GİRİŞ

Türk Ticaret Kanununda yer alan hükümlerin büyük bir kısmı İsviçre’den alınmıştır. Limited şirketlere ilişkin gerçekleştirilen düzenlemelerin birçoğu, sınırlı ve bununla birlikte müteselsil sorumluluğu öngören şekilde hazırlanmıştır. Ayrıca, şahsi hususlara da ayrıca önem verilerek şirket ilişkilerinde müteselsil sorumluluk çerçevesinde bağlılık ilkesini de değerlendirmiştir. Düzenlenen sorumluluk uyarınca, ortakların getirdikleri sermaye oranında sorumlu olduğu şirketlerdeki ortağın şirkete bağlılığının sınırsız sorumluluğun olduğu şirketlerden öneminin daha az olduğu görülmektedir. Sorumluluğun sınırsız olduğu şirketlerde, borcun şirket malvarlığınca karşılanamadığı hallerde ortaklar kendi malvarlıklarıyla bu borçlardan sorumlu olurlar. Bu nedenle ortakların kişisel durumu ve şirkete bağlılığına ilişkin durumlar ayrıca önem arz eder.

Limited şirketlerde kimi durumlarda yapılan düzenlemelerle birlikte sorumluluğa ilişkin düzenlemeler yapılabilir. Bununla birlikte, şirketin yönetim ve temsil haklarının farklı organlarca kullanılması da mümkündür. Sorumluluğun sınırlı olmadığı şirketlerde ortaklar arasında bulunan bağın daha sıkı olması ve ortaklılığın mevcut ortağın kişiliğine bağlı olması gerekmekte ve yönetim ve temsile ilişkin ortakların geniş hak ve yetkilere sahip olması gerekir.

Türk Ticaret Kanununda limited şirketlere ilişkin hükümlerde sınırlı sorumluluğun esas olduğu belirtilmiş, bununla birlikte devir işlemlerinde diğer ortakların rızası aranmıştır. Ayrıca birlikte yönetim ilkesi kabul edilerek yönetim ve temsile ilişkin ortaklara geniş hak ve yetkiler tanınmıştır. Bir yandan da sınırlı sorumluluk ilkesinin kabul edilmiş olması, limited şirketlerde yönetime ilişkin bazı problemlerin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.

BİRİNCİ BÖLÜM

LİMİTED ŞİRKETLERDE YÖNETİM

1. Yönetim Kavramı

Limited şirketlerin şahıs şirketlerine benzer özellikler göstermesine ilişkin hususlar İsviçre Borçlar Kanunu’ndan iktibas edildiğinde adaptasyon edilerek alındığından dolayı limited şirketlere yönelik hükümlerin şahıs şirketleri ve sermaye şirketi özelliğin gösteren karma nitelikte bir şirket olduğu görülmektedir. Söz konusu düzenlemelerle birlikte şahıs şirketlerinin özellikleri göz önüne alınarak değerlendirmede bulunulmuştur. TTK’nın 161-162. maddelerinde yer verilen düzenlemeyle birlikte kolektif şirketlere yönelik düzenlemede bulunulduğu görülmektedir. Şirket esas sözleşmesinin ya da daha sonradan ortakların kararlarıyla müdür sıfatı olan ortaklardan biri ya da birkaçına bırakılmadığı hallerde ortakların tümünün bu sıfata sahip olduğu görülür[1].

Yönetim ve temsil işlerine yönelik yazlınca tüm ortakların oy birliği ile yapılması anlamına gelen birlikte yönetim ilkesi uyarınca paylı mülkiyetle adi şirketlerin yönetim ve temsil usulüne ilişkin kurallara ters düşmekle birlikte çelişkili olmakla birlikte limited şirketlerde işlenemez hale getirir. Yönetim işlerinin limited şirketin esas sözleşmesinde yazılı işletmenin konusunu doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren ve temsil işlemlerinin dışındaki iş ve işlemler olduğu görülür. Diğer bir anlatımla şirketle hukukunda şirket sözleşmesi hükümlerinde şirketin amacının ve konusunun gerçekleştirilmesi için yapılması gerekli iş ve işlemlerin tümünün şirket yönetimi olarak adlandırıldığı görülmektedir[2].

Yönetim hakkının şirket işlerinin yürütülmesi ve şirketin amacına ulaşabilmesi amacıyla sözleşme hükümler uyarınca tüm hukuki ve ticari işlemlerin gerektiği hareketlerin yapılması ve gerekli kararların alınmasını kapsamaktadır. Buna yönetim hakkı denilmektedir. Şirketlerdeki yönetimin öncelikli olarak şirketlere ilişkin karar alabilme ve bunun dış ilişkilerde yerine getirilmesi anlamına gelir. Limited şirketlerdeki müdürlerin yönetim görevinin şirket işlerinin yönetimi ve ortakların şirket arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine ilişkin olduğu görülür[3].

Gerçek kişiye ait olan ticari işletmelerin ve şahıs şirketlerinde olduğu şekilde yönetici ve temsilci sıfatının aynı kişilerde birleşmesi halinde açık bir şekilde fark edilmemektedir. Yönetim ve temsil arasında yakın bir ilişkinin olduğu görülür. Yönetim ve temsilin birbirine bağlı kavramlar olmakla birlikte temsil yönetimin bir parçası olduğu ve üçüncü kişilere yansıtılması olduğu görülmektedir. Bu nedenle aksinin kararlaştırılmadığı hallerde yöneticinin temsilci olması gerekir, bu halde yönetim ve temsilde kopukluğun ortadan kaldırıldığı görülür[4].

