Türk Medeni Kanununun 641/II hükmüne göre “Ana ve baba veya büyük ana ve büyük baba ile birlikte yaşayan ve emeklerini veya gelirlerini aileye özgüleyen ergin çocuklar ile torunlara verilecek uygun miktardaki tazminat, bu yüzden terekenin borç ödemeden acze düşmemesi kaydıyla tereke borcu sayılır” Bu alacağın hangi durumlarda istenebileceği ve kapsamı ise, aynı Kanunun 370 ve 371. maddelerinde düzenlenmiştir.

Altsoyun Denkleştirme alacağı olarak da görülen işbu tazminat alacağının hukuki niteliği ve talep koşulları Medeni Kanunumuzun karşılığı olan İsviçre Medeni kanunun 633. Maddesinden esinlenilerek, Alman Medeni Kanunu, "altsoyun, murisine yönelik bazı edimleri nedeniyle talep edebileceği denkleştirme alacağı" maddesine karşılık olarak düzenlenmiştir.

Türk Medeni Kanunu 370., 371., ve 641. Maddelerindeki hükümler,  altsoyların, ergin olduktan sonra ortak yaşamı terk etmeyerek, emeğini veya gelirini, hizmet sözleşmesi bulunmaksızın aileye özgülemeye devam etmesi halinde, ortak yaşamın sona ermesi üzerine ona uygun bir karşılık talep edebilmesi hakkını verir.

Bu hükümlerin uyarlanması, şehir hayatında, yine en geniş anlamda aile biçiminde birlikte yaşayıp, elde edilen geliri ailesi ile paylaşan ve elde edilen gelirin birikim olarak ailenin birikimde tutulması vb. dir. Bunun sonucu olarak da gelirini aileye özgüleyen çocuğun sağladığı ekonomik değerden, buna hiçbir katkısı bulunmayan kardeşinin de yararlanmaması için, kanun koyucu bu gibi durumlarda uygun bir karşılığın verilmesini sağlayarak hakkineyeti kurmayı amaçlamıştır. (Kılıçoğlu s.6)

A. Ergin Çocuğun veya Torunun Ana-Babası veya Büyük Ana-Babasıyla birlikte En Geniş Anlamda Aile Biçiminde Birlikte Yaşaması

Tazminat alacağının doğumu için belli bir ev yönetimi altında, ailevi veya ekonomik bir ortak amacın yürütülmesinin gerekmektedir. (Zoller s.18, Imhof s.52, Graf s.28, Öztan s.730)

Yaşama koşullarının geniş yorumlanması gerektiği önemli olanın en geniş anlamda aile kavramına dahil olabilecek ailevi ve ekonomik bir birlikteliğin bulunması olduğu, yoksa fiilen aynı çatı altında yaşamanın gerekli olmadığı açıktır. Günümüz şartlarında da işbu aynı çatı altında yaşama imkanı her zaman bulunmamaktadır. Önemli olan ana-babanın veya büyük ana-babanın evinin, ergin çocuğun veya torunun hayatının odak noktası olmasıdır. (Zoller s.19, Imhof s.53, Graf s.30,31, Öztan s.730, Dural/Öğüz/Gümüş s. 355)

B. Ergin Çocuğun veya Torunun Emeğinin veya Gelirinin Aile Özgülenmesi

Ergin çocuğun veya torunun, emeğini veya gelirini ortak ile yaşamına, ailenin ortak menfaatine özgülemiş olması gerekir. Bu nedenle sınırlı bir süreyi kapsamayan veya geçici olmayan, fırsat buldukça değil, sürekli bir şekilde devam eden ve aile yardımlaşması boyutunu aşan fiiller nedeniyle bu alacak talep edilebilir.

