Av. Merve Yolaçan yazdı;

Bu yazımızın tartışma konusu; sivil halkın biber gazı spreyini üzerinde veya çantasında taşıması, bulundurması ve kullanmasının önünde yasal engel var mıdır?

12.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5729 sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında Kanun’un “Amaç ve kapsam” başlıklı 1. maddesine göre; “Bu Kanunun amacı, ses ve gaz fişeği atabilen silahların nitelikleri, imali, ithali, ihracı, satışı, edinilmesi, bulundurulması ve taşınması hakkındaki usul ve esaslar ile bunlarla ilgili izin, kayıt ve tescil işlemlerini düzenlemektir”.

Ses ve gaz fişeği atabilen silahlarla yazımıza konu çantada taşınan biber gazı spreyini farklı değerlendirmek gerekir. 5729 sayılı Kanunda, “kurusıkı silah” olarak da tabir edilen ses ve gaz fişeği atabilen silahlarla ilgili düzenleme yapılmıştır. Yazı konumuzda ise; ses ve gaz fişeği atabilen silahlar değil, biber gazı spreylerinin taşınması ve kullanılması hakkında açıklama yapılacaktır.

Kısaca açıklamak gerekirse; göz yaşartıcı gazlar ve biber gazı toplumsal olaylarda kalabalığı dağıtmak, aralarındaki etkileşimi zayıflatarak tahrikçilerin etkilerinden diğerlerini kurtarmak için kullanılan, kimyasal madde olarak adlandırılmayan, ancak içerisinde kimyasal madde barındıran, kullanıldığı ortamda çok hızlı yayılan maddelerdir.

Göz yaşartıcı gaz veya biber gazı; sadece kamuoyuna mesaj verme amacını içeren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde ortaya çıkan kargaşa, kavga ve cebir, şiddet veya tehdit içeren olayların önüne geçilmesi veya durdurulmasında kullanılmaz, gerektiğinde ağır derecede seyreden sokak veya mahalle kavgasının veya bir etkinlik veya yürütme için toplanmış kişiler arasında çıkan taşlı, sopalı kavgaların sonlandırılmasında kullanıldığı görülmektedir.

Bu gibi durumlarda polisin maddi güç, silah ve göz yaşartıcı gazların kullanımı; 2559 sayılı PVSK m.16, Polis Çevik Kuvvet Yönetmeliği m.25 ve 5564 sayılı Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanılmasını Yasaklanması Hakkında Kanun’un 2. maddesine dayandırılmıştır. Yazımızın esas noktasını teşkil etmemesi sebebiyle madde içeriklerine yer vermek yerine yasal dayanaklarını belirtmekle yetineceğiz.

Günümüzde; bireylerin kendilerini dış etkenlerden kaynaklı tehlikelerden,  hırsız, yankesicilerden, cinsel saldırı eyleminden korumak amacıyla üzerlerinde, çantalarında veya kolayca erişebildikleri yerlerinde biber gazı taşıdığı bilinmektedir.

Biber gazını; tedbir ve savunma maksadıyla üzerlerinde taşıyan veya kullanan bireylerin yanı sıra, suç işlemeyi kolaylaştırmak, savunma değil saldırı amaçlı taşıyan ve kullanan kişiler de bulunmaktadır. Bireyin biber gazını taşımasını ve kullanmasını tartışmalı hale getiren esas nokta da budur aslında. O halde her üzerinde veya çantasında biber gazı bulunduran veya kullanan suç işlemiş mi sayılacak, bunun sınırı neye göre belirlenecek?

İlgili mevzuat incelendiğinde; sivil vatandaşın biber gazını üzerinde, çantasında veya kolayca erişebileceği yerinde taşımasını ve savunma amaçlı kullanılmasını yasaklayan hüküm bulunmamaktadır. "Suçta ve cezada kanunilik" prensibine göre; "gaz tabancası, gaz fişeği atan tüfek" niteliği taşımadıkça, biber gazının üretimi, ithali, satışı, taşınması veya bulundurulması, hatta bir suçun işlenmesinde vasıta olmaması kaydıyla kullanılması suç değildir.