2. Yönetim Yetkisinin Bölünmesi, Bırakılması

TTK 540’da yer verilen düzenleme uyarınca aksinin kararlaştırılmadığı hallerde ortakların birlikte müdür sıfatıyla sorumlu oldukları görülür. Limited şirketlerin şahıs şirketlerinde olduğu gibi kanuni bir organizasyonun olduğu görülür. Limited şirketin zorunlu organları tarafından gerçekleştirilen faaliyetlere bakıldığında yetkilerin kanunen belirlenmesi söz konusudur. Bu halde esas sözleşme ya da daha sonradan alınan bir karar ile şirketin kim tarafından yönetileceğine ilişkin kararlaştırmanın olmadığı hallerde şirketin bütün ortaklarının şirketin yönetiminde mecbur olduğu görülmektedir[5].

Yönetim ve temsil hakkının tüm ortaklarda kanun ile yalnızca bir hak olarak tanınmamakla birlikte bir yükümlülük şeklinde verilmesi ise özden organ sistemi şeklinde adlandırılmaktadır. Özden organa göre seçime gerek olmadan limited ortaklığın kolektif ortaklıklarda olduğu şekilde işletmenin sevk ve yönetimiyle özdeşleşmesi anlayışına dayanmaktadır. TTK 540’da yer verilen düzenleme uyarınca idare ve temsil bakımından müdürlerin yönetim yetkilerinin de temsil usulüne tabi olduğu görülmektedir. Temsil yetkisinin birden çok müdüre verilmesi halinde müdürlerin yönetim işlerinin birlikte yapılması esastır. Ancak belirtmek gerekir ki ortak hareket etmenin zorunlu olduğu hallerde yönetim işlerine uygulanması halinde idari işlerin ağırlaşması söz konusu olabileceği gibi başarılı olmanın zorlaşması da mümkündür[6].

Temsil usulüne ilişkin kabul edilen ortak şekilde hareket etmek zorunluluğunun yönetim işlerinde uygulanması söz konusu olamaz. İç yönetim işlerinin bütününde ya da bir kısmında müdürlerden birinin ticari vekillerin yetkili ve görevli olmasına ilişkin esas sözleşmede açık ya da genel kurul ya da müdürler tarafından belirtilmesi halinde yönetim gerçekleşir. Tüm ortakların birlikte hareket etmesi halinde geniş yetki ve görevlere sahip olan ortakların bu görevleri nedeniyle kurul olarak hareket edip yerine getirmesi kolay olmaz[7].

Ortakların kendi aralarındaki belli kişileri müdür olarak seçmesi mümkündür. Müdür olarak seçilen kimselerin sayısının birden fazla olması halinde bu kimselerin anonim şirketlerde olduğu şekilde kişilerin sayısının birden fazla olması halinde düşünülebilir. Bunun yanı sıra şirket yönetimine bakıldığında şirketin iç ilişkisi ile ilgili olduğu görülebilir. Bu sebeple şirket yönetimine ilişkin yönetim haklarının istenilen şekilde paylaşılması imkânı vardır. Yapılan iş bölümü ile birlikte şirket işleyişinin hızlanmasıyla tüm konularda karar verilmesi gerekmez. Bu durumun aynı zamanda iktisadi yaşamın gelişmesi ve ihtiyaçların bir sonucu olduğu görülür[8].

3. Yönetim Yetkisinin Kapsamı

Yönetim işlerinin limited şirket kapsamında şirket esas sözleşmesinde belirtilen konularla doğrudan ya da dolaylı ilgilendiren ve temsil işlerinin dışındaki iç yönetim iş ve işlemler olduğu görülür. Bu bağlamda yönetim yetkisinin kapsamına bakıldığında limited şirketin işletmesi konusu kapsamındaki tüm işlerin yapılabilmesi söz konusudur[9].

Limited şirketlerin yönetim organında olağan ve olağanüstü iş ayrımı yapılmadan işletme konusuna göre yapılması gerekmektedir. Tüm işlerin yapılması gerekir. Anonim şirketlerde olağan ve olağanüstü ayrımının reddedilmesiyle birlikte söz konusu nedenlerin limited şirketler için de savunulması mümkündür. Olağanüstü işlemlerin gerçekleşmesi için genel kurulun aranması halinde şirket işlerindeki ticari yaşamın gerektirdiği hızın sağlanması mümkün olmamaktadır. Olağan ve olağanüstü iş ayrımında yapılması karma niteliğe sahip olan limited şirketlerde işin niteliğine uygun düşmediği haller olabilir. Bununla birlikte hangi işlerin olağan, hangi işlerinse olağanüstü iş olduğunun tespit edilmesi durumunda bazı sorunların ortaya çıkması da mümkündür. Anonim şirketlerdeki yönetim kuruluna bakıldığında da ortaklık amacının gerçekleştirilmesi için genel kurulla denetçilere bırakılmış olan görevlerinin dışındaki işlerin yapılması yetkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte uygulamada daha çok pay sahibi olan anonim ortaklıklara bakıldığında genel kurulun sevk ve yönetimde yönetim kurulunun yetkilerinin daraltılması söz konusu olmaz[10].

İKİNCİ BÖLÜM

LİMİTED ŞİRKETLERDE TEMSİL

1. Genel Olarak

Hukuki bir işlemin gerçekleştirilmesi için başka bir kimsenin adına ve hesabına işlem yapılması temsil yetkisiyle sağlanır. Bir kimsenin rızasının diğer bir kimse adına hukuki işlerde bulunma yetkisi temsil olunanın rızasına dayanmaktadır. Temsil edilen kimsenin temsil edilen kişiye yetki vermesiyle birlikte bu iki kişi arasında ortaya çıkan hukuki ilişkinin iç temsil yetkisi olduğu görülmektedir. Temsilin hüküm doğurması bakımından bu temel ilişkinin üçüncü kişiye bildirilmesi gerekmektedir. Bu bildirimin üçüncü kişilere iletilmesi halinde dış yetkiden bahsedilir. Dış yetkinin önemine bakıldığında üçüncü kişideki güvenin meydana gelmesi bakımından önemlidir. Temsil ilişkisinde temsil yetkisinin verilmiş olması halinde bir kimsenin tavır ve hareketleriyle üçüncü şahıslara yetkinin verildiği kanaatini uyandırması halinde temsil hükümlerinin işleyeceği görülür[11].

