Adliyeye gittiğimde duruşmanın izleyici sayısının çok olması beklendiğinden 25. Ağır Ceza Mahkeme’sinin duruşma salonunda yapılacağını öğrendim. Daha önce izlediğim ağır ceza mahkemelerinin duruşma salonları oldukça küçüktü. Seyirciler için ayrılan bölümlere oturabilecek kişi sayısının 18-20 kişiyi geçmeyecek şekilde hazırlanmıştı. Ayrıca heyet ve savcının oturduğu alan da bir hayli sıkışıktı. Ancak bu davanın görüleceği salon ise oldukça büyüktü. Seyirciler için de geniş bir yer ayrılmıştı. Salon bir tiyatro salonuna benziyordu.

Önceki izlediğim ağır ceza duruşmalarında mahkeme başkanı, önce sanığı dinliyor daha sonra sanığın söylediklerini kendi cümleleriyle özetleyerek zabıt kâtibine dikte ettiriyordu. Bu davada ise tarafların anlatımlarının ses ve görüntü kaydı alınıyordu, mahkeme başkanı sadece verdiği kararları zabıt kâtibine dikte ettiriyordu. Ağır ceza mahkemelerindeki bu uygulama farklılığının adil bir uygulama olmadığını düşünüyorum.

30 Kasım 2022 günü sabah erkenden adliyeye gittim. Salonun olduğu yerdeki banklarda duruşmanın olacağı anı epey süre bekledim. Duruşma saati yaklaşınca kapının önü hınca hınç doldu. Bir sürü dernek üyesi, avukat ve hukuk fakültesi öğrencisi kapının önüne doluştu. Duruşma saat 10.30 da olmasına rağmen kapılar 5 dakika sonra açıldı. Seyirciler salona alındı. Yaklaşık 10 dakika sonra savcı ve mahkeme heyeti salona geldiler ve kürsüde yerlerini aldılar. Bu arada salondaki seyirciler arasında sanığın zorla getirtme kararı olduğu, duruşmaya gelip gelmeyeceği tartışılıyordu. Bu arada katılan taraf olarak merhume Ceren DAMAR’ın babası, annesi ve avukatları kürsüye göre sağ tarafta yerlerini aldılar. Saydığım kadarıyla 14 avukat katılan vekili olarak salonda yerini almıştı. Biraz sonra sanık Vahit BIÇAK ve müdafisi her ikisi de cübbe giymiş olarak salona girdiler. İlk başta Vahit BIÇAK ve müdafisi kürsüye göre sol taraftaki masaya oturdular. Mahkeme başkanı Vahit BIÇAK’ın sanık yerine geçmesini istedi. O da cübbesi ile sanıklara ayrılmış bölmeye geçti. Katılan vekilleri avukatlık mesleğine hakaret olduğu belirterek mahkeme başkanına sanığın cübbesini çıkarmasını talep ettiler. Mahkeme başkanın isteği üzerine sanık avukatlık cübbesini çıkardı.

Burada dikkatimi çeken bir husus sanık ve katılanların oturma düzenleri ile ilgiliydi. Sanık, avukatından uzakta sanıklara özel yerde oturması ve bulunduğu yer itibariyle elindeki su şişesi ve evraklarını dahi koyacak bir yeri yokken katılan tarafın avukatlarıyla birlikte yan yana oturmalarını adil yargılamaya uygun bulmadım. Bu şekilde sanığın savunmasının alınmasına geçildi. Önceki izlediğim ağır ceza mahkemesi duruşmalarında mahkeme başkanı sanıkların savunmasını dinlerken sürekli sözlerini kesip soru sorarak aldığı cevapları zabıt kâtibine dikte ettiriyordu. Bu duruşmada is sanığın savunması mahkeme başkanı tarafından bir iki defa kesilerek kesintisiz olarak yapılmasına müsaade edildi. Mahkemelerin uygulamaları arasındaki bu farklılığa bir anlam veremedim.

