Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun; 2018/30030 başvuru numaralı Kadri Enis Berberoğlu hakkında verdiği 17.09.2020 tarihli kararının “Hüküm” kısmının D fıkrasında yer alan, “Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne (E.2016/205, K.2017/97) GÖNDERİLMESİNE,” ibaresinin hatalı olduğu, çünkü Ceza Muhakemesi Kanunu m.304/2 uyarınca ilk derece mahkemesi olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14.06.2017 tarihli mahkumiyet kararına karşı yapılan istinaf kanun yolu başvurusu üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin kamu davasının yeniden görülmesine karar vermesi sonrasında 13.02.2018 tarihinde 25 yıl hapis cezası içeren ilk mahkumiyet hükmünü kaldırıp, sanığın 5 yıl 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin de devamına karar verdiği, yargılama süreci devam ederken 24.06.2018 tarihinde yapılan Genel Seçimde Kadri Enis Berberoğlu’nun yeniden milletvekili seçildiği, dava dosyasının bu sırada temyiz incelemesi için Yargıtay’da olduğu, Anayasa m.83/2-4 uyarınca yapılan yeniden milletvekili seçilmekle dokunulmazlığın tekrar kazanıldığına ve yargılamanın durması talebine dair başvurunun Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından 19.07.2018 tarihinde reddedildiği, bu karara yapılan itirazın da 02.08.2018 tarihinde itiraza kabil kararlardan olmadığı gerekçesiyle 16. Ceza Dairesi ve 17. Ceza Dairesi tarafından reddedildiği, tutukluluğun devam ettiği, yapılan temyiz incelemesi sonucunda mahkumiyet kararının Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından 20.09.2018 tarihinde onandığı, böylece onanıp kesinleşen kararın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin kararı olduğu, tüm bu nedenlerle hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi’nin kararın bir örneğini, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla yapılacak yeniden yargılama için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne değil, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından onanıp kesinleşen ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını kaldırıp yeni karar kuran İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’ne gönderilmesi gerektiği ileri sürülmüş olup, bunun kanuni dayanağı olarak da CMK m.304/2 gösterilmiştir[1].

İlk bakışta yukarıda yer verdiğimiz görüş doğru gözükse de, bu görüşe katılmadığımızı, CMK m.304/2’nin bu meselede kanuni dayanak olamayacağı, esasen konunun CMK m.311 kapsamında değerlendirilmesi gereken tipik bir yargılamanın yenilenmesi olduğunun da söylenemeyeceği, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararı sonrasında kararın bir örneğini hangi yargı merciine, bu kapsamda İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine mi, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’ne mi, yoksa Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne mi göndereceği hususunda takdir ve değerlendirmenin, somut olayın özelliklerini ve karar içeriğini dikkate almak suretiyle 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” başlıklı 50. maddesinin 2. fıkrasına göre çözülmesi gerektiği, bu sıralamada ise, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin ilk değil son sırada yer aldığı, aşağıda kısaca açıklayacağımız üzere, usule göre ilk sırada Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bulunduğu, fakat ihlal kararının 135 ve 140. paragrafları sebebiyle Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının bir örneğini, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine göndermesinde bir tutarlılık olduğu sonucuna varılmalıdır.

6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin 2. fıkrasına göre; Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir”.

50. maddenin 2. fıkrasının ilk cümlesine göre Anayasa Mahkemesi, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması üzere ilgili mahkeme olmak kaydıyla dosyayı mahkemeye gönderir. Aynı fıkranın üçüncü cümlesinde; yeniden yargılama yapmakla yükümlü kılınan mahkemenin, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde ve mümkünse dosya üzerinden karar vermesi gerektiği belirtilmiştir. Doktrinde bir görüşe göre; somut olay bakımından 50. maddenin 2. fıkrasında yer alan ilgili mahkeme ibaresinden, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değil, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’nin anlaşılması gerektiği, bunun da kanuni dayanağının yeniden hüküm kurması sebebiyle CMK m.304/2 uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi olduğu izahtan varestedir.

Bu görüşe katılmadığımızı belirtmek isteriz. Şöyle ki;

Anayasa Mahkemesi’nin 17.09.2020 tarihli kararının 135 ve 140. paragraflarına göre;

“135. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken şey, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı gereğince yeniden yargılamaya başladığına dair karar almaktır. Esasen derece mahkemesinin yeniden yargılama yapılması yönünde karar almasıyla birlikte bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince tespit edilen önceki kararı kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Mahkeme sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), § 59)”. Kararda geçen; “Esasen derece mahkemesinin yeniden yargılama yapılması yönünde karar almasıyla birlikte bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince tespit edilen önceki kararı kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

140. Bu kapsamda mevcut başvuruda yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir. İlk derece mahkemesince yapılması gereken ilk iş, Yargıtay’ın onama kararına bağlı sonuçların geri alınması amacıyla yeniden yargılama kararı verdikten sonra başvurucu hakkındaki yargılamanın durmasına karar vermekten ibarettir”.

