Aile kavramı insanların topluma katılım sağladığı ilk topluluk türüdür. Birey, yaşama ve gelişme ihtiyacından kaynaklı güvenlik ve yardım ihtiyacını ilk olarak ailesinden alır.  Günümüzde özellikle kentleşme ile birlikte anne, baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aileler toplumdaki aile demografisinin büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır.

Daha eski devirlerde bir babaya (Roma Hukukundaki tanımı ile Peter Famillias) bağlı çocuklar ve kan ilişkisi olmayan yardımcıların da dâhil olduğu geniş aileler vardı. Günümüzde bu aile modeli daha ziyade kırsal kesimlerde varlığını sürdürmektedir.

Her ne şekilde olursa olsun aile insan toplumunun çekirdeğidir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 16. Maddesinde “Aile, cemiyetin tabii ve temel unsurudur, cemiyet ve devlet tarafından korunmak hakkını haizdir.” Nitekim T.C. Anayasasının 41. Maddesinde de; “ Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.”  Hükmü ile de bu husus ülkemiz hukuk sisteminde normatif bir değer kazanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu zamanında son dönemlerine kadar aile kavramı ile ilgili özel bir düzenleme yokken özellikle Hanefi mezhebinin işaret ettiği şerri uygulamalar görülmekteydi. Bununla birlikte 1917 yılında çıkarılan 157 maddelik Hukuk-i Aile Kararnamesi ise ilk yazılı aile hukuku metni kabul edilmektedir. Ancak bu kararname de o dönemin sosyolojik ortamı içerisinde yalnızca 1,5 sene yürürlükte kalmıştır. Cumhuriyet devrinde 1924 anayasası ve 743 sayılı Medeni Kanun ile çağdaş bir aile tanımı getirilmiştir.

Eskiden daha sık görülen geniş aile kavramında ihtiyaç içinde olan kişilere yardım sağlanması bir ahlaki ödev olarak görülmüştür. Zamanla sosyal devlet ilkesinin topluma yerleşmesi ile birlikte yardım yükümlülüğü ağırlıklı olarak biraz daha devlete geçse de kişiler arasındaki yardımlaşma ödevini ortadan kaldırmamıştır.  Günümüzde aile kavramının değişmesi sonucu; yardımla yükümlü olan bireyler ve yardım isteminde bulunacak fertlerin sınırları yasal olarak belirlenmiş olup bu ahlaki ödev kanuni bir yükümlülük halini almıştır.

Buna göre birlikte yaşayıp yaşamadıklarına bakılmaksızın, belirli derecedeki kan hısımlarına yardım etme ödevi kanunda “Yardım Nafakası” olarak düzenlenmiştir.

Kişilerin hangi dereceden olursa olsun üst soyu ile alt soyunun ve kardeşlerinin nafaka hak/yükümlülüğü vardır. Ayrıca ve önemle belirtmek gerekir ki kişinin bakımı bir kurum veya kuruluştan sağlanıyorsa bu halde ilgili kurum ve kuruluşlara da yardım nafakası başvurusunda bulunulabilir. (TMK m.365/4)

YARDIM NAFAKASININ ŞARTLARI NELERDİR?

1- Yardım nafakası talep edecek olanın yoksulluğa düşmüş olması gerekir. (TMK m364/1) Yoksulluk halinin talep anında gerçekleşmiş olması gerekmek, yardımda bulunmaması hallinde de yoksulluğa düşme tehlikesinin varlığı yeterlidir.

2- Nafaka isteyenin iyi niyetli olması gerekmektedir. Buna göre kendi ihtiyaçlarını tüm çabalara rağmen karşılayamamış olması gerekir. Kötüniyetle iş bu talepte bulunan kimselere nafaka bağlanmaz.

3- Yardım nafakası talep edilecek kişinin ödeme gücünün bulunması gerekir. Ödeme gücü olmayan kimseden nafaka istenemez. Bu durum özellilikle kardeşler arası nafaka talebinde; ödeme yapacak olan kardeşin yalnızca ödeme gücüne değil refah içinde bulunmasına da bağlıdır. (TMK m.364/2)

4- Son olarak yardım nafakası talep edilirken mirasçılıktaki sıra göz önünde bulunarak açılmalıdır. Buna göre ilk olarak talepte bulunanın alt soyu, daha sonra anne ve babası; üçüncü sırada refah içinde bulunması kaydıyla kardeşi ve nihayetinde büyükanne ve büyükbabasından talep edebilecektir.

Yardım nafakası için hükmedilecek değerde üst sınır talepte bulunanın geçimi için asgari ihtiyacı alt sınır ise nafaka borçlusunun ödeme gücüdür. Nafaka borçlusunun ödeme yapacağı miktar her halükarda kendi ödeme gücünü aşamaz. ( TMK m.365/2) Hükmedilen nafakanın ödeme gücünü karşılamaması halinde diğer nafaka yükümlülerine başvuruda bulunulur.

Nafaka talep edenin ya da ödeyenin talebinin kabulü, yoksulluğun sona ermesi ve taraflardan birinin ölümü ile son bulur. Yardım nafakası mirasçılara intikal etmez. Önceden yardım nafakası istenmeyeceğine dair feragatte bulunulmaz.

Nafaka talebinde ihtiyaç sahibi aile mahkemesine başvuruda bulunulur ve dava açılırken nafaka hükmedilene kadar tedbir nafakası da talep edilebilir.