Emeğin özgülenmesinden anlaşılması gereken, aile ortak yaşamında sorumluluklar almak, fakat bu ilişki nedeniyle bir hizmet sözleşmesinin bulunmamasıdır. Bu tam bir karşılık almadan işi yürütmektir. Altsoyun emeğini özgülemesi çeşitli türlerde olabilir, Yapılan iş niteliksiz veya nitelikli bir iş olabilir. (öztan s.732, Edis s.385, Egger. s.334)

Medeni Kanun’un 322. maddesine göre “Ana, baba ve çocuk, ailenin huzur ve bütünlüğünün gerektirdiği şekilde birbirlerine yardım etmek, saygı ve anlayış göstermek ve aile onurunu gözetmekle yükümlüdürler.” Aynı Kanunun 364/I maddesine göre ise “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” Bu hükümler dikkate alındığında, ergin çocuğun veya torunun, ailesiyle birlikte yaşamak ve emeğini veya gelirini aileye özgülemek gibi bir yasal yükümlülüğünün kural olarak bulunmadığı, ancak Medeni Kanun’un 364/I hükmünün kıyas yoluyla uygulanması sonucunda, ebeveynin, çocuğun fiziki desteği olmaksızın zor duruma düşeceği kabul edilebilen hallerde, çocuğun birlikte yaşayarak emeğiyle destek biçiminde ahlaki bir yükümlülüğünün bulunacağı açıktır. Bu nedenle ergin altsoy, MK. m.370 anlamında emeğini aile işletmesine özgülerken, bir borcunu ifa ediyor sayılmaz. (DuralÖğüz/Gümüş s.354)

Gelirin özgülenmesinde çocuğun veya torunun dışarıda çalışarak elde ettiği geliri, ortak aile yaşamı için kullanması anlamına gelir. Gelirden bahis ise, sadece nakit olarak değil, ayni katkıları da içine alacak geniş bir biçimde anlaşılması gerekmektedir. (Edis s.387)

Gelirin özgülenmesinde amaç, üstsoyun kazanımlarını korumak ve ihtiyaçlarını gidermek veya üstsoyun gelirini artırmak şeklinde olabileceği açıktır. Dolaysıyla gelirin tamamının özgülenmesinin gerekli olmadığını, önemli olan ergin altsoyun, yaptığı ekonomik özgülemenin tutarının, ortak yaşam nedeniyle çocuğun elde ettiği ekonomik değerden fazla olmasıdır

MK. m.370 hükmüne göre, emeğini veya gelirini ailesine özgüleyen çocuğa veya toruna verilecek olan bedel, tam bir karşılık olmayıp, hakkaniyete ve somut olayın koşulları göre belirlenecek uygun bir karşılık olacaktır.(Öztan s.731, İşgüzar s129, Edis s.394) Denkleştirme miktarı asıl olarak, altsoyun aileye özgülediği emeğin veya gelirin toplam değerinden, altsoyun ortak yaşam nedeniyle elde ettiği menfaatlerin çıkarılmasıyla bulunur.

Medeni Kanun 370.,371., 641/II maddeleri, hükümlerin meclis gerekçeleri, istikrar kazanmış yargıtay içtihatlarına bakıldığında görülecektir ki; Altsoyun murise yaptığı bazı kazandırmalarla onun malvarlığını arttırması halinde, bu altsoya bir denkleştirme tazminatı alacağı talep hakkı tanınmıştır. Böylece ölüm üzerine, altsoylar arasında bir eşitliğin sağlanması amaçlanmıştır. Bu hükmünlerin temelinde yatan düşünce, murise bir kazandırmada bulunarak onun malvarlığının artmasına neden olan mirasçının durumunun, diğer altsoylar karşısında kötüleştirilmemesi, eşitliğin sağlanmasıdır. Diğer bir ifadeyle, karşılıksız veya uygun bir karşılık alınmaksızın bir altsoy tarafından gerçekleştirilen bazı özel edimlerle, murisin malvarlığının artması sağlanmışsa; katkıyı sağlayan altsoyun, böyle bir katkı sağlamayan altsoyların aksine, murisin ölümü üzerine artış olan bu malvarlığından yararlandırılması amaçlanmıştır.

