Bizim anayasamızda iktidarın anayasayı değiştirmesini zorlaştırmak için meclisin nitelikli çoğunluğu aranmaktadır. Yani iktidarın kendisini sınırlandıran şeylerden kurtulmasını zorlaştırmıştır. Her ne kadar anayasanın sürekli değiştirilmesine engel olmak için meclisin nitelikli çoğunluğu aransa da AKP iktidarı döneminde 3 kez anaysa değişikliğine gidilmiş ve Anayasamızın toplam 100 maddesi bu değişikliklerden etkilenmiştir. Elbette ki anayasalar gelişen hukuk sistemine değişen hayat tarzlarına uygun şekilde revize edilmelidir ancak 100 madde değişikliğinden sonra ve üstelik son anayasa değişikliği üzerinden yaklaşık 3 yıl gibi kısa bir süre geçmesine rağmen yeni anayasa ihtiyacının olduğunun söylenmesi anlaşılır gibi değildir.

Gelin görün ki günümüzde her ne kadar anayasamıza katı anayasa dense de anayasayı geri plana atan ve hatta zorda kalmadıkça uygulamaktan kaçınan bir sistemle karşı karşıyayız. Son zamanlarda bunun örneklerine de oldukça sık rastlamaktayız.

Anayasa mahkemesinin verdiği kararlarının kesin olduğunu bildiren anayasa hükmü bulunsa da Kadri Enis Berberoğlu davasında[i] ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesine uymayan yerel mahkemeyle karşılaştık. Son günlerde de bu gündemle toplanan Anayasa Mahkemesi yine ihlal kararı vermiş ve bununla yetinmeyip kararların bir örneğini de TBMM’ye Adalet Bakanlığına ve Hakimler ve Savcılar Kurulu’na göndermiş ilgilileri kararı uygulatabilmek için göreve davet etmiştir[ii].

Bir başka örnek verecek olursak; bizim de taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesinin 1. fıkrasına[iii] göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları sözleşmeye taraf olan devletleri bağlamaktadır. Anayasamızın 90/6 maddesine göre de bu sözleşmeye taraf olduğumuzdan ve usulünce yürürlüğe girmiş temel hak ve özgürlükleri içeren bir antlaşma olduğundan sözleşme hükümleri kanun hükümlerinin üstündedir. Yani kısacası Anayasamız AİHM kararlarının bağlayıcı olduğunu dolaylı yoldan da olsa belirtmektedir. Ancak maalesef cumhurbaşkanımız söz konusu mahkemenin kararlarının anayasanın bu hükmüne rağmen bağlayıcı olmadığını belirtmişti. İktidarın en yüksek perdesinden gelen bu açıklamayı duyunca anayasa mı iktidarı sınırlandırıyor yoksa iktidar mı anayasayı sınırlandırıyor sorusunu sormadan edemeyiz herhalde.

Bir başka örnek daha vereyim. Son zamanlarda Boğaziçi Üniversitesine atanan rektör ile ilgili oldukça büyük tartışmalar ve protestolar gerçekleşiyor. Rektörler Anayasanın 130/6 maddesi[iv] gereğince kanunun belirlediği usul ve esaslara göre Cumhurbaşkanınca atanır. YÖK Kanunun 13. maddesinde[v] de bu hüküm geçmektedir. Ancak YÖK Kanununa bu hükmü yasama organı değil 703 sayılı OHAL KHK’si getirdi. Yani söz konusu hüküm kanun değil OHAL KHK’sidir. Dolayısıyla 703 sayılı KHK’nin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren tüm rektörlerin atanma durumu kanunla yapılmadığı için anayasaya aykırıdır.

Bir başka örnek daha vereyim. Yaklaşık 1 yıldır virüsten dolayı hükümetin bir takım önlemler aldığını görmekteyiz. Bu önlemlerden bazıları anayasaya aykırı olarak alınmaktadır. Örneğin belirli saatlerde genelge ile sokağa çıkma kısıtlaması ilan edilmesi tamamen hukuk katliamıdır. Söz konusu tedbir bireylerin temel hak ve hürriyetlerini açıkça kısıtlamaktadır. Bu tarzda bir kısıtlamanın yapılması için Anayasamızın hükümlerini uygulamak gerekir. Söz konusu tedbiri uygulamak için ya olağanüstü hal ilan edilmesi ya da kısıtlamaların kanunla düzenlenmesi gerekir. Ancak kısıtlamalar ne kanunla düzenleniyor (Genelge ile düzenlenmekte.) ne de olağanüstü hal ilan ediliyor.[vi] Kısacası bu örnekte de açıkça anayasaya aykırılık söz konusu.

Verdiğim örnekler maalesef çoğaltılabilir. İktidarı sınırlandırmak için var olan anayasaya iktidar uymamakla birlikte elinde olsa anayasayı sınırlandırabilecek hale gelmiş bulunmaktadır. Üstelik bu kadar anayasa ihlali olmasına rağmen anayasa değişikliğinden bahsedilmekte. Henüz yeni değiştirilen ve doğru düzgün uygulanmayan bir anayasanın eksik veya yanlış yanlarını ne çabuk ve nasıl gördük de yeni bir anayasa ihtiyacı hissettiğimizi anlayabilmiş değilim. Eminim benim gibi çoğu insan da anlayamamıştır. Kendi koyduğu normlara dahi uymayan bir iktidarın yeni anayasa yapsa dahi o normlara harfiyen uymasını beklemek abesle iştigal olur.

Muhammet Emin Bulut
Hukuk Fakültesi Öğrencisi

------------------

[i] (Kadri Enis Berberoğlu (2) [GK], B. No: 2018/30030, 17/9/2020, § …)

[ii] (Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, § …)

[iii]Yüksek Akit Taraflar taraf oldukları her davada Mahkeme’nin kesin kararlarına uymayı yükümlenirler.”

[iv] “Kanunun belirlediği usul ve esaslara göre; rektörler Cumhurbaşkanınca, dekanlar ise Yükseköğretim Kurulunca seçilir ve atanır.”

[v] “Devlet ve vakıf üniversitelerine rektör, Cumhurbaşkanınca atanır. …”

[vi] Bu konuda şu makalelere bakınız. Kemal Gözler, “Korona Virüs Salgınıyla Mücadele İçin Alınan Tedbirler Hukuka Uygun mu?” www.anayasa.gen.tr/korona.htm (Yayın Tarihi: 5 Temmuz 2020). Kemal Gözler, “Korona Virüs Salgınıyla Mücadele İçin Alınan Tedbirler Hukuka Uygun mu? (2)” www.anayasa.gen.tr/korona-2.htm (Yayın Tarihi: 6 Temmuz 2020).