2. Temsil Yetkisinin Genişliği ve Kapsamı

Ticari ilişkilerde temsilciye duyulan güvenle ticari ilişkilere girilebildiği görülmektedir. Hukuki işlemlerde temsili düzenleyen TBK 32-40 hükümlerinde yer verilen düzenlemelere göre temsil yetkisinin kapsamının müvekkil iradesine göre istenildiği şekilde belirlendiği görülür. Bu durumun sonucunda temsilci ile hukuki ilişkiye giren üçüncü kişilerin temsil yetkisinin yapacağı işlemleri kapsayıp kapsamayacağına ilişkin bir değerlendirmenin yapılması gerekir. TBK 32 vd. hükümler uyarınca temsil yetkisinin kapsamına ilişkin maddede belirtilmekle birlikte temsil yetkisinin irade beyanı uyarınca belirlendiği görülmektedir[12].

Ticari ilişkiler kapsamında geçerliliği bulunan güven ve sürat ilkeleri uyarınca kapsamın yasa tarafından belirlenmiş belli bir temsil yetkisinin varlığı gerekmektedir. Ticari şirketlerde ise temsile yetkisi olan ortak ya da organların yetkilerinin kapsamının yasa tarafından sınırlandırılması üçüncü kişilere hukuki bir etkisinin olmamasıyla birlikte bu bağlamda üçüncü kişilerin yetki kapsamının sınırlandırılması söz konusu olabilir. Üçüncü kişilerin hukuki bir etkinliğinin olmadığı ve bu duruma ilişkin üçüncü kişilerin hukuki bir etkisinin olmadığı hallerde ticari yaşamda işlem güvenliğinin gerçekleştirilmesi söz konusu olur. Bu hallerde şirketin temsile yetkili olduğu kişilerle hukuki ilişki içinde olan üçüncü kişilerin temsile yetkili olan kimselerin tespit edilmesiyle birlikte temsil yetkisinin kapsamının araştırılması gerekmektedir[13].

Tüzel kişilerin temsil yetkisinin genişliği ve kapsamına ilişkin değerlendirmede bulunulduğunda TMK’nın 50. maddesinde yer verilen düzenleme uyarınca tüzel kişilerin hak ehliyetine ilişkin tanımın yapıldığı görülür. Tüzel kişilerin insanlara özgü olan niteliklere bağlı olanların dışında kalan tüm hak ve borçlara ehil olduğu görülür[14].

TMK’nın tüzel kişilerin ehliyetine ilişkin temel yaklaşımına göre gerçek kişiler ile tüzel kişilerin eşitliği prensibinin olduğu görülür. Bu eşitliğin fizyolojik varlığın ve yaratılış gereğince yalnızca insanlara özgü hak gruplarının dışındaki genel bir prensip olduğu görülmektedir. Tüzel kişilerin gerçek kişiler gibi doğal iradeye sahip olmadığı görülür. Bu nedenle tüzel kişiler bakımından fiil ehliyetinin tüzel kişinin bünyesine uygun şekilde düzenlenmesi gerekir. Tüzel kişinin iradesinin oluşabilmesi bakımından bu davranışların ortaya çıkmasını sağlayan kurumun onayının alınması gerekir[15].

Organ tarafından gerçekleştirilen tüm fiil ve işlemlerde tüzel kişinin eylemlerinin işlemi şeklinde görülmesi söz konusu olamaz. Organın fiilinin tüzel kişinin eylemi şeklinde nitelendirilmesi de organın organ şeklinde tanınan yetkiler çerçevesinde faaliyette bulunması gerekmektedir. Tüzel kişinin adına gerçekleştirilen işlemlerin yalnızca görevin ifasıyla ilgili olduğunda tüzel kişinin fiili sayıldığından dolayı onu bağlamaktadır[16].

TMK’da yer verilen düzenleme uyarınca iş ilişkilerinden kaynaklanan ihtiyaçların karşılanması bakımından tüzel kişilerin organları nedeniyle fiil ehliyetine sahip olacağı hükme bağlandığı görülmektedir. Kanun koyucunun bu şekilde hareket etmesi isabetlidir. Tüzel kişilerin belli bir amacı planlı şekilde gerçekleştirmesiyle birlikte davranışların ortaya çıktığı görülmektedir. Bu amaçların en iyi şekilde fiil ehliyetine sahip olunması sonucu gerçekleşmesi mümkündür. Hak ehliyeti bulunan tüzel kişinin fiil ehliyeti tanınması isabetlidir ve gerekli bir durumdur. Aksi halde tüzel kişinin amacının gerçekleşmesi imkânsız hale gelir[17].

3. Temsil Yetkisinin İşletme Konusuyla Sınırlandırılması

Şirketin yasal temsilcisi ya da organı tarafından yetki sınırlarıyla şirketin ehliyet alanı bakımından ilgili olduğu görülmektedir. TTK’da yer verilen hükümler uyarınca şirketin haklardan yararlanma ehliyetinin 137. maddede çizilen içinde olduğu görülür. Diğer bir anlatımla ticaret şirketlerinde TTK 137 uyarınca sınırsız ehliyetin tanınmadığı görülmektedir. Limited şirketin diğer ticari şirketlerde olduğu gibi yalnızca sözleşmesinde yazılı işletmenin konusu kapsamında hak kazanması mümkündür ve bu bağlamda borç edinmesi söz konusu olabilir. Hukuki ehliyetin sınırlı olması, hem dış ilişkide temsilcilerin şirketin adına ve kimi durumlarda da iç ilişkilerde organların tüzel kişiliğine yönelik şekilde yaptıkları işlemlere ilişkin etki ettiği görülür[18].

