceza ve sonuç, önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacaktır.

4) Gerek bölge adliye mahkemesi ceza dairesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden verilen hükümde, gerekse yasa yolu makamının bozma kararı üzerine yerel mahkemece kurulan hükümde, yaptırım ve sonuçları aleyhe değiştirme yasağına aykırılığın söz konusu olup olmadığı, önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması suretiyle tespit edilmesi gerekir.

5) Aleyhe değiştirme yasağı münhasıran cezalar ile ilgili ve sınırlıdır.  

6) Suç oluşturan eylemin nitelendirilmesinde ve suç adının belirlenmesinde geçerli değildir.

7) Cezalar 5237 sayılı TCK m. 45 hükmünde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirleri ile diğer kurumlar bu yasak kapsamda değerlendirilemeyecektir.[26]

8) İstinaf ya da temyiz kanun yoluna yalnızca sanık veya sanık lehine Cumhuriyet savcısı veya CMK m. 262 hükmü gereğince sanığın eşi veya yasal temsilcisi tarafından başvurulması nedeniyle aleyhe değiştirme yasağı kuralı gereğince belirlenen ceza, sanığın sabit kabul edilen eyleminin karşılığı olan asıl ceza olmayıp CMK m. 283 ve 307 hükümlerinde belirtilen şartlar ve kural gereği zorunlu olarak belirlenen ve infaz edilmesi gereken cezadır.[27]

9) Cezanın yasal sonuçlarının aleyhe değiştirme yasağı kuralınca zorunlu olarak belirlenen cezaya göre değil, hükmolunması gereken yani sabit olan suç için tespit edilen asıl cezaya göre belirlenmesi gerekir.[28]

Temyizde esas alınması gereken hükmün sanığın sabit kabul edilen eylemi sonucu hükmolunan asıl ceza mı yoksa aleyhe değiştirme yasağı nedeniyle belirlenen ceza mı olduğu sorunu

CMK m. 286/2-b hükmü gereğince, BAM ceza dairesinin, ilk derece mahkemesinin beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan, diğer bir anlatımla “cezayı aynı tutan” ya da “cezayı eksilten” kararlarının temyiz edilmesi mümkün değildir.

Yasa koyucu burada, temyiz edilebilirlik yönünden cezanın artırılması ölçütünü dikkate almaktadır.

Yargıtay Görüşü

Yargıtay, sanık lehine istinaf yasa yoluna başvurulması durumunda, aleyhe değiştirme yasağı kapsamında sonuç cezanın ilk derece mahkemesince hükmedilen ceza miktarına indirilmesi ve infazın bu ceza üzerinden yapılmasına karar verildiği durumda da, hükmün temyiz edilebileceğini kabul etmektedir.[29] 

Yargıtay’a göre; burada bölge adliye mahkemesi ceza dairesince belirlenen sonuç ceza, sanığın sabit kabul edilen eyleminin karşılığı olan asıl ceza değildir. Burada asıl ceza,  CMK m. 283. hükmü uyarınca yasal zorunluluk sebebiyle tespit edilen ve infaz edilmesi gereken cezadır.

Sabit görülen suçun asıl cezası ise bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin, ilk derece mahkemesince hükmedilen beş yıl veya daha az hapis cezasını artıran cezadır.

Bu durumda Yargıtay, CMK m. 286/2-b hükmünde temyiz açısından aradığı, cezanın artırılması şartı gerçekleştiğinde, aleyhe değiştirme yasağı gereğince sanığa aynı cezanın verilmesinin zorunlu olduğunu, cezanın artırılamadığı durumlarda da, hükmün temyize tabi olduğunu kabul etmek gerektiğini bazı kararlarında ifade etmektedir.[30]

Öğretideki görüşler

Öğretide de,  sadece sanık lehine istinaf kanun yoluna başvurulması nedeniyle aleyhte değiştirme yasağı uyarınca sanığa aynı cezanın verildiği hâllerde de hükmün temyize tabi olduğunu kabul eden görüşlere rastlamak mümkündür.[31]

Örnek Olay

Örneğin: yerel mahkeme sanığın TCK'nın 188/3-5, 31/3, 192/3 ve 62. maddeleriyle 4 yıl 2 ay hapis ve 41 gün adli para cezasıyla mahkûmiyetine karar vermiştir.