Sanık savunmasını yaparken önümde seyirci olarak oturan cübbeli bir kadın avukat yüksek sesle müdahalede bulundu. Mahkeme başkanı seyircilerin müdahale etmemesi konusunda uyarınca öndeki avukat bir süre sonra kalkıp gitti. Aramda oturan yine cübbesinden avukat olduğunu anladığım bir kişi de “bu şerefsiz”, “bu adamı dikkate alamıyorum”, “aşağılık” gibi hakaret içeren sözler sarf etti. Bu tepkileri gösteren kişilerin bu sözlerini sıradan bir vatandaş olsalardı yadırgamazdım ama avukat olmaları nedeniyle yadırgadım. Sanık Vahit BIÇAK, savunmasında özetle; Ceren DAMAR dosyasında savunma yaparken sarf ettiği sözlerin müvekkili olan sanığın ifadelerinin tekrarı olduğunu, mahkeme tarafından bu sözlerin doğruluğunun araştırılmadığını, bu savunmaların ifade özgürlüğü ve savunma sınırları içerisinde kaldığını ifade etti.  Vahit BIÇAK’ın savunmasında sonra mahkeme başkanı müdafiye söz verdi. Müdafi birkaç dakika sanığın savunmalarını özetleyecek şekilde kısa bir konuşma yaptı. Mahkeme başkanı merhume Ceren DAMAR’ın annesi ve babasına söz verdi. Daha sonra da katılan vekilleri söz aldılar.

Bu aşamada yedi avukat söz aldı. Bu avukatlardan son söz alan Ömer KAVİLİ ile daha önce tanışmıştık. Diğer avukatları tanımıyorum. Söz alan ilk altı avukat genellikle birbirini tekrar eden konuşmalar yaptılar.  Hâkim de sıkılmış olacak ki en sonunda sadede gelinmesi ima ederek o esnada konuşan avukatı uyardı. Dikkatimi çeken diğer bir husus da avukatların konuşmasının duygu yüklü olmasıydı. Avukatların son ikisi hariç konuşmaları beni etkilemedi. Hâkimi de etkileyeceğini düşünmüyorum. Seyircilerin önemli sosyal kuruluşlar, gazeteciler ve derneklerden oluştuğunu düşünürsek büyük bir kamuoyu oluşturabilecekleri aşikâr. Bunun mahkemenin kararlarına ve duruşmayı ne yönde etkilediğini düşünmeden edemedim. Neticede davanın toplum tarafından değil mahkeme tarafından karara bağlanması esastır.

Duruşmanın benim açımdan en etkili kısmı avukat Ömer KAVİLİ’nin yapmış olduğu çapraz sorguydu. Önceki konuşan katılan vekillerinin aksine sorduğu sorularla ve aldığı cevaplarla katılanların tezini adeta sanığa doğrulattı. Avukat Ömer KAVİLİ’nin mahkeme işleyiş kurallarına hâkim olmasına ve sanığı kontrol altında tutabilmesine hayran kaldım. Duygu yüklü uzun konuşmalar yapmak yerine bilimsel, mantıksal argümanlara dayalı savunma yapmanın daha etkili olduğu kanısına vardım.  Mahkeme başkanı saat 15.40’ ta ara verdi. Saat 16’da bilişim teknolojileri sınavım olduğundan salondan ayrılmak zorunda kaldım. Salondan ayrılırken aklımda şu sorular geçiyordu:

Sanık savunmasında yalan söyleyebilir mi?

Sanığın yalan söylemesinin bir cezası var mıdır?

Müdafi sanığı kendisine söylediklerinin doğruluğunu araştırmakla yükümlü müdür?

Sanık gerçekte yaşadığı ama ispatlayamayacağı şeyi mahkemede söyleyemez mi?

Sanık savunmasında söylediği olayları ispat etmekte yükümlü müdür?

Müdafi ne zaman savunma sınırını aşmış sayılır?

Avukat savunma yaparken karşı tarafa veya üçüncü kişilere hakaret içeren sözler sarf edebilir mi?

Avukat savunma yaparken karşı tarafın bundan duyacağı üzüntü ve elem ve öfkeyi dikkate almak zorunda mıdır?

Mahkeme başkanın savunma yapanların savunmalarını kısa kesmesi konusunda uyarması savunmayı kısıtlar mı?

Mahkeme mola verirken tarafların ihtiyaçlarını mı dikkate almalı yoksa kendi ihtiyaçlarını mı dikkate almalıdır?

Sınavdan sonra duruşmanın akıbetini arkadaşlarıma sordum. Cumhuriyet savcısının sanık Vahit BIÇAK hakkında ceza talep ettiğini ve duruşmanın 1 Şubat 2023 tarihine ertelendiğini öğrenim. Kendime sorduğum bu sorulara mahkeme verdiği kararla cevap vermiş olacak. Mahkemenin vereceği cevapları merakla bekliyorum.

Ekin Ozan ÖZŞAHİN