Arama işlemi bir koruma tedbiri olup sıklıkla başvurulan bir delil toplama işlemidir. Ceza muhakemesinde şayet arama koruma tedbirine başvurulacaksa bu işlemin mevzuata uygun bir şekilde yerine getirilmesi gerekir. Burada uygulanacak olan arama koruma tedbiri şartların oluşmaması durumunda hukuka aykırı olacak ve bu yolla toplanan deliller hukuka aykırı sayılacaktır.

Arama kavramının tanımı

Şüpheli veya sanığın veya delillerin yahut müsadere edilecek eşyaların ele geçirilmesi amacıyla yapılan araştırma işlemi adli arama olarak isimlendirilmektedir. Arama işlemi elkoyma ile birlikte genellikle uygulanmaktadır.

İlgili Mevzuat

Her iki kurum da CMK m. 116-134, 2559 sayılı PVSK m. 2, Ek 4, Ek 6, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu m. 9 ve Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği m. 5-17 hükümlerinde düzenlenmiştir.

Arama işleminin özellikleri şunlardır:[1]

1) Bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kişiler hakkında uygulanabilir.

2) Saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi amacıyla yapılır.

3) Bir kişinin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğini sınırlandırır.

4) Kişilerin konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında arama ve elkoyma işlemi yapılabilir.

5) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan bir araştırma işlemidir.[2]     

Arama tedbirine başvurulabilmesi için şu üç ön şartın birlikte bulunması gerekir:[3]

1) Gecikmede sakınca ya da tehlike bulunması,

2) Görünüşte haklılık,

3) Ölçülülük.

1. Gecikmede sakınca veya tehlike bulunması şartı:  Arama tedbirine başvurulması ve kim tarafından karar verilebileceğinin tespiti açısından bu şart önemli hale gelmektedir.

Gecikmede sakınca veya tehlike bulunması kavramı, derhâl işlem yapılmadığı durumlarda tedbirden beklenen yararın sağlanamayacak olması, ceza muhakemesinin gereği gibi ve amacına uygun biçimde yapılamayacak olması tehlikesini bünyesinde barındırır. Gecikmede sakınca bulunup bulunmadığını olayın özelliklerine göre tedbire karar vermeye yetkili makam tarafından takdir edilmesi gerekir.

2. Görünüşte haklılık:  Bu şarta göre arama tedbirine ancak bir hakkın tehlikede olduğunu gösteren olaylar bulunması halinde başvurulabilmesi mümkündür.

Bazen hakkın mevcut olup olmadığının araştırılması zaman alabilir. Ayrıca tehlike gecikmeye müsaade etmeyebilir. Bu durumlarda haklı görünüşle yetinmek gerekecektir. Burada bir ihlal veya suçun işlendiği hususunda şüphe olmalıdır ki arama işlemi yapılabilsin.[4]

3. Ölçülülük ilkesi: Ölçülülük ilkesinin temel amaç ve işlevi, arama tedbirine muhatap olacak kişilerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için kullanılacak kamu gücünü, hak ve özgürlükler lehine sınırlandırmak, müdahalelerde aşırılığa gidilmesini ve buna bağlı olarak doğabilecek mağduriyetleri önleyebilmektir.

Burada orantılılık ilkesi karşımıza çıkmaktadır. Orantılılık ilkesi dar anlamda ölçülülük olarak isimlendirilmektedir. Orantılılık ilkesi gereğince bir tedbir ilgililere "ölçüsüz bir yükümlülük" getirmemeli ve "katlanılamaz" nitelikte olmamalıdır. Yani yapılan müdahale ile izlenen meşru amaç orantılı olmalıdır.[5]

Aramaya konu olabilecek yerler şunlardır:

Şüphelinin veya sanığın yahut diğer bir kişinin üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerlerde arama işlemi yapılabilir.

Arama zamanı

Adli arama günün her saatinde yapılması mümkündür. Bununla birlikte konutta, iş yerlerinde ve diğer kapalı yerlerde arama kural olarak gündüz yapılmalıdır.

Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalar dışında söz konusu yerlerde gece vakti arama yapılamaz.

Arama kararı verilebilmesi için aramanın konusunu oluşturan kişi veya şeylerin, arama yapılacak yerde bulunduğu hususunda belli bir şüphenin varlığı şart olarak aranır.

Kanun aranacak kişinin suçla ilgisine göre, bu şüphenin yoğunluğunu farklı şekillerde düzenlemiştir. Bu nedenle suçla ilgisi olmayan kişiler nezdinde yapılacak aramayı daha sıkı şartlara bağlı kılmıştır.