Ancak yukarıda belirtildiği üzere, biber gazının saldırı ve suç işlemeyi kolaylaştırmak amaçlı kullanılması durumunda Yargıtayın müstekar hale gelen kararlarından biber gazının Türk Ceza Kanunu m.6/1-5’de tanımlanan “Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler” arasında ve silah niteliğinde sayıldığı görülecektir.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 20.02.2013 tarih ve 2011/38244 E., 2013/6627 K. sayılı kararında; “Sanığın suçta kullanmış olduğu biber gazının TCK’nın 6. maddesi uyarınca silah niteliğinde olduğu gözetilerek sanığa TCK m.86/3-e maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde hüküm kurmuştur.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 05.03.2014 tarih ve 2013/20383 E., 2014/9111 K. sayılı kararına göre; “Sanığın, TCK m.6/1-f maddesi gereği silahtan sayılması gereken biber gazı ile eşine karşı gerçekleştirdiği eylemden evde aynı yerde bulunan mağdurların da etkileneceğini öngörmesine rağmen eylemini gerçekleştirmesinde olası kastla yaralama suçunun unsurlarının bulunmasına rağmen hatalı gerekçe ile sanığın mahkumiyeti yerine hakkında açılan kamu davalarının düşmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir”. Bu kararın konusu diğerlerine göre farklılık göstermektedir. Kişi, sokakta kendisini dış etkenlerden gelebilecek tehlikelerden korumak yerine, evinde eşine karşı bir eylemde bulunmuştur. Maksat itibariyle biber gazı spreyinin kullanımını tümüyle aşan bu durumun meşru savunma çerçevesinde değerlendirilme ihtimali bulunmamaktadır. Kapalı alanda, aynı ev içerisinde bulunan diğer bireylerin de biber gazı spreyinden etkileneceğini öngörebilen sanığın bunu bilerek biber gazı ile eşine karşı gerçekleştirdiği bu eylem olası kastla yaralama suçunun unsurlarını meydana getirecektir.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 30.11.2015 tarih ve 2015/19866 E., 2015/33982 K. sayılı kararında; “Mağdurun aşamalardaki beyanlarında, sanığın biber gazını yüzüne sıktığını belirtmesi, mağdurun bu beyanının doktor raporuyla doğrulanması karşısında, sanığın eylemini TCK m.6/1-f-4 maddesi kapsamındaki biber gazı ile gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanığın eyleminin TCK m.86/2 ve 86/3-e maddeleri kapsamında kaldığı ve şikayete tabi olmadığı gözetilmeden, şikayetten vazgeçme nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının yazılı şekilde düşürülmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir”.

Burada dikkat edilmesi gereken ve yukarıda kararların da esasına teşkil eden husus şudur; bir tartışma sırasında kişilerin birbirine karşı kullandıkları, bir anlık kızgınlık veya zarar verme isteğinden kaynaklanan biber gazı kullanımının cezanın ağırlaştırıcı hali olarak ve TCK m.6/1-f kapsamında değerlendirilmesi isabetlidir. Ancak kendisine yönelmiş/yönelmek üzere olan saldırıdan korunmak amacıyla, örneğin cinsel saldırı tehlikesiyle karşı karşıya kalan bireyin, hırsızlık amaçlı çantasına, cüzdanına asılan veya kendisine bu gibi amaçlarla fiziksel müdahalede bulunan/bulunmak üzere olan kişiye karşı biber gazı spreyini kullanması, silah niteliğinde değerlendirilmemeli, spreyi kullanan kişiye kullandığı için ceza verilmemelidir. Ülkemizde bu durumlarda biber gazı spreyi kullanan kişiye karşı ceza verilmesi gerektiğine ilişkin yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu husus ülkelerin yasal düzenlemesine göre farklılık göstermektedir. Örneğin Ocak 2016 tarihinde gazetelere yansıyan haberlere göre; Danimarka’da saldırıya uğrayan genç kızın saldırgana biber gazı spreyi kullanması, biber gazının kullanılmasının yasak olması sebebiyle suç olarak sayılmış ve saldırıya uğrayan genç kız para cezasına hükmedilirken saldırgana herhangi cezai yaptırım uygulanmamıştır.
Ülkemizde biber gazı spreyinin satışını yasaklayan bir hüküm bulunmamaktadır. Gaz spreylerini, internet sitelerinde veya bu ürünlerin satışa sunulduğu mağazalarda bulmak oldukça kolaydır.

