Karantina altına alınmış insanların üzüntü, stres, korku duygularını yaşadıkları çokça bilinen bir gerçektir. Aynı zamanda özgürlüğünü kaybetmiş mahpus kimselerin de aynı duyguları yaşadıkları bilinmektedir. Bu yönde ikisi arasında bağlantı bulunmaktadır. Mahpus kimseler, hem hapishanede olmanın acısını hem de dışarıdaki akrabalarının, yakınlarının baş etmek zorunda olduğu pandemi yüzünden her gün kaygı duymaktadırlar. Bunun üzerine bir de yüksek olasılıkla bir gün yaşanacak karantina ihtimali göz önüne alınmadan dizayn edilmiş hapishane ortamını (mimarisini) eklersek aslında pandemiyi en zor yaşayanların mahpuslar olduğu sonucuna kolaylıkla varırız.

Bilindiği üzere yalnızca tutukluların ve hükümlülerin hürriyeti bağlanabilir. Tutuklu kimse, suçluluğu henüz hüküm altına alınmamış kişidir. Hükümlünün ise suçluluğu mahkemece sabittir.

Son yıllarda cezaevi sayısının ve tutuklu, hükümlü sayısının arttığı barizdir. İşbu sebeple hapishaneler, mahpuslar için covid-19 riski bakımından ciddi risk faktörü oluşturmaktadır.

İran, tüm suçlular için af ilan etmiştir. Avrupa Ülkeleri, mahpusları nasıl salıvereceğinin derdine düşmüştür. Türkiye; yeni infaz yasası ile 30.03.2020’den önce işlenen suçlar için koşullu salıverilme oranını 1/2’ye indirip, denetimli serbestlik süresini bir defaya mahpus olmak üzere 3 yıla çıkarmıştır. Açık ceza infaz kurumundaki hükümlüler, 31 Mayısa kadar izinli sayılıyorlar ve bu süre, cezaevinde geçmiş gibi cezadan düşürülecektir. Velhasıl Türkiye de bu psikolojikmen zor ortamda soğukkanlılıkla elverişli bir infaz kanunu çıkarabilmiştir. Hükümlüler için gayet olumlu olan bu yeni infaz yasası, maalesef annesiyle beraber cezaevinde kalmak zorunda olan çocuklar için de pek olumludur. Zira çocukların ve 65 yaş üzerinin ayrıca risk faktöründe olduğu bilinen bir gerçektir...

Son olarak demek gerekir ki :

“Geri gelen sağlığa
Kaybolan tehlikeye
Hatırasız ümide
Yazarım adını:

Özgürlük ”

Paul Eluard

Stajyer Avukat Gamze Genç