Şüpheli veya sanıkla ilgili arama

Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir (CMK m. 116/1).[6]

CMK m. 116 hükmüne göre; şüpheli veya sanıkla ilgili yapılacak aramalarda arama sonunda şüpheli veya sanığın yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe bulunmalıdır.

Makul şüphe kavramı

Bu kavram Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 6. Maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre makul şüphe kavramı; hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphe şeklinde tanımlanabilir.  

Aramanın kişi hak ve özgürlüklerine ciddi boyutta bir müdahale olduğu göz önüne alındığında makul şüphede, ihbar veya şikâyeti destekleyen emarelerin var olması ve belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Başka bir anlatımla, arama sonunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli bir kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut olmalıdır. 

Diğer kişilerle ilgili arama

Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerlerin aranabilmesi mümkündür (CMK m. 117/1).

Bu durumlarda arama yapılabilmesi için aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların bulunması gerekir (CMK m. 117/2). Belirtmek gerekir ki bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile, izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli olmayacaktır (CMK m. 117/1).

CMK m. 117 hükmü gereğince, suç işleme şüphesi altında olmayan diğer kişilerin de üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya kendisine ait diğer yerleri, şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla aranabilmesi mümkündür. Burada "Diğer kişiler" kavramı içinde tüzel kişiler ile resmi makam ve daireler de yer almaktadır.

CMK m. 117 uyarınca kişinin tanıklıktan çekinme hakkının bulunması aramaya engel olmayacaktır. CMK m. 117/2 hükmüne göre diğer kişilerle ilgili arama yapılması için ayrıca şu şartlar aranmalıdır:

1) Makul şüphe olmalıdır.

2) Ayrıca aranılan kişinin veya suç delillerinin, belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığı olmalıdır.

Yukarıda belirtilen sınırlama şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile izlendiği sırada girdiği yerler bakımından geçerli olmayacaktır.

Arama kararı veya emrinde gösterilmesi gereken hususlar

Arama kararı veya emrinin belli bazı bilgileri içermesi zorunludur (CMK m.119/2).

Arama karar veya emrinde aşağıda belirtilen bilgiler gösterilmek zorundadır. Bu bilgiler şunlardır:  

1) Aramanın nedenini oluşturan fiil,

2) Aranılacak kişi,

3) Aramanın yapılacağı konut veya diğer yerin adresi veya eşya,

4) Karar veya emrin geçerli olacağı zaman süresi.

Yukarıda belirtilen bilgilerin açıkça arama kararında veya emrinde gösterilmesi gerekir.

Arama kararı veya emri vermeye yetkili makam

Arama kural olarak hâkim kararı alındıktan sonra yapılabilir. Bununla birlikte, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile yapılabilecektir. Ancak konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda sadece hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılması mümkündür (CMK m. 119).

Yasa ve Yönetmelik Kavramları

Yapılacak olan aramanın yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olması gerekir. Bu aşamada yasa ve yönetmelik kavramlarının ne olduğu üzerinde durulmalıdır.

Yasa kavramı; anayasal ilkelere uygun olarak yasama organınca yapılan nesnel ve kişisel olmayan kurallar şeklinde tanımlanabilir.

Yönetmelik kavramı ise Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla çıkardıkları yazılı hukuk kuralları şeklinde tanımlanabilir[7] Yönetmelikler yasaların uygulanma şeklini göstermek amacıyla çıkarılabilirler. Yönetmeliklerin yasaların sınırlarını genişletmesi mümkün değildir.

Arama konusunda da aramanın usul ve esaslarını göstermek üzere Adalet Bakanlığı tarafından Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği çıkarılmıştır.[8]

Belirtmek gerekir ki yapılacak arama ve elkoyma işlemleri bu konudaki yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olmalıdır.

Bu nedenle Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın kolluk görevlilerinin kendiliklerinden olaya el koyarak koruma tedbirlerini uygulaması, delil toplama faaliyetine girişmeleri, örneğin arama ve elkoyma niteliğinde işlemler yapmaları hukuka aykırı olacaktır.[9]

Örneğin; kolluk görevlilerinin CMK m. 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın kendiliklerinden olaya el koyarak delil toplama faaliyetine girişmeleri mümkün değildir.[10] Bu nedenle yetkili makamın kararı veya emri olmadan arama ve elkoyma işlemi yapılmamalıdır. Yetkili makamın kararı veya emri olmadan yapılan arama ve elkoyma işlemi hukuka aykırı olacaktır.

Araştırma işlemlerinin arama ve elkoyma niteliğinde olması

Burada kolluk görevlilerin yapmış olduğu bazı araştırma işlemleri arama ve elkoyma niteliğinde olabilir. Bu nedenle somut olayda yapılan işlemin niteliğine dikkat etmek gerekir.