Bireylerin günlük hayatta kendilerini savunma maksatlı biber gazı spreyini taşımalarında yasal olarak bir engel bulunmadığını ifade ettik, ancak bilinmelidir ki, biber gazı veya bu niteliğe sahip yakıcı, aşındırıcı, boğucu maddeleri toplantı ve gösteri yürüyüşü esnasında taşımak, 6638 sayılı Polis Vazife Ve Salahiyet Kanunu, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesiyle 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanun’un 33. maddesine getirilen değişiklikle suç sayılmış ve iki yıl altı aydan dört yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

2911 sayılı Kanunun “Toplantı ve yürüyüşe silahlı katılanlar” başlıklı 33. maddesine göre;

“Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine;
a) Ateşli silahlar veya havai fişek, molotof ve benzeri el yapımı olanlar dahil patlayıcı maddeler veya her türlü kesici, delici aletler veya taş, sopa, demir ve lastik çubuklar, boğma teli veya zincir, demir bilye ve sapan gibi bereleyici ve boğucu araçlar veya yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı eczalar veya diğer her türlü zehirler veya her türlü sis, gaz ve benzeri maddeler taşıyarak veya kimliklerini gizlemek amacıyla yüzlerini tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek katılanlar iki yıl altı aydan dört yıla kadar,

b) Yasadışı örgüt ve topluluklara ait amblem ve işaret taşıyarak veya bu işaret ve amblemleri üzerinde bulunduran üniformayı andırır giysiler giyerek katılanlar ile kanunların suç saydığı nitelik taşıyan afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçler taşıyarak veya bu nitelikte sloganlar söyleyerek veya ses cihazları ile yayınlayarak katılanlar altı aydan üç yıla kadar,
hapis cezası ile cezalandırılırlar.
Toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı olması halinde ve dağılmamak için direnildiği takdirde, ayrıca 32 nci madde hükümlerine göre cezaya hükmolunur".

Günlük hayatta biber gazı spreyi taşımanın ve savunma amaçlı kullanmasının önünde yasal engel olmadığı,  yasal engel koyulmasının anlamsız olacağı, bireyin ani saldırıdan korunmak veya birisini korumak maksadıyla silah, bıçak, sustasız çakı kullanmasının meşru savunma kapsamında değerlendirilebildiği yerde, biber gazı spreyi kullanmanın suç sayılması, saldırganın değil de saldırıya uğrayanın cezalandırılmasının adaletsiz ve isabetsiz olacağı, bireyin yanında biber gazı içeren sprey taşımasının cezalandırma için ölçüt olamayacağı, somut olayın özelliklerini gözönünde bulundurarak değerlendirme yapılması gerektiği bilinmelidir. "Önleyici suç" veya "hareketsiz suç", yani kişinin dışarıyı etkili eylemi icra etmeye başlamadan sırf bir maddeyi veya aleti üzerinde bulundurması sebebiyle suçlanıp cezalandırmasında veya sırf bir yere gittiği veya orada bulunduğu için ceza sorumluluğunun doğmasında dikkatli hareket etmek, Ceza Hukukunun yasakçı veya fikri alana müdahale eden yönünü aşırıya götürmemek, bireyin açıklanabilir veya izinle kayıtla yanında taşıdığı savunma vasıtalarından dolayı cezalandırmamak gerekir. Bazı durumlarda, bir yere girmek veya yanında saldırıda veya suçun işlenmesinde kullanılmaya elverişli alet bulundurulması yasaklanabilir, fakat bu yasağın koruduğu  mantık ve kamu güvenliğini gözeten bir  hukuki yarar bulunmalıdır. Aksi halde, gereksiz ve bireyin yararlarını gözardı eden emir ve yasaklar isabetli olmayacaktır.

Son olarak, somut olayın özellikleri gözönünde bulundurmadan yapılan değerlendirmenin "suçta ve cezada kanunilik" ilkesiyle örtüşmeyeceğini, kanunda açıkça suç olarak düzenlenmeyen eylemden dolayı cezalandırmanın hukuka ve adalete aykırı olacağını belirtmek isteriz.



Kaynak; Haber7