Avukatların müvekkilleri ile yaşadıkları ücret uyuşmazlıklarında beklentileriyle, bu uyuşmazlıklardan ötürü mahkemelerce verilen kararlar arasında belirgin farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle yasa koyucu, yürürlükteki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu (Av.K.) ile, kamu hizmeti yapan avukata ödenecek ücreti güvence altına almaya çalışmıştır.

Bu kapsamda Av.K.’nın 163/2. maddesinde ifa edilmiş sözleşmelerin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği, sözleşmenin bir hükmünün geçersizliği halinde tümünün geçersiz kılınamayacağı gibi düzenlemelerin yanında; Kanunun 164/4. maddesinde ücret sözleşmesinin olmaması, ücretin kararlaştırılmaması, belirgin olmaması, tartışmalı olması, ücrete ilişkin hükmün geçersiz sayılması hallerinde değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin %10’u ile %20’si arasında bir ücretin belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Bu oran, 13.4.2004 gün ve 5043 sayılı değişiklik Kanunundan önce %5 ile %15 arasındaydı.

Av.K.’nın 165. maddesinde tarafların sulh veya her ne suretle olursa olsun anlaşmaları ile uyuşmazlıklarının sonlandırılması yahut işlerin takipsiz bırakılması hallerinde, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 05.10.2018 gün ve 2017/6 E. 2018/9 K. no’lu kararı da gözetilerek müvekkil akdi ve hükmedilmemiş olsa dahi yasal vekalet ücretinden, karşı taraf ise yasal vekalet ücretinden avukata karşı müteselsil sorumludurlar.

Yerleşik Yargıtay kararları uyarınca sulh, her türlü delille ispatlanabilir. Taraflar gerçekte sulh olmalarına rağmen görünürde davayı takip etmeyerek düşmesine neden olma, feragat gibi işlemler de sulh kabul edilmektedir.

Av.K.’nın 166/1. maddesi uyarınca, müvekkil tarafından verilen veya onun namına alınan mallar, para ve diğer her türlü kıymetler üzerinde avukatlık ücreti ve giderin ödenmesine kadar hapis hakkı kullanılabilir.

Bunun için avukatlık ücretinin doğmuş olması, alacakla orantılı kullanılması ve hapis hakkının kullanıldığının geciktirilmeksizin müvekkile bildirilmesi gerekir.

Bu hüküm emredici kural olmayıp, sözleşme ile güvence arttırılabilir.

Av.K.’nın 166/2. maddesi uyarınca akdi ve yasal vekalet ücretinin, avukatın emek ve mesaisi sonucu müvekkilin muhafaza ettiği veya onun malvarlığına kazandırılan mal yahut davadaki diğer taraftan ilam gereğince tahsil edilecek para üzerinde diğer alacaklılara nazaran rüçhan (imtiyaz) hakkı vardır.

Av.K.’nın 166/3. maddesi uyarınca ilamda adı yazılı avukat dışında ilamın icraya verilmesi halinde icra dairesi, takip talebinde bulunan tarafın ilamda adı yazılı olan avukatına icra emri ile aynı zamanda düzenleyeceği bir bildiriyi, gideri takip talebinde bulunandan alınmak suretiyle derhal tebliğ eder. Bu bildiri tebliğ edilmedikçe icranın sonraki safhalarına geçilemez.

Av.K.’nın 164/5. maddesi uyarınca dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek avukata ait olan vekâlet ücreti, müvekkilin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.

Sözleşmeyle de avukatlık ücretine ilave güvenceler getirilebilir. Yargıtay kararlarıyla da içtihat olunduğu üzere, müvekkil adına tahsil olunan meblağdan avukatlık ücretinin öncelikle alınabileceğine dair sözleşme hükmü geçerlidir.

Türk Borçlar Kanunu’ndaki geçerlilik koşullarına uymak kaydıyla, avukatlık sözleşmesinde muayyen meblağ için kefil, ücretin ödenmesinde gecikme halinde fahiş olmayan cezai şart ve aksi yönde kararlar olsa da faiz kararlaştırması mümkündür.

Yine muacceliyete ilişkin düzenleme, ücret karşılığı kıymetli evrak alınması olanaklıdır.