Yargıtay bir kararında, kolluk görevlilerinin gece vakti otel odalarının kapılarını çalmak suretiyle mağdurlar ile tanıklara ulaşması işlemlerinin arama ve el koyma niteliğinde olduğunu ifade etmiştir.[11]

Şayet yapılan işlem arama ve elkoyma niteliğinde olup da CMK m. 116 ve devamı hükümlerine aykırı ise yapılan işlemler, tutulan tutanak ve elde edilen deliller hükme esas alınamayacaktır.

Yargıtay, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş deliller değerlendirme dışında bırakıldığında sanığın yüklenen suçu işlediğine ilişkin mahkûmiyetine yeterli delillerin bulunmaması halinde sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğini bazı kararlarında dile getirmektedir.[12]        

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------------

[1] Yönetmelik’in 5. Maddesinde bu özellikler belirtilerek tanımlanmıştır. Ayrıca öğretideki benzer tanımlar için bkz.; Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, s. 400; Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erden, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 10. Baskı, 2016, s.492.

[2] Yönetmelik’in 5. Maddesinde arama işlemi tanımlanmıştır. Ayrıca öğretideki benzer tanımlar için bkz.; Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 12. Baskı, 2015, s. 400; Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erden, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 10. Baskı, 2016, s.492.

[3] YCGK, E: 2019/18-442, K: 2022/390, İtrz: 2014/254591, T: 26.05.2022.                                              

[4] Buck/Almanya, 28.04.2005; Başvuru no:41604.

[5] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Buck/Almanya (28.04.2005; Başvuru no:41604) ile Smirnov/Rusya (07.06.2007; Başvuru no:71362/01) kararlarında; yapılan müdahale ile izlenen meşru amacın orantılı olması gerektiğini ifade etmektedir.

[6] DEĞİŞİK İBARE RGT: 12.12.2014 RG NO: 29203 MÜKERRER KANUN NO: 6572/40.

[7] Kavram tanımı için bkz.; Anayasa’nın 124. Maddesi.

[8] Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 8. maddesinin (a) ve (c) bentleri ile yine aynı maddenin (f) bendindeki "ilgilinin rızası ile" ibaresinin ve 27. maddesi ile 30. maddesinin 1. fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, yönetmeliklerin kanuna aykırı olup olmadığını denetlemeye yetkili Danıştay Onuncu Dairesince 13.03.2007 tarih ve 6392-948 sayı ile Yönetmelik’in 8. maddesinin (a) bendindeki "...yakalanması amacıyla konutunda, işyerinde, yerleşim yerinde, bunların eklentilerinde ve aracında yapılacak aramada..." ibaresi,  aynı maddenin (f) bendindeki "ilgilinin rızası" ibaresi ile 30. maddesinin 1. fıkrasının iptaline ve 8. maddesinin (c) bendi ile 27. maddesinin iptali isteminin reddine ilişkin verilen kararın temyizi üzerine inceleme yapan Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu 14.09.2012 tarih ve 2257-1117 sayı ile iptal kararlarının onanmasına karar vermiştir.

[9] YCGK, E: 2019/18-442, K: 2022/390, İtrz: 2014/254591, T: 26.05.2022.  

[10] YCGK, E: 2019/18-442, K: 2022/390, İtrz: 2014/254591, T: 26.05.2022.

[11]   YCGK, E: 2019/18-442, K: 2022/390, İtrz: 2014/254591, T: 26.05.2022. "...12.01.2011 günü saat 23.07'de 155 Polis İmdat hattına gelen bir ihbarda, … Otel isimli iş yerinde Türk ve yabancı uyruklu kadınların fuhuş yaptığının ihbar edilmesi üzerine saat 23.15 civarında belirtilen iş yerine giden kolluk görevlilerinin 13.01.2011 günü saat 01.00'da düzenlemiş tutanak içeriğine Kimlik Bildirme Kanunu ve Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nun tutanakta belirtilmeyen hükümlerine göre iş yerinde kontrol yaptıkları, bu bağlamda otel odalarının kapılarını çalınması suretiyle açtırdıkları ve içeride bulunanları kontrol ettikleri, dosya mağdurlarının odalarda erkeklerle birlikte bulundukları, erkek şahısların fuhuş yaptıklarını samimi bir şekilde kabul ettikleri, bunun üzerine mağdur, tanık ve sanığın işlem yapılmak üzere emniyet binasına götürüldükleri, bu işlemlere dayanılarak sanık hakkında mahkûmiyet hükümlerinin kurulduğu incelene dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.”

[12]   YCGK, E: 2019/18-442, K: 2022/390, İtrz: 2014/254591, T: 26.05.2022.