Günlerdir beklenen haftalardır konuştuğumuz “Hayalet Yasa” 30.06.2020 tarihi itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunularak artık yasa teklifi halini aldı. 1136 sayılı Avukatlık Kanununda değişiklik öngören teklifte en dikkat çekici madde hemen herkesin üzerinde durduğu 'çoklu baro' kurulmasına dair getirilen hükümler oldu.

Kanun teklifindeki maddeleri incelediğimizde teklifi hazırlayıp imzalayarak meclise sunan 188 milletvekilinin teklifin yazılmasında pek müdahil olmadıkları hatta yazılan metni de pek okumadıkları teklifteki açık çelişkiler nedeniyle akla gelmektedir.

“Çoğulculuk, temsilde adalet, barolara demokrasi ve özgürlük” gibi sloganvari sözde amaçlarla hazırlanan taslağın detaylı olarak incelenmesinde aslında bu ilkelere dikkat edilmediği gibi tam aksi demokrasi, temsilde adalet ve özgürlüğe cevaz veren mevcut düzenlemelerin de değiştirildiğini görmekteyiz.

'Çoklu baro' tartışmalarına girmeden, kanun teklifinde yer alan bazı hususları tartışmak gerekir. Teklifin 17. Maddesinde görevinden ayrılan baro başkanını, yönetim kurulu kendi arasından seçer hükmü yer almaktadır. Mevcut düzenleme görevinden ayrılan başkan için yeniden seçim yapılmasını öngörmüşken ve demokrasinin gereği başkanı seçen avukatların seçimle tekrar bir başkan seçmesi gerekirken yeni düzenleme ile seçimlerde başkan olması için oy vermediğiniz bir kişinin baro başkanı olması mümkün hale getiriliyor. Yine söz konusu teklifi hazırlayanlar, yönetim kurulu üyesi olabilmek için 5 yıl kıdemin şart olduğunu ancak baro başkanı seçilmek için 10 yıl ve üstü bir kıdeme sahip olunması gerektiğini de unutmuş olacaklar ki; teklifin yasalaşması halinde 5-10 yıl kıdeme sahip yönetim kurulu üyelerine sahip bir baroda, baro başkanın görevinin görev süresinden önce sona ermesi halinde başkan seçilemeyecek ve sistem tıkanacaktır. Teklifi hazırlayanların kanundaki mevcut düzenlemeleri dahi bilmediği böylelikle ortaya çıkmaktadır.

Yine kanun teklifinde mesleğe yeni başlayan avukatların sorunlarına çözüm getiriliyor gibi bir durum yaratılmış ve baro keseneklerinin ilk beş yılda yarı oranında alınacağı ibaresine yer verilmiştir. Avukat sayısının her geçen gün hızla arttığı, özellikle Ankara İstanbul ve İzmir gibi şehirlerde kontrol şekilde mesleğe yeni başlayan avukatların birçok sorunu varken söz konusu baro kesenekleri hemen her baroda yeni başlayanlar için genel kurul kararlarıyla indirilmiş iken, bunu yasa metnine koymak en basit tabiriyle avukatların aklıyla dalga geçmek ve onlara havucu göstermektedir. Hiçbir avukat, bu düzenlemeye aldanmayacağı gibi hiçbir avukata gerçekte bir fayda getirmeyeceği aşikar olan bu düzenleme ile ekonomik refaha ulaşmayacağı da ortadadır. Bu düzenleme bizlere 2010 referandumundaki vatandaş lehine olan Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı gibi bir düzenleme getirip, diğer maddelerde kendi talep ve niyetlerini gerçekleştirme çabasını hatırlatmaktadır. Baroların kendi iç düzenlemeleriyle çözülmüş bir hususu bu metne dahil etmenin hiçbir karşılığı da bulunmamaktadır.

Kanun teklifini incelemeye devam ediyoruz; kanunun 49. Maddesi avukatların mahkemelere Türkiye Barolar Birliği’nin belirteceği resmi kılıkla gireceğini düzenlemişken bu husus kanun teklifiyle cübbeyle çıkmak zorundadır şeklinde değiştirilmek istenmektedir. Avukatlara kılık ve kıyafetle ilgili başkaca bir zorunluluk getirilemez hükmü ile cübbe dışında avukatın her türlü kıyafetle duruşmaya girmesinin önü açılmaktadır. Başörtüsü ile duruşmalara girebilmenin teminat altına alınması olarak açıklanan bu madde ile avukat, her türlü kılık ve kıyafetle duruşmaya girebilecek ve ileride muhtemel çok farklı uygulamalarla avukatlar sıkıntı yaşayacaklardır. Etek boyu ölçen hakimlerin görevlerinde tutulduğu, idari ve cezai yaptırıma tabi tutulmadığı bir ülkede, yarın kıyafetinden dolayı hakim ve savcılarla avukatlar arasında ne tür sorunların çıkacağını öngöremeyen bir iktidar var ne yazık ki. Başörtüsü ile duruşmalara girilebilirken ve hiç gereği yokken bu düzenleme ile yine yargının tarafları arasında yeni sorunların habercisi düzenlemeler yapılmak istenmektedir.

