Yaşadığımız çağ, bilişim çağıdır. Yani bilgiye hızla ulaşabildiğimiz, insanlarla iletişimlerimizi kolayca ve hızlıca sağlayabildiğimiz bir dönem. Teknolojinin sürekli gelişmesi, yeni buluşların yapılması ve mevcut sistemlerin her geçen gün güncellenmesi ve yenilenmesi ile bu hız git gide artmakta. Hatta öyle ki, her yeni buluştan sonra insan ‘Acaba bundan da fazlası olur mu?’ veya ‘Herhalde bundan da fazlası, iyisi yapılamaz.’ gibi hislere kapılsa da; teknoloji, her seferinde bu düşüncelere meydan okurcasına gelişimini sürdürmeye devam ediyor.

Teknoloji, hayal edilebilen, insan zihninin sınırlarını zorlayan, hatta bazen bu sınırların ötesine geçen şeyleri bile karşımıza bir gerçek buluş olarak çıkarıyor. Çünkü hayallerin son kullanma tarihi yoktur; birileri hayal eder, diğerleri o hayale güler, bir de bakılır ki o hayal gerçek bir icat olarak hayat bulmuş. Öyle ki, bundan yıllar önce insanların kilometrelerce öteden birbirlerini görerek iletişim kurabileceği fikri hayal edilebilir miydi? Muhtemelen bir kimse bu fikrini öne sürse, etrafındakiler ona gülecek ve alay edeceklerdi. Şimdi ise, görüntülü görüşmeler bir yana dursun, koku gönderebilecek uygulamaların/programların geleceği tartışma konusu yapılıyor.

Hayatımızı bu denli kolaylaştıran bir varlıktan söz ediyoruz ‘teknoloji’ demekle. Canlı bir varlık olan ve sürekli gelişen teknolojinin bu hızlı gelişiminin olumlu sonuçları olduğu kadar, olumsuz sonuçları da vardır. Mükemmel bir eğitim aldıktan sonra insanlardan umudunu kaybedip ormanda yaptığı bir kulübede inzivaya çekilen ve ardından ürettiği bombalarla ortalığa dehşet saçan Theodore John Kaczynski’nin de manifestosunda belirttiği gibi, teknolojinin kötü taraflarını bir kenara bırakıp, yalnızca iyi yanlarını alamayız. Teknolojinin gelişiminin olumsuz sonuçlardan biri de, kanunla yasaklanan ve genel ahlaka da aykırı olan bazı fiillerin işlenmesinin bu gelişime bağlı olarak kolaylaşmasıdır.

Teknolojinin gelişimi ile beraber hayatımıza giren ve ceza hukuku terminolojisinde kendine yer bulan bir kavramdır BİLİŞİM SUÇLARI. Bilişim suçlarının görünüşü iki şekilde karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi; TCK ‘da suç olarak tanımlanan herhangi bir fiilin bilişim araçları vasıtasıyla işlenmesi ile ortaya çıkmaktadır. Buna örnek olarak hakaret suçunun sosyal medya aracılığıyla işlenmesi, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik suçunun basın yayın organları ile işlenmesi gibi durumlar gösterilebilir. Bilişim suçlarının bir diğer görünüş şekli de; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Üçüncü Kısmının Onuncu Bölümünde Tanımlanmış Bulunan (m.243-246) suçlardır. Bu bölümde kanun koyucu tarafından; Bilişim Sistemlerine Girme, Sistemi Engelleme Bozma veya Değiştirme, Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması, Yasak Cihaz veya Programların Kullanılması suçları ihdas edilmiştir.

Görüldüğü gibi kanun koyucu, bilişim suçları bakımından genel çerçeveyi çizmiş; adeta bilişim suçu olarak nitelendirilebilecek her türlü eylemin içerisine dahil edilebileceği torba düzenlemeler yapma yoluna gitmiştir. Kanımızca bunun sebebi, teknolojinin gün geçtikçe hızını her geçen gün daha da artırarak ilerlemesi ve kanuni düzenlemelerin bu gelişim hızına ayak uydurmasının zorluğundan kaynaklanmaktadır.

Bilişim suçlarının konusunu ve suçun işlendiği aracı esas olarak bilişim sistemleri teşkil ettiğinden, bu suçlar bakımından yapılan yargılamalar da teknik bilgi ve birikim oldukça önemlidir. Bilişim Suçları ile ilgili olarak, münhasıran bu suçların yargılamasının yapıldığı özel görevli mahkemeler bulunmamaktadır. Bu durumda, suçun işlenişi teknik unsurlar ve komplike süreçler vasıtasıyla gerçekleştiği için, neredeyse bilişim suçu konulu her dosya bakımından teknik bilirkişi incelemelerinin yapılması zarureti doğmaktadır.

Teknoloji her geçen gün ilerlemesini son sürat sürdürmektedir. İnsan geliştikçe, insanlık geliştikçe; insanların birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünü olan hukuk sistemleri de gelişmektedir. Kanımızca bu konuda uygulanabilecek çözüm, bilişim suçları ile alakalı olarak ihtisas mahkemelerinin kurulmasının sağlanmasıdır. Çünkü teknolojik gelişmeler ve bilişim sistemleri, artık neredeyse hayatımızın her alanını işgal eder hale gelmiştir. Hatta öyle ki; gelinen son noktada BitCoin, BlockChain gibi sanal paraların; MetaVerse (Meta evreni) gibi sanal dünya uygulamalarının hayata geçirildiğini düşünecek olursa, bugünden az bir zaman sonra işlenecek suçların ve haksız fiillerin büyük çoğunluğunun bilişim suçu olarak nitelendirilebileceğini düşünmek afaki olmayacaktır.

Av. Rıdvan Can ERDEM & Av. Burakhan MEYDAN