Bu soruya verilecek yanıt; evet, taraflar anlaşmalı boşanma protokolünde çocuğa verilecek nafaka konusuna değinmemiş, hatta bu haktan feragat edilmiş olsa dahi boşanma sonrasında müşterek çocuk için nafaka talebinde bulunulabilir. 

Bu kuralın hukuki dayanağı ise Türk Medeni Kanunu madde 182/2’de açıklandığı üzere: ‘Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.’ hükmü ile açıklanmaktadır. İlgili hüküm kamu düzeninden kaynaklanmaktadır. 

Nitekim T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU’nun 2017/3-2613 E.  2019/1191 K. 14.11.2019 tarihli kararında "…4721 Sayılı TMK'nın 182/2. maddesi gereği velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğundan, anlaşmalı boşanma davasında davacının müşterek çocuk için nafaka istememiş olmasının koşulların değişmesi, çocuğun ihtiyacı ve üstün yararı gözetilerek daha sonra iştirak nafakası talep etmeye engel teşkil etmeyeceği gibi, diğer taraftan müşterek çocuk için protokolle tazminat ödenmesinin davalı babayı iştirak nafakası ödemesi yükümlülüğünden kurtarmayacak ancak bu husus nafaka miktarının tayininde göz önüne alınabilecektir.

Ayrıca, anlaşmalı boşanma protokolü düzenlendiğinde karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar, değişen bu koşullar karşısında 4721 Sayılı TMK'nın 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebileceklerdir. İşte davacı anne bu zorunluluk nedeniyle davalı babadan müşterek çocuk yararına nafaka talep etmektedir." şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

Görüldüğü üzere iştirak nafakası ile korunan husus çocuğun üstün yararıdır. Anlaşmalı boşanma esnasında henüz 3-4 yaşlarında olan bir çocuğun ihtiyaçları düşünüldüğünde protokolde nafaka miktarı belirlenmesine gerek duyulmamış olabilir. Fakat ilerleyen dönemde çocuğun büyümesi, okula başlaması ve sosyal hayatının aktifleşmesi ile giderlerinin artacağı düşünüldüğünde anlaşmalı boşanma protokolünde değinilmemiş ve hatta davacı tarafça nafaka isteminden açıkça feragat edilmiş olsa dahi, çocuğun üstün yararı gereğince daha sonradan iştirak nafakası talep edilebileceği yargı kararları ile sabittir. 

Dolayısıyla taraflar anlaşmalı boşanma protolünde iştirak nafakası hususunda anlaşmamış olsalar dahi sonradan şartların değişmesi, eğitim öğretim gibi faktörlerin devreye girmesi ile iştirak nafakası talebi mümkün hale gelmektedir. Bunun temelinde çocuğun üstün yararı ve kamu düzeni kavramlarının yer aldığını bir kez daha belirtir ve tüm okurlara faydalı bir yazı olmasını dileriz.

Av. Aylin AKBULUT ACER

ADANA BAROSU