Prof. Dr. Ersan Şen yazdı;

Bu düzenlemeye göre; adli para cezasını içeren ilam cumhuriyet başsavcılığına verilir ve cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adli para cezasının ödenmesi için hükümlüye bir ödeme emri tebliğ eder. Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek,  hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir.

Adli para cezası ödenmediği takdirde hükümlünün kamuya yararlı bir işte çalıştırılması, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m.81 ile getirilmiştir. Bu değişiklikten önce, adli para cezasını ödemeyen hükümlülerin, ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilmesi düzenlenmekte idi. Yapılan bu değişiklik, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu m.7/3’de düzenlenen “derhal uygulama” kapsamında olup, 28.06.2014 tarihi itibariyle adli para cezasını ödemeyen ve cezası hapse çevrilen ve cezaevinde infaz edilen hükümlüler yönünden de geçerlidir.

Kanunun 106. maddesinin 7. fıkrasına göre, adli para cezası yerine çektirilen hapis süresi üç yılı geçemeyecektir. Birden fazla hükümle adli para cezalarına mahkumiyet halinde ise, çektirilen hapis cezası süresi beş yılı aşamayacaktır. 

Hükümlünün mahkumiyetine konu suç için ilgili kanunda hapis veya adli para cezası öngörülüyorsa ve kişi hakkında adli para cezasına hükmedilmişse, adli para cezasını ödemeyen hükümlünün cezası hapis cezasına çevrilecek ve bu ceza kamuya yararlı bir işte çalışmak suretiyle infaz edilecektir. Hükümlünün, kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde ise, kalan cezası hapis olarak infaz edilecektir. Bu durumda hükümlünün infaz edeceği süre üç yılı geçemeyecektir. Ancak hükümlünün cezalandırıldığı ilgili kanun maddesinde öngörülen hapis cezası süresi ve özellikle bunun fiili infazı, adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle çevrilen hapis cezasından daha az olduğu takdirde, ortaya çıkacak sonuç hükümlünün aleyhine olacaktır. Hükümlü doğrudan hapis cezası ile cezalandırılsa idi, suçun cinsine göre koşullu salıverilmesi için infazı gereken sürenin sonunda denetimli serbestlikle cezaevinden çıkabilecek iken, adli para cezalarından çevrilen hapis cezalarında koşullu salıverilmenin tatbik edilemeyeceğine dair İnfaz Kanunu m.106/9 da dikkate alındığında, hükümlünün adli para cezası ile cezalandırılmasının lehe sonuç doğurmayacağı ortadadır.

Belirtmeliyiz ki kanun koyucu; para cezasının ödenmemesi ve yerine uygulanan kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle infazı gündeme gelen hapis cezasının infaz ağırlığından dolayı, yerine seçimlik cezalardan hapsin uygulanacağına dair bir hükme yer vermemiştir. Esasında kanun koyucu, sanık ve cezası kesinleşen hükümlü yönünden lehe hükümler öngörmüştür. Sanığın hapis cezası yerine para cezasını tercih ettiğinde veya para cezasını ödeyemeyeceğine dair bir beyanı bulunmadığında, dosyada da bunu destekleyen tespit yer almadığında ve hükümlü olduğu sırada da para cezasını ödemediği veya ödeyemediği durumda gündeme gelen kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğünü de yerine getirmediğinde, iki görüş ileri sürülebilir. Birincisine göre, kanun koyucu mümkün olduğu derecede sanık ve hükümlünün haklarını korumuştur. Bunlara rağmen sanık ve hükümlü yükümlülüklerini yerine getirmemekte ise, bu ihmal veya ihlalin karşılığında ödüllendirilmemeli, yani yerine uygulanacak hapis cezasının ağırlığı dikkate alınmamalıdır.

