Cebri icra hukukunda ihale demek; alacaklının, borçludan olan alacağını tahsil amacıyla başlatmış olduğu icra takibinde, paraya çevirme silsilesinin son adımlarından birisi anlamına gelmektedir. İcra dairesi kanalıyla bir malın ihale edilmesi, alacaklının alacağına kavuşma maksadıyla başvurmuş olduğu cebri bir yoldur. İİK hükümlerine göre bir malın ihale edilmesinde, malın niteliği çok önemlidir. Malın niteliğine göre ihalenin usulü ve şartları değişkenlik göstermektedir. Niteliği itibariyle, paraya çevrilmesi şart olan mallar, mutlak surette ihale edilmek zorundadır. Örneğin İİK Madde 89 veya Madde 78 uyarınca haczedilen bir banka hesabındaki paranın ihalesi diye bir usul söz konusu değildir. Çünkü zaten haczedilen mal paradır ve yalnızca icra dosyasına celbini istemek yeterlidir.

İİK’da yapılan son değişiklik ile birlikte 111/b maddesi incelendiğinde, icra hukukuna ilişkin ihalelerin tamamının elektronik ortamda yapılması öngörülmüştür. Eskiden icra müdürü, ihale saatini, tarihini ve yerini tayin eder; belirlenen gün ve saatte mezat salonuna isteyen herkesin katılması suretiyle ihale fiziken gerçekleştirildi. Takdir edersiniz ki fiziken yapılan ihaleler uygulamada birtakım sıkıntılara sebebiyet vermekteydi. Bilhassa ihaleye fesat karıştırılması, ihaleye bazı kişi veya kişilerin zorla sokulmaması gibi durumlar yaşanabilmekteydi. Lakin son değişiklik ile birlikte ihaleye katılacak kişilerin internet sisteminden, birkaç dakika içerisinde teklif vermesi ve ihaleye katılması mümkün hale gelmiştir. Kanaatimizce, İİK’da yapılan son değişiklik son derece isabetli ve yerinde olmuştur. İİK’nın 111/b maddesi incelendiğinde; icra ihalesinin elektronik ortamda, açık arttırma usulü yapılacağı öngörülmüştür. 7 gün sürecek olan açık arttırmaya, isteyen herkesin katılması mümkündür. Lakin ihaleye katılım için yatırılan teminat miktarı ve verilen teklif ihale süresi sonuna kadar geri çekilemeyecektir.

İİK’nın 115. Maddesine göre; bir ihale, icra müdürünün belirlediği gün ve saatte, satılacak, yani ihale edilecek malın belirlenen muhammen bedelinin yüzde elli bedeli üzerinden açık arttırma usulü yapılır. En yüksek bedeli veren ihale katılımcısı malı almaya hak kazanır. Yeni düzenleme ile birlikte, en yüksek bedeli veren ihale alacaklısı eğer ki bedelin tamamını belirlenen süre içerisinde icra dairesine yatırmazsa, teminat kendisine iade edilmeyecektir. Bu durumda teminat, satış masrafları öncelikli olmak üzere alacaklılara, alacaklarına mahsuben pay edilecektir. Elektronik ortamdaki ihalenin bittiği günü takip eden ilk iş günü, icra müdürü bir tutanakla ihalenin sonucunu belirleyecek, bu tutanak da aynı gün satış portalında da ilan edilmek zorundadır.

Uygulamada çokça karıştırılan durumlardan birisi de ihale alacaklısının ihale bedelini hangi süre zarfında hangi koşullarda yatırması gerektiğidir. Yeni düzenleme ışığında, İİK’nın 114. Maddesi uyarınca, ihale alıcısı kişi, yedi gün içerisinde ihale bedelinin tamamını yatırmak zorundadır. İhalenin feshi davasının açılmış olması, ihale alıcısını bu yükümlülükten kurtarmaz. İhalenin feshi davası açılmış olsa dahi ihale alıcısı, ihale olunan malın bedelini icra dairesine yatırmak zorundadır. Lakin kanuni düzenlemeye göre de ihalenin kesinleşmesi, malın teslim olunması veya tescilinin yapılması için şarttır. Bu durumda, çok uzun sürebilen ihalenin feshi yargılamaları, ihale alacaklısını mağdur edebilmektedir.

