İşte Avukat Yaşar Baş'ın o yazısı 

Avukatlar mesleki itibarlarına sahip çıkmalı


İnsan olarak sahip olduğumuz temel haklarımızdan daha değerli varlığımız yok.

Avukatlık mesleği, insana ait hakların korunması ve kullanılması için sahip olabileceğimiz en değerli araçlardan biri.

İnsanın hukukuna dair araçlar ve güvenceler bir günde, bir kişinin oturup tasarladığı şeyler değil. Her bir kuralın geri tarafında insanlığın tarihi deneyimi var. Yaşanmışlıklar var.

Neler görmedi ki insanlık tarihi. Savaşları. Darbeleri. İhanetleri. İstismarları. Komploları. Kumpasları. Açlıkları. Yoklukları. Sürgünleri. Toplama kamplarını. Hicretleri. Refahı. Zenginliği. Lüksü. Şatafatı. Saltanatı da gördü. Demokrasiyi de.

Her biri insanlığın tarihsel tecrübesinin bir parçası oldu. İnsanlar hangi durumda hangi risklerle karşı karşıya kaldığını, risklere maruz kaldığında kendisini koruyacak olan araçların neler olduğunu, bu araçların kendisi istismar edildiğinde nasıl davranması gerektiğini ilk defa düşünmüyor.

Tarihsel deneyimlerimiz bize gösterdi ki. Bir ayrıcalığı istismar ederek hiçbir kazanamazsınız. Sahip olduğunuz ayrıcalık tartışılır. İstismarın derecesine göre bu ayrıcalıklar ya azalır, ya da tamamen kaybedersiniz.

Avukatların meslek örgütleri olan baroların, avukatlık mesleğinin insanın haklarını korumak ve geliştirmek için sahip oldukları ayrıcalıkları istismar etmeye hakları yok.

Avukatları temsil yetkileri, bu yetkiyi kullanarak siyaset yapma hakkını barolara vermiyor.

Baroların organlarında görev yapanların siyasi eğilimleri ve siyasi davranışları olabilir. Ancak avukatlardan kesilen aidatları kullanarak toplantı düzenleyip, baro başkanı sıfatlarını kullanarak siyasi içerikli bildiri yayınlayıp, avukatların ödedikleri paralarla finanse edilen baroların internet sitelerinde hükümet karşıtı bildiriler yayınlama hakları asla ve asla yok.

On Sekiz baro Başkanı kendi aralarında bir bölgesel toplantı yapmışlar, sonuç bildirgesi adıyla Anayasa referandumunda hayır diyeceklerini deklare etmişler.

İstediklerini diyebilirler. Zaten ciddiye alan yok da. Birincisi bu işte sıfatlarını araç kullanmaları doğru değil. İkincisi de madem imzanızın altına avukat ve baro başkanı sıfatını yazıyorsunuz, içeriğine de ciddiye alınacak bir şeyler yazın. 

Ciddiye alınacak bir tek cümle yok bildirinin içinde. Birkaç sloganik saldırgan cümleden ibaret. Yasal ve etik olmasa da madem baro başkanı sıfatıyla bir şey yazıyorsunuz, okuyanın ciddiye alacağı bir hukuki analiz yapın. 

Avukatlık Meslek Kurallarının 5. Maddesi aynen şu şekilde “Avukat, yazarken de, konuşurken de düşüncelerini olgun ve objektif bir biçimde açıklamalıdır. Mesleki çalışmasında avukat, hukukla ve yasalarla ilgisiz açıklamalardan kaçınmalıdır.”

On sekiz baro başkanının ortak mesajı sanki yemek arasında, cep telefonunda yazılmış whatsapp mesajı gibi kopuk ve derinliksiz ifadelerden ibaret.

Neymiş Anayasa değişiklik paketi halkımızın talebi olarak ortaya çıkmamış. Anayasa değişikliğine kabul oyu veren ortalama 340 milletvekili halkımızı temsil etmiyor da siz mi temsil ediyorsunuz? 

On sekiz baro başkanının imza attığı bildiride barolar dahil hiçbir anayasal kurumun görüşü alınmadı deniliyor. Bunlara Hukuk Fakültesi birinci sınıfta Anayasa Hukuku dersinden geçer not veren hocanın yüzü kızarmıştır söyleyeyim. Kardeşim bu tasarı Türkiye Büyük Millet meclisinde görüşülüp oylanmadı mı? TBMM Anayasal bir kurum değil mi? Benim beşinci sınıfa giden küçük kızıma anayasal kurumların hangileri olduğunu sorsalar, ilk sayacağı kurum TBMM olur. Durumu oradan anlayın.


>> Baro başkanlarından ortak açıklama: 'Hükümdar yetkilerine sahip...'

Bildiride ciddiye alınacak bir cümle, dikkate alınacak bir tek görüş yok.

Bir avukat olarak derinlikli itirazları görmeyi gerçekten istiyorum. Fark edilmeyen bir detayı tespit eden. Sağlam hukuki temeli olan itirazları okumak bizi de geliştiriyor. İnsan baro başkanlarının ağzından, okuyanın bir şey öğreneceği ciddi hukuki görüşler duymak istiyor. Bilindik eski sloganları değil.

Avukat olanların özellikle de avukatları temsil edenlerin, olayların hukuki tarafı ile ilgilenmeleri, olayın geri tarafındaki kişisel maddi veya siyasi nedenlerden uzak kalmaları gerektiğini avukatlık meslek etiğinin kuralları söylüyor da dinleyen kim.

Avukatlar adına yapılan ciddiyetten uzak açıklama ve davranışlar, avukatlara olan inancı azaltıyor, mesleki geleceğimizi tehlikeye atılıyor.

Sonra ne toplum nezdinde bir itibar kalıyor, ne devlet nezdinde.

Çok konuştukları kuvvetler ayrılığı kavramı var ya? Kuvvetler ayrılığı dediğiniz şey, herkes kendi işine baksın demektir.

Baro başkanları avukatlık mesleğinin ihtiyaçları ve gelişimi için çaba sarf edeceklerine siyaset yapıyorlar. Kendi işini yapmak yerine, siyaset yapan baroların kuvvetler ayrılığı zedeleniyor demesini kim ciddiye alır.

Baro başkanlarının ciddiyetten uzak davranışlarla avukatlık mesleğinin saygınlığını zedelemeye ve avukatların tamamını küçük düşürmeye hakları yok.

Bunu avukatların cebinden çıkan paralarla yapma hakları hiç yok.

Alın teriyle rızkını kazanıp ailesine saygın ve müreffeh bir gelecek kurmaya çalışan avukatların bir araya gelerek kendilerine yakışan bir yönetime sahip olmak için harekete geçmeleri gerekir.

Hangi siyasi görüşten olursak olalım, sahip çıkmamız gereken bir mesleğimiz var.

Kendimiz için. Ailemiz için. Milletimiz için.