Bu karara karşı sanık müdafii tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine BAM Ceza Dairesi duruşma açarak yargılama yapmış ve sanığın TCK'nın 188/3, 31/3 ve 62 maddeleriyle 5 yıl 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK'nın 283. maddesi gereğince istinaf yoluna sanık lehine başvurulduğunda yeniden verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacağından sanığın sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 2 gün karşılığı 40 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.

Burada BAM Ceza Dairesi CMK m.  286/2-b  hükmüne göre ilk derece mahkemesinden verilen 4 yıl 2 ay hapis ve 41 gün adli para cezasına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine yeniden duruşma açarak yargılama yapmış ve sonuç cezayı artırmak suretiyle 5 yıl 6 ay hapis ve 2 gün adli para cezası olarak belirlemiştir. CMK m. 283 hükmü gereğince infazı gereken cezanın 4 yıl 2 ay hapis ve 2 gün olarak belirlenmesi bu hükmün temyiz kapsamı dışında tutulmasını gerektirmeyecektir.[32]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------------------

[1] 07.10.2004 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 25 ve geçici 2. maddeleri uyarınca kurulan bölge adliye mahkemeleri, 07.11.2015 tarih ve 29525 sayılı Resmî Gazetede ilan edildiği üzere 20.07.2016 tarihinde tüm yurtta göreve başlamıştır.

[2] MADDE 280 - (1) (MÜLGA İBARE RGT: 01.09.2016 RG NO: 29818 2. MÜKERRER KHK NO: 674/15), (MÜLGA İBARE RGT: 01.09.2016 RG NO: 29818 2. MÜKERRER KHK NO: 674/15), “Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesini,”

[3] (EKLENMİŞ İBARE RGT: 28.06.2014 RG NO: 29044 KANUN NO: 6545/77) (DEĞİŞİK İBARE RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/15)(MÜLGA İBARE RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/15) (c)

[4] (EKLENMİŞ BENT RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/15)

[5] (EKLENMİŞ BENT RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/27)

[6] (EKLENMİŞ BENT RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/15)

[7] (DEĞİŞİK İBARE RGT: 24.12.2017 RG NO: RG NO: 30280 KHK NO: 696/98; DEĞİŞİK İBARE RGT: 08.03.2018 RG NO: 30354 MÜKERRER KANUN NO: 7079/92)

[8] (EKLENMİŞ BENT RGT:24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/27)

[9] (MÜLGA İBARE RGT: 28.06.2014 RG NO: 29044 KANUN NO: 6545/77)

[10] (EKLENMİŞ FIKRA RGT: 28.06.2014 RG NO: 29044 KANUN NO: 6545/77)

[11] (EKLENMİŞ FIKRA RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/15)

[12] (EKLENMİŞ BENT RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/20)

[13] (YENİDEN DÜZENLENMİŞ BENT RGT: 28.02.2019 RG NO: 30700 KANUN NO: 7165/7) Anayasa Mahkemesinin 27.12.2018 tarihli ve 71-118 sayılı kararıyla CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş, söz konusu bu iptal hükmü 15.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine doğan yasal boşluk ise, 28.02.2019 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle giderilmiş, iptal gerekçesi doğrultusunda yeniden düzenlenen CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi; “İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkrası kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adli para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,” şeklindeki son hâlini almıştır.

[14] (DEĞİŞİK İBARE RGT: 28.06.2014 RG NO: 29044 KANUN NO: 6545/78)

[15]  (DEĞİŞİK BENT RGT: 28.06.2014 RG NO: 29044 KANUN NO: 6545/78)

[16] (MÜLGA İBARE RGT: 28.06.2014 RG NO: 29044 KANUN NO: 6545/78)

[17] (DEĞİŞİK BENT RGT: 28.06.2014 RG NO: 29044 KANUN NO: 6545/78)

[18] (EKLENMİŞ FIKRA RGT: 24.10.2019 RG NO:30928 KANUN NO:7188/29)

[19] Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, CMK'nın 286. maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi kapsamında değerlendirilebilmesi için belirtilen koşulların varlığı aranmalıdır.