Teklifin 50. Maddesinde birden fazla baronun bulunduğu illerde baro için ayrılacak yerin Türkiye Barolar Birliği tarafından tahsis edileceğini ve kayıtlı avukat sayısının esas alınacağı belirtilmektedir. Avukatlık Kanunda Türkiye Barolar Birliği, baroların hiyerarşik olarak üstü ya da amiri konumunda değildir. Birlik, baroların sadece çatı örgütüdür. İdari denetim ya da soruşturma yapma yetkisi olmadığı gibi; birlik genel kurulunu da baro başkanları ile baro delegelerinin oluşturduğu düşünüldüğünde birliğin görev ve sorumluluklarına uygun hareket edip etmediğinin denetiminin barolarda olduğu da ortadadır.

Tüm bu değişiklikler yanında mesleğin kamu kurumu niteliğine aykırı, avukatın itibarını zedeleyen birden çok baro kurulmasını öngören hükümleri getirilmektedir. Öncelikle 'çoklu baro', baroların siyasallaşmasının, avukatların kamplaşmasının önünü açacaktır. Kamu kurumu olan baroların bir ilde birden fazla kurulması kamu kurumu olan örneğin valiliğin, il milli eğitim müdürlüğünün birden fazla olması ile aynı anlama gelmektedir. Barolar, sivil toplum örgütleri ya da dernek ve vakıf statüsünde olmadığı gibi; insan hakları ve hukukun üstünlüğü adına hareket eden ve dayanağını Anayasa’dan alan tüzel kişiliklerdir.

Ayrıca yine bu kanun teklifinde 2000 avukat ile bir baro kurulabileceği, altı ay içinde yeni bir baronun kuruluşunun tamamlanacağı ve ilk olağan genel kurulu, 82. Madde hükmü uyarınca yapılacağı belirtilmektedir. Buna karşın, bu düzenlemede de; kanunun diğer hükümlerinin bilinmediği ortaya çıkmaktadır zira teklifin yasalaşmasından sonra aralık ayında bir baro kurulması halinde ve altı ay içinde kuruluşunu tamamlaması halinde söz konusu baro ilk olağan genel kurulunu 82. Madde gereğince çift yılın ekim adında yapmak zorunda kalacağından yaklaşık iki yıl boyunca 4 kişilik kurucular kurulu ile yönetilecektir. O baronun organlarının seçimi, yönetimi ve temsili ise maalesef düşünülmemiş ve teklifte bu hususu açıklayan bir hüküm bulunmamaktadır.

Teklifin bir başka değişikliği ise; Türkiye Barolar Birliği delegelerinin sayısında yapılmak istenen değişikliklerdir. Temsilde adaletin sağlanması amacıyla; her baronun en az 3 delegesi olacak ve her beş bin avukat için bir delege hakkı daha olacaktır. Bu hüküm ile temsilde adalet sağlanmadığı gibi barolar arasındaki delege sayısının avukat sayısına oranı ciddi şekilde değiştirilmek istenmektedir. Örneğin Ankara Barosunun 18000den fazla avukata sahip olmasına karşın en fazla 7 delegesi olacakken, 500 avukata sahip bir baronun 4 delegesi olacaktır ya da 4900den fazla üyeye sahip Antalya Barosu ile şu anda 49 üyeye sahip Ardahan Barosu’nun 4 delegesi olacaktır. Şimdi bu yeni düzenlemenin temsilde adalet ile demokrasi ile, çoğulculuk ile açıklanacak bir yanı bulunmamaktadır.

Teklifin geçici maddesiyle her baro genel kurulunu ekim ayında Türkiye Barolar Birliği de aralık ayında yapacağını belirtmektedir. Kanunun yasalaşmasından ve muhtemel Anayasa Mahkemesi incelemesinin sonuçlanması dahi beklenmeden tüm barolardaki organların seçimlerinin yapılması için bu acelenin amacı da anlaşılamamaktadır. Yangından mal kaçırırcasına kamuoyundan gizlenerek hazırlanan bu taslak, yasalaştıktan sonra da apar topar seçimlerinin yapılması kapalı kapılar ardında birtakım pazarlıkların yapıldığını düşündürmektedir.

Sonuç olarak; teklifin hazırlanmasındaki ilk günden bugüne kadar her aşamasının antidemokratik ve hukuk devletine yakışmayan bir şekilde yürütülen bu sürecin sonunda kes-kopyala- yapıştır yönetimiyle hazırlanan, hazırlayanların da imzalayanların da okumadığı, kanunun ruhuna aykırı, diğer mevcut yasa maddeleri ile çelişir düzenlemelerin bulunduğu bu teklif; bir an önce geri çekilmeli ve ülkede bu sıkıntılı günlerde gerilim sona erdirilmelidir. 'Çoklu baro' ile bu ülkenin üniter yapısının parçalanması anlamına gelecek düzenlemeler artık yargı bağımsızlığından söz edilemeyecek bir noktaya bu ülkeyi getirecektir. Öncelikle avukatlar ve barolar ile akademik çevre ile tüm siyasi partilerin bir araya geldiği bir çalışma ile avukatların sorunlarına cevap veren, güncel ihtiyaçlarını gideren modern bir Avukatlık Yasasının hazırlanması bu ülke yakışandır.