Mevcut tazminatın talep edilebilmesi için, birden fazla altsoyun mirasçı olması; altsoylardan birinin; uzun süreli birlikte çalışmasıyla veya parasal katkısıyla ya da murisin bakımının üstlenilmesi suretiyle murisin malvarlığının artmasını önemli biçimde sağlaması gerekir. Murisin malvarlığı edinmesi veya mevcut malvarlığının artması; bu sonuç ile altsoyun maddede belirtilen türden bir edimi arasında illiyet bağı bulunması ve ayrıca altsoyun faaliyetinin en azından kısmen ivazsız olması da gerekir.

İSPAT KURALLARI AÇISINDAN DEĞERLENDİRME

İspat kuralları bakımından, Yargıtay kararları incelendiğinde, genel anlamda aranan şartların; parasal katkının yapıldığı hususunda, hesaplamaya uygun somut ve tespit edilebilir, ayrıca mahkemede kanaat oluşturabilecek nitelikte olması gerektiği bir mahkeme kararında belirtilmiş ve bu karar Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından onanmıştır. Bu kapsamda yapılacak değerlendirmede, iddia edilen katkı alacağının hesaplamaya uygun olması gerekmektedir.

Para desteğinin sürekli olması gerekmez. Bir kez yapılsa bile, koşulları varsa denkleştirme talep edilebilir. Hatta murisin bir borcunun ödenmesi amacıyla üçüncü kişiye verilen paranın bile bu kapsamda değerlendirilebileceği kabul edilmektedir. YARGITAY VE DOKTRİNCE KABUL EDİLDİĞİ ÜZERE, PARA DESTEĞİ SAĞLAMANIN ÖNEMLİ OLUP OLMADIĞININ TESPİTİNDE, YARDIM YAPANIN DEĞİL, YARDIM YAPILAN MURİSİN SOSYO-EKONOMİK DURUMU ESAS ALINARAK SÜBJEKTİF BİR DEĞERLENDİRME YAPILMALIDIR. ZİRA YAPILAN PARA KATKISININ MURİSİN MALVARLIĞINI SOMUT OLARAK ARTTIRMASI GEREKİR.

MURİSİN ALDIĞI PARAYI HARCAMASI HALİNDE NASIL BİR HUKUKİ DURUMUN ORTAYA ÇIKACAĞI AYRICA İNCELENMELİDİR. BU DURUMDA MURİSİN ÖLÜMÜNDE MALVARLIĞI ARTIŞI OLMAYACAKTIR. BU NEDENLE BU DURUM İÇİN KABUL EDİLMESİ GEREKEN ESAS GÖRÜŞ; MURİSİN BU MASRAFI KARŞILAYABİLECEK EKONOMİK GÜÇTE OLMASI KAYDIYLA, MASRAFTAN TASARRUF BİÇİMİNDE BİR ZENGİNLEŞME OLDUĞU DİKKATE ALINARAK TAZMİNAT KABUL EDİLEBİLİR.

Türk Medeni Yasasının 370, 371 ve 641/II maddeleri uyarınca tazminat istenebilmesi için, belirtilen türden faaliyetler yoluyla murisin malvarlığının artmasına veya yeni malvarlığı edinmesine katkıda bulunmuş olmak gerekir. Malvarlığının artması, aktifin artması biçiminde olabileceği gibi, pasifin artmasının veya aktifin azalmasının önlenmesi biçiminde de gerçekleşebilir.

Av. Mehmet SOLMAZ

Makalemde Faydalandığım Kaynaklar;

Dr. Serkan Ayan, Emeğini Veya Gelirini Aileye Özgüleyen Altsoyun Denkleştirme Alacağı Ve Almanya Örneği Makalesi,

Medeni Hukuk, Prof. Dr. Bilge Öztan,