[20] İkinci koşul olan bölge adliye mahkemesi ceza dairesince verilen ve "hapis cezalarını artırmayan" kararın niteliğinin belirlenmesi yönünden, kanun koyucunun düzenlemeyi yapmaktaki amacı, kanunun sistematiği, kıyas ve yorumun mümkün olup olmadığının değerlendirmesi gerekmektedir. Emsal karar için bkz.; YCGK, E: 2020/21, K: 2021/285, T: 17.06.2021

[21] YCGK, E: 2020/21, K: 2021/285, T: 17.06.2021.

[22] YCGK, E: 2020/21, K: 2021/285, T: 17.06.2021.

[23] “Latince "Reformatio in pejus" olarak adlandırılan, öğreti ve uygulamada ise, "Lehe kanun yolu davası üzerine hükmü aleyhe değiştirmeme, aleyhe bozmama zorunluluğu, aleyhe düzeltme yasağı, yaptırım ve sonuçlarını aleyhe kötüleştirememe ya da ağırlaştıramama kuralı, aleyhe bozma yasağı" olarak ifade edilen bu ilkenin amacı; hükmün aleyhine bozulabileceğini düşünen sanığın bazı davalarda istinaf ya da temyiz kanun yoluna başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek ve kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.” Bkz.; YCGK, E: 2020/21, K: 2021/285, T: 17.06.2021.

[24]  YCGK, E: 2020/21, K: 2021/285, T: 17.06.2021.

[25]  İstinaf ve temyiz kanun yolları bakımından pozitif hukukumuzda yer alan "cezanın aleyhe değiştirilmemesi" ilkesi, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmadığı, kanunun düzenleniş biçimi ve amacı itibarıyla, asıl ceza yargılamasında verilen kararlara karşı kesin hükme kadar masumiyet karinesinden yararlanma hakkı bulunan sanığın istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurudan çekinmemesini temine yönelik bir ilke olduğu dikkate alınmalıdır. Emsal karar için bkz.;  YCGK’nun 20.06.2006 tarihli ve 124-165 sayılı kararı.

[26] YCGK’nun 20.06.2006 tarihli ve 124-165 sayılı kararı.

[27] “Sanığın cezasının 6 ay 20 gün hapis cezası olarak yerine getirilmesinin belirtilmiş olmasındaki amaç; eylemin karşılığının sonuçta bu miktar ve tür ceza olduğunu göstermek değil, CYUY.nın 326. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen koşul ve kural gereği, zorunlu olarak infaz edilebilecek cezanın tür ve miktarını belirlemektir.” Karar için bkz.; YCGK’nun 17.11.1998 tarihli ve 282-348 sayılı kararı “Son hükümde, sanığın cezasının 11 ay 20 gün olarak belirlenmesindeki amaç, eylemin karşılığının sonuçta bu miktar ceza olduğunu göstermek değil, CYUY.nın 326. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen koşul ve kural gereği, zorunlu olarak infaz edilebilecek cezanın tür ve miktarını belirlemektir.” Bkz.; YCGK’nun 23.03.2004 tarihli ve 41-70 sayılı kararı

