Hükmen ret davaları birtakım konularda mirasçılara yarar sağladığından son zamanlarda oldukça karşımıza çıkan bir konudur.

1-Mirasın HÜKMEN Reddi Nedir, Kimler Bu Hakka Sahiptir , Husumet kime yöneltilmelidir?

TMK m.605’te‘’Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.

Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.’’ demek suretiyle hükme reddi tanımlanmış ve hükmen ret hakkına sahip olanların yasal ve atanmış mirasçılar olduğunu söylemiştir. Kıyaslamak gerekirse kısacası kanun koyucu ret süresinin susarak geçirilmesi halinde artık mirasın reddedilmeyeceğine bir istisna getirip bu durumu yumuşatmış borca batık mirastan, mirasçıları korumuştur.

Hemen belirtmeliyiz ki hükmen ret davasında vekil tayin edilecekse vekil olan avukatın vekaletnamesinde TMK'nın Velayet, Vesayet Ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2 bendi gereğince hükmen redde ilişkin ÖZEL YETKİ  bulunmalıdır.

Hükmen ret davasında davalı olarak murisin tüm alacaklıları gösterilmelidir. İşbu dava hasımsız olarak açılmış ise mahkeme bu eksikliği tamamlamak için davacı tarafa süre verir. Taraf teşkili sağlanmadan davanın sonuçlandırılması hukuka aykırıdır. Yargıtay birçok kararında tüm alacaklılara husumet yöneltilmeden eksik hasımla karar verilmesi nedeniyle yerel mahkeme kararlarını bozmuştur. Bu eksikliğe ilişkin olarak Yargıtay 14. HD 16.01.2017 tarih 2016/3884 E. 2017/284 K. sayılı içtihatında ‘’Mirasın hükmen reddine ilişkin davalar , tereke alacaklılarına yöneltilmek suretiyle açılması gerekir.Dosya kapsamına yansıyan başka alacaklılar da olduğu halde tüm tereke alacaklılarına husumet yöneltilmeden eksik hasımla yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır.’’ demiştir.

Mirasın hükmen reddine karar verilirse Yargıtay’a göre bu karar sadece talep eden değil tüm mirasçılara karşı hüküm ifade eder. (Gerçek redde sadece reddeden mirasçı için hüküm ve sonuç doğururken hükmen redde tersi durumdur.)

2-Mirasın Hükmen Reddinde Görevli Ve Yetkili Mahkeme Neresidir ?

Hükmen ret davası mal varlığına ilişkin bir dava olduğundan görevli mahkeme HMK m.2’ye göre asliye hukuk mahkemesidir.(Uygulamadan çoğu zaman bu husus gerçek retle karıştırılmakta ve sulh hukuk mahkemesinde hükmen ret davası açılmaktadır.)

Yetkili mahkeme ise genel yetki kurallarına göre belirlenmektedir. İşbu dava alacaklılardan birinin dava açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılır.Nitekim Yargıtay da istikrarlı bir şekilde yetkili mahkemenin alacaklıların davanın açıldığı zamandaki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu belirtmektedir. Yargıtay’ın hükmen redde ilişkin tüm kararlarında yetkili mahkemenin alacaklıların davanın açıldığı zamandaki yerleşim yeri mahkemesi olduğunu belirtmiştir.

3-Mirasın Hükmen Reddi Davası İçin Öngörülmüş Bir Süre Var Mıdır ?

Gerçek reddin aksine terekenin batıklığı ve murisin acz halinin tespiti her zaman istenebileceğinden hükmen ret için kanunda öngörülmüş bir süre bulunmamaktadır.Hükmen ret için bir süre bulunmadığını da Yargıtay istikrarlı bir biçimde vurgulamaktadır.

Zaten MK. m.605/2’nin amacının 3 aylık gerçek ret süresini kaçırmış ve borca batık tereke ile muhatap olan mirasçıyı korumak olduğu göz önüne alınınca Yargıtay kararlarının haklılığı ortaya çıkacaktır. Ancak belli bir sürenin olmaması kötü niyetli mirasçılar tarafından alacaklılara zarar verecek şekilde kullanılmasının önüne MK m. 610/2 ile geçilmiştir. Buna göre “Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı, mirası reddedemez.”  Yani MK m.610/2’de sayılan şekilde hareket eden mirasçının artık gerçek veya hükmi ret hakkı kalmaz. Artık terekenin borçlarından da alacaklılara karşı sorumlu olur.

4-Terekenin Batıklığının Tespiti Nasıl Olur ?

Hemen belirtelim ki takdiri mahkemede olmak üzere tereke batıklığını ispat külfeti bunu iddia eden mirasçının üstündedir. Ancak hükmen reddin karine olduğu göz önünde bulundurulduğunda terekenin batık olmadığına ilişkin deliller ya da mirasçılığı kabul anlamına gelen deliller alacaklılar tarafından sunularak davanın seyri değiştirilebilir.