Bir diğer görüşe göre, her durumda sanık ve hükümlünün hakları korunmalıdır. Hükümlü; şu veya bu sebeple yükümlülüklerini yerine getirememişse veya getirmemişse, bundan dolayı daha ağır bir ceza ile cezalandırılmamalı ve kendisine ağır külfet yüklenmemelidir. Böylece, hükmedilen veya çevrilen para cezasını ödeyemeyen ve yerine öngörülen kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğünü de yerine getiremeyen veya getirmeyen hükümlü, tüm bunlara rağmen yargılama sırasında mahkum edilme ihtimali bulunan hapis cezasının fiili infazından daha fazla yatırılmamalıdır. Bu durumda mahkeme, hükümlü hakkında ek karar vermeli ve hükümlünün hapis cezası Ceza İnfaz Kanunu’nda öngörülen usullere göre infaz edilmelidir. Bu infaz kapsamına, hapis cezasının ertelenmesi ve koşullu salıverilme ile denetimli serbestliğin tatbiki girmelidir. Bu görüş savunulabilir gözükse de, yasal dayanaktan yoksundur. Aşağıda, Ceza İnfaz Kanunu m.98’in bu yasal dayanağı oluşturup oluşturmayacağı kısaca değerlendirilecektir.  

Benzer durum, kişi hakkında tatbik edilecek kanun hükmünün saptanmasında yapılacak lehe veya aleyhe kanun değerlendirmesinde de gündeme gelebilecektir. Kişinin yargılandığı tarihte yürürlükte olan ilgili kanunda yargılama konusu suç için öngörülen cezanın sadece adli para cezası olması ve sonradan bu suç için öngörülen cezanın sadece hapis cezası veya hapis cezası ile birlikte adli para cezası olması halinde, sadece adli para cezası öngören kanun hükmünün lehe olduğu düşünülebilir. Ancak, sadece adli para cezası öngörmesi nedeniyle lehe olduğu düşünülen ve tatbik edilen kanun hükmü, yukarıda yer alan açıklamalara benzer şekilde, adli para cezasının ödenmemesi ve kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğünün ihlali halinde infaz edilecek hapis cezasının süresi itibariyle, hapis cezası öngören kanun hükmüne göre hükümlünün aleyhine olabilir.

Önemli olan; yargılamayı yapan mahkemenin öncelikle yargılanan kişi yönünden mali ve sosyal durum araştırması yapması ve adli para cezasına hükmedilmesi halinde ödeme kabiliyeti olup olmadığını sormasıdır. Kişi hakkında uygulanacak lehe hükmün veya cezanın belirlenmesinde sadece objektif değerlendirme yapılması halinde sonuç, yukarıda açıklandığı şekilde aleyhe olabilmektedir. Objektif teoride, adli para cezası hapis cezasına göre lehedir. Bir yanda adli para cezası öngören kanun ve diğer yanda hapis cezası öngören bir kanun olduğunda, adli para cezası öngörülen kanun her zaman kişi lehine olmayabilir. Aynı şekilde, seçimlik ceza olarak hapis cezası veya adli para cezasının öngörüldüğü hallerde de adli para cezası her durumda kişi lehine sonuç doğurmayabilir. Bu nedenle, mahkemelerce sübjektif değerlendirme yapılması ve kişi hakkında uygulanacak lehe kanun hükmünün ve hükmedilecek cezanın kişiye özgü durum araştırılarak tatbik edilmesi gerekir.

Her iki durumda da, yani gerek önceden yürürlükte olan ve sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlerinin hangisinin daha lehe olduğunun tespitinde ve gerekse hapis cezası ve adli para cezasını seçimlik olarak öngörülmesi halinde hükümlünün lehine uygulama yapılması esas olup; bu uygulamada hata yapılmışsa ve verilen karar hükümlü aleyhine sonuç doğurmakta ise, Ceza İnfaz Kanunu m.98/1 uyarınca hükmü veren mahkemenin bu konuda yeniden değerlendirme yapması, kişinin cezaevinde geçireceği süreyi de hesaba katması ve ek karar vermek suretiyle hükümlünün lehine uygulama yapması gerekir.

“Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama” başlıklı Ceza İnfaz Kanunu m.98/1’e göre;

“Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir”.



Kaynak: Haber7