Limited şirketin tüzel kişi sıfatı ile işletme konusunda kapsamındaki haklarından yararlanma ehliyetine sahip olmanın yanı sıra teorik bakımdan temsil yetkisinin sınırlarını da tayin ettiği görülür. Bu durumda aslın ehil olmadığı hallerde temsilcinin şirket adına işlem yapmaması gerekmektedir. Bununla birlikte iç ilişkide de organların tüzel kişiden daha geniş haklara sahip olması söz konusu olamaz[19].

Türk Ticaret Kanunu’nun 137. maddesinde ve Türk Medeni Kanunu’nun 48. maddesinde yer verilen düzenlemelerin özek ve ayrık hükümler olmadığı görülmektedir. Diğer bir anlatımla TTK’nın 137. maddesinde yer verilen düzenlemenin varlığı halinde ticaret ortaklarına TMK 48. maddede yer verilen hükmün uygulanmasını engellemektedir. Ticaret ortaklarının sahip olduğu ehliyete bakıldığında tüzel kişi olduğundan dolayı genel olarak TMK 48’de yer verilen hüküm uyarınca, oluşum gereği olanların hariç tutulması halinde, aynen gerçek kişilerin ehliyeti gibi olduğu görülmektedir. Bu halde ticaret ortaklarının gerçek kişilere özgü olanların dışında haklar kazanması mümkün olabileceği gibi borçların yüklenmesi de mümkündür[20].

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

YÖNETİM VE TEMSİL HAKKININ KULLANIMI

1. Genel Olarak

TTK 317’de yer verilen düzenleme uyarınca anonim şirketlerinin idare ve yönetim kurulundaki fonksiyonlarının limited şirketlerde müdür ve müdürlerin aldığı görülmektedir. TTK 540 ve 541. maddelerde yer verilen düzenlemeler uyarınca müdür ve müdürlerin üç şekilde tayin edildiği görülür. Ortaklardan ya da üçüncü şahıslardan müdürleri seçilmesi mümkündür. Tayin işlemi şirket ana sözleşmesiyle birlikte gerçekleştirilir. Ancak bu durum zorunlu bir durum değildir. Şirket esas sözleşmesiyle birlikte müdür ya da müdürlerin belli bir süreyle sınırlı şekilde görevlendirilmesi söz konusu olabileceği gibi bir süre belirtmeksizin görevlendirilmesi de mümkündür. Anonim şirketlerin ise YK üyelerinin görev sürelerine yönelik TTK 314’te yer verilen düzenleme ile birlikte üyelerin en çok üç yıllığına seçilebileceği ifade edilmektedir. Şirket esas sözleşmesi ile birlikte yöneticilerin görev sürelerinin üç yıldan az belirlenmesi mümkün değildir. Görev süresine ilişkin kanunda yer verilen bu düzenleme emredici nitelikte olduğu görülmektedir[21].

Müdür ya da müdürlerin şirketin esas sözleşmesi ile tayin edilmediği hallerde TTK 539’da yer verilen düzenleme uyarınca genel kurul tarafından seçilmesi mümkündür. Şirket esas sözleşmesi ya da genel kuru kararıyla tayinin gerçekleşmediği hallerde TTK 540 uyarınca ortakların hep beraber müdür sıfatıyla şirket işlerinin idaresi bakımından temsilde yetkileri bulunmaktadır. Bu düzenlemeyle birlikte bir müdürün seçilmesi mümkün olabilmekle birlikte birden fazla kimsenin müdür olarak seçilmesi de mümkündür[22].

Limited şirketin ticaret siciline tescille tüzel kişilik kazanımı sağlanır. Tüzel kişilerin iradelerinin organlar tarafından açıklanması söz konusudur. İçerik açısından organların fonksiyonlarına bakıldığında birbirinden farklı oldukları görülür. Bunların çeşitli kriterler uyarınca yönetim ve temsilin ve aynı zamanda da sorumluluk açısından ayrıma tabi tutulması mümkündür. Bu noktada önemli olanın organın fonksiyonunun tüzel kişiliğin tamamı adına yapılır[23].

2. Kurucunun Şirket İçin Hareket Etmesi

TTK 512’de yer verilen düzenleme uyarınca şirketin ticaret siciline tesciliyle birlikte şahsiyet kazandığı görülmektedir. Tescilden önce şirketin namına muamelede bulunulduğunda şahsen sorumlu olduğu görülür. Bu gibi hallerde verilen taahhütlerin ilerleyen süreçte kurulacak şirketin namına yapıldığının açık bir şekilde bildirilmesi halinde şirketin ticaret siciline tescilden sonraki üç aylık sürede taahhütlerin şirketçe kabul olunması halinde muameleyi yapanların mesuliyetten kurtulduğu ve sadece şirketin sorumlu olduğu görülür[24].

TTK’da düzenlenen bu hüküm uyarınca şirketin tüzel kişilik kazanmasından önce kurucular tarafından ilerleyen süreçte şirketin borç altına sokmak istemesi, mevcut olmayan bir kimsenin hukuki işlem yapmasının mümkün olmadığı hallerde özel olarak düzenlendiği görülmektedir. Bununla birlikte TTK 301’de yer verilen düzenleme uyarınca ilerleyen süreçte kurulan ve şirket adına gerçekleştirilen işlemlerin yetkisiz temsiline yönelik TBK 39’un uygulama alanı bulmaz söz konusu olamaz. Bu anlamda bir kimsenin yetkisiz olarak yaptığı sözleşmelerde temsil olunanın rızasının olmadığı hallerde temsilci olarak hareket eden kimsenin sözleşmenin hükümsüzlüğü nedeniyle ortaya çıkan zararın tazminini istemesi mümkündür. Ancak belirtmek gerekir ki yetkisiz temsilcinin diğer tarafın yetkinin bulunmadığını bilmesi veya bilmesi gerektiğinin ispat edilmesi halinde bu sorumluluktan kurtulmaktadır[25].

