Türk Medeni Kanunu madde 9’da da belirtildiği gibi kişinin hak elde edebilmesi, borç altına girebilmesi fiil ehliyetinin varlığına bağlıdır. Fiil ehliyeti olmayan kişi kendi tasarrufuyla herhangi bir borç-yükümlülük altına giremez, hak elde edemez. Söz konusu kanunun bir sonraki maddesinde de bilindiği üzere genel olarak fiil ehliyetinin varlığının şartlarından bahsedilmiştir. Buna göre ayırt etme kudreti ve reşitlik şartı olan kişilerin fiil ehliyeti mevcuttur. Ancak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebepler de fiil ehliyetini ortadan kaldırmaktadır.

Söz konusu yazımızın başlığından da anlaşılabildiği üzere Alzheimer ve benzeri hastalıklar kişinin zihinsel yetilerini elinden alan ve bakıma muhtaç duruma getiren hastalıklardır. Bahse konu hastalıklar kişinin fiil ehliyetini de ortadan kaldırmakta ve kişinin borç altına girmesini gerektirecek işlemleri yapmasına engel olmaktadır.

Tüm bunlarla birlikte Tapu Müdürlüklerinde yapılacak işlemler muhataplarını borç altına sokmakta, hak kazanmasını sağlamaktadır. Tapuda bir ayni hakkın tescili için üç şart aranmaktadır. Bunların tescil talebi, tasarruf yetkisi ve hukuki sebep olarak sıralanabilir. Dolayısıyla bir kişinin tapuda herhangi bir tescilde bulunabilmesi için kişi buna ilişkin bir yazılı talepte bulunmalı, bu tescili yapabileceğine ilişkin tasarrufi yetkisi olmalı ve bu tescilin bağlanacağı bir hukuki sebep var olmalıdır.

Tasarruf ehliyeti ise kişinin genel olarak geçerli bir tasarruf işlemi yapabilmesi için gerekli fiil ehliyetine ilişkin şartlara sahip olmasını belirtir. Yukarıda açıklamış olduğumuz tasarruf yetkisi, kişi ile üzerinde tasarruf edilecek şey arasındaki ilişkiyi ifade eder. Örneğin bir taşınmazın satışını gerçekleştirme yetkisi tasarruf yetkisi iken taşınmazın satışını gerçekleştirebilme yeterliliği de tasarruf ehliyetidir. Dolayısıyla kişi her ne kadar tasarruf yetkisine sahip olsa bile tasarruf ehliyetinin yokluğu durumunda kişi bu yetkisi kullanamayacak yani tasarrufta bulunamayacaktır. Alzheimer ve benzeri hastalıklar da kişinin fiil ehliyetini yani tasarruf ehliyetini ortadan kaldırarak kişinin tasarruf yetkisini kullanmasının önüne geçmektedir. Her ne kadar hasta kişi taşınmazın maliki olsa bile onu satamayacaktır, bağışlayamayacaktır.

Kişinin hak kazanmasına ve herhangi bir yükümlülük altına girmesine engel olan söz konusu hastalıklar ayrıca kişinin acilen kısıtlanmasını gerektiren bir sebeptir. Böylesi bir durumun varlığında kişiye vasi atanmalı ve hastanın hukuki işlemlerini vasisi yerine getirmelidir.

Tapu Müdürlüklerinde fiil ehliyeti olmadan yapılan işlemler de geçersiz olacaktır. Çünkü ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunduğunu söylemek hakka hukuka aykırı olacaktır. Dolayısıyla ayırt etme gücü bulunmayan yani geçerli bir iradesi bulunmayan kişinin yapacağı işlemlere de sonuç bağlanamayacaktır.

Yukarıda da tarafımızca izah edildiği üzere Alzheimer ve benzeri hastalıkları olan kişilerin tapuda yapılacak işlemlerine sonuç bağlanmayacaktır. Ancak bu duruma rağmen tapu müdürlüğünde herhangi bir işlem yapılırsa söz konusu tescil işlemi yolsuz olacaktır. Gerçek malikin tapu sayfasında yazması için ise öncelikli olarak tapu iptal ve tescil davası açılmalıdır. Bahse konu dava ile yapılmış olan tasarruf işlemi iptal edilip yolsuz tescil mahkeme tarafından düzeltilecektir.

Bilindiği üzere ehliyetsizlik kamu düzeni ile ilgilidir. Tescil işleminin ehliyetsiz kişi tarafından yapıldığı gerekçesiyle açılacak olan tapu iptal ve tescil davasında mahkeme öncelikle ehliyetsizlik yönünden bir inceleme yapması gerekir. Mahkeme bu durumda delilleri eksiksiz toplamak suretiyle kişinin işlem sırasında ehliyetsiz olup olmadığını incelemeli, ehliyetsizlik durumunun varlığı halinde ise davayı kabul etmelidir. Tüm bunlarla birlikte ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olduğu da unutulmamalıdır. Dolayısıyla kişiden kişiye göre değişen bu durumun tespiti için mahkeme, en yetkili sağlık kurulundan özellikle de Adli Tıp Kurumu’ndan sağlık raporu alınmasını isteyecektir. Esasen Türk Medeni Kanunu’nun 409/2. maddesi de akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirlenebileceğini öngörmüştür.