[28] “Şu halde, suç tarihinin 19.04.2005 olduğu da nazara alındığında; uygulama yeri olmayan 5237 sayılı Yasanın 150/2. maddesinin yerel Mahkemece uygulanmış olması sebebiyle ceza 2 yıl 1 ay hapse kadar düşmüş ve Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan ‘hükmün açıklanmasının ertelenmesi’ müessesesinin uygulanabilirlik sınırları içerisine girmiş ise de; sanığın sabit kabul edilen eyleminin asıl cezası 2 yıl 1 ay olmayıp, 4 yıl 2 ay olduğundan; hükmolunması gereken ceza miktarı itibarıyla, 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına olanak bulunmamaktadır. Aksi hâl sanığın; önceki yanılgılı uygulama nedeniyle ortaya çıkan hafif sonuç cezadan, ikinci kez mahkûmiyetin sonuçlarını da kapsayacak şekilde yararlandırılmasını sağlayacak, sanığa daha önce bir kez tanınmış olan atıfet genişletilmek suretiyle hakkaniyete aykırı sonuçların doğmasına, adalet ve eşitlik ilkelerinin zedelenmesine yol açılmış olacaktır.” YCGK’nun 04.03.2008 tarihli ve 47-43 sayılı kararı. aleyhe değiştirme yasağı uyarınca belirlenen cezanın, sabit kabul edilen eylemin asıl cezasını değil, infaz edilmesi gereken cezayı ifade ettiği açıkça vurgulanmıştır.

[29] YCGK, E: 2020/21, K: 2021/285, T: 17.06.2021.

[30] YCGK, E: 2020/21, K: 2021/285, T: 17.06.2021

[31] “İlk derece mahkemesinin beş yıldan az hapis cezasına ilişkin hükmüne yönelik istinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince suç vasfı değiştirilerek sanık hakkında beş yıldan fazla hapis cezasına hükmedilmesine rağmen, aleyhe değiştirme yasağı nedeniyle sonuç cezanın ilk derece mahkemesince hükmedilen ceza miktarına indirilmesi ve infazın bu miktar üzerinden yapılmasına karar verilmesi hâlinde, asıl ceza değişen suç vasfına göre belirlenen beş yıldan fazla hapis cezası olduğundan bu hüküm temyiz edilebilir.” Bkz.; Fidan Balcı, Seyithan Öztürk, Ceza Yargılamasında İstinaf ve Temyiz, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2020, s.337. “Gerçekten, bu ihtimalde, daha önce verilen ceza, aleyhe kanun yoluna başvurulmadığı için tayin edilmektedir. Suçun niteliğine veya suçun gerektirdiği ceza miktarına bağlı hak yoksunlukları ki, bu yoksunluklar bazen ceza kadar acıtıcı olabilir, af, zamanaşımı gibi kurumlar ise doğru bir şekilde tayin edilen suçun niteliğinin gerektirdiği ceza miktarına göre tayin edilecektir. Bu da göstermektedir ki, bu hâlde aleyhte değiştirme yasağı uyarınca belirlenen ceza suçun gerektirdiği ceza olmayıp, infaz edilmesi gereken cezadır.  O nedenle, aleyhte değiştirme yasağı uyarınca cezanın artırılamadığı hâllerde de hükmün temyize tabi olduğunu kabul etmek gerekir.” Bkz.; Seydi Kaymaz, Ceza Muhakemesinde İstinaf, Seçkin Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2017, s.273-274.

[32] YCGK, E: 2020/21, K: 2021/285, T: 17.06.2021: “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatları da gözetildiğinde, Yerel Mahkemece sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan hükmolunan 4 yıl 2 ay hapis cezasının yalnızca sanıklar lehlerine istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince yapılan duruşmalı inceleme sonucu hükmolunan 5 yıl 6 ay hapis cezası, sanıkların sübut bulan eylemlerinin karşılığında verilen asıl cezadır. Aleyhe değiştirmeme yasağı gözetilerek CMK’nın 283. maddesi uyarınca verilen 4 yıl 2 ay hapis cezası ise sanıkların eylemlerinin asıl cezası olmayıp infaz edilmesi gereken cezayı ifade etmektedir. Bu anlamda temyiz incelemesine konu edilmesi gereken cezanın da, sanıkların sabit olan suçları için tespit edilen, Yerel Mahkemece verilen 4 yıl 2 ay hapis cezasını artıran ve asıl ceza olan 5 yıl 6 ay hapis cezasına göre belirlenmesi gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla itiraza konu somut olayda, CMK'nın 286. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendi kapsamında kaldığı için kesin nitelikte olan ve bu nedenle temyiz kanun yolu incelemesine tabi olmayan bir karardan söz etmek mümkün değildir.”