Tescilden önceki süreçte şirket adına işlem yapan kimselerin şahsen ve müteselsilen sorumlu olmaları için karşı sözleşmenin üçüncü kişinin yetkinin yokluğu halinde bilip bilmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Bununla birlikte yetkisiz temsilcinin karşı tarafın uğradığı menfi zararın tazminiyle yükümlü olmasına karşın TBK 39 ve TTK 301 uyarınca şirket adına işlem yapan kimselerin sorumluluğunun borcun ifasına yönelik olduğu görülmektedir. Sorumlu kimsenin üçüncü kişiyi şirketin tüzel kişilik kazanıp işlemi kabul etmiş olması halinde hangi durumda olacaksa o duruma getirmekle yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu nedenle işlem yapanların bir sözleşmenin ifasıyla ifa imkânsızlığı durumunda karşı tarafın müspet zararının tazminiyle yükümlüdür[26].

Yetkisiz temsilin doğrudan temsilin varlığına ilişkin hukuki bir görünüşün oluşturulması halinde söz konusu olabilmektedir. TTK 301’de yer verilen düzenleme uyarınca sözleşmenin karşı tarafı olan üçüncü kişinin temsil olunan kişinin olmadığı hallerde şirketin olmadığını bilmektedir. Bu nedenden dolayı temsilin yetkisinin varlığına ilişkin hukuki bir görüş bulunmamaktadır. Çünkü işlemde bulunanların şirket adına hareket ettiklerini açıklamakla birlikte ancak sözleşmenin geçerli olması için şirketin kabul etmesi gerekmektedir. Şirket tarafından yapılan işlemlerin kabul edilmemesi halinde sözleşmenin temsilci gibi hareket eden kişileri bağladığı ve TBK 32’de yer verilen düzenleme uyarınca temsilden farklı şekilde sonra ermez. TTK 301’de yer verilen düzenleme uyarınca şirket adına hareket edenlerin sözleşmenin tarafı haline gelmesiyle birlikte temsil yetkisinin olmaması ya da temsil yetkisinin aşan kimsenin kambiyo senedinden sorumlu tutulması istisnai bir durumdur[27].

Müdürlerin birden çok olması halinde bu müdürlerin tek başına mı yoksa birlikte mi imzaya yetkili olduklarına ilişkin bir değerlendirmede bulunulur. Birden çok müdürün tayin edilmesi halinde TTK 510 ve 511 de yer verilen düzenleme uyarınca şirketin ne şekilde temsil edileceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu hükümlere rağmen şirketin ne şekilde temsil edileceğine ilişkin bir belirleme söz konusu değilse TTK 542’de yer verilen atıf uyarınca anonim şirketlerin temsil usulüne ilişkin TTK 321’de yer verilen düzenleme uygulama alanı bulduğu görülür[28].

Limited şirketin kuruluşuyla ilgili TTK 510-511 hükümlerince tescil ve ilan edilen hususların belirtilirken müdürlerin kimlikleriyle şirketin ne şekilde temsil edileceğinin açıklanmasının şart koşulduğundan dolayı kuruluş devresinde müdürlerin açıklanması ve ortakların birlikte temsile mecbur olmadıkları görülür. Şirket esas sözleşmeyle birlikte ortaklar kurulu kararıyla bir ya da birden çok müdürün tayin edilmemesi halinde limited şirketlerin tüm ortaklarının hep birlikte temsil ve idare edileceğine ilişkin TTK 540’da yer verilen hüküm TTK 542 hükmü ile çeliştiği görülmektedir. TTK 321. maddeye yollama yapılmasının ardından yönetim kurulu üyelerinden hangisinin anonim şirketi temsil edebileceğini açıklayan TTK 321’de yer verilen düzenlemenin tamamının müdür sayılan şirketin ortaklarından hangi ikisinin ortak iradesi ve beyanı ve imzasıyla limited şirketin temsil edileceğinin kabul edilmesinin zorunlu olduğu görülür[29].

3. Bazı Ortakların veya Tüm Ortakların Müdür Seçilmesi

Limited şirketlerde müdür ya da müdürlerin seçim yetkisinin münhasıran ortaklar genel kurulunda olduğu görülür. Ortaklar genel kurulunun sahip olduğu seçim hakkının sınırlandırılması söz konusu olamaz. Ancak esas sözleşmeyle müdürlerde sahip olması gereken niteliklerin belirlenerek ortaklar genel kurulunda belli kişilerin ya da belirli pay sahiplerince teklif edilen kişilerin seçme zorunluluğunun yüklenmesi söz konusu değildir. Ancak belirtmek gerekir ki şirket esas sözleşmesiyle birlikte müdürlerin sahip olması gereken niteliklerin tespit edilerek ortaklar genel kurulunca bu niteliklere sahip olmayan kimselerin seçilmesinin engellenmesi mümkündür. Bununla birlikte ortaklar genel kurulunun belli kişilerin ya da belli payların sahipleri tarafından teklif edilen kişileri seçme zorunluluğunun yüklenmesi mümkün değildir. Bununla birlikte pay sahiplerince kendi aralarında belli üyelerin seçimine ilişkin anlaşmalarında da yasal bir sınırlama bulunmamaktadır. Bu anlaşmaların daha çok şirketin yönetim kurulu üyeliğinin seçimiyle ve bu nedenle yönetimi ele geçirmek amacıyla gerçekleştirilir[30].

