Bu maddelerde görev ve yetki yönünden özel hükümler konulmuş; genel itibarıyla, hep ilgilinin görev yaptığı yerin dışında farklı ve yüksek bir mahkemede yargılanması temel alınmış ve düzenlemeler de ona göre yapılmıştır. Ne var ki, bazı hakim-savcılar kendi görev yaptıkları adliyede, dahası kendi görev yaptıkları mahkemede yargılanmak zorunda kalabileceklerdir. İşte benim de bu yazıda dikkat çekmek istediğim nokta bu.

Sorun, görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçlardan dolayı yapılan muhakemede kovuşturma merciinde; kişisel suçlarda ise soruşturma ve kovuşturma merciinde ortaya çıkmaktadır. Şimdi ilgili hükümlere kısaca bakalım:

90. maddeye göre[1] (görevden doğan veya görev sırasında işlenen suçlar):

“Haklarında son soruşturma açılmasına karar verilenlerden; birinci sınıfa ayrılmış olanlarla ağır ceza mahkemeleri heyetine dahil bulunan hakim ve Cumhuriyet savcılarının, son soruşturmaları Yargıtayın görevli ceza dairesinde görülür.

Birinci fıkra dışındaki hakim ve savcıların son soruşturmaları, yargı çevresi içinde bulundukları ağır ceza mahkemesinde yapılır.”

93. maddeye göre ise (kişisel suçlar ve kabahatler[2]):

“Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir.”

Burada iki husus dikkati çekmektedir.

Birincisi; bünyesinde ağır ceza mahkemesi bulunan adliyelerde görev yapan ve ağır ceza mahkemesi heyetine dâhil olmayan hakim ve savcılar[3]dan birinci sınıfa ayrılmamış olanlar hakkında görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı kovuşturma, aynı adliyede birlikte görev yaptıkları ağır ceza mahkemesi tarafından yapılacaktır.

İkincisi; bölge adliye mahkemelerinin kurulu bulunduğu 15 il merkezindeki adliyelerde görev yapan ağır ceza mahkemesine heyetine dâhil olan hakim ve savcılar hakkında kişisel suçlarından dolayı soruşturma ve kovuşturma, aynı adliyede birlikte görev yaptıkları savcılar ve ağır ceza mahkemesi tarafından yapılacaktır.

Birinci durumda; asliye ceza, asliye hukuk, sulh ceza, sulh hukuk ve varsa diğer ihtisas mahkemelerindeki hakimlerin ve savcıların görev suçları yönünden kovuşturmalarının çoğunlukla aynı binada görev yaptıkları ve mensupları mesai arkadaşları olan ağır ceza mahkemesi tarafından yapılacak olması, tarafsızlık ilkesi bakımından düşündürücüdür.

İkinci durumda da benzer şekilde ve belki daha da ilginci; hâlihazırda bölge adliye mahkemelerinin kurulu bulunduğu iller olan İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Sakarya, Antalya, Konya, Samsun, Kayseri, Adana, Gaziantep, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır ve Van illerinde ilin ismi ile anılan adliyelerde ağır ceza mahkemesi heyetlerinde görev yapan hakimlerin kişisel suçlarından ve kabahatlerinden dolayı haklarında kovuşturma, birlikte görev yaptıkları aynı derecedeki ağır ceza mahkemelerinde[4] yapılacak olması da tarafsızlık ilkesi bakımından üzerinde düşünülmesi gereken bir sonuçtur.[5]

İlk durumda yargılamanın daha teminatlı bir mahkeme olan ağır ceza mahkemesinde yapılacağı ileri sürülebilirse de uygulamada bunun sorunlara yol açabileceği açıktır. İkinci durumda ise bırakalım suçları, kabahatlerde dahi enteresan haller zuhur edebilecek, örneğin İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi başkanına, başkanı ile üyeleri meslektaşı ve arkadaşları olan İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından trafik cezası verilmesi söz konusu olacaktır. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Şahap Altunhan

----------------

[1] Son soruşturma, 1412 sayılı CMUK döneminde, şimdiki kovuşturma evresine verilen isimdir. Hakimler ve Savcılar Kanunu da 1983 yılında yürürlüğe girdiği için eski terimleri kullanmıştır.

[2] Yargıtay uygulamada kabahat yaptırımlarının da Hakimler ve Savcılar Kanunundaki kişisel suçlar gibi muamele görmesini içtihat edinmiştir. (19. CD 12.2.2020 T. 2018/8171 E. 2020/1305 K.)

[3] Eylem Baş, “Hâkimlerin ve Savcıların Disiplin Yönünden Soruşturulmaları ve İşledikleri Suçlar Nedeniyle Yargılanmaları”, Ankara Barosu Dergisi, 2016/3, s.347.

[4] Tevzi hususunda özellikle önlem alınmazsa, kovuşturma kendi heyetleri tarafından dahi yapılabilecektir. Böyle bir önlem alınması, iyi niyetle, hakimin kendi heyeti tarafından yargılanmasını engellemek için yapılsa da doğal hakim ilkesine aykırı olacaktır.

[5]Kişisel suçlar açısından 6 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı KHK’ya kadar bir sorun olmayıp; yetkili mahkeme, hakim-savcının yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi idi.