Hak ihlali kararının 135 ve 140. paragrafları incelendiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin kararın bir örneğini, ihlalin sonuçlarını kaldırması için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermesinde kendi içinde bir tutarlılık olduğu, kararın 135. paragrafının “Esasen derece mahkemesinin yeniden yargılama yapılması yönünde karar alması ile birlikte bir temel hak ve özgürlüğü ihlal ettiği Anayasa Mahkemesince tespit edilen önceki kararı kendiliğinden ortadan kalkacaktır.” ikinci cümlesi ile 140. paragrafının “İlk derece mahkemesince yapılması gereken ilk iş Yargıtay’ın onama kararına bağlı sonuçların geri alınması amacıyla yeniden yargılama kararı verdikten sonra başvurucu hakkındaki yargılamanın durmasına karar vermekten ibarettir.” ikinci cümlesinden hareketle, Anayasa Geçici m.20 nedeniyle yasama dokunulmazlığı kaldırılan, fakat 24 Haziran 2018 tarihinde yeniden milletvekili seçilmekle yasama dokunulmazlığı kazanan ve usule uygun yasama dokunulmazlığı kaldırılmadığı için hakkında takip şartı gerçekleşmeyen Kadri Enis Berberoğlu’nun yargılanamayacağı, bu sebeple yapılan yargılama işlemlerinin geçersiz olduğu, işin esasına girilmeden bu usul şartından dolayı ihlal kararının bir örneğinin, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması maksadıyla yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği anlaşılmaktadır.

Esasen, kararın 135. paragrafının hatalı olduğunu ve Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlaline dair tespit kararıyla bir mahkemenin kararının tümünün ve hatta bir kısmının kendiliğinden ortadan kalkmayacağını belirtmek isteriz. Bu nedenledir ki Anayasa Mahkemesi, “Kararın bir örneğinin, ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere … Mahkemesine gönderilmesine,” karar verir. Yoksa Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali tespiti ile birlikte, ilk derece mahkemesinin kararı kendiliğinden ve tümü ile ortadan kalkmaz.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararının, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile ortadan kalktığı, bu kararın da Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından onandığı dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali kararının İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde değil de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’ne gönderilmesi gerektiği ileri sürülebilir. Bu görüş, Anayasa Mahkemesi’nin gerekçesi ve gerekçede savunduğu fikirle uyumlu değildir. Çünkü Yüksek Mahkeme; yeniden seçilen milletvekili hakkında durma kararı verilmesi gerektiğini, ceza yargılaması bakımından bu takip şartı “kurucu unsur” niteliği taşıdığından, bu şartın gerçekleşmemesini, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği tespit edilen yargı kararını kendiliğinden ortadan kaldıracağını ve hak ihlali kararının bir örneğinin gönderildiği ilgili mahkemenin ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması için yeniden yargılama yapması gerektiğine karar vermiştir. Bir başka ifadeyle Anayasa Mahkemesi; İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kararından başka, bu kararı kaldıran ve yerine yeni hüküm kuran İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararının da ortadan kalktığına karar verdiğinden, ihlal kararının bir örneğini gereğinin yapılması için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiştir.

Kanaatimizce; yazının ilk kısmında yer verdiğimiz başvurucunun hangi zamanda yasama dokunulmazlığına sahip olduğuna ve olmadığına dair açıklama sebebiyle, ihlal kararının bir örneğinin İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne de ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne de gönderilmesi hatalıdır. Esasen başvurucu, bu iki mahkemede yargılandığı sırada yasama dokunulmazlığına sahip değildir; zira başvurucunun yasama dokunulmazlığı o tarihlerde Anayasa Geçici m.20 ile kaldırılmış olup, Anayasa Mahkemesi’nin kabulüne göre yeniden seçilmekle yasama dokunulmazlığını tekrar kazandığı 24 Haziran 2018 tarihinde dava dosyası temyiz mercii sıfatıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde bulunmaktadır. Bu nedenle; Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı üzerine, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla kararın bir örneğinin gönderilmesi gereken yargı mercii Yargıtay 16. Ceza Dairesi olmalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin kabulüne göre 24 Haziran 2018 Genel Seçimi ile milletvekili seçilip, yasama dokunulmazlığını kazanan başvurucu hakkında, hem dokunulmazlığın kazanılıp kazanılmadığı ve hem de temyiz incelemesi yapan yargı mercii Yargıtay 16. Ceza Dairesi olduğundan, 24 Haziran 2018 tarihinden önce yargılama yapan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi yönünden bir takip şartı sorunu, dolayısıyla da durma kararı verme zorunluluğu bulunmamaktadır, çünkü Anayasa Geçici m.20 sebebiyle o tarihlerde Kadri Enis Berberoğlu’nun yasama dokunulmazlığı bu dosya yönünden kaldırılmıştır. Yazı konumuz bu olmamakla beraber bizce; 24 Haziran 2018 tarihinde milletvekili seçilmekle bu dosya yönünden Kadri Enis Berberoğlu yeniden dokunulmazlık kazanamaz, ancak bu tartışma Yüksek Mahkemenin hak ihlali kararıyla son bulmuştur. Yeri gelmişken, Yüksek Mahkemenin Geçici m.20 ile ilgili değerlendirmesine katılmadığımızı ifade etmek isteriz.