Kuruluş esnasında müdür ya da müdürlerin şirketin esas sözleşmesiyle tayin edilmesi mümkündür. Bunun yanı sıra şirketin esas sözleşmesinde herhangi bir hükmün olmadığı hallerde sonradan ortaklar kurulunun alacaklı bir kararla müdürlerin seçilmesi mümkündür. Ayırt etme gücü olmayan ya da kanunen seçiminin yasak olan kişilerin müdür seçilmesi geçersizdir. Ortakların genel kurul kararının iptal edilmese de geçersizliğin ortadan kalktığı söylenemez. Kararın geçersiz olmasına karşın iyiniyetli üçüncü kişilerin şirket ile yaptıkları işlemlerin geçerli olduğu görülür. Diğer bir anlatımla üçüncü kişilerin çıkarlarına üstünlük tanındığından dolayı yapılan işlemlerin şirketi bağladığı görülmektedir[31].

Limited şirkete müdür tayin edilebilmek amacıyla gerçek kişi olmak yeterlidir. Bununla birlikte limited şirketlerin sermaye olarak çok büyük meblağlara ulaşamasalar da iktisadi yaşan içinde anonim şirketler kadar önemli olmasalar da sayı olarak diğer şirketlere göre çok daha fazla limited şirketlerin yöneticilerinde belli niteliklerin aranması, şirketin yönetimi ve devamlılığı bakımından önemlidir[32].

Tüzel kişilerin limited şirketlere ortak olabilmekle birlikte müdür olarak seçilmesi de mümkündür. Müdürlerin yönetim ve temsil yetkisini şahsen kullanmak zorundadırlar. Bu sebeple müdürlük görevini tüzel kişinin doğrudan yerine getirmesi söz konusu değildir. Tüzel kişilerin bu görevi kendi organlarında görev yapan gerçek kişiler aracılığı ile yerine getirmesi mümkündür. Ortakların genel kurulunda müdür olarak yalnızca tüzel kişinin belirlediği tüzel kişiye bağlı gerçek kişinin seçilmesi halinde şirketin belirsizlikle karşı karşıya kalması mümkündür. Çünkü tüzel kişinin şirket yöneticisi ve temsilcisi olan gerçek kişinin şirketin isteğine bağlı olmaksızın değiştirilmesi ve bu durumda şirketin işlerinde süreklilik sağlanmamakla birlikte şirket için gerekli kararların alınması söz konusu olmayacaktır. Bununla birlikte ortaklık genel kurulu bakımından müdür olarak seçilen kimsenin kişisel özelliklerinin önem taşıdığı görülür. Ortaklar genel kurulunca tüzel kişinin belirlenmesi değil şirket ile uyumlu kişilerin seçilmesi önemlidir[33].

YK’nın TTK 317’de yer verilen düzenleme uyarınca anonim şirketin yönetim ve temsil organı olduğu görülmektedir. Bu sıfatın yönetim kurulunu iş sahibi şeklinde adlandırılması bakımından anonim şirketin temsilcisi niteliğini kazandırır. TTK 317 uyarınca anonim şirketlerin idaresi ve temsil edilmesi bakımından seçilen yönetim kurulunun fonksiyonu bakımından limited şirketlere müdürlerin alındığı görülmektedir. TTK’nın limited ortaklığına ilişkin idare ve temsil ilişkilerinde kişilerin ortak olup olmadığı dikkate alınmaksızın müdür olarak adlandırılmaktadır. Ortak ya da üçüncü kişinin müdür olması mümkündür. Birden fazla müdürün olması halinde müdürlerin ortaklığın yönetim organı olduğu görülmektedir. Müdürler limited ortaklığı idare ve temsil yetkilerine haizdir[34].

Yönetim ortaklığının konusuna bakıldığında amacın gerçekleştirilmesi bakımından alınan her türlü kararın, tedbirin, faaliyetin ve işlemi ifade ettiği görülür. Bu durumda üretimin, ticaretin ve alımla birlikte pazarlama organizasyonunda yönetim kapsamında olduğu görülmektedir. Yönetici ve temsilcileri tarafından limited ortaklığı sözleşmesiyle birlikte tayin edilme ve genel kurulun kararıyla yapılan seçimlerin bu durumda etkin olduğu görülür. Yönetme ve yürütme yetkisinin ortak olmayan kişilere tamamen bırakılması da mümkün olmakla birlikte bu özelliği bakımından kolektif ve anonim ortaklıklardan ayrıldığı görülür[35].

4. Ticari Vekil

TBK 453’te yer verilen tanım uyarınca ticari vekilin ticari temsilci sıfatına sahip olmaksızın ticari işletme sahibince işletmenin tüm işleri ya da belli işlemleri için tayin edilen kimsedir. Bu durumda ticari vekil ile işletmenin tüm işlerinin idaresi ya da bazı işlemlerinin yapılması hususunda temsil yetkisinin verilmesi mümkündür. İşletmenin tüm işlerinin ticari vekile verilmesi halinde genel yetkili ticari vekilin bazı işlemlerin ticari vekile verilmesi halinde sınırlı yetkili ticari vekilden söz edilir. Bununla birlikte ticari vekillerin tacir ya da ticari temsilci tarafından atandığı görülür. Ticari vekillerin tayininin şekle bağlı olmadığı görülür. Sözlü ya da yazılı, açık ya da örtülü tayinin olması mümkündür. Ticari vekillerin ticaret sicile kaydedilmesi gerekmemektedir ve bununla birlikte tecil ve ilan yapılmadığı hallerde ilanın yapılmamasıyla birlikte bir sonuç ortaya çıkmaz[36].

Genel yetkili ticari vekilin işletmenin yalnızca olağan işlemleri ile sınırlı temsil yetkisine sahip olduğu görülür. Olağan işlerin neler olduğunun belirlenmesinde bir işletmenin niteliğinin iş hacminin bulunduğu yerdeki geçerli olan ticari görüşlerin bununla birlikte yapılmasının söz konusu olduğu işlemlerin tür ve değerinin dikkate alındığı görülür. Bu durumda gerçekleştirilen işlemlerin işletme için devamlı şekilde yapılan işlem olup olmadığına ilişkin değerlendirmede bulunulur[37].

TBK 453’yer verilen düzenleme uyarınca ticari vekilin özel yetki verilmediği hallerde yapamayacağı işler düzenlenmiştir. Kanunda yer verilen bu düzenlemeler kambiyo taahhüdünde bulunulması, tacir adına ödünç alınması ve davalı ve davacı olarak mahkemede taciri temsil etme yetkisidir. TBK 453’ün ikinci fıkrasında yer verilen düzenleme uyarınca ticari temsilci tarafından özel yetkinin alınmadığı hallerde işletmeye dâhil olan gayrimenkullerin temlik edilmesi veya bunlara ilişkin üçüncü kişilerin lehine sınırlı ayni hakların kurulması gibi işlemlerin ticari vekil tarafından gerçekleştirilemeyeceğinin kabul edilmesi gerekmektedir[38].

Genel yetkisi bulunan ticari vekilin sahip olduğu temsil yetkisinin üçüncü kişilere duyurulması kaydı ile sınırlandırılması mümkündür. Bu sınırlandırmaların ticaret sicilinde tescil ve ilan edilememesinden dolayı bunların üçüncü kişilere duyurulması gerekmektedir. Bununla birlikte belli bir işin veya işlemin ifası ile görevlendirilen sınırlı yetkili ticari vekilin sahip olduğu temsil yetkisinin kapsamına bakıldığında ise kendilerine bırakılan iş ya da işlemlerin niteliğine göre belirlendiği görülmektedir. Yapılan satım sözleşmesi ile birlikte bedelin tahsil edilmesi için fatura ya da makbuz verilmesi, ihtar ve ihbarların yapılması ve kabul edilmesi konusunda yetkileri bulunmaktadır[39].

SONUÇ

TTK’da limited şirketlere ilişkin yer verilen düzenlemelerin İsviçre Borçlar Kanunu’ndan iktibas edildiği görülmektedir. Bunun yanı sıra ortakların sorumluluğuna ilişkin kısımların limited şirketlerin ilk defa düzenlendiği Alman Kanunu’nda alındığı görülmektedir. Bununla birlikte bazı hükümlerin aynen alınmayıp değiştirildiği görülmektedir. Şirketin varlığının devam etmesi ve gelişmesi için iyi bir organizasyonla yönetilmesi gerekir. Bu nedenle temsilin önemli bir yeri bulunmaktadır.

TTK’da yer verilen düzenlemelerin şirketlin esas sözleşmesi ya da ortaklardan alacağı kararla kabul edilmesi mümkündür. Birlikte yönetim ilkesi uyarınca yönetim ve temsil işlemlerinin tüm ortaklar tarafından oybirliğiyle yönetileceği anlamına gelir. Birlikte yönetim ilkesi uyarınca limited şirketlerin şirketin işleyişi ve şirketin amacına ulaşabilmesi engelleyici nitelikte olduğu görülür. Birlikte yönetim ilkesi gereğince hakkın bölünmek suretiyle müdürler arasında bölüştürülmesi mümkündür. Bu durumda tüm ortakların tüm işleri yapmasında farklı olarak yönetim yetkisinin bölünmesinin ardından yöneticilerin kendi alanlarında uzmanlaşma olanağı yakalar. Bunun yanı sıra şirketin karar alma sürecinde ise tüm müdürlerin toplanması ile ortaya çıkabilecek zaman kaybının da önlendiği görülür.

Yönetim ve temsil yetkisinin bölünmesiyle birlikte paylaştırılmasından farklı olarak yönetimde ve temsil ilişkilerinde ortaklardan birkaçı ya da ortak olmayan kimselere bırakılması mümkündür. Limited şirketlerin çok sayıda ortağının olmadığı ve büyük işletmelere sahip olmadığından dolayı yönetim yetkisinde ise uzman yöneticilere gerek duyulmayabilir. Ancak bu duruma rağmen şirketin iktisadi geleceğinin ve rasyonel verimli bir yönetim için tecrübeli yöneticilerin gerekli olduğu görülür.

KAYNAKÇA

Adıgüzel, Burak, Anonim Şirketlerde Bağış ve Yöneticilerin Sorumluluğu, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, C. 14, Mart, 2019.

Akbulak, Yavuz, Anonim Şirketlerde Temsil Yetkisi ve Bu Yetkinin Devri, İstanbul Barosu Dergisi, S. 4, 2016.

Akdağ Güney, Necla, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Anonim Şirket Esas Sözleşmesinin ve Sözleşme Değişikliğinin Tescili ve Tescilin Etkileri, Regesta, C. 1, S. 1, 2011.

Akyol, Şener, Birlikte Temsil, Prof. Dr. Ali Naim İnan’a Armağan, Seçkin Yayınları, Ankara, 2009.

Akyol, Şener, Türk Medeni Hukukunda Temsil, Vedat Yayınları, İstanbul, 2009.

Alışkan, Murat, İşletme Konusu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre Ticaret Şirketlerinin Ehliyeti ve Temsili, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Beklerken, 10-11-12 Mayıs Sempozyum, Marmara Üniversitesi Hukuku Fakültesi, Hukuk Araştırmaları Dergisi Özel Sayı, Legal Yayıncılık, C. 18, S. 2, İstanbul, 2012.

Aydın, Alihan, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulunun Temsil Yetkisinin Sınırları ve Temsil Yetkisinin/Gücünün Kötüye Kullanılması Sorunu, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C. 30, S. 1, Ankara, 2014.

Aydoğan, Fatih, Tek kişi Ortaklığı, Vedat Yayınları, İstanbul, 2012.