Eski İİK’da madde 106 ve 110 uyarınca taşınır ve taşınmaz mallar için satış isteme süresi ayrı ayrı düzenlenmiştir. Uygulamada ‘’haczin geçerlilik süresi’’ olarak da adlandırılan bu durumda taşınır mallarda altı ay, taşınmaz mallar içinse bir yıl içerisinde satış istenmez ve gerekli satış avansı icra dosyasına depo edilmezse, haciz bulunan maldaki haciz şerhi geçerliliğini yitirmekteydi. Pek tabi hacizli malların satış usulü hakkındaki düzenlemeden bahsediyoruz. Rehinli veya ipotekli malların paraya çevrilmesi usulleri ve hatta takip usulleri çok daha farklı olmaktadır. Yeni İİK uyarınca ise hem taşınır hem de taşınmaz mallardaki satış isteme süresi bir yıl olarak belirlenmiştir. Böylelikle malların niteliğinden kaynaklı olarak uygulamada yaşanan birtakım aksaklıkların önüne geçildiği inancındayız.

Bir cebri icra takibinde, malın, paraya çevrilme silsilesi doğru ve usulüne uygun olarak takip olunmadan, İİK’daki hükümlere riayet edilmeden yapılacak ihaleler, ihalenin feshine sebebiyet vermektedir. Hatta bazı durumlarda, alacaklı, ne kadar titiz ve usulüne uygun bir silsile izlemiş olursa olsun, üçüncü kişilerin hata ve eksikliklerinden dolayı bile ihale feshedilebilmektedir. Mesela tebligat memurunun yapmış olduğu usulsüz satış ilanı tebligatı takdir edersiniz ki ihalenin feshi sebebi oluşturacaktır. Bu sebeple, paraya çevirme yoluna başvuran alacaklının, çok titiz davranması ve İİK hükümlerine sonuna kadar riayet etmesi son derece elzemdir. Malın kıymet takdirinin kanunda belirlenen koşullara göre yapılması, kıymet takdirinin süresinin geçmemiş olması, kıymet takdirine ilişkin raporun, kanunda belirtilen tüm kişilere, usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi çok önemlidir. Aynı şekilde satış ilanı için de kanunda sayılan kişilerin, satış ilanını, tüm koşulları ile birlikte, usulüne uygun olarak tebliğ alması gerekmektedir.

Uygulamada en çok rastlanılan ihalenin feshi sebepleri arasında, satış ilanındaki unsurların eksikliği bulunmaktadır. Bu unsurların çok sıkı takip edilmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki artık tüm ihaleler elektronik ortamda yapılacak olduğundan, satış ilanının elektronik satış portalında yayınlanması da zorunlu hale gelmiştir. Taşınır satış ilanının borçluya tebliğine gerek olmadığı kanundan anlaşılmaktadır. Lakin Yargıtay’a göre; eğer ki icra müdürü taşınır bir malın satışında, satış ilanının borçluya tebliğine karar verdiyse, bu tebliğ yapılmak zorundadır. Aksi durumda bu bir ihalenin feshi sebebi olacaktır. Taşınmaz mallarda ise satış ilanı borçluya, alacaklıya ve tapudaki diğer ilgililere tebliğ edilmelidir. İİK’nın 114. Maddesi’ne göre; taşınır ve taşınmaz malların satış ilanında; birinci ve ikinci arttırmanın yapılacağı gün ve saat, satılacak malın cinsi, mahiyeti, önemli vasıfları, muhammen kıymeti, bulunduğu yer, varsa görselleri ve şartnamedeki diğer bilgiler, teminata ilişkin tüm koşullar, temsilci vasıtasıyla ihaleye katılacak olanların icra dairesine başvurma ve icra dairesini bildirim yükümlülüğü, hisseli satışlarda, paylı alım yapmak isteyen alıcıların icra dairesine başvurma ve icra dairesini bildirim yükümlülüğü, teminatsız ihaleye katılabilecek kişiler, verilmesi gereken en alt teklif oranı, ihaleyi alıp da satış bedelini ödemeyenlere teminatın iade edilmeyeceği hususu, ikinci arttırmanın hangi şartlarda yapılacağı, ihale alıcısının, ihale bedelini ödemesi gereken azamı süre, satışa katılanların, şartnameyi kabul etmiş sayılacağı, ihale kesinleşmeden tescil ve teslim yapılamayacağı ibareleri açıkça bulunmak zorundadır. Bunlardan birinin bile bulunmaması çok açık bir şekilde ihalenin feshi sebebi sayılacaktır.

İhalenin, eğer ki satılacak mal taşınır bir malsa, gazetede ilan edilip edilmeyeceği, ilan edilecekse yerel mi yoksa ulusal gazetede mi ilan edileceği İİK’nın 114. Maddesi uyarınca icra müdürünün takdirindedir. Elbette ki bu takdir yetkisini kullanan icra müdürü, malın satışının yapılmasında hem borçlunun hem de alacaklının menfaatini gütmek zorundadır. Örneğin, çok lüks bir aracın satış ilanının ulusal bir gazetede yayınlanması gerektiği kanaatindeyiz. Taşınmaz ihalelerinde ise gazete ilanı tartışmasız zorunludur. Lakin burada da ilanın yerel mi yoksa ulusal gazetede mi yapılacağı hususu icra müdürünün takdir yetkisindedir. Örneğin, bir fabrikanın satış ilanı ulusal gazetede yayınlanmalıyken haline münasip sayılacak bir evin satış ilanının yerel gazetede yapılması kanaatimizce yeterli olacaktır. Ulusal gazete deyiminden, tiraj sayısı 50.000’nin üzerindeki gazetelerin anlaşılması gerektiği İİK’da açıkça vurgulanmıştır.

Uygulamada bazı borçluların kötü niyetli olarak ve sırf süreci uzatmak için ihalenin feshi davası açtığına çokça rastlanmaktadır. Hatta bazen, açılan bu ihalenin feshi davaları kabul edilmekte ve alacaklıyı son derece mağdur etmektedir. Uygulamada karşılaşılan en yaygın ihalenin feshi sebeplerinden birisi tebligatlarla ilgilidir. Satış ilanının veya kıymet takdiri raporunun bazı kişilere tebliğ edilmemesi veya usulüne uygun olarak tebliğ edilememesi kesin sayılabilecek ihalenin feshi sebepleri arasındadır. Alacaklının ve bilhassa vekilinin çok dikkatli ve özenli davranması ihalenin daha sağlıklı yapılmasının en önemli yoludur.

İhalesi yapılacak malın mülkiyet tipi de ihalenin yapılmasında önem arz etmektedir. Misalen, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyet halindeki bir taşınmazda satış ilanının ve kıymet takdir raporunun kanunda belirlenen kişilerin, kanunda belirtilen adreslerine tebliğ edilmesi son derece önemlidir.

Bir diğer fesih sebebi de ihaleye fesat karıştırılmasıdır. Bilindiği üzere ‘’ihaleye fesat karıştırmak’’ 5237 sayılı TCK’da düzenlenen ayrı bir suçu da oluşturmaktadır. İhaleye fesat karıştırılması başlı başına bir ihalenin feshi sebebidir. Fesatın örnekleri sayısızdır. Lakin son İİK değişikliği ile birlikte ihaleye fesat karıştırılmasının büyük anlamda önleneceği inancındayız. Fiziki ihalelerin artık yapılmayacak olması, tüm ihalelerin elektronik ortamda yapılacak olması, ihaleye fesat karıştırmanın önüne geçecektir.

Makalemizin konusunu teşkil eden icra hukukundan kaynaklı ihalenin feshi davası; görev anlamında tabii olarak icra hukuk mahkemesinin görev alanına girmektedir. Yetki olarak ise arttırmayı yapan yer icra hukuk mahkemesi yetkilidir. Esas takibin yapıldığı yer icra dairesi değil, açık arttırmayı yapan yani bir başka değişle taşınmazın bulunduğu yer icra dairesinin yetki alanına bakan icra hukuk mahkemesi ihalenin feshi davasını bakmaya yetkilidir. İhalenin feshi davası, ihalenin yapıldığı tarihten itibaren yedi gün içerisinde açılmalıdır.

İcra hukukundan kaynaklanan ihalenin feshi davası, icra hukuk mahkemesine yapılan bir şikayet niteliğindedir ve ‘’ihalenin feshi şikayeti’’ olarak da adlandırılır. Basit yargılama usulüne tabidir ve hızlı sonuçlanması kamu düzeni açısından da elzemdir. İİK’da yapılan son düzenlemeyle birlikte, 128. Madde uyarınca, ihalenin feshi yargılamalarının sekteye uğramaması için, ihalenin feshi davalarında görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemenin talep aranmaksızın, dosyayı görevli veya yetkili mahkemeye göndereceği, ayrıca görev ve yetkiye ilişkin kararın on gün içerisinde verilmesi gerektiği düzenleme altına alınmıştır.