Terekenin batık olduğunun kabulü için murisin ölüm anında terekenin pasifinin (yani borcun) aktiften fazla olması gerekmektedir. Bu batıklık durumu murisin ölüm anı esas alınarak tespiti gerekir. (Uygulamada çoğu zaman bu husus atlanmakta dava tarihi itibariyle hesaplama yapılmaktadır.)

Bu batıklığın tespitinde mahkeme aracılığıyla tapu müdürlüklerine, trafik sicil müdürlüklerine, vergi dairelerine,belediyelere , SGK’ya , bankalara vs. yerlere yazılan müzekkere cevapları önemli rol oynadığından tüm müzekkerelerin yazılıp cevapların toplandığından emin olunmalıdır. Gelen cevaplarda mirasçılık sıfatının kabul edildiğini gösterir bir beyan bulunup bulunmadığı da gözden kaçırılmamalıdır.Yine mahkeme bu konuda bilirkişilerden yardım almalı sadece tarafların beyanını ya da gelen cevapları esas alarak hüküm kurmamalıdır. Nitekim yüksek mahkemelerin de içtihatları bu yöndedir. Yargıtay 14.HD 17.09.2019 tarih 2016/1099 E.- 2019/5326 K. Sayılı içtihatında ‘’…mahkemece terekenin aktifi ve pasifi araştırılırken ölüm tarihinin baz alınmadığı görülmektedir. O halde  mahkemece yapılması gereken iş , murisin 17.05.2014 tarihi itibariyle tapuda taşınmaz kaydının , trafik sicilinde araç kaydının , bankada mevcut hesabının bulunup bulunmadığının araştırılması için ilgili tapu , emniyet ve banka şubelerine yazı yazılmalıdır.Murise ait olduğu  tespit edilen gayrimenkul ve menkullerde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla ölüm tarihindeki değerleri tespit edilmelidir. SGK ve Vergi Dairesi Başkanlığına olan borçların ölüm tarihi itibariyle miktarı ve niteliği belirlenmeli yukarıda açıklanan ilkeler ışığında murisin sorumlu olduğu miktar yönünden konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmalıdır.’’ demiştir.(Uygulamada zaman zaman mahkemenin , dosya içerisine gelen evrakları kendisi değerlendirerek hüküm  kurduğu olmaktadır.)

5-Mirasçıların Hangi Hareketleri ‘’Mirasçılık’’ Sıfatının Kazanıldığını Gösterir ?

Yukarıda değindiğimiz gibi bazı hallerde MK m. 610/2’ye göre artık mirasçının gerçek veya hükmi ret hakkı kalmaz, bu durumda miras kayıtsız ve şartsız olarak kabul edilmiş olur. Tabii somut olaya göre mahkemenin takdiri değişecektir. Örnek verecek olursak:

- Tereke İşlemlerine Karışmak : Veraset ve intikal vergisinin ödenmesi

- Terekenin Olağan Yönetimi Niteliğinde Olmayan Veya Mirasbırakanın İşlerinin Yürütülmesi İçin Gerekli Olanın Dışında İşler Yapmak: Terekede bulunan borcu yapılandırmak – Vergi borcunu ödemek

- Tereke Mallarını Gizlemek:Terekenin bir alacak hakkının gizlenmesi

- Terekeden Bir Şeyi Kendisine Mal Etmek: Terekeye dahil malın mirasçılardan biri tarafından zimmete geçirilmesi

Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Dosya içerisine gelen evrakları incelediğimizde verdiğimiz örneklerle uyuşan bir durum varsa mirasın kayıtsız ve şartsız kabul edildiği, hükmen ret hakkının düştüğü öne sürülebilir.

Ayrıca belirtmek gerekirse ölüm nedeniyle mirasçılara bağlanan aylıklar mirasın reddedilmesine engel teşkil etmez. Bu nedenle aylık alan mirasçı sadece bu haliyle mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş olur denilemez.

Av. Cansu MUZAÇA & Av. Dilan DAĞ

(5 Başlıkta Mirasın ‘’Gerçek’’ Reddi başlıklı yazımıza https://www.hukukihaber.net/makale/5-baslikta-mirasin-gercek-reddi-h436964.html - https://avukatcansumuzaca.blogspot.com/ linklerinden ulaşabilirsiniz.)

KAYNAKÇA

DURAL Mustafa ve ÖZ Turgut  ,Miras Hukuku , Filiz Kitabevi , İstanbul 2019

ÖZTAN Bilge , Miras Hukuku , Turhan Kitabevi , Ankara 2016

AKÇAAL Mehmet, Hükmen Reddin Tespiti Davası, MÜHF Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt 25 Sayı 2

HOROZOĞLUOrçun, Mirasın Hükmen Reddi ve Sonuçları, İstanbul , 2010.

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı,

www.tdk.gov.tr