Sonuç olarak; Anayasa Mahkemesi’nin kabulü ve yukarıda yer verdiğimiz karar gerekçesine göre, hak ihlali kararının bir örneğini, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermekte bir sakınca ve tutarsızlık bulunmamaktadır. Bununla birlikte; başvurucu Kadri Enis Berberoğlu’nun yeniden seçilmekle kazandığı yasama dokunulmazlığı tarihi 24 Haziran 2018 olduğundan ve bu andan itibaren takip şartı yönünden durma kararı zorunluluğu doğduğundan, bu anda da dosya olağan kanun yolu olan temyiz incelemesi için Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde bulunduğunda, 6216 sayılı Kanunun 50. maddesinin 2. fıkrası uyarınca da hak ihlali kararının bir örneğinin, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gönderilmesinde bir engel bulunmadığı anlaşıldığından, esasen Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararının bir örneğini göndereceği yargı mercii Yargıtay 16. Ceza Dairesi olmalı, kararın bir örneğini alan Yargıtay 16. Ceza Dairesi de yeniden yargılama yapmak üzere dosyayı açıp, durma kararı vermek suretiyle yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmayacağı bakımından kararını usule uygun yolla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na göndermeli idi. Çünkü yeniden seçilen milletvekili yönünden durma kararı vermesi gereken yargı mercii, 24 Haziran 2018 Genel Seçiminde dosyayı inceleyen, hatta yasama dokunulmazlığı yönünden 19.07.2018 tarihinde ret ve dosyanın esası yönünden de 20.09.2018 tarihinde onama kararlarını veren Yargıtay 16. Ceza Dairesi’dir.

Belirtmeliyiz ki;

1. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararının bir örneğini, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması amacıyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermesinde kabul ettiği gerekçe itibariyle bir sakınca bulunmamaktadır. Çünkü Yüksek Mahkeme; başvurucunun yasama dokunulmazlığı kazanması nedeniyle ortaya çıkan takip şartının ve verdiği hak ihlali kararının, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği tespit edilen yargı kararının kendiliğinden ortadan kaldıracağını kabul etmiştir (kararın 135 ve 140. paragrafları). Bu andan itibaren Anayasa Mahkemesi’nin, kovuşturma aşamasının en başına dönmek suretiyle ihlal kararının bir örneğini İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği anlaşılmaktadır.

2. CMK m.311 ila 323’de düzenlenen “yargılamanın yenilenmesi” adlı olağanüstü kanun yolu ile 6216 sayılı Kanunun “Kararlar” başlıklı 50. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen “yeniden yargılama yapılması” usulünü birbirine karıştırmamak gerekir. Ayrıca, “Yargıtay kararının gönderileceği merci” başlıklı CMK m.304 ile de yine 6216 sayılı Kanun m.50/2 karıştırılmamalıdır. Gerek Anayasa Mahkemesi’nin kabulüne ve gerekse yeniden seçilmekle durma kararı verme şartının doğduğu tarihe bakıldığında, hak ihlali kararının bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi’ne değil, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ne gönderilmesi isabetli olurdu.

3. İhlal kararının bir örneği Anayasa Mahkemesi tarafından Yargıtay’a gönderildiği takdirde, Yargıtay’ın kararı bozup dosyayı Bölge Adliye Mahkemesi’ne göndereceğine dair görüşte isabet bulunmamaktadır. Yeniden yasama dokunulmazlığı kazanılıncaya kadar yapılan yargılamada usul yönünden bir sorun olmayacağından, ihlal kararı üzerine yeniden yargılama yolunu açan Yargıtay infaz durdurma ve kovuşturmanın durmasına kararı vermek suretiyle dosyayı Meclis Başkanlığına göndermelidir. Çünkü dokunulmazlık, dosya Yargıtay’da temyiz incelemesinde iken yeniden kazanılmıştır. CMK m.304 ise, bir olağan kanun yolu olarak temyiz incelemesinde bozma kararı veren Yargıtay’ın dosyayı hangi yargı merciine göndereceğini düzenlemiştir ki, bu maddenin tartışma konumuzla ilgisi bulunmamaktadır.

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

-----------------------------

[1] Doç. Dr. Seydi Kaymaz’ın “Eski İstinaf Mahkemesi Başkanı Kaymaz: AYM, Enis Berberoğlu kararını yanlış mahkemeye gönderdi; yeniden yargılama başvurusu istinafa yapılmalıydı” başlığı ile 26.10.2020 tarihinde Independent Türkçe internet sitesinde yayınlanan röportajda yer alan görüşü bu yöndedir.