İhalenin feshi davasını açabilecek kişiler İİK’nın 134. Maddesinde sayılmıştır. İhalenin feshi davası ihalenin yapıldığı tarihten itibaren yedi gün içerisinde açılmalıdır. İhalenin feshi davasını; satış isteyen alacaklı, borçlu, resmi sicilde kayıtlı ilgililer, pey sürmek suretiyle ihaleye katılanlar ve sınırlı ayni hak sahipleri açabilecektir. Sınırlı ayni hak sahiplerine dava hakkı son yapılan İİK değişikliği ile verilmiştir. Pey sürmek suretiyle ihaleye katılanlar ve diğer sayılan kişiler dışındakilerin ihalenin feshi davası açması halinde dava, nispi harca tabi olacaktır. Bu düzenleme de son İİK değişikliği ile getirilmiş olmakla, kötü niyetli olarak açılacak ihalenin feshi davalarının önüne geçmeyi amaçlamaktadır. Satış isteyen alacaklı, borçlu, resmi sicildeki ilgililer, sınırlı ayni hak sahiplerinin ihalenin feshi davası açması durumunda ise dava maktu harca tabi olacaktır. Ayrıca, maktu harca tabi dava açma hakkında sahip olan kişiler dışındakilerin ihalenin feshi davası açması halinde, ihale bedelinin yüzde beşi oranında teminat gösterilmesine ilişkin zorunluluk bulunmaktadır.

İhalenin feshi şikayetinin reddedilmesi halinde, davayı açan kişi aleyhine yüzde on oranında para cezasına hükmolunur. Cezanın oranı kanundan kaynaklı olarak bazı hallerde değişkenlik gösterebilmektedir. Bu ceza, devlete ödenen bir cezadır. Bu hüküm de davanın kamu düzenini ilgilendirmesinden kaynaklı olarak getirilmiştir. Teminat yatırmak suretiyle dava açanlar ve davası reddedilenler, hükmolunan cezayı tahsil dairesine ödemezlerse, yatırılan teminat kişiye iade edilmez.

İhalenin feshi davalarında verilecek karara karşı istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurmak mümkündür. Lakin bu başvuru için ihale bedeli dikkate alınır ve istinaf, temyiz sınırları dikkate alınarak, kanun yolu gösterilmek suretiyle karara hükmolunur.

Sonuç olarak; ihalenin feshi davasına maruz kalmak istemeyen alacaklının, satışa yönelik olarak kıymet takdiri raporuna ve satış ilanına ilişkin tebligatların usulünü çok sıkı takip etmesi ve Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olup olmadığını kontrol etmesi gerekmektedir. Usulüne uygun olmadığı düşünülen bir tebligat varsa icra müdürünün yeni bir tebliğ yapması istenmelidir. Ayrıca kıymet takdiri raporu ve satış ilanının kimlere tebliğ edileceği de mühimdir. Taşınmaz veya taşınır satışına ilişkin şartlar değişkenlik göstermektedir. Kanundan kaynaklı olarak her iki tebligatı da almak zorunda olan kişilerin almasını sağlamak da alacaklının sorumluluklarından bir tanesidir. Satış ilanında bulunması gereken tüm unsurların ki bunları yukarıda saymıştık; bulunup bulunmadığı da denetlenmelidir. Taşınır ve taşınmaz satış ilanında bulunması gereken unsurlar kanunda sayılmıştır. İİK’da yapılan son düzenlemeyle birlikte fesat ihtimallerinin önüne büyük ölçüde geçilmiş olması da önemli bir gelişmedir. İhalenin feshi davasına bakan mahkeme; ihalenin usulünü, fesih sebeplerini incelemekle yükümlüdür ve takdir edersiniz ki yapılan bu inceleme sınırlı bir incelemedir. Örneğin kıymet takdir raporunda, taşınmaz değerinin, piyasa değerinin çok altında olduğuna ilişkin iddialar, ihalenin feshi davasında dinlenebilir iddialardan değildir. Bu iddianın kıymet takdirine itiraz davasıyla birlikte ileri sürülmesi gerekmektedir. Bu ve buna benzer mesnetsiz gerekçelerin ihalenin feshi davasında incelenmeyecek olması davanın hızlı görülmesini ve hızlı neticelenmesini de sağlamaktadır.