Ayoğlu, Tolga, Önemli Miktarda Şirket Varlığının Satışında Genel Kurul Kararlarının Hukuki Niteliği, Kadir Has Üniversitesi, C. 5, S.1, 2017.

Bahtiyar, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 2014.

Bahtiyar, Mehmet, Hamamcıoğlu, Esra, Anonim Ortaklık Genel Kurul Toplantıları, Beta Yayınları, İstanbul, 2014.

Beşok, Başak, Türk Ticaret Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Limited Ortaklıkta Ortağın Ortaklıktan Çıkması ve Çıkarılması, Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2010.

Biçer, Levent, Limited Şirketlerde Yönetim ve Temsil, Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi, 2004.

Cenkci, Esra, Ticari Temsilcinin Temsil Yetkisinin Sınırlandırılması Sorunsalı, Batider, C. 34, S. 2, 2018.

Çamoğlu, Ersin, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, Vedat Yayınları, İstanbul, 2010.

Kendigelen, Abuzer, Yeni Türk Ticaret Kanunun Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, On İki Levha yayınları, Ankara, 2016.

Kutgi Taşan, Ayşe Selcen, Anonim Şirketlerde Temsil Yetkisinin Yönetim Kurulu Tarafından Kullanılması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019.

Moroğlu, Erdoğan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, Değerlendirme ve Öneriler, İstanbul, 2009.

Osorkhan, Umurbek, Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 2004.

Pulaşlı, Hasan, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Adalet Yayınları, Ankara, 2017.

Şener, Oruç Hami, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019.

--------------------

[1] Aydoğan, Fatih, Tek kişi Ortaklığı, Vedat Yayınları, İstanbul, 2012.

[2] Bahtiyar, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 2014.

[3] Bahtiyar, Mehmet, Hamamcıoğlu, Esra, Anonim Ortaklık Genel Kurul Toplantıları, Beta Yayınları, İstanbul, 2014.

[4] Osorkhan, Umurbek, Anonim Ortaklıklarda Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 2004.

[5] Bahtiyar & Esra, 2010.

[6] Kendigelen, Abuzer, Yeni Türk Ticaret Kanunun Değişiklikler, Yenilikler ve İlk Tespitler, On İki Levha yayınları, Ankara, 2016.

[7] Beşok, Başak, Türk Ticaret Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Limited Ortaklıkta Ortağın Ortaklıktan Çıkması ve Çıkarılması, Yüksek Lisans Tezi, Kadir Has Üniversitesi, 2010.

[8] Pulaşlı, Hasan, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Adalet Yayınları, Ankara, 2017.

[9] Pulaşlı¸ 2017.

[10] Kutgi Taşan, Ayşe Selcen, Anonim Şirketlerde Temsil Yetkisinin Yönetim Kurulu Tarafından Kullanılması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, 2019.

[11] Ayoğlu, Tolga, Önemli Miktarda Şirket Varlığının Satışında Genel Kurul Kararlarının Hukuki Niteliği, Kadir Has Üniversitesi, C. 5, S.1, 2017.

[12] Alışkan, Murat, İşletme Konusu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre Ticaret Şirketlerinin Ehliyeti ve Temsili, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Beklerken, 10-11-12 Mayıs Sempozyum, Marmara Üniversitesi Hukuku Fakültesi, Hukuk Araştırmaları Dergisi Özel Sayı, Legal Yayıncılık, C. 18, S. 2, İstanbul, 2012.

[13] Akyol, Şener, Birlikte Temsil, Prof. Dr. Ali Naim İnan’a Armağan, Seçkin Yayınları, Ankara, 2009.

[14] Akdağ Güney, Necla, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Çerçevesinde Anonim Şirket Esas Sözleşmesinin ve Sözleşme Değişikliğinin Tescili ve Tescilin Etkileri, Regesta, C. 1, S. 1, 2011.

[15] Moroğlu, Erdoğan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, Değerlendirme ve Öneriler, İstanbul, 2009.

[16] Moroğlu, 2009.

[17] Şener, Oruç Hami, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019.

[18] Şener, 2019.

[19] Biçer, Levent, Limited Şirketlerde Yönetim ve Temsil, Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi, 2004.

[20] Akyol, Şener, Türk Medeni Hukukunda Temsil, Vedat Yayınları, İstanbul, 2009.

[21] Cenkci, Esra, Ticari Temsilcinin Temsil Yetkisinin Sınırlandırılması Sorunsalı, Batider, C. 34, S. 2, 2018.

[22] Aydın, Alihan, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulunun Temsil Yetkisinin Sınırları ve Temsil Yetkisinin/Gücünün Kötüye Kullanılması Sorunu, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C. 30, S. 1, Ankara, 2014.

[23] Akbulak, Yavuz, Anonim Şirketlerde Temsil Yetkisi ve Bu Yetkinin Devri, İstanbul Barosu Dergisi, S. 4, 2016.

[24] Aydın, Alihan, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulunun Temsil Yetkisinin Sınırları ve Temsil Yetkisinin/Gücünün Kötüye Kullanılması Sorunu, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, C. 30, S. 1, Ankara, 2014.

[25] Şener, 2019.

[26] Cenkci, 2018.

[27] Ayoğlu, 2017.

[28] Adıgüzel, Burak, Anonim Şirketlerde Bağış ve Yöneticilerin Sorumluluğu, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, C. 14, Mart, 2019.

[29] Alışkan, 2012.

[30] Bahtiyar & Esra, 2010.

[31] Çamoğlu, 2010.

[32] Moroğlu, 2009.

[33] Kendigelen, 2016.

[34] Beşok, 2010.

[35] Alışkan, 2012.

[36] Akbulak, 2016.

[37] Adıgüzel, 2019.

[38] Bahtiyar, 2014.

[